@BASINAciklamasi
181 subscribers
388 photos
1 video
440 files
3.08K links
#AileyiKoru Teröre Cinayete Darbeye ÇARE:KISAS
Siyonizm Kamalizm KAOS/GLP FUHŞ içki kumar riba MASONLUĞU YASAKLA #önceAHLAK #önceHAK #önceADALET #önceinsan @HakBirr @milliirade @KULHAKLARI @AileHaklari @insanhaklari @TurkiyeSTKBirligi @SectikleriniDenetle
Download Telegram
Cinayeti Terörü Şiddeti teşvik eden Aile Yıkan kanunlardan 6284 Fitnesinden Acilen Kurtulmalıyız!

Siyonizm Feminizm AB dayatması 6284 Yasasının 13. Yıl Basın Açıklaması 20Mart 2024
Türkiye Aile Birliği

https://basinaciklamasi.t.me

Türkiye AileMeclisi Mütevelli Başkan SefaSaygılı:Aileyi yıkan kanunlardan 6284'den kurtulmalıyız!
Yeni devrim kanunları olan Medeni Kanun, Ceza Kanunu ve kaldırılan İstanbul Sözleşmesi'nin dayattığı 20 Mart 2012'de yürürlüğe giren 6284 sayılı özel ceza kanunu; feminist ve GLPTQZ bireylerinin arzu ve istekleri doğrultusunda hazırlanmıştır. Değiştirilen eski kanunlarda korunan hukuki yarar aile, ahlak ve kamu güvenliği iken yeni kanunlarda korunan hukuki yarar; birey, kişi ve kimselerin cinsel özgürlüğünü teminat altına almak olmuştur.“…Evlerde bilinç yükseltme toplantılarına başladık. ..Sonra Medeni Kanun ve ceza kanununu değiştirilmesini istemeye başladık ve sonunda değiştirttik.” Bu sözler Mor Çatı’nın kurucularından Av. Canan Arın’a aittir. Bir başka radikal feminist önderin “.. Ceza Yasasını, 6284 sayılı yasayı noktasına virgülüne kadar biz yazdırdık. Lacivert elbise giyen küçük adamlar bu yaptıklarımızı fark edemediler…” ifadeleri ile korkunç gerçeği yüzümüze çarpmıştır. Yeni kanunların redaktörlerinin bazıları suskun iken, bazıları ise marifetmiş gibi “…bu yasaları yapmayı Allah bize nasip etti” diyecek kadar halkımızla alay etmektedirler.
Aile, Türk toplumunun temelidir. (Anayasa 41m.f.1) Yeni Medeni Kanun ve 2005 yılında yürürlüğü giren Ceza Kanunu aile kurumunun insicamını bozmuş, ailenin disiplinini sağlanamaz hale getirmiştir. 6284 sayılı özel ceza kanunu ile de mahrem alan olması gereken ailenin içine kamu gücü gereğinden fazla girmiştir. Kralların bile giremediği son kale olan aile günümüzde genel ve özel yasaların uygulamaları sonucu polis/jandarma, hâkim, savcı ve avukatların kol gezdiği alana dönüştürülmüştür. Sonuçları; boşanmalar, aile içi şiddetin artması, çocukların korumasız ve desteksiz kalması ile ailenin dağılması olmaktadır. Diğer bir radikal feminist Mine Söğüt ise Cumhuriyet Gazetesindeki köşe yazısında “….Geleneklerin, inançların, korkuların pabucunu dama atın.
SOKAKLAR GÜVENLİDİR
Sokaklar, tehlikeli değildir; tehlike sizi o sokaktan külliyen men eden eril adaletsizliktedir. O yüzden siz bir çarpın baba evinin kapısını, sokaklara çıkın. Özgürlüğünüze sahip çıkın, bedeninize sahip çıkın, isteklerinize sahip çıkın, heveslerinize sahip çıkın.……..dans edin. Çok dans edin.
O baba evini terk edin.
O tekinsiz baba evini terk edin kızlar; derhal terk edin.”
Mine Söğüt bu yazısıyla aslında 3. dalga feminist hareketin/ideolojinin temel görüşlerini dile getirmiştir. Feminist ideolojinin evirildiği aşamada feministlerin talepleri; cinsel özgürlük, GLPTİQZ+ bireylerinin hakları ile ailenin, babanın, inanç ve geleneklerin tümden reddi üzerine kurgulanmıştır. Feministlerin, aykırı, yıkıcı ve aileyi parçalayan görüş ve talepleri bilinen olgulardır. Sorun; aileyi koruması gerekenlerin gerek suskunluğu gerekse yıkıcı feminist politikalarına alet olmalarıdır.
Özellikle üniversite gençliği eğitim bahanesiyle baba evlerini terk ettiler. Yaklaşık 6 milyon üniversite öğrencisi yaşadığı şehirden/konutundan/ailesinden ayrı yaşamaktadır. Seviyeleri tartışılır üniversiteleri, baba evinden kaçıp başka şehirlerde yaşamanın aparatı olarak kullanmaktadırlar. Devlet yurtlarının gerek yetersizliği gerekse kuralları ve disiplini nedeniyle özel yurtlarda, apart otellerde, stüdyo dairelerde, rezidanslarda ve karma öğrenci evlerinde kalmaya başladılar. Hem ailelerine ekonomik yük oldular hem de istedikleri sınırsız özgürlüğe! kavuştular. Gençlerimizi kendi ellerimizle bin bir tuzaklarla dolu sokaklara terk ettik. Alkol, uyuşturucu, suç ve terör örgütleri, kumar, fuhuş gibi telafisi olmayan yollara girme tehlikesiyle baş başa bıraktık.
Feminist ideolojinin taleplerinin yasal alt yapısını yeni Ceza Kanunu ve 6284 sayılı yasa ile oluşturdular.
Ceza mevzuatımızda FUHUŞ suç olmaktan çıkarıldı. Cinayet terör şiddet teşvikçisi alkol serbest!. Cinsel özgürlük, CİNSEL SAPILIK bu yasalarla teminat altına alındı. Ailelerin çocukları üzerindeki terbiye ve disiplin hakları ellerinden alındı. Evi terk etmek isteyen kızlara engel olmak isteyen babalar, ceza yasalarının yaptırımları ile karşılaştılar. Her şehirde özellikle İstanbul’da on binlerce stüdyo/rezidans daireler yapıldı. Plansız/programsız her şehre üniversite açıldı. Ancak disiplin ve güvenliği sağlayacak devlet yurtları yeterince yapılmadı. Kontrolsüz bireyler NEET/NEİY gençler oluşturuldu. Baba evini terk eden kızlara kurulacak tuzaklara zemin hazırlandı.
Feminist ve GLPTİQZ+ bireylerin manifestosu olan İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’ni derin strateji uzmanı ve hukukçu olduğunu iddia eden Ahmet DAVUTOĞLU ve İzzet Özgenç halkımızın başına bela etmiştir. Gelinen aşamada nerelere savrulduklarını seyrediyoruz. Aynı şekilde aileyi dağıtan, ahlak ve inanç değerlerini tarumar eden yasalar, yönetmelikler maalesef muhafazakâr camiada zuhur eden akademisyenler tarafından tercüme ve redakte edilerek hazırlanmıştır.
İlk anda cazip görünen sınırsız özgürlük, aile ve baba otoritesi/disiplininden kaçmak telafisi imkânsız mağduriyetlere sebebiyet vermektedir. Alkol, uyuşturucu bağımlılığı, fuhuş KAOS GLPTQEZ bataklığı, suç/terör örgütleri gibi tehlikelerin gençleri beklediği gerçeğini her yerde her ortamda 81 il’de yürüdük anlattık anlatıyoruz ve anlatmaya devam ediyoruz. Anayasa 41 ve fıtrata hukuka aykırı yasalar acilen ıslah edilmelidit Aksi halde gözyaşları sel olup akmaktadır.
Marjinal üç beş mor ve yeşil feministin kuyruğuna takılıp ailenin yok olmasına sebep olanların aklını başına alması gerekmektedir. Aileyi, ahlakı tahrip eden kanunlar yürürlükten kaldırılarak inanç ve geleneklerimize uygun, ahlakı koruyan, insanımızı güven içinde yaşatan kanunlar yapılmalıdır. Toplumlar, kanunlara göre davranır. Aksi faaliyetlere soykırım terör cezası olsun.
Türkiye Aile Meclisi mütevelli heyeti olarak Aile Yıkan yasaların ıslahı için faaliyetler yapacak Yerli Kanunlar Hareketi KANUNDER kuruluyor. hayırlı mübarek tesirli olması için gayret edelim..
20 Mart 2024
Prof. Dr. Sefa Saygılı, Türkiye AİLE Meclisi Mütevelli Heyet Başkanı
https://basinaciklamasi.t.me antiGENDERhareketi.t.me milliirade.t.me hakbirr.t.me
sefasaygili@hotmail.com ailehaklari@gmail.com 02124612267 SelamiAli Cad.17 Üsküdar İst.
KANUNLAR FITRATA HUKUKA UYGUN YERLİ MİLLÎ ve İSLÂM HUKUKUNA UYGUN OLMALI
17 Şubat, İsviçre Medeni Kanunun kabulünün 98. Yılı dolayısı ile Türkiye Aile Meclisi ve HAKK-BİRR Başkanı Adem Çevik bu gün basına aşağıdaki yazılı açıklamayı yaptı:
Türkiye Aile Meclisi Hristiyan Katolik laik İsviçre Medeni kanunu TMK 98.Yıl Bülteni 4Nisan 2024

https://basinaciklamasi.t.me

Bugün 4 Nisan Bugün 743 sayılı “Türk Kanunu Medenisi” olarak isimlendirilen, 17 Şubat 1926'da kanunlaşan 4 Nisan 1926'da Resmi Gazete'de yayımlanan Hristiyan Katolik Laik İsviçre Medeni Kanunu tercüme edilerek, tercüme yanlışları ile birlikte, bazı maddelerinin gerekçesiz olarak sevkedilip müzakeresiz bir biçimde oybirliği ile TBMM'de kabul edildi. 4 Ekim 1926’de yürürlüğe girmesiyle İslam aile hukuku yürürlükten kaldırıldı. Bugün de halen çok eşlilik ve genç evlilik yasak, lâkin her türlü fuhşiyat zina serbest. Hatta, İstanbul sözleşmesinin toplumsal cinsiyet düzenlemesi çerçevesinde KAOS/GLPBT+’a pozitif ayrımcılık uygulanmaktadır. Dinen meşru olan, batıdan, seküler dünyadan örnek vermek gerekirse, mesela ABD’nun UTAH eyaletinde Mormon geleneğinde de sınırsız evliliğe izin verilirken, çok eşlilik ruhsatı yasaklanarak fuhuş / zina önlenebilir mi? Bu çerçevede Dini nikahlı eşlere hukuki çerçevede koruma sağlanması , kadının ve çocuğun hakkı korunması gerekmez mi? “Yerli otomobil yerli telefon” diyoruz ama 300 yıldır siyonist sabataist Yahudi mason “300'ler Meclisi”nin dayattığı düzenlemeler yürürlükteyürürlükten kaldırılmalı Yerine anayasa yaşa tüm mevzuat ve eğitim müfredat islamileşmeli. Devletin dini islam olmalı. Fulbright CEDAW CEDAW DEWAW DSÖ NATO İKLİM ve Lozan ihanet sözleşmeleri iptal edilmeli. önceAhlak maneviyat ve aile seferberliği yapılmalı. Geç evlenenlere ve hiç evlenmeyenlere yaptırım uygulanmalı. Zina fuhş sapıklıklıkları engellemek için; Genç evlilik ve çok eşlilik teşvik edilmeli yasallaşmalı. 6284 ve 5816 laiklik iptal veya ıslah edilmeli. Siyonizm sabataizm kamalizm itperestlik putperestlik masonluk içki kumar faiz fuhuş teşhircilik tacizcilik şehvet terörü kaos glpt yasaklanmalı. mahkemelerin bağımsızlığı için tüm kamal ikonları kaldırılmalı.
Fıtrata hukuka aykırı insanlığı ifsat eden sözleşmeler ve yasalar yürürlükten kaldırılmalı. KANUNLAR YERLİ MİLLÎ İSLAMİ OLMALI.
Ailedeki çözülme, CEDAW ya da İstanbul sözleşmesi ile başlamadı ve bu gün bu tek başına bu sözleşmeden çekilmekle de sorun çözülme sınır ve boyutunu aşmıştır. Kötü uygulamalar ve devam eden düzenlemeler bu yıkımı giderek artırmaktadır. Gelinen nokta ölümcül bir hale gelmiş, toplum hayatındaki tahribatı adeta CoVID’den daha yıkıcı bir hal almıştır. LGBTIQ+ lobisi, Pedefoli ve Ensest grubları ile birlikte global bir tehdit haline gelmiştir.
Bu gün Siyaset, Bürokrasi, Yargı, Media, Sermaye, STK, Fuhuş, kumar, uyuşturucu sektörü ile adeta elele yürümektedir. Ahlaksızlık çetesi, global bir mafiaya dönüşme istidadı göstermektedir.
Aslında bu fitnenin köklerini Lale devrindeki sapma, yozlaşmada aramalıyız. Genel olarak bakıldığında 1700 Lale devri, 1800 Tanzimat ve 1900’lerin başında İttihat Terakkiyi görmekteyiz. Lale devri sapma, Tanzimat Yabancılaşma, Osmanlı Glasnost ve perestroykası, İttihat Terakki İnkar rejimidir. Cumhuriyetin tek parti dönemi, İttihat Terakki Glasnost ve perestroyka Glasnost ve perestroykanin siyasi kanadının yönetimi devralmasıdır aslında. Batılılaşma bâtıllaşma ihaneti devam etmektedir...
Çözülme 3. Ahmed 1703-1718 arası hız kazandı. 15 senede 13 sadrazam değiştirdi. Bir yandan siyasi kriz, öte yandan iktisadın giderek kötüleşmesi, idari yapıda “İlmiye, Kalemiye, Seyfiye” (Ülema/Akademi, Bürokrasi, Ordu) tartışmaları ve karşılıklı suçlamalar, sekülerleşme tartışmaları devleti yormaktadır.
Osmanlının sonu 1889’da fiilen örgütlenmeye başlayan İttihat ve Terakki Cemiyeti ile başladı. Cemiyen resmen İbrahim Temo, (damızlık erkek ithali yapalım idialarıyla gündeme gelen) Abdullah Cevdet, İshak Sükuti, Hüseyinzade Ali Turan tarafından 1908’de kuruldu. 1 Kasım 1918’de kapandı. İttihatçılar “Türkleşmek, İslamlaşmak, Batılılaşma”yı tartışıyordu.
Jön Türk “jeuene Turquie” namı diğer “Genç Osmanlı” hareketinin önemli isimlerinden Mustafa Fâzıl Paşa'nın kızı Nazlı Hanım, 1896'da 6/17 numarası verilerek İttihat Terakkiye üye olmuştu. 2. kadın üye Sorbonne Üniversitesi öğrencisi Selma Rıza idi. Selva. Rıza, “Meşveret”, “Mizan Şû­ra-yı Ümmet” ve “Mechveret Supplément Français”de özellikle kadın hakları üzerine makaleler yazıyordu. Selanik'te gizlice “Kadın” dergisi çıkarıldı. 1872 sonrası ve 1900’ların başında grevlerin dörtte biri kadınların çalıştığı işkollarında oldu.

2. Meşrutiyet cuntasında Gülistan İsmet, Ahmet Cevdet Paşa'nın kızı Emine Semiyenin de aralarında olduğu 40 yakın kadın aktif olarak görev yapmıştı. Ulviye Mevlan, Mükerrem Belkıs, Nimet Cemil, Nebile Akif, Fatma Zerrin, Yaşar Nezihe, Nezihe Muhittin gibi bir çok batıda eğitim görmüş kadın süreçte aktif rol oynadılar. Bu kişiler, bugün olduğu gibi o gün de batılılar tarafından cömertçe desteklendi. Sloganları “Yaşasın Vatan, Yaşasın Millet, Yaşasın Hürriyet” ti
Fatma Zerrin, “Türk erkeklerinin felsefesince, kadınlar dünyaya erkeklerin rahatını temin için gelmiştir. Kadınlar erkekler için yaşarlar, hürriyetleri yoktur. Erkeklerin esiridirler. Zevk aracı değiliz, insanız” diyordu. Ulviye Mevlan “Osmanlı Müdâfaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti / Osmanlı Kadın Haklarını Savunma Cemiyeti de “Eşitlik, iş, eğitim hakkı” istiyor, “eve kapatılmaya” karşı çıkıyorlardı !? Gösteriler sonunda İstanbul Telefon İdaresi'ne yedi kadın memur alındı. Bedra Hanım da iş müfettişi olarak tayin edildi. Böylece kadınlar kendi hak ve hukuklarını bir müfettişle denetleyeceklerdi. Hemen bu olayların arkasından, geleneksel maarif kuruluşlarının dışında Avrupai ve asri eğitim veren 28 kişilik kontenjanı bulunan Darülmuallimat / Kadın Öğretmen Okulu'na 300'ün üzerinde kız başvurdu. İlk “kızlar üniversitesi” olan İnas Darülfünunu açıldı. Bunun ardından “Teali-i Nisvan Cemiyeti”, “Asri Kadın Cemiyeti”, “Tefeyyüz Cemiyeti” gibi örgütler kurdu. Küçük kız çocuklarının evlendirilmesine karşı çıkıp yasa çıkarttı. Tek eşlilik kampanyası düzenlediler.
AK Parti içinde, bir yandan Abdulhamid han’a karşı muhabbet yanında öte yanda İttihat Terakki çizgisinde hareket eden, o dönemdeki “Üç Tarzı siyaset”in bütün taraflarını görebiliyoruz.
O günkü gidişat Osmanlının sonunu getirdi. Bugünkü gidişat ümid ederiz ki, aynı sonucu doğurmaz. Ama elbette Tarihten ders alınmakta geç kalınmazsa. Elbette ibret alınmazsa tarih tekerrür eder. Korktuğumuz şey başımıza gelir.
Bugün tüm muhalefetin, esasen İttihat Terakkinin siyasi kanadı gibi hareket ettiğini biliyoruz. Ancak bu gün iktidar kanadındaki bazı unsurların İstanbul sözleşmesi, GLPT+, CEDAW ve Lanzarote iklim konusunda, DEM ile birlikte diğer bir çok siyasi partinin bu ifsat hareketine destek vermekte olduklarını üzülerek görüyoruz ve çözüm bekliyoruz. Bu konu siyasetin turnusol kağıdı olacaktır. 7 yıldır uyarıyoruz. Sandığın üzerine bu işin gölgesi düştüğü görülebiliyor...!
Bir asrı geçen bir zamandır aynı şeyleri konuşuyoruz. Ve bekliyoruz. Ve beklemekten yorulduk. “Great reset”le “yeni normal” bir dönemden, cinsiyetsiz Ailesiz ahlaksız bir toplumdan "tek aile" den söz ediliyor ve biz hala bekliyoruz. Ama artık verilen süre bitti. Yaşlısı ve genci ile ülke halkı olanlardan rahatsız, çare anayasa ve tüm yasalar fıtrata İslam'a uygun olmalı. dağılan evlerde kadın erkek, kız oğlan, dede-nine, anne-baba ve çocukların eve dönmesini bekliyoruz.
4 Nisan 2024
Adem Çevik
Türkiye AİLE Meclisi HAKK-BİRR Seçtiklerini Denetle Cemiyeti Başkanı https://basinaciklamasi.t.me antiGENDERhareketi.t.me milliirade.t.me
Dikkat Mersin ve Tarsus Ajan kaynıyor

Hablemitoğlu’nu hatırlıyorsunuz. Alman vakıfları ve bir takım yabancı STK’ların Türkiye’deki faaliyetlerini mercek altına almış..

Bunların Türkiye’de basın ve STK görüntüsü altında istihbarat faaliyeti ve 6. Kol faaliyetleri yaptığını yazıp konuşmaya başlamıştı.

Hablemitoğlu’nu ortadan kaldırıverdiler.

Bu yapının arkasında malum çevreler var ve onların yerli işbirlikçilerini tanıyoruz artık.

Anlatalım başlayalım. ..

Malezya'da Fransız pasaportlu bir adam otel odasında silah bulundurduğu için gözaltına alındı..

Çantasından 6 tane silah cıktı
Bunlar x ray cihazlarına takılmayan özel yapım silahlar..

Adamın aslında İsrail vatandaşı ve MOSSAD ajanı olduğu ortaya çıktı..

Malezya , İsrail vatandaslarına vize vermedigi için sahte Fransız pasaportu kullanarak

Birleşik Arap Emirlikleri üzerinden ülkeye girdiği anlaşıldı..

Geçtiğimiz yıllarda Malezya'da Filistinli öğrencilere suikast yapan ekibin parçası olduğu düşünülüyor..

Şimdi bizi ilgilendiren tarafına gelelim ilk benden duyun..

Aynı sahte pasaportla İstanbul'a geldi , İstanbul'da tanınan bir Musevi ailenin misafiri olarak kaldı... ortam gözledi not aldı..

Muhtelif zamanlarda geldiği İstanbul'da en çok görüştüğü kişilerin başında , Türkiye Aşkenaz Yahudileri lideri aynı zamanda ..

Chabat Türkiye temsilcisi Mendy Chitrik bulunuyor... toplantılar yaptı bilgileri aldı

2 gün sonra uçakla Adana havaalanına indi

Özel TaksiyleTarsus'a geçti burada kaldı  bazı iş Adamları ile görüştü ertesi gün

Mersin 'de bir balıkçıda yemek yediler .

Bu yemekte İsrail ajanına Tarsus,lu bir kadın eşlik ediyordu..

Masada Mersin'in önemli renkli kişileri vardı!...

Bu konuya devam edeceğiz

Sağlıcakla kalın

Burhan OCAKOGLU
FİTEM Yönetim Kurulu Üyesi HAKK-BİRR Mersin İl başkanı
Değişim Gazetesi Sahibi ve  Genel Yayın yönetmeni

https://HakBirr.t.me