@BASINAciklamasi
199 subscribers
420 photos
1 video
447 files
3.29K links
AileyiKoru Teröre Cinayete Darbeye ÇARE: KISAS!
Siyonizm Masonluk KAOS/GLPT FUHŞ içki kumar riba $ YASAKLANSIN! #önceAHLAK #önceHAK #önceADALET #önceinsan @HakBirr @milliirade @KULHAKLARI @AileHaklari @insanhaklari @TurkiyeSTKBirligi @SectikleriniDenetle!
Download Telegram
IMF defol dedğimiz gibi istanbul sözleşmesini feshettiğimiz gibi Siyonizme oneminute defol demeliyiz. Sırada dsö nato cedaw kaos/glpt iklim ERASMUS LOZAN LAİSİZM KAMALİZM ve diğerleri
Tüm konularla ilgili kitlesel basın açıklamamız 15 Mart cuma Eminönü yeniCamii 16/17 Mart saat:16 İngiltere ve Fransa konsolosluğu önü BOYKOTLARI kamuoyuyla paylaşacağız inşaallah
Fulbight Eğitim Komisyonu Yönetim Kurulu aşağıdaki Türkiyeli ve Amerikalı üyeleri John Thomas McCarthy, Yönetim Kurulu Başkanı, ING Bank Türkiye, İstanbul
Tuba Korkmaz, Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Birimi Genel Müdürü, Milli Eğitim Bakanlığı, Ankara
Osman İlhan Şener, Kültürel Diplomasi Genel Müdür Yardımcısı, Dışişleri Bakanlığı, Ankara
Viraj LeBailly, Basın ve Halkla İlişkiler Müsteşarı, Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçiliği, Ankara
Prof. Dr. M. Akif Kireçci, Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi,
Prof. Dr. Gültekin Yıldız , Milli Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulu Eski Dekanı, Ankara
Julie Eadeh, İstanbul Başkonsolosu, Amerika Birleşik Devletleri İstanbul Başkonsolosluğu,
Mark H. Butler, Mimar, Nedret & Mark Butler Tasarım Stüdyosu, İstanbul
13 Mart 2024 Adem ÇEVİK,
Türkiye Okul-Aile Birliği, Dünya Çocuk Hakları Birliği, AdaletPlatformu, Hakbirr, İYİ, İHC Başkanı
https://basinaciklamasi.t.me haber makale için word dosyası ve fotoğraflar linktedir.
https://TurkiyeOkulAileBirligi.t.me https://milliirade.t.me hakbir.t.me @adaletplatformu 02124612267
Cinayeti Terörü Şiddeti teşvik eden Aile Yıkan kanunlardan 6284 Fitnesinden Acilen Kurtulmalıyız!

Siyonizm Feminizm AB dayatması 6284 Yasasının 13. Yıl Basın Açıklaması 20Mart 2024
Türkiye Aile Birliği

https://basinaciklamasi.t.me

Türkiye AileMeclisi Mütevelli Başkan SefaSaygılı:Aileyi yıkan kanunlardan 6284'den kurtulmalıyız!
Yeni devrim kanunları olan Medeni Kanun, Ceza Kanunu ve kaldırılan İstanbul Sözleşmesi'nin dayattığı 20 Mart 2012'de yürürlüğe giren 6284 sayılı özel ceza kanunu; feminist ve GLPTQZ bireylerinin arzu ve istekleri doğrultusunda hazırlanmıştır. Değiştirilen eski kanunlarda korunan hukuki yarar aile, ahlak ve kamu güvenliği iken yeni kanunlarda korunan hukuki yarar; birey, kişi ve kimselerin cinsel özgürlüğünü teminat altına almak olmuştur.“…Evlerde bilinç yükseltme toplantılarına başladık. ..Sonra Medeni Kanun ve ceza kanununu değiştirilmesini istemeye başladık ve sonunda değiştirttik.” Bu sözler Mor Çatı’nın kurucularından Av. Canan Arın’a aittir. Bir başka radikal feminist önderin “.. Ceza Yasasını, 6284 sayılı yasayı noktasına virgülüne kadar biz yazdırdık. Lacivert elbise giyen küçük adamlar bu yaptıklarımızı fark edemediler…” ifadeleri ile korkunç gerçeği yüzümüze çarpmıştır. Yeni kanunların redaktörlerinin bazıları suskun iken, bazıları ise marifetmiş gibi “…bu yasaları yapmayı Allah bize nasip etti” diyecek kadar halkımızla alay etmektedirler.
Aile, Türk toplumunun temelidir. (Anayasa 41m.f.1) Yeni Medeni Kanun ve 2005 yılında yürürlüğü giren Ceza Kanunu aile kurumunun insicamını bozmuş, ailenin disiplinini sağlanamaz hale getirmiştir. 6284 sayılı özel ceza kanunu ile de mahrem alan olması gereken ailenin içine kamu gücü gereğinden fazla girmiştir. Kralların bile giremediği son kale olan aile günümüzde genel ve özel yasaların uygulamaları sonucu polis/jandarma, hâkim, savcı ve avukatların kol gezdiği alana dönüştürülmüştür. Sonuçları; boşanmalar, aile içi şiddetin artması, çocukların korumasız ve desteksiz kalması ile ailenin dağılması olmaktadır. Diğer bir radikal feminist Mine Söğüt ise Cumhuriyet Gazetesindeki köşe yazısında “….Geleneklerin, inançların, korkuların pabucunu dama atın.
SOKAKLAR GÜVENLİDİR
Sokaklar, tehlikeli değildir; tehlike sizi o sokaktan külliyen men eden eril adaletsizliktedir. O yüzden siz bir çarpın baba evinin kapısını, sokaklara çıkın. Özgürlüğünüze sahip çıkın, bedeninize sahip çıkın, isteklerinize sahip çıkın, heveslerinize sahip çıkın.……..dans edin. Çok dans edin.
O baba evini terk edin.
O tekinsiz baba evini terk edin kızlar; derhal terk edin.”
Mine Söğüt bu yazısıyla aslında 3. dalga feminist hareketin/ideolojinin temel görüşlerini dile getirmiştir. Feminist ideolojinin evirildiği aşamada feministlerin talepleri; cinsel özgürlük, GLPTİQZ+ bireylerinin hakları ile ailenin, babanın, inanç ve geleneklerin tümden reddi üzerine kurgulanmıştır. Feministlerin, aykırı, yıkıcı ve aileyi parçalayan görüş ve talepleri bilinen olgulardır. Sorun; aileyi koruması gerekenlerin gerek suskunluğu gerekse yıkıcı feminist politikalarına alet olmalarıdır.
Özellikle üniversite gençliği eğitim bahanesiyle baba evlerini terk ettiler. Yaklaşık 6 milyon üniversite öğrencisi yaşadığı şehirden/konutundan/ailesinden ayrı yaşamaktadır. Seviyeleri tartışılır üniversiteleri, baba evinden kaçıp başka şehirlerde yaşamanın aparatı olarak kullanmaktadırlar. Devlet yurtlarının gerek yetersizliği gerekse kuralları ve disiplini nedeniyle özel yurtlarda, apart otellerde, stüdyo dairelerde, rezidanslarda ve karma öğrenci evlerinde kalmaya başladılar. Hem ailelerine ekonomik yük oldular hem de istedikleri sınırsız özgürlüğe! kavuştular. Gençlerimizi kendi ellerimizle bin bir tuzaklarla dolu sokaklara terk ettik. Alkol, uyuşturucu, suç ve terör örgütleri, kumar, fuhuş gibi telafisi olmayan yollara girme tehlikesiyle baş başa bıraktık.
Feminist ideolojinin taleplerinin yasal alt yapısını yeni Ceza Kanunu ve 6284 sayılı yasa ile oluşturdular.
Ceza mevzuatımızda FUHUŞ suç olmaktan çıkarıldı. Cinayet terör şiddet teşvikçisi alkol serbest!. Cinsel özgürlük, CİNSEL SAPILIK bu yasalarla teminat altına alındı. Ailelerin çocukları üzerindeki terbiye ve disiplin hakları ellerinden alındı. Evi terk etmek isteyen kızlara engel olmak isteyen babalar, ceza yasalarının yaptırımları ile karşılaştılar. Her şehirde özellikle İstanbul’da on binlerce stüdyo/rezidans daireler yapıldı. Plansız/programsız her şehre üniversite açıldı. Ancak disiplin ve güvenliği sağlayacak devlet yurtları yeterince yapılmadı. Kontrolsüz bireyler NEET/NEİY gençler oluşturuldu. Baba evini terk eden kızlara kurulacak tuzaklara zemin hazırlandı.
Feminist ve GLPTİQZ+ bireylerin manifestosu olan İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’ni derin strateji uzmanı ve hukukçu olduğunu iddia eden Ahmet DAVUTOĞLU ve İzzet Özgenç halkımızın başına bela etmiştir. Gelinen aşamada nerelere savrulduklarını seyrediyoruz. Aynı şekilde aileyi dağıtan, ahlak ve inanç değerlerini tarumar eden yasalar, yönetmelikler maalesef muhafazakâr camiada zuhur eden akademisyenler tarafından tercüme ve redakte edilerek hazırlanmıştır.
İlk anda cazip görünen sınırsız özgürlük, aile ve baba otoritesi/disiplininden kaçmak telafisi imkânsız mağduriyetlere sebebiyet vermektedir. Alkol, uyuşturucu bağımlılığı, fuhuş KAOS GLPTQEZ bataklığı, suç/terör örgütleri gibi tehlikelerin gençleri beklediği gerçeğini her yerde her ortamda 81 il’de yürüdük anlattık anlatıyoruz ve anlatmaya devam ediyoruz. Anayasa 41 ve fıtrata hukuka aykırı yasalar acilen ıslah edilmelidit Aksi halde gözyaşları sel olup akmaktadır.
Marjinal üç beş mor ve yeşil feministin kuyruğuna takılıp ailenin yok olmasına sebep olanların aklını başına alması gerekmektedir. Aileyi, ahlakı tahrip eden kanunlar yürürlükten kaldırılarak inanç ve geleneklerimize uygun, ahlakı koruyan, insanımızı güven içinde yaşatan kanunlar yapılmalıdır. Toplumlar, kanunlara göre davranır. Aksi faaliyetlere soykırım terör cezası olsun.
Türkiye Aile Meclisi mütevelli heyeti olarak Aile Yıkan yasaların ıslahı için faaliyetler yapacak Yerli Kanunlar Hareketi KANUNDER kuruluyor. hayırlı mübarek tesirli olması için gayret edelim..
20 Mart 2024
Prof. Dr. Sefa Saygılı, Türkiye AİLE Meclisi Mütevelli Heyet Başkanı
https://basinaciklamasi.t.me antiGENDERhareketi.t.me milliirade.t.me hakbirr.t.me
sefasaygili@hotmail.com ailehaklari@gmail.com 02124612267 SelamiAli Cad.17 Üsküdar İst.
KANUNLAR FITRATA HUKUKA UYGUN YERLİ MİLLÎ ve İSLÂM HUKUKUNA UYGUN OLMALI
17 Şubat, İsviçre Medeni Kanunun kabulünün 98. Yılı dolayısı ile Türkiye Aile Meclisi ve HAKK-BİRR Başkanı Adem Çevik bu gün basına aşağıdaki yazılı açıklamayı yaptı:
Türkiye Aile Meclisi Hristiyan Katolik laik İsviçre Medeni kanunu TMK 98.Yıl Bülteni 4Nisan 2024

https://basinaciklamasi.t.me

Bugün 4 Nisan Bugün 743 sayılı “Türk Kanunu Medenisi” olarak isimlendirilen, 17 Şubat 1926'da kanunlaşan 4 Nisan 1926'da Resmi Gazete'de yayımlanan Hristiyan Katolik Laik İsviçre Medeni Kanunu tercüme edilerek, tercüme yanlışları ile birlikte, bazı maddelerinin gerekçesiz olarak sevkedilip müzakeresiz bir biçimde oybirliği ile TBMM'de kabul edildi. 4 Ekim 1926’de yürürlüğe girmesiyle İslam aile hukuku yürürlükten kaldırıldı. Bugün de halen çok eşlilik ve genç evlilik yasak, lâkin her türlü fuhşiyat zina serbest. Hatta, İstanbul sözleşmesinin toplumsal cinsiyet düzenlemesi çerçevesinde KAOS/GLPBT+’a pozitif ayrımcılık uygulanmaktadır. Dinen meşru olan, batıdan, seküler dünyadan örnek vermek gerekirse, mesela ABD’nun UTAH eyaletinde Mormon geleneğinde de sınırsız evliliğe izin verilirken, çok eşlilik ruhsatı yasaklanarak fuhuş / zina önlenebilir mi? Bu çerçevede Dini nikahlı eşlere hukuki çerçevede koruma sağlanması , kadının ve çocuğun hakkı korunması gerekmez mi? “Yerli otomobil yerli telefon” diyoruz ama 300 yıldır siyonist sabataist Yahudi mason “300'ler Meclisi”nin dayattığı düzenlemeler yürürlükteyürürlükten kaldırılmalı Yerine anayasa yaşa tüm mevzuat ve eğitim müfredat islamileşmeli. Devletin dini islam olmalı. Fulbright CEDAW CEDAW DEWAW DSÖ NATO İKLİM ve Lozan ihanet sözleşmeleri iptal edilmeli. önceAhlak maneviyat ve aile seferberliği yapılmalı. Geç evlenenlere ve hiç evlenmeyenlere yaptırım uygulanmalı. Zina fuhş sapıklıklıkları engellemek için; Genç evlilik ve çok eşlilik teşvik edilmeli yasallaşmalı. 6284 ve 5816 laiklik iptal veya ıslah edilmeli. Siyonizm sabataizm kamalizm itperestlik putperestlik masonluk içki kumar faiz fuhuş teşhircilik tacizcilik şehvet terörü kaos glpt yasaklanmalı. mahkemelerin bağımsızlığı için tüm kamal ikonları kaldırılmalı.
Fıtrata hukuka aykırı insanlığı ifsat eden sözleşmeler ve yasalar yürürlükten kaldırılmalı. KANUNLAR YERLİ MİLLÎ İSLAMİ OLMALI.
Ailedeki çözülme, CEDAW ya da İstanbul sözleşmesi ile başlamadı ve bu gün bu tek başına bu sözleşmeden çekilmekle de sorun çözülme sınır ve boyutunu aşmıştır. Kötü uygulamalar ve devam eden düzenlemeler bu yıkımı giderek artırmaktadır. Gelinen nokta ölümcül bir hale gelmiş, toplum hayatındaki tahribatı adeta CoVID’den daha yıkıcı bir hal almıştır. LGBTIQ+ lobisi, Pedefoli ve Ensest grubları ile birlikte global bir tehdit haline gelmiştir.
Bu gün Siyaset, Bürokrasi, Yargı, Media, Sermaye, STK, Fuhuş, kumar, uyuşturucu sektörü ile adeta elele yürümektedir. Ahlaksızlık çetesi, global bir mafiaya dönüşme istidadı göstermektedir.
Aslında bu fitnenin köklerini Lale devrindeki sapma, yozlaşmada aramalıyız. Genel olarak bakıldığında 1700 Lale devri, 1800 Tanzimat ve 1900’lerin başında İttihat Terakkiyi görmekteyiz. Lale devri sapma, Tanzimat Yabancılaşma, Osmanlı Glasnost ve perestroykası, İttihat Terakki İnkar rejimidir. Cumhuriyetin tek parti dönemi, İttihat Terakki Glasnost ve perestroyka Glasnost ve perestroykanin siyasi kanadının yönetimi devralmasıdır aslında. Batılılaşma bâtıllaşma ihaneti devam etmektedir...
Çözülme 3. Ahmed 1703-1718 arası hız kazandı. 15 senede 13 sadrazam değiştirdi. Bir yandan siyasi kriz, öte yandan iktisadın giderek kötüleşmesi, idari yapıda “İlmiye, Kalemiye, Seyfiye” (Ülema/Akademi, Bürokrasi, Ordu) tartışmaları ve karşılıklı suçlamalar, sekülerleşme tartışmaları devleti yormaktadır.
Osmanlının sonu 1889’da fiilen örgütlenmeye başlayan İttihat ve Terakki Cemiyeti ile başladı. Cemiyen resmen İbrahim Temo, (damızlık erkek ithali yapalım idialarıyla gündeme gelen) Abdullah Cevdet, İshak Sükuti, Hüseyinzade Ali Turan tarafından 1908’de kuruldu. 1 Kasım 1918’de kapandı. İttihatçılar “Türkleşmek, İslamlaşmak, Batılılaşma”yı tartışıyordu.
Jön Türk “jeuene Turquie” namı diğer “Genç Osmanlı” hareketinin önemli isimlerinden Mustafa Fâzıl Paşa'nın kızı Nazlı Hanım, 1896'da 6/17 numarası verilerek İttihat Terakkiye üye olmuştu. 2. kadın üye Sorbonne Üniversitesi öğrencisi Selma Rıza idi. Selva. Rıza, “Meşveret”, “Mizan Şû­ra-yı Ümmet” ve “Mechveret Supplément Français”de özellikle kadın hakları üzerine makaleler yazıyordu. Selanik'te gizlice “Kadın” dergisi çıkarıldı. 1872 sonrası ve 1900’ların başında grevlerin dörtte biri kadınların çalıştığı işkollarında oldu.

2. Meşrutiyet cuntasında Gülistan İsmet, Ahmet Cevdet Paşa'nın kızı Emine Semiyenin de aralarında olduğu 40 yakın kadın aktif olarak görev yapmıştı. Ulviye Mevlan, Mükerrem Belkıs, Nimet Cemil, Nebile Akif, Fatma Zerrin, Yaşar Nezihe, Nezihe Muhittin gibi bir çok batıda eğitim görmüş kadın süreçte aktif rol oynadılar. Bu kişiler, bugün olduğu gibi o gün de batılılar tarafından cömertçe desteklendi. Sloganları “Yaşasın Vatan, Yaşasın Millet, Yaşasın Hürriyet” ti
Fatma Zerrin, “Türk erkeklerinin felsefesince, kadınlar dünyaya erkeklerin rahatını temin için gelmiştir. Kadınlar erkekler için yaşarlar, hürriyetleri yoktur. Erkeklerin esiridirler. Zevk aracı değiliz, insanız” diyordu. Ulviye Mevlan “Osmanlı Müdâfaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti / Osmanlı Kadın Haklarını Savunma Cemiyeti de “Eşitlik, iş, eğitim hakkı” istiyor, “eve kapatılmaya” karşı çıkıyorlardı !? Gösteriler sonunda İstanbul Telefon İdaresi'ne yedi kadın memur alındı. Bedra Hanım da iş müfettişi olarak tayin edildi. Böylece kadınlar kendi hak ve hukuklarını bir müfettişle denetleyeceklerdi. Hemen bu olayların arkasından, geleneksel maarif kuruluşlarının dışında Avrupai ve asri eğitim veren 28 kişilik kontenjanı bulunan Darülmuallimat / Kadın Öğretmen Okulu'na 300'ün üzerinde kız başvurdu. İlk “kızlar üniversitesi” olan İnas Darülfünunu açıldı. Bunun ardından “Teali-i Nisvan Cemiyeti”, “Asri Kadın Cemiyeti”, “Tefeyyüz Cemiyeti” gibi örgütler kurdu. Küçük kız çocuklarının evlendirilmesine karşı çıkıp yasa çıkarttı. Tek eşlilik kampanyası düzenlediler.
AK Parti içinde, bir yandan Abdulhamid han’a karşı muhabbet yanında öte yanda İttihat Terakki çizgisinde hareket eden, o dönemdeki “Üç Tarzı siyaset”in bütün taraflarını görebiliyoruz.
O günkü gidişat Osmanlının sonunu getirdi. Bugünkü gidişat ümid ederiz ki, aynı sonucu doğurmaz. Ama elbette Tarihten ders alınmakta geç kalınmazsa. Elbette ibret alınmazsa tarih tekerrür eder. Korktuğumuz şey başımıza gelir.
Bugün tüm muhalefetin, esasen İttihat Terakkinin siyasi kanadı gibi hareket ettiğini biliyoruz. Ancak bu gün iktidar kanadındaki bazı unsurların İstanbul sözleşmesi, GLPT+, CEDAW ve Lanzarote iklim konusunda, DEM ile birlikte diğer bir çok siyasi partinin bu ifsat hareketine destek vermekte olduklarını üzülerek görüyoruz ve çözüm bekliyoruz. Bu konu siyasetin turnusol kağıdı olacaktır. 7 yıldır uyarıyoruz. Sandığın üzerine bu işin gölgesi düştüğü görülebiliyor...!
Bir asrı geçen bir zamandır aynı şeyleri konuşuyoruz. Ve bekliyoruz. Ve beklemekten yorulduk. “Great reset”le “yeni normal” bir dönemden, cinsiyetsiz Ailesiz ahlaksız bir toplumdan "tek aile" den söz ediliyor ve biz hala bekliyoruz. Ama artık verilen süre bitti. Yaşlısı ve genci ile ülke halkı olanlardan rahatsız, çare anayasa ve tüm yasalar fıtrata İslam'a uygun olmalı. dağılan evlerde kadın erkek, kız oğlan, dede-nine, anne-baba ve çocukların eve dönmesini bekliyoruz.
4 Nisan 2024
Adem Çevik
Türkiye AİLE Meclisi HAKK-BİRR Seçtiklerini Denetle Cemiyeti Başkanı https://basinaciklamasi.t.me antiGENDERhareketi.t.me milliirade.t.me
Siyonizm Dayatması CEDAW İstanbulSözleşmesi 6284, 5816 Fulbright Laisizm Kamalizm ihaneti teröre cinayete şiddete darbeye ahlaksızlığa teşviki durdurulmalı #ÖnceAHLAK Seferberliği başlatılmalı!

Siyonist İstanbul Sözleşmesi 6284 14.yıl BasınAçıklaması https://basinaciklamasi.t.me www.AdaletPlatformu.t.me

Türkiye Aile Meclisi: Siyonizm Dayatması CEDAW İstanbul Sözleşmesi 6284 Fulbright Laisizm Kamalizm DSÖ ihaneti terörü cinayeti şiddeti darbeyi teşviki durdurulmalı #ÖnceAHLAK Seferberliği başlatılmalı!

1-11 Mayıs 2011'de imzalanan Yasamanın derhal 8.3.2012 tarihli, 6284 nolu yasa bir an evvel baştan aşağı değiştirilmesi gerekir.

11 Mayıs 2011'de imzalanan ve kadük olan istanbul sözleşmesinin dayattığı 6284 fitne yasası Yasanın 1. Maddesi a bendinde de ifade edildiği gibi, “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ve yürürlükteki diğer kanuni düzenlemeler esas alınır.” Bu durumda yasanın varlık meşruiyeti dayanağını kaybetmiştir. Konunun siyasi polemik konusu yapılmaması için TBMM’nin bu konuyu bir an evvel ele alarak neticelendirilmesi gerekir.

1.1-Yeni yasa, kesinlikle, toplumun inanç, tarih ve geleneklerine uygun bir şekilde ve cinsiyetçi bakış açısının dışında ele alınmalıdır. Yasa dilinde kavram ve ETCEP ve GREVİO kurumların ciddi bir şekilde gözden geçirilmesi, biyolojik cinsiyeti yok sayan toplumsal ciddiyet iddiaları, GLPT+’ı dezavantajlı topluluk kabul ederek onlara pozitif ayırımcılık uygulanması, genç yaşta evlilik, ömür boyu nafaka, nafaka hapsi, genç evlilik hapsi gibi yakınma sebebi olan konularla, BİREY, GENDER gibi konularda, tanımlamalarda daha dikkatli olunması gerektiğini tekrar hatırlatmak istiyoruz.

2-Yürütmenin bu anlamda “6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna ilişkin Uygulama Yönetmeliği”nin de bir an evvel yeni çıkacak yasaya göre yeniden düzenlenmesi gerekir. O zamana kadar da varlık ve meşruiyetine ilişkin dayanağın ortadan kalkması sebebi ile, bu yönetmeliğe ilişkin bütün uygulama ve bu yönetmeliğe dayalı, genelge, yönerge, tamimlerin dondurulması gerekir.

2.1-İlgili yönetmeliğin 1.bölümü “Dayanak” ara başlığı altında 2. Maddesinde şöyle denilmektedir: “Bu Yönetmelik, 8/3/2012 tarihli ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun 22 nci maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.” Yönetmeliğin dayanağı yasa, yasanın dayanağı sözleşmedir. Sözleşmeden çekildiğimize göre bu yasa ve bu yönetmelik de meşruiyetini kaybetmiştir. Şiddette cinsiyetcilik terördür. Şiddete cinayete çare kısas hükmünün kanunlaşmaSıdır.
Kadük olan tahrifatlı ihanet sözleşmesi için 17 yıldır faaliyette olan adalet platformu ve Türkiye Aile Meclisi Başkanı Adem Çevik anayasa mahkemesine ve istanbul savcılığına da 86647 sayı ile suç duyurusu yapmıştı.

2.2-Yürütme bir an önce bu konuda izlenecek yol ve yönteme ilişkin bir takvim açıklaması gerekir.

2.3-“Sözleşmeden çekildik ama, yasa ve yönetmelikte bütün hükümler mevcuttur” gibi açıklamalara meydan vermeden, kapsamlı yeni bir düzenleme yapılmalıdır. Yeni düzenleme “Anadolu kriterleri olarak” toplumda hayal kırıklığına yol açacak hükümler içermemelidir. Eski uygulamaların tekrarı mahiyetinde yeni düzenlemeler toplumda bu kez daha şiddetli infiallere sebeb olabilir.

2.4-Toplum gelinen noktada CEDAW, LANZORE DSÖ İKLİM sözleşmelerinden kaynaklanan benzer düzenlemeler konusunda tedirginliğini korumaktadır. Bu düzenlemeleri yarın AİHM, AB ve BM gibi Uluslararası divanlarda ülkemiz aleyhine bir takım baskılar için gerekçe olarak kullanılabileceği unutulmamalıdır. Sorunun kökten çözümü için, bu anlamda CEDAW, LANZORETE ve bu sözleşmelerin ek protokolleri de dahil tamamını kapsayacak bir şekilde 6284 sayılı yasa kaldırılmayacaksa, bu konunun da hakkı üstün tutan yeni anayasa'da yer almasını talep ediyoruz. Siyonizm laisizm kamalizm erasmus fulbright masonluk yasaklansın

3-Yargı’nın ise yasa ve yönetmeliğin müstenidatı olan sözleşmeden çekilmemiz dolayısı ile, bu yasa ve yönetmeliğe dayalı tüm yargı işlemlerini
VAROLUŞ SAVAŞIMIZI KAZANMAK İÇİN ÖNCE HAK ÖNCE AHLAK ÖNCE AİLE SEFERBERLİĞİ BAŞLATIYORUZ
ADEM ÇEVİK: ÖNCE HAK ÖNCE AHLAK ÖNCE AİLE SEFERBERLİĞİ İLE VAROLUŞ SAVAŞIMIZI KAZANACAĞIZ
HAKKI ÜSTÜN TUTAN NİZAMI ANAYASA YASA SÖZLEŞMELER MÜFREDATTA UYGULAMADA ESAS ŞİAR OLACAK!

15Mayıs AİLE HAKLARI HAFTASI 10/16Mayıs Engelli Hakları 17Mayıs EŞCİNSEL SAPIKLIKLA MÜCADELE Haftası

https://BASINaciklamasi.t.me www.adaletplatformu.t.me www.hakbirr.t.me
www.t.me/insanhaklari www.t.me/SectikleriniDenetle www.milliirade.t.me


BİR UYGARLIK PROJESİ OLARAK “HAK KAVRAMI”
Dil bizim medeniyetimizde bir beslenme, tad ve konuşma için organ, lisan ve kalp anlamına gelir. Bu hafta AİLE HAFTASI, Engelli Hakları Haftası ve Bugün aynı zamanda Dil Bayramı.. devletimiz, dinimiz, dilimiz alfabemiz soykırımda! Siyonizm sabataizm laisizm kabbala masonlar 300'ler meclisi ve tüm işgalci düşmanlarımızın yerli hain işbirlikçilerinin dayattığı anayasa yasalar müfredat yerli milli fıtrata inancımıza uygun olursa kurtuluruz...
Medeniyetlerin alameti farikalarıdır kavramlar ve kurumlar. Bunlar aynı zamanda tarih ve geleneği, bir toplumun ortak hafızası ve tecrübeler birikimini ifade eder. Allah (cc) de yaratılışı tek bir kelime ile ifade eder. Hakikat ile Gerçeği, Hak ile bâtılı, doğru ile yanlışı, güzel ile çirkini, yani Hüsn ve Gubuh’u Gerçek ile gerçek dışı olanı bu değerler çerçevesinde idrâk eder ve yaşarız. Toplumların hafızaları ve davranış kalıpları bu iklimde hayat bulur.
Ödünç alınan kavram ve kurumlarla özgün bir medeniyet inşa ihya edilemez.
BİR UYGARLIĞIN ALAMETİ FARİKASI kendi kavram ve kurumlarında kendini gösterir. Batı dünyası bir yandan “çok kültürlülük”den söz ederken aslında, merkezinde kendinin yer aldığı uluslararası düzen ve sözleşmeler, örgütlerle TEK’çi bir modeli dayattı.
Batı’da HAK kavramı yoktur. RİGH “sağ, hak, sağ taraf, gerçek, doğruluk, düzen” anlamına gelir. Onun için HUMAN RİGHT “İnsan Hakları” diye tercüme edilemez. “İnsani sağduyu” anlamında “İnsan merkezli bir etik ve moral değer”i ifade eder. Bu çerçevede Magna Carta, ya da Westefelya protokolü de, bir “insan hakları” belgesi değildir olamaz. Magna Carta Kıralla derebeyleri arasında halkın nasıl zabtu rabt altına alınacağı, haraca bağlanacağı ve elde edilen zenginliğin nasıl paylaşılacağı ile ilgili bir oligarklar uzlaşmasıdır. Westefelya ise, yokedilen Kızılderili, köleleştirilen zenciler ve yurtları işgal edilen sarı ırkın el konulan malları ve köleleştirilen insanlarının kilise (Vatikan) ve derebeyler tarafından nasıl pay edileceği, yani sömürge mirasının paylaşımı ile ilgili bir sözleşmedir. Kendilerinden olmayan insanları “insanlaşma aşamasını tamamlamamış hayvanlar” olarak gören bir aklın ürünüdür. Sonuçta 1600’lerin ortalarında bu sözleşme ile, bugün yeni dünya düzeni için yeniden ele alınan Ulus devletler ve uluslararası düzenin temel dayanağı bu sözleşmedir. Bu sözleşme aynı zamanda işgalci toplulukların kendi aralarındaki 100 yıl savaşlarını bitirmeyi gaye edinmişti. Laiklik, Ulus düşüncesi, Kültür, Spor, Komunizm, Kapitalizm, Liberalizm, Faşizm, Feminizm gibi siyasi ideolojiler bu iklimde hayat bulmuştur. Bu proje, 100 yıl savaşlarının ardından, 1700 den başlayarak, 1789 Fransız devrimi ile yeni bir evreye inkılab etti, 1900lerin başında 1. Dünya savaşı, ardından 2. Dünya savaşı, adı konulmadık bir dünya savaşı olan soğuk savaş, terör ve darbelerle bugünlere geldik.
Bu sürecin sonunda, ABD ve çoğu ABD merkezli global şirketler yaklaşık olarak dünya gelirinin yarısına sahip, Çin ve Hindistan dünya nüfusunun yarısına sahip, Rusya toprak olarak ihtiyar kıtanın yarısına sahip, ama Çin ve Rusya’nın sahip olduğu toprak 170 milyonluk Rusyanın yarısı gibi. Böyle bir dünya sürdürülemez. Yeni dünya düzeni kaçınılmaz, ancak bu egemenlerin dayattığı bir düzen olmamalı.
Bugün ŞER GÜÇLER Global reset’çiler, Trans Humanizm’den söz ediyorlar. Tanrıyı tedavülden kaldırmaktan söz ediyorlar, insanın tanrı olmasından ve cinsiyetsiz ailesiz ahlaksız bir toplumdan söz ediyorlar. Bize kalırsa acil gündem bu olmalıdır. Starlink’ler ve 5G ile dünya global bir tehd
n daha net bir şekilde, sosyal ve kültürel alana müdahalenin Türkiye’yi içinden çıkılması zor buhranlara sürüklediğini söyleyebiliriz. Sözlüğümüz sınırlanırken zihnî faaliyetlerimiz, bilme ve düşünme kapasitemiz de daraltılmıştır.

Son iki yüzyıllık tarihimizde önce fizikî varlığımız yok edildi, sonra dilimizin ve kültürel unsurlarımızı yok edilmesi tehlikesiyle karşı karşıya kaldık. Dilimizi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmak iddiası, yıkıcı uygulamalarla yabancı dillerin istilasına dönüştü. Dil Devrimi (veya inkılâbı) olarak ifade edilen kavramın dünya dillerinde karşılığı bile yoktur. Dil Devrimi mesela İngilizceye her defasında “dil ıslahı/reformu” (language reform) olarak çevrilmekte ve tüm dünyaya böyle takdim edilmektedir.

Dil Devrimi uygulamalarındaki aşırılıklardan zamanla uzaklaşıldı. 1935 yılından itibaren itidal yoluna dönüldü. Bununla beraber aşırılığı ve yıkıcılığı benimseyenlerin tahripleri devam etti. Nitekim daha 15 küsur yıl önce görev yapan Millî Eğitim Bakanlarından biri dilimizin bin yıllık kelimelerini yasakladı. Türkçeyi ve Türk Edebiyatı’nın bin yılını yok sayacak bir müfredat operasyonuna girişti. Eğer o zatın planladıkları hayata geçirilebilseydi, tüm öğretim kademeleri İngilizcenin hakimiyetine bırakılacaktı.

Günümüzde devlet bir taraftan kaypak bir Öztürkçeyi esas alırken öte taraftan da Latince ağırlıklı, Batı dillerinden aktarma kelimelerden oluşan geniş bir sözlük oluşturuyor. Çok yakın zamanda devleti anlayabilmek ve 10 binlerce sayfalık resmî metinleri çözümleyebilmek için Latince, Fransızca veya İngilizce bilmek mecburiyetinde kalacağız.

Anlambilim (semantik) Türkiye’de yürütülen zorlayıcı dil politikalarının neredeyse tamamen dışarıda tuttuğu bir alandır. Dili ve kelimeleri rastgele değiştirerek yeniden kurmak isteyenler, kelimelerin tarih içinde kazandığı anlamlan, cümle içindeki ağırlıklarını, ifade derinliklerini, hassasiyet belirten yönlerini ve bağlantılarını asla dikkate almazlar. Esasında anlamı sürekli ıskalarlar. Böylece anlaşılmak kaygısı çekmeden üst perdeden emredici bir anlatma yolunu seçerler. Böyle hareket edenlere karşı en doğru yaklaşım manayı dilin merkezine yerleştirmektir. DerinTarih

D.Mehmet Doğan,Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı Başkanı,
Türkiye Aile Birliği Yüksek İstişare Kurulu Üyesi

https://basinaciklamasi.t.me