@BASINAciklamasi
199 subscribers
420 photos
1 video
447 files
3.29K links
AileyiKoru Teröre Cinayete Darbeye ÇARE: KISAS!
Siyonizm Masonluk KAOS/GLPT FUHŞ içki kumar riba $ YASAKLANSIN! #önceAHLAK #önceHAK #önceADALET #önceinsan @HakBirr @milliirade @KULHAKLARI @AileHaklari @insanhaklari @TurkiyeSTKBirligi @SectikleriniDenetle!
Download Telegram
AmeriKan Fulbright Eğitim sistemi Fetöcü hain terörist yetiştiriyor Fulbright Erasmus iptal edilsin Varoluş Savaşımızı kazanmak için; önceAhlak HAKK Adalet iyilik temelli Müfredatı uygulansın
Milli Eğitimi, Çocuklarımızı Türkiye'mizi Siyonizm Terörizm esaretinden kurtarın!
Türkiye Okul Aile Birliği'nden Cumhurbaşkanı'na, TBMM'ye ÇAĞRI: Eğitim müfredat islamileşmeli! Ülkemizi siyonizm terörizm AB/ABD esaretinden kurtarın Fulbright Erasmus TC/Gender iptaledin
Meğer 'milli' sandığımız eğitim siyonist Amerikan'mış! Milli Eğitim AB ve ABD'ye emanet! Evanjelist Büyükelçiler ne derse o oluyor
13 Mart 1950 tarihinde kabul edilip 18 Mart 1950 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5596 sayılı “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti arasında imza edilen Anlaşma gereğince temin edilen paraların kullanılmasına dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile terörist işgalci ABD arasında imzalanan anlaşmanın onanması hakkında Kanun” Kamuoyunda Fulbright eğitimde sömürge anlaşması olarak bilinen anlaşma Amerika'ya ajan ülkemize mankurt hain yetiştiriyor. Yüz yıldır işgalcilerin dili dini dayatılıyor!..

27Şubat 1946’da Kahire’de imzalanan sömürgecilik antlaşmasını çöpe atarak bağımsızlığımızı tescillenmeli, milli olmayan eğitim sistemimizi emperyalizmin pençesinden kurtarmalıyız.
27 Aralık 1949 yılında Türkiye ve ABD hükümetleri arasında eğitim komisyonu kurulması hakkında bir anlaşma imzalandı. Milli eğitim sistemini altüst eden, eğitimi ABD kültürünün hizmetine sunan bu anlaşma, CHP Diktatörlüğünün 2.Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından imzalanmıştır. Üstelik 152,5 Milyon dolarlık Marshall yardımı karşılığında! İstanbul Sözleşmesi'nden daha tehlikeli olan Fulbright Anlaşması'yla eğitim ABD'ye teslim edildi.
Toplum mühendisliği için ABD eğitimi ele geçirdi.

DEVLETİMİZ VE GELECEĞİMİZ İÇİN FULBRİGHT LOZAN LAİSİZM İHANETİNE SON VERMELİYİZ!
13 Mart Basın Açıklaması
https://milliirade.t.me
Siyonizm ve AB/D Esaretinden Kurtuluş için; Fulbright Erasmus LAisizm Kamalizm iptal edilmeli!
Milli Eğitimi, Çocuklarımızı Türkiye'mizi Siyonizm Terörizm esaretinden kurtarın!
Türkiye Okul Aile Birliği'nden Cumhurbaşkanı'na, TBMM'ye ÇAĞRI: Eğitim müfredat islamileşmeli! Ülkemizi siyonizm terörizm AB/ABD esaretinden kurtarın Fulbright Erasmus TC/Gender iptaledin
Meğer 'milli' sandığımız eğitim siyonist Amerikan'mış! Milli Eğitim AB ve ABD'ye emanet! Evanjelist Büyükelçiler ne derse o oluyor
27Şubat 1946’da Kahire’de imzalanan sömürgecilik antlaşmasını çöpe atarak bağımsızlığımızı tescillenmeli, milli olmayan eğitim sistemimizi emperyalizmin pençesinden kurtarmalıyız.
27 Aralık 1949 yılında Türkiye ve ABD hükümetleri arasında eğitim komisyonu kurulması hakkında bir anlaşma imzalandı. Milli eğitim sistemini altüst eden, eğitimi ABD kültürünün hizmetine sunan bu anlaşma, CHP Diktatörlüğünün 2.Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından imzalanmıştır. Üstelik 152,5 Milyon dolarlık Marshall yardımı karşılığında! İstanbul Sözleşmesi'nden daha tehlikeli olan Fulbright Anlaşması'yla eğitim ABD'ye teslim edildi.
Toplum mühendisliği için ABD eğitimi ele geçirdi.
Bilindiği gibi, 1947-49 yıllarında Sovyet tehdidine karşı Türkiye’yi bölgede kullanmanın ilk adımı olan Truman doktrini ve Marshall planı çerçevesinde Türkiye’ye yaklaşık 152,5 Milyon dolar yardım yapıldı. Bunun 147,5 Milyon dolarlık bölümü hava, kara ve deniz kuvvetlerinin modernizasyonu için kullanılırken, 5 Milyon dolar kadarı yol yapım çalışmaları için ayrıldı. Ne var ki bu yardım adı altında verilen paralar ağır anlaşmaları da beraberinde getirdi. ABD, bizden en mühim kurumlarımızdan biri olan “eğitimi” istedi. Kendi paramızla çocuklarımızı işgalcisine tecavüzcüsüne aşık yaptık mankurtlaştırdık
Çünkü Amerikan kültürünün aşılanması, zihinlerin köleleştirilmesi, uyuşturulması ve toplumda ciddi bir bilinç kaymasının yaşanması için eğitim bulunmaz bir fırsattı.
Dikkat Mersin ve Tarsus Ajan kaynıyor

Hablemitoğlu’nu hatırlıyorsunuz. Alman vakıfları ve bir takım yabancı STK’ların Türkiye’deki faaliyetlerini mercek altına almış..

Bunların Türkiye’de basın ve STK görüntüsü altında istihbarat faaliyeti ve 6. Kol faaliyetleri yaptığını yazıp konuşmaya başlamıştı.

Hablemitoğlu’nu ortadan kaldırıverdiler.

Bu yapının arkasında malum çevreler var ve onların yerli işbirlikçilerini tanıyoruz artık.

Anlatalım başlayalım. ..

Malezya'da Fransız pasaportlu bir adam otel odasında silah bulundurduğu için gözaltına alındı..

Çantasından 6 tane silah cıktı
Bunlar x ray cihazlarına takılmayan özel yapım silahlar..

Adamın aslında İsrail vatandaşı ve MOSSAD ajanı olduğu ortaya çıktı..

Malezya , İsrail vatandaslarına vize vermedigi için sahte Fransız pasaportu kullanarak

Birleşik Arap Emirlikleri üzerinden ülkeye girdiği anlaşıldı..

Geçtiğimiz yıllarda Malezya'da Filistinli öğrencilere suikast yapan ekibin parçası olduğu düşünülüyor..

Şimdi bizi ilgilendiren tarafına gelelim ilk benden duyun..

Aynı sahte pasaportla İstanbul'a geldi , İstanbul'da tanınan bir Musevi ailenin misafiri olarak kaldı... ortam gözledi not aldı..

Muhtelif zamanlarda geldiği İstanbul'da en çok görüştüğü kişilerin başında , Türkiye Aşkenaz Yahudileri lideri aynı zamanda ..

Chabat Türkiye temsilcisi Mendy Chitrik bulunuyor... toplantılar yaptı bilgileri aldı

2 gün sonra uçakla Adana havaalanına indi

Özel TaksiyleTarsus'a geçti burada kaldı  bazı iş Adamları ile görüştü ertesi gün

Mersin 'de bir balıkçıda yemek yediler .

Bu yemekte İsrail ajanına Tarsus,lu bir kadın eşlik ediyordu..

Masada Mersin'in önemli renkli kişileri vardı!...

Bu konuya devam edeceğiz

Sağlıcakla kalın

Burhan OCAKOGLU
FİTEM Yönetim Kurulu Üyesi HAKK-BİRR Mersin İl başkanı
Değişim Gazetesi Sahibi ve  Genel Yayın yönetmeni

https://HakBirr.t.me
Aile Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş'a Çağrı: Şaibelerden Uzak Durulmalı!
https://Basinaciklamasi.t.me Aile Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş'a Çağrı: Şaibelerden Uzak Durulmalı!
Türkiye Aile Birliği Adalet Platformu, Aile Bakanlığı’nın, ailelerin korunması ve toplumsal sağlığın sürdürülmesi açısından güvenilir bir kurum olması gerektiği vurguluyor. Uzmanlar, kurumsal usulsüzlüklerin güveni zedeleyerek ailelerin devlet kurumlarına olan inancını sarstığını belirtiyor.

Aile ve sosyal hizmetlerin etkinliğinin, doğru personel ve uygulamalarla sağlanacağına dikkat çeken uzmanlar, liyakat ve yeterlilikten uzak atamaların bu hizmetlerin kalitesini düşüreceğini ifade ediyor. Kamu kaynaklarının toplumun refahı için kullanıldığını hatırlatan uzmanlar, mülakat ve atama süreçlerinde şeffaflık sağlanmadığında kaynak israfı ve adaletsiz dağılımın söz konusu olacağını vurguluyor.

Aileyi koruyan yasalar ve uygulamaların, toplumda adaletin tesis edilmesine yardımcı olduğu, usulsüzlüklerin ise adaletsizlik hissini artırarak toplumsal huzursuzluğa yol açabileceği belirtiliyor. Devlet kurumlarının topluma örnek teşkil etmesi gerektiği ifade edilirken, kurumsal etik ve şeffaflığın ailelerin ve bireylerin toplumsal değerleri benimsemesine katkı sağlayacağına dikkat çekiliyor.

Bu bağlamda, Aile Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın, söz konusu iddialara yönelik cevap vermesi ve bakanlığın şeffaflık ilkesine bağlı kalarak toplumun güvenini yeniden kazanması bekleniyor. Aile ve sosyal hizmetlerin etkin ve şeffaf bir şekilde yürütülmesinin, toplumun genel refahı ve aile yapısının güçlenmesi için hayati önem taşıdığı ifade ediliyor.

Aile Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın açıklanması gereken konular ve cevaplanması gereken soruları tekrar ediyoruz:

Sayın Bakanımız Mahinur Özdemir Göktaş hanım,

Bu konuya öncelikle şu soruyu sorarak başlamak istiyorum.

Bu konuları gündeme getirdik diye garip guraba yedi tane şoförü çıkarmak mı adalet, bu sorular ya da konularla bu gariban şoförlerin ne ilgisi olabilir?

Şimdi diğer konuya dönebiliriz.

Hukuk İşleri Genel Müdürünüz Av. Özge Aydiç Toy, sizin talimatınızla aradığını beyan ederek, “Bakan Hanım’a bu soruları WhatsApp’tan göndermişsiniz. Bu whatsapptan göndermeniz doğru değil. Bir dost araması olarak değerlendirin. Bu haberlere devam ederseniz hukuki yollara başvurmak zorunda kalacağız.” diyerek tehditte bulundu.

Vatanını, devletini, milletini seven biri olarak, bu soruların cevabını ısrarla talep etmekteyiz. Bu bağlamda aşağıdaki konulara da açıklık getirilmesini istiyoruz:

Yıllardır bu kurumun emekçisi ve dava adamı olan İstanbul Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdür Yardımcılarının görevden alınarak yerine atananlar, bizzat Bakan Yardımcısı Zafer Tarıktaroğlu tarafından mülakat yapılmıştır. Bu atamalar ve görevden almalar, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Personelinin Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği’ne aykırı olarak yapılmıştır.

Bir bakan yardımcısının bunu bilememesi mümkün müdür?

Yönetmeliğin 5/A maddesi, personellerin görevlendirmeleri, mesleki yeterlilik ve liyakat esasına göre yapılmasına vurgu yapmaktadır. Ancak aşağıdaki görevlendirmeler yönetmelik hükümlerine aykırılık teşkil ettiği açıktır.

Hüseyin Keleş: Fizyoterapi mezunu olup engelli hizmetlerinde görevlendirilmiştir. Fizyoterapi mezunu olduğu için hiçbir birime il müdür yardımcısı olarak görevlendirilememektedir. Bunun yanı sıra hakkında birçok şaibe bulunduğu iddiası vardır.

Ozan Berktaş: Sosyoloji mezunu olup mesleki alanlarda görevlendirilmesi gerekirken Personel İşleri’ne görevlendirilmiştir. Bunun yanı sıra hakkında birçok şaibe bulunduğu iddiası vardır.

Serhat Arifoğlu: Sosyal Hizmetler mezunu olup Mali İşler’e görevlendirilmiştir. Bu görev için “İdari hizmetlerin yürütülmesi amacıyla en az dört yıllık lisans eğitimi veren siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadi ve idari bilimler fakültelerine bağlı bölümlerden mezun olmak” hükmü bulunmaktadır.

Cem Çaylak: Sosyoloji mezunu olup Bilgi İşlem’e görevlendirilmiştir. Bunun yanı sıra hakkında birçok şaibe bulunduğu iddiası vardır.
*Aile Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş'a Çağrı: Şaibelerden Uzak Durulmalı!* https://basinaciklamasi.t.me
*Aile Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş'a Çağrı: Şaibelerden Uzak Durulmalı!*
Türkiye Aile Meclisi, Aile Bakanlığı’nın, ailelerin korunması ve toplumsal sağlığın sürdürülmesi açısından güvenilir bir kurum olması gerektiği vurguluyor. Uzmanlar, kurumsal usulsüzlüklerin güveni zedeleyerek ailelerin devlet kurumlarına olan inancını sarstığını belirtiyor.

Aile ve sosyal hizmetlerin etkinliğinin, doğru personel ve uygulamalarla sağlanacağına dikkat çeken uzmanlar, liyakat ve yeterlilikten uzak atamaların bu hizmetlerin kalitesini düşüreceğini ifade ediyor. Kamu kaynaklarının toplumun refahı için kullanıldığını hatırlatan uzmanlar, mülakat ve atama süreçlerinde şeffaflık sağlanmadığında kaynak israfı ve adaletsiz dağılımın söz konusu olacağını vurguluyor.

Aileyi koruyan yasalar ve uygulamaların, toplumda adaletin tesis edilmesine yardımcı olduğu, usulsüzlüklerin ise adaletsizlik hissini artırarak toplumsal huzursuzluğa yol açabileceği belirtiliyor. Devlet kurumlarının topluma örnek teşkil etmesi gerektiği ifade edilirken, kurumsal etik ve şeffaflığın ailelerin ve bireylerin toplumsal değerleri benimsemesine katkı sağlayacağına dikkat çekiliyor.

Bu bağlamda, Aile Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın, söz konusu iddialara yönelik cevap vermesi ve bakanlığın şeffaflık ilkesine bağlı kalarak toplumun güvenini yeniden kazanması bekleniyor. Aile ve sosyal hizmetlerin etkin ve şeffaf bir şekilde yürütülmesinin, toplumun genel refahı ve aile yapısının güçlenmesi için hayati önem taşıdığı ifade ediliyor.

Aile Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın açıklanması gereken konular ve cevaplanması gereken soruları tekrar ediyoruz:

Sayın Bakanımız Mahinur Özdemir Göktaş hanım,

Bu konuya öncelikle şu soruyu sorarak başlamak istiyorum.

Bu konuları gündeme getirdik diye garip guraba yedi tane şoförü çıkarmak mı adalet, bu sorular ya da konularla bu gariban şoförlerin ne ilgisi olabilir?

Şimdi diğer konuya dönebiliriz.

Hukuk İşleri Genel Müdürünüz Av. Özge Aydiç Toy, sizin talimatınızla aradığını beyan ederek, “Bakan Hanım’a bu soruları WhatsApp’tan göndermişsiniz. Bu whatsapptan göndermeniz doğru değil. Bir dost araması olarak değerlendirin. Bu haberlere devam ederseniz hukuki yollara başvurmak zorunda kalacağız.” diyerek tehditte bulundu.

Vatanını, devletini, milletini seven biri olarak, bu soruların cevabını ısrarla talep etmekteyiz. Bu bağlamda aşağıdaki konulara da açıklık getirilmesini istiyoruz:

Yıllardır bu kurumun emekçisi ve dava adamı olan İstanbul Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdür Yardımcılarının görevden alınarak yerine atananlar, bizzat Bakan Yardımcısı Zafer Tarıktaroğlu tarafından mülakat yapılmıştır. Bu atamalar ve görevden almalar, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Personelinin Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği’ne aykırı olarak yapılmıştır.

Bir bakan yardımcısının bunu bilememesi mümkün müdür?

Yönetmeliğin 5/A maddesi, personellerin görevlendirmeleri, mesleki yeterlilik ve liyakat esasına göre yapılmasına vurgu yapmaktadır. Ancak aşağıdaki görevlendirmeler yönetmelik hükümlerine aykırılık teşkil ettiği açıktır.

Hüseyin Keleş: Fizyoterapi mezunu olup engelli hizmetlerinde görevlendirilmiştir. Fizyoterapi mezunu olduğu için hiçbir birime il müdür yardımcısı olarak görevlendirilememektedir. Bunun yanı sıra hakkında birçok şaibe bulunduğu iddiası vardır.

Ozan Berktaş: Sosyoloji mezunu olup mesleki alanlarda görevlendirilmesi gerekirken Personel İşleri’ne görevlendirilmiştir. Bunun yanı sıra hakkında birçok şaibe bulunduğu iddiası vardır.

Serhat Arifoğlu: Sosyal Hizmetler mezunu olup Mali İşler’e görevlendirilmiştir. Bu görev için “İdari hizmetlerin yürütülmesi amacıyla en az dört yıllık lisans eğitimi veren siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadi ve idari bilimler fakültelerine bağlı bölümlerden mezun olmak” hükmü bulunmaktadır.

Cem Çaylak: Sosyoloji mezunu olup Bilgi İşlem’e görevlendirilmiştir. Bunun yanı sıra hakkında birçok şaibe bulunduğu iddiası vardır.
SAPIKLIK TEŞVİKÇİSİ ÇOCUK İSTİSMARININ KILIFI: LANZAROTE SÖZLEŞMESİ FESH EDİLMELİDİR
ÇOCUK İSTİSMARININ KILIFI SAPIKLIK TEŞVİKCİSİ: LANZAROTE SÖZLEŞMESİ FESH EDİLMELİDİR

TÜRKİYE AİLE MECLİSİ: SİYONİZM DAYATMASI LANZAROTE SÖZLEŞMESİ ÇOCUKLARI FUHŞU SAPIKLIĞI PEDEFOLİYİ ve ÇOCUK İSTİSMARINI TEŞVİK EDİYOR ACİLEN SÖZLEŞMEDEN ÇEKİLMELİYİZ ÖNCEAHLAK ÖNCEAİLE SEFERBERLİĞİ BAŞLATMALİYİZ CİNSİ SAPIKLIKLARI YASAKLAYARAK MAL VARLIKLARINI AİLE FONU'NA AKTARMALIYIZ

25 Ekim 2007'de İspanya'nın Sömürgesi Lanzarote Adası'nda Avrupa Konseyi üye devletleri ile Türkiye'nin de içerisinde olduğu çok sayıda ülke arasında 'Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi' imzalandı. Sözleşme'nin 18 Temmuz 2011'de yürürlüğe girmesinin yıldönümünde Türkiye Aile Meclisi ve Dünya Çocuk Hakları Derneği tarafından önemli bir açıklama geldi. Türkiye Aile Meclisi ve Dünya Çocuk Hakları Derneği, "Lanzarote Sözleşmesi; çocuklarımızı fuhşa, pedofiliye, sapıklığa sürüklüyor!" diyerek sözleşmenin feshedilmesi gerektiğini kaydetti.
AhlaklıNesil AsıöınNesli AkıncıNesli için; Aileyi Nesli Dili Dini Devleti korumak AND için 20Temmuz Saat:9'da Bolu TokadîHayreddin'de önceAile buluşmasına önceAhlak şiarındaki tüm halkımız ailece davetli olduğu bildirildi.

Türkiye Aile Meclisi @cocukhaklariDe https://BASINaciklamasi.t.me SectikleriniDenetle.t.me @hakbirr

Uluslararası sözleşmeler ve yasalar fıtrata, inancımıza, hukuka uygun olmadığı müddetçe, aile yıkan, fıtrata aykırı Lanzarote, Cedaw, İstanbulSözleşmesi/6284 ve Toplumsal Cinsiyet gibi ifsat operasyonları durdurulmadıkça çocuklarımızı sapkın lobilerden korumamız mümkün olmaz. Türkiye Aile Meclisi ve Dünya Çocuk Hakları Derneği Başkanı Adem Çevik ve Genel Başkan Yardımcısı Avukat Ebubekir Esad Baş tarafından gazetemize yapılan yazılı açıklamada küçük yaştaki çocukların fuhşa, pedofiliye sürüklendiği ve küresel sapkın şebekelerden Kaos/GLBTQP soykırım lobisine alenen teslim edildiği vurgulandı. Yapılan açıklamada, 6284 nolu yasayla halen yürürlükte olan İstanbul Sözleşmesi'nde Lanzarote Sözleşmesi'ne atıfta bulunulduğu da belirtilerek şu ifadelere yer verildi: "‘Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması’ başlığını taşıyan ve Uluslararası bir sözleşme niteliğinde olan Lanzarote Sözleşmesi, 25 Ekim 2007 yılında İspanya’nın müstemlekesi olan ‘Lanzarote Adası’nda Avrupa Konseyi öncülüğünde AB Konseyi Üye Devletleri (Almanya, İtalya, Belçika, İngiltere, Fransa…) ile diğer bazı Devletler (Türkiye, ABD, Japonya, Tunus, Rusya…) arasında imzalanmıştır. Türkiye’de sözleşme 6084 sayılı kanun ile onaylanmış ve 25/10/2010 tarihinde kanunlaşmıştır. Dolayısıyla dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanan Lanzarote Sözleşmesi 10 Eylül 2011 tarihinde 28050 Sayılı Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
“ÇOCUKLARIN KÜRESEL MODA ENDÜSTRİSİNE KURBAN EDİLMESİ…”
Sözleşmenin ‘sözde’ amaçları her ne kadar; çocukların cinsel sömürü ve istismara uğramasını engellemek ve bu konuda ulusal-uluslararası iş birliği gerçekleştirmek, çocuk pornografisi ve fuhşunu yasaklamak ve bunun için gereken her türlü tedbiri almak, çocukların psiko-sosyal gelişimi açısından yıkıcı olabilecek etkilerini ortadan kaldırmak, bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanılması yoluyla gerçekleştirilebilecek çocuk pornografisi ile mücadele etmek, çocukların iyilik ve menfaatlerini en üstün değer olarak kabul etmek, önleyici-koruyucu ceza hukuku alanı oluşturmak, şeklinde ifade edilse de asıl hedefinin çocuklar için cinsel rıza yaşını düşürerek her türlü cinsel aktiviteye ortam hazırlanması ve çocukların küresel moda endüstrisine kurban edilmesi, müsait hale getirilmesi ile ilgili olduğu, sözleşmenin istisnai maddeleri incelendiğinde net bir şekilde ortaya çıkacaktır.
SÖZLEŞMENİN HEDEFİNDE ÇOCUKLAR VAR
Burada ifade edilmesi gereken bir diğer önemli husus da hiç şüphesiz Lüksemburg Raporu’dur. Tam adı ‘Çocukların Cinsel Sömürü ve Cinsel İstismardan Korunması Terimler & Kavramlar Kılavuzu’ olan söz konusu rapor; BM Çocuk Hakları Sözleşmesi (1990), çocukların cin
ÇOCUK İSTİSMARININ KILIFI SAPIKLIK TEŞVİKCİSİ: LANZAROTE SÖZLEŞMESİ FESH EDİLMELİDİR

TÜRKİYE AİLE MECLİSİ: SİYONİZM DAYATMASI LANZAROTE SÖZLEŞMESİ ÇOCUKLARI FUHŞU SAPIKLIĞI PEDEFOLİYİ ve ÇOCUK İSTİSMARINI TEŞVİK EDİYOR ACİLEN SÖZLEŞMEDEN ÇEKİLMELİYİZ ÖNCEAHLAK ÖNCEAİLE SEFERBERLİĞİ BAŞLATMALİYİZ CİNSİ SAPIKLIKLARI YASAKLAYARAK MAL VARLIKLARINI AİLE FONU'NA AKTARMALIYIZ

25 Ekim 2007'de İspanya'nın Sömürgesi Lanzarote Adası'nda Avrupa Konseyi üye devletleri ile Türkiye'nin de içerisinde olduğu çok sayıda ülke arasında 'Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi' imzalandı. Sözleşme'nin 18 Temmuz 2011'de yürürlüğe girmesinin yıldönümünde Türkiye Aile Meclisi ve Dünya Çocuk Hakları Derneği tarafından önemli bir açıklama geldi. Türkiye Aile Meclisi ve Dünya Çocuk Hakları Derneği, "Lanzarote Sözleşmesi; çocuklarımızı fuhşa, pedofiliye, sapıklığa sürüklüyor!" diyerek sözleşmenin feshedilmesi gerektiğini kaydetti.
AhlaklıNesil AsıöınNesli AkıncıNesli için; Aileyi Nesli Dili Dini Devleti korumak AND için 20Temmuz Saat:9'da Bolu TokadîHayreddin'de önceAile buluşmasına önceAhlak şiarındaki tüm halkımız ailece davetli olduğu bildirildi.

Türkiye Aile Meclisi @cocukhaklariDe https://BASINaciklamasi.t.me SectikleriniDenetle.t.me @hakbirr

Uluslararası sözleşmeler ve yasalar fıtrata, inancımıza, hukuka uygun olmadığı müddetçe, aile yıkan, fıtrata aykırı Lanzarote, Cedaw, İstanbulSözleşmesi/6284 ve Toplumsal Cinsiyet gibi ifsat operasyonları durdurulmadıkça çocuklarımızı sapkın lobilerden korumamız mümkün olmaz. Türkiye Aile Meclisi ve Dünya Çocuk Hakları Derneği Başkanı Adem Çevik ve Genel Başkan Yardımcısı Avukat Ebubekir Esad Baş tarafından gazetemize yapılan yazılı açıklamada küçük yaştaki çocukların fuhşa, pedofiliye sürüklendiği ve küresel sapkın şebekelerden Kaos/GLBTQP soykırım lobisine alenen teslim edildiği vurgulandı. Yapılan açıklamada, 6284 nolu yasayla halen yürürlükte olan İstanbul Sözleşmesi'nde Lanzarote Sözleşmesi'ne atıfta bulunulduğu da belirtilerek şu ifadelere yer verildi: "‘Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması’ başlığını taşıyan ve Uluslararası bir sözleşme niteliğinde olan Lanzarote Sözleşmesi, 25 Ekim 2007 yılında İspanya’nın müstemlekesi olan ‘Lanzarote Adası’nda Avrupa Konseyi öncülüğünde AB Konseyi Üye Devletleri (Almanya, İtalya, Belçika, İngiltere, Fransa…) ile diğer bazı Devletler (Türkiye, ABD, Japonya, Tunus, Rusya…) arasında imzalanmıştır. Türkiye’de sözleşme 6084 sayılı kanun ile onaylanmış ve 25/10/2010 tarihinde kanunlaşmıştır. Dolayısıyla dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanan Lanzarote Sözleşmesi 10 Eylül 2011 tarihinde 28050 Sayılı Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
“ÇOCUKLARIN KÜRESEL MODA ENDÜSTRİSİNE KURBAN EDİLMESİ…”
Sözleşmenin ‘sözde’ amaçları her ne kadar; çocukların cinsel sömürü ve istismara uğramasını engellemek ve bu konuda ulusal-uluslararası iş birliği gerçekleştirmek, çocuk pornografisi ve fuhşunu yasaklamak ve bunun için gereken her türlü tedbiri almak, çocukların psiko-sosyal gelişimi açısından yıkıcı olabilecek etkilerini ortadan kaldırmak, bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanılması yoluyla gerçekleştirilebilecek çocuk pornografisi ile mücadele etmek, çocukların iyilik ve menfaatlerini en üstün değer olarak kabul etmek, önleyici-koruyucu ceza hukuku alanı oluşturmak, şeklinde ifade edilse de asıl hedefinin çocuklar için cinsel rıza yaşını düşürerek her türlü cinsel aktiviteye ortam hazırlanması ve çocukların küresel moda endüstrisine kurban edilmesi, müsait hale getirilmesi ile ilgili olduğu, sözleşmenin istisnai maddeleri incelendiğinde net bir şekilde ortaya çıkacaktır.
SÖZLEŞMENİN HEDEFİNDE ÇOCUKLAR VAR
Burada ifade edilmesi gereken bir diğer önemli husus da hiç şüphesiz Lüksemburg Raporu’dur. Tam adı ‘Çocukların Cinsel Sömürü ve Cinsel İstismardan Korunması Terimler & Kavramlar Kılavuzu’ olan söz konusu rapor; BM Çocuk Hakları Sözleşmesi (1990), çocukların cinsel sömürü ve istismara karşı korunması amacıyla oluşturulmuş 2011/93 sayılı AB Direk
Selamet Akıncıları, “önce ahlak ve maneviyat önceAile ve Devlet” şiarıyla çalışacağız dedi
Selamet Akıncıları, “önce ahlak ve maneviyat önceAile ve Devlet” şiarıyla hedefiyle çalışacaklarını içeren bir manifesto yayınladı.
https://Basinaciklamasi.t.me

Selamet Akıncıları Birliği kurucu Başkanı Ahmet Tanrıverdi, manifesto yayınlayarak yapacakları çalışmalarla önceADALET ekseninde Adil Birr Dünya kurulması yolunda çalışacaklarını söyledi.
Tanrıverdi şu ifadelere yer verdi; “İlk insan, ilk Aile Reisi ilk Devlet Başkanı ve ilk Resülullah Hz. Adem atamızın babamızın yaratıcıdan alarak ortaya koyduğu şiar mefkure ve prensiplere karşı çıkılması ile başlayan hak ile bâtıl mücadelesi günümüze kadar gelmiş, kıyamete kadar da devam edecektir. Bu mücadelede Resüller Nebiler hakkın, onlara karşı çıkan Firavunlar, Nemrutlar, Ebu Cehil ve Ebu Lehepler ise bâtılın temsilcisi olmuşlardır. Hakkı temsil eden Peygamberler Hakk adalet, iyilik aydınlık ve Allah’a kulluk KULHAKLARI anlayışını bâtılı temsil edenler ise zulmü, sömürüyü, karanlığı ve kula kulluk anlayışını temsil etmişlerdir.
Önceki Peygamberlerin ortaya koyduğu hak yolun ilkeleri zamanla değişikliğe uğramış, bozulmuş, Son CİHAD ve RAHMET Peygamberi Medine islam Devleti başkani Hz. Muhammed’in getirdiği Vahye dayalı İslâm’ın ise bozulmadığı, bozulmayacağı ve kıyamete kadar bâki kalacağı bizzat Allah tarafından vaad edilmiştir. Nur55
İslâm’ın ilkelerini bozamayacaklarını anlayan bâtılın temsilcileri Müslümanları bozmak, onların yaşayışlarını bâtıla uygun hale getirmek, kimliksiz kişiliksiz ruhsuz işbirlikçi bir Müslüman tipi oluşturmak için var güçleri ile çalışmışlar bunda da kısmen başarıya ulaşmışlardır. 600 yıl boyunca yeryüzünde hakkı ve adaleti hâkim kılan Osmanlı islam Devletini yıkmışlar, yerine kurulan 29 ekim de ilan edildiğinde ki ismiyle Türkiye islam Cumhuriyeti’ni de 1924 Anayas'sında yazdığı Devletin dini islam 2.maddesini kaldırarak tamamen yok ederek İslâm’ı yeryüzünden silmenin plan ve projelerini uygulamışlardır. Bugün bâtıl anlayışın, zulüm sömürünün siyonizmin temsilcilwri başta ABD/AB Rusya/Çin İsrail olmak üzere batı ülkeleridir. Bu ülkeler, halkı Müslüman olan tüm ülkeleri hegemonyaları altına almışlar, yönetimlerini istedikleri gibi oluşturmuşlar, yıllardır sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik olarak bozmaya, sömürmeye devam etmektedirler.
İslâm’ı yok etme projelerini uygulama safhasında iken 1969 yılında Necmeddin Erbakan Hocamız AKINCI KADROSUYLA ortaya atılarak hakkın savunuculuğunu üstlenmiştir. Erbakan Hocamızın mayası Allah’ın izniyle tutmuş, “Hak geldi, bâtıl zail oldu” sancağının altında milyonlar toplanmaya başlamıştır. Erbakan Hocamız 1970 yılında hakkı temsil etmek üzere Milli Nizam Partisi’ni kurmuş o kapatılınca da aynı gaye ile 1972 yılında Milli Selamet Partisi’ni kurmuş ve hakkın hâkimiyeti için var gücüyle çalışmaya başlamıştır. O yıldan itibaren büyük bir azim ve gayretle yaptığı faaliyetler, akan suyun tersine çevrilmesine vesile olmuş, ülkemiz kölelik anlayışından sıyrılarak liderliğe doğru yol yürümeye başlamıştır. İşte bizler, Osmanlı’nın öncü AKİNCİ kuvveti olan ve hakkın hâkimiyeti için gayret eden, savaşan CİHAD eden Akıncıların ortaya koyduğu ruhu yeniden diriltmeyi hedef alan Millî Nizam Milli Selamet MTTB AKINCI gençleriyiz. O dönemde taşıdığımız Akıncı ruhu yine Erbakan Hocamızın önderliğinde 1975 yılında Akıncılar Teşkilatı olarak Türkiye genelinde neşvü nema buldu. Akıncılar; ülkemizin o çalkantılı günlerinde anarşiye ve teröre karışmadan yaptığı faaliyetler ile halkımızın ruhuna ve gönlüne hitap ederek ahlâk ve fazilet yolunda hayırlı hizmetler yaptı.
Akıncı ruhunu hiç kaybetmeyen bizler aradan yıllar geçtikten sonra yeniden AKILLAR HEYETİ olarak bir araya gelerek ve kendimize “ Selâmet Akıncıları” adını vererek Türkiye genelinde binlerce Akıncı ile 14 iç vilayette teşkilatlarımızı oluşturduk. 4 bölgede istişare toplantıları yaptık. 81 il de teşkilatlanacağız inşaallah. Hemen AKINCI federasyonu AKINCILAR KONFEDERASYONU kuracağız.
Selamet Akıncılarının merkezi önümüzdeki aylarda istanbul da açılışı yapılacaktır.
Sel
Selamet Akıncıları, “önce ahlak ve maneviyat önceAile ve Devlet” şiarıyla hedefiyle çalışacaklarını içeren bir manifesto yayınladı.
https://Basinaciklamasi.t.me

Selamet Akıncıları Birliği kurucu Başkanı Ahmet Tanrıverdi, manifesto yayınlayarak yapacakları çalışmalarla önceADALET ekseninde Adil Birr Dünya kurulması yolunda çalışacaklarını söyledi.
Tanrıverdi şu ifadelere yer verdi; “İlk insan, ilk Aile Reisi ilk Devlet Başkanı ve ilk Resülullah Hz. Adem atamızın babamızın yaratıcıdan alarak ortaya koyduğu şiar mefkure ve prensiplere karşı çıkılması ile başlayan hak ile bâtıl mücadelesi günümüze kadar gelmiş, kıyamete kadar da devam edecektir. Bu mücadelede Resüller Nebiler hakkın, onlara karşı çıkan Firavunlar, Nemrutlar, Ebu Cehil ve Ebu Lehepler ise bâtılın temsilcisi olmuşlardır. Hakkı temsil eden Peygamberler Hakk adalet, iyilik aydınlık ve Allah’a kulluk KULHAKLARI anlayışını bâtılı temsil edenler ise zulmü, sömürüyü, karanlığı ve kula kulluk anlayışını temsil etmişlerdir.
Önceki Peygamberlerin ortaya koyduğu hak yolun ilkeleri zamanla değişikliğe uğramış, bozulmuş, Son CİHAD ve RAHMET Peygamberi Medine islam Devleti başkani Hz. Muhammed’in getirdiği Vahye dayalı İslâm’ın ise bozulmadığı, bozulmayacağı ve kıyamete kadar bâki kalacağı bizzat Allah tarafından vaad edilmiştir. Nur55
İslâm’ın ilkelerini bozamayacaklarını anlayan bâtılın temsilcileri Müslümanları bozmak, onların yaşayışlarını bâtıla uygun hale getirmek, kimliksiz kişiliksiz ruhsuz işbirlikçi bir Müslüman tipi oluşturmak için var güçleri ile çalışmışlar bunda da kısmen başarıya ulaşmışlardır. 600 yıl boyunca yeryüzünde hakkı ve adaleti hâkim kılan Osmanlı islam Devletini yıkmışlar, yerine kurulan 29 ekim de ilan edildiğinde ki ismiyle Türkiye islam Cumhuriyeti’ni de 1924 Anayas'sında yazdığı Devletin dini islam 2.maddesini kaldırarak tamamen yok ederek İslâm’ı yeryüzünden silmenin plan ve projelerini uygulamışlardır. Bugün bâtıl anlayışın, zulüm sömürünün siyonizmin temsilcilwri başta ABD/AB Rusya/Çin İsrail olmak üzere batı ülkeleridir. Bu ülkeler, halkı Müslüman olan tüm ülkeleri hegemonyaları altına almışlar, yönetimlerini istedikleri gibi oluşturmuşlar, yıllardır sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik olarak bozmaya, sömürmeye devam etmektedirler.
İslâm’ı yok etme projelerini uygulama safhasında iken 1969 yılında Necmeddin Erbakan Hocamız AKINCI KADROSUYLA ortaya atılarak hakkın savunuculuğunu üstlenmiştir. Erbakan Hocamızın mayası Allah’ın izniyle tutmuş, “Hak geldi, bâtıl zail oldu” sancağının altında milyonlar toplanmaya başlamıştır. Erbakan Hocamız 1970 yılında hakkı temsil etmek üzere Milli Nizam Partisi’ni kurmuş o kapatılınca da aynı gaye ile 1972 yılında Milli Selamet Partisi’ni kurmuş ve hakkın hâkimiyeti için var gücüyle çalışmaya başlamıştır. O yıldan itibaren büyük bir azim ve gayretle yaptığı faaliyetler, akan suyun tersine çevrilmesine vesile olmuş, ülkemiz kölelik anlayışından sıyrılarak liderliğe doğru yol yürümeye başlamıştır. İşte bizler, Osmanlı’nın öncü AKİNCİ kuvveti olan ve hakkın hâkimiyeti için gayret eden, savaşan CİHAD eden Akıncıların ortaya koyduğu ruhu yeniden diriltmeyi hedef alan Millî Nizam Milli Selamet MTTB AKINCI gençleriyiz. O dönemde taşıdığımız Akıncı ruhu yine Erbakan Hocamızın önderliğinde 1975 yılında Akıncılar Teşkilatı olarak Türkiye genelinde neşvü nema buldu. Akıncılar; ülkemizin o çalkantılı günlerinde anarşiye ve teröre karışmadan yaptığı faaliyetler ile halkımızın ruhuna ve gönlüne hitap ederek ahlâk ve fazilet yolunda hayırlı hizmetler yaptı.
Akıncı ruhunu hiç kaybetmeyen bizler aradan yıllar geçtikten sonra yeniden AKILLAR HEYETİ olarak bir araya gelerek ve kendimize “ Selâmet Akıncıları” adını vererek Türkiye genelinde binlerce Akıncı ile 14 iç vilayette teşkilatlarımızı oluşturduk. 4 bölgede istişare toplantıları yaptık. 81 il de teşkilatlanacağız inşaallah. Hemen AKINCI federasyonu AKINCILAR KONFEDERASYONU kuracağız.
Selamet Akıncılarının merkezi önümüzdeki aylarda istanbul da açılışı yapılacaktır.
Selamet Akıncılarının hedefi; Hz. Peygamber’in, O’nun varislerinin ve bu yolun son döneminin bü