Akademi Dergisi
2.12K subscribers
47.7K photos
15.1K videos
363 files
7.18K links
Çok önemli: Telegram bu kanalı yıllardır sansürlenemektedir. Paylaşımlarımızın Telegram uygulaması içinde yayılmasına izin vermemektedir. Kanaldaki takipçi ve görüntüleme sayıları da gerçek değildir. www.mfs.tv
Download Telegram
Yine de Allah Semud kavmine mühlet veriyor, sonsuz felakete gitmeden önce, ahiretteki büyük mahkemede hiçbir mazeretlerinin olmamasını istiyordu. Hatta bu hikmete binaen Semud kavmi bir anda helak edilmedi. Salih peygamber onlara "İlk gün yüzleriniz sararacak. İkinci gün yüzleriniz kızaracak. Üçüncü gün ise yüzleriniz kararacak" dedi. Kendisine iman etmiş bir avuç müslümanı da alarak oradan Allah'ın emri gereği uzaklaştı, hicret etti.
Salih peygamberin haber verdiği gibi olmaya başladı. Semud kavminden olanların yüzleri sarardı. İkinci gün ise kızardı. Salih peygamber bu hale metafizik kabiliyetleri ile sebep oluyordu. Semud kavmi de Salih peygamberin metafizikteki gücünü çok iyi şekilde biliyor ve ona kızıyordu. Salih peygamberi öldürmek için mekanına gittilerse de onu da ona inananları da oralarda bulamadılar. İyice sinirlendiler.

Aralarından bir kişi ise yaşananın ciddiyetini anladı ve hayatta kalmak ümidiyle o diyarı terk edip etraftaki başka bir kavmin yanına sığındı. Lakin netice değişmedi. Semud kavmindeki bütün inkarcılar gibi o şahıs da feci şekilde öldü. Yüzü kızarmış ve kararmıştı. Gittiği yerde su istedi, suyunu içti ve saniyeler içinde öldü. Sanki bedeninin fişi çekilmiş, gücü kesilmiş, kontrolü bir anda elinden çıkmış, ayakta iken hızlıca dizleri üzerine çökmüş ve sonra yüz üstü kapaklanmıştı.
Çok büyük kısmı Satanistleşmiş olan Semud kavmi, helak olacaklarını anladığında hemen ayinlere, büyülere, metafiziğe ve en başta da iblis'e sığınmıştı. Cin taifesinden olan ve bütün insanlığa düşman olan İblis, her devirde yaptığı gibi, o zaman da satanistleri korumayacağını bilip kahkahalar atarak onların sonunu izliyordu.

Semud kavmi tıpkı günümüzde Cadılar Bayramında Güney Kore Seul'de bir benzeri görüldüğü gibi, Salih peygamberi metafizikte yenebileceklerine ve öldürebileceklerine inandırılmıştı ve topluca satanist ayinleri yapıyorlardı.
O sıralarda melekler, evvelki hak peygamberlerin ruhaniyetleri ve hatta tabut-u sekine, hazret-i Salih'in korunması ve düşmanlarının kahrolması için sahadaydılar.

Allah, sünneti gereği, peygamberini muhafaza ederken bile maddi ve manevi sebeplere uyduruyordu. İnsanlıktan çoktan çıkmış, küstahlaşmış, nankörleşmiş, namussuzlaşmış, mucizelere bile kör kalabilmiş, ölümden ve ölenden bile tesirlenmez hale gelmiş, satanistleşmiş, vahşilemiş, zalimleşmiş, kibir abidesine dönüşmüş Semud kavmi, "Bize hiçbir şey zarar veremez" dedikleri şehirlerinde ayin yapmakta iken birden, topluca çarpıldı.

Halbuki kayadan evlerine özel kaplamalar yapmışlardı da o kayadan duvarlar elektromanyetik şok dalgalarını geçirmediği gibi, türlü enerji saldırılarına karşı da koruma sağladığı gibi, metafizik sinyalleri de geçirmezdi. Üstelik kendileri de çok ileri seviyede metafizik bilirlerdi ve kendilerine metafizik sahada çok fazla korumalar yapmışlar, yazmışlardı. Üstelik cinlerden de çok yardımcıları, koruyucuları vardı. Hiçbiri fayda etmedi.

Bir yandan Salih peygamberin sert metafizik sinyalleri, bir yandan Tabut-u Sekine'nin yaydığı helak edici sinyaller, hepsini anında çarptı. Bu, ilk defa olmuyordu. Pek çok peygamberin zamanında çok benzer helak hadiseleri yaşandı.

Kur'an-ı Kerim'de pek çok ayet-i kerimede geçen sayha, saika, karia, racfe/racife gibi kelimelere yıldırım, çığlık, ses, rüzgar, deprem gibi manalar verilmiş ama bu kelimelerin gerçek manaları bunlar değiller. Şok dalgası, enerji darbesi, metafizik çarpılma, şok darbesi neticesinde atomlarına kadar titreşme hali gibi manalara geliyorlar. Hatta "deve" diye yorumlanan "nâka" bile aslında sadece deve manasına gelmiyor. Sadece "nâka" kısmından yola çıkılsa, dünya tarihinin derhal yeniden yazılmasına sebep olacak sarsıcı gerçeklerle yüzleşilecek.
Bu nedenle İbrahim suresinin 9. ayet-i kerimesinde Hazret-i Allah şöyle buyurdu:

Rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla...

Sizden önceki Nûh kavminin, Âd ve Semûd’un ve onlardan sonra gelenlerin haberi size ulaşmadı mı? Onların hâlini ve başlarına geleni gerçek mânada ancak Allah bilir. Peygamberleri onlara apaçık deliller getirmiş, fakat onlar ellerini ağızlarına götürüp: “Biz sizinle gönderilen dîni kesinlikle inkâr ediyoruz. Çünkü biz, bize yaptığınız dâvetin doğruluğu konusunda derin bir şüphe içindeyiz” dediler.
Dahası da var...

Ahir zaman peygamberi hazret-i Muhammed Mustafa (s.a.v)'nın ahir zamana dair hadislerinde haber verdiği "duman"ın da konumuzla alakası var.

Ebu Davud'da geçen hadis-i şerifte "Dumanın tesiri mümine nezle gibi gelir, kâfire ise çok şiddetlidir." buyrulmuş. Yine duman hakkındaki diğer hadislerde, duman sebebiyle dünyanın her yerinde toplu ölümler olacağı, dumana maruz kalan insanların yüzlerinin sararıp kızaracağı, hepsinin aniden ölmeyeceği ve dumanın tesir etmediği müslümanların ise bu kişilerin dumana yakalandığını anlayacakları haber verilmiş.
Yine Kur'an-ı Kerim'de Duhan suresinin 10. ayet-i kerimesinde (mealen)
"Gökten bir duman çıkacağı günü gözetle!"
buyruldu. İşte bu ayet-i kerimede ve söz konusu hadis-i şeriflerde haber verilen "duman" da ilk akla gelen manada bir duman ya da sis değil. Dünyanın her yerini saran ve toplu ölümlere sebep olan yoğun metafizik sinyaller.
Dabbetül arzın zan edildiği gibi tuhaf bir canlı olmadığını, insan olduğunu... Zan edildiği gibi zararlı, vahşi bir canlı olmayıp iyi niyetli ve insanlığın faydası için mücadele eden bir kişi olduğunu... Hatta dabbetül arz ile hz. Mehdi'nin aynı kişiler olabileceğini kısa süre önce yazmıştım.

Ahir zamanda yaşanacağı haber verilen büyük bir ateş çıkması hadisesinin, duman çıkması hadisesinin, yer batması/çökmesi hadislerinin, şu yukarıda anlattığım Semud kavmi gerçekleriyle, metinlerini tam haliyle vermediğim ve bilinen o ayet-i kerimelerle ve hadis-i şeriflerle ve dabbetül arz ile yakından alakası var. Bu konu, hakkında cilt cilt kitap yazılabilecek bir konu...

Söz konusu çok çok büyük felaketlere ramak kalayı yaşadığımızı değerlendirdiğim şu günlerde, herkesin bu yazıya ve bu bilgilere de ihtiyacı vardı. Artık her kişi ve kesim/taraf, kendi hür iradesi ile kararını alacak ve ona göre de karşılığını bulacak.

Birkaç gündür yoğun siyasi gündemden ötürü gecikmiş olan bu yazıyı şimdilik bu kadarlık yazdım. İlerleyen zamanlarda ve en çok da söz konusu afetler yaşandıktan sonra, daha da geniş şekilde izah edeceğim inşaallah.

| mfs - Ezber bozan - Akademi Dergisi
Tarih tekerrür edecek ve çok yüksek sayıda insan ölecek

https://mfs.tv/?p=28038
"Semûd kavminin öldürülüşü gibi..."

Vehhabiler de Semud kavmi gibi toptan öldürülecekler mi...

Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.) den işittim, şöyle diyordu:

Ali ibn Ebî Tâlib (r.a.) Yemen'den Rasûlullah (s.a.v.)'e karez/selem ağacı ile tabaklanmış bir deri içinde, henüz toprağından arıtılmamış altın cevheri göndermişti.

Ebû Saîd devamla dedi ki: Rasûlullah bu altın cevherini şu dört kişi arasında paylaştırdı: Uyeyne b. Bedr, Akra' b. Habis, Zeydu'l-Hayl, dördüncüsü ya Alkame b. Ulâse yâhut da Âmir İbnu't-Tufeyl idi.

Peygamberin sahâbîlerinden bir kişi: "Bu taksime biz bunlardan daha haklı idik" dedi. Bu söz Rasûlullaha erişince: «Siz bana güvenmiyor musunuz? Halbuki ben göktekinin eminiyim/güvendiği kişiyim! Sabah akşam bana gökyüzünün haberi geliyor!» buyurdu.

Râvî (rivayet eden kişi) dedi ki: Bunun üzerine iki gözü çökük, yanağının elmacıkları çıkık, alnı yüksek, gür sakallı, başı tıraşlı, izârını yukarı çekmiş bir kişi ayağa kalktı da "Yâ Rasûlallah! Allah'tan sakın/kork!" dedi. Rasûlullah ona: «Sana yazıklar olsun! Ben yeryüzündeki insanların Allah'tan sakınmaya en lâyık olanı değil miyim?» buyurdu.

Râvî dedi ki: Sonra o kişi arkasına dönüp gitti. Hâlid İbnu'l-Velîd: "Yâ Rasûlallah! Şunun boynunu vurmayayım mı?" dedi. Rasûlullah «Hayır, vurma! Bunun da ileride namaz kılan bir kişi olması umulur!» buyurdu. Bunun üzerine Hâlid: "Yâ Rasûlallah! Namaz kılanlardan nice kimseler vardır ki, onlar kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söylerler» dedi. Rasûlullah «Ben insanların kalplerini açmaya, karınlarını yarmaya memur değilim!» buyurdu.

Râvî dedi ki: Sonra Rasûlullah, o kişi dönüp giderken, arkasından ona bakıp: «Şüphesiz şunun soyundan öyle bir nesil türeyecektir ki, onlar (Vehhabiler) her zaman güzel sesle Allah 'ın kitabını okuyacaklar. Fakat Kur'ân'ın tatlılığı onların boğazlarından ileriye geçmeyecektir. Onlar, okun avı (çabuk delip) çıktığı gibi dinden çıkacaklar!» buyurdu.

Zannediyorum ki Rasûlullah «Yemîn olsun, eğer ben onların zamanına yetişseydim, muhakkak onları Semûd kavminin öldürülüşü gibi (Salih peygamberin yaptığı gibi) toptan (çarparak) öldürürdüm.» buyurdu.

(Hadis-i şerif, Muttefekun Aleyh)
Akademi Dergisi
Audio
Akademi Dergisi'nin 28 Kasım 2022 tarihli bu sesli yayını sonrasında, mağdur Taner A’nın ‘haberi kaldırtması’ için tehdit edildiği öğrenildi. Taner A., daha önceki şikayetlerinin üzerine bir şikayet daha ekledi ve hala hukukun üstün gelmesini bekliyor.
‘BİR DAHA ALİHAN’IN ADINI AĞZINA AL BAK NE OLUYOR’

T.A, 29 Kasım 2022’de soruşturma savcılarına sunduğu ek şikayet dilekçesinde, olayın haberleştirilmesinden sonra yaşadıklarını şöyle anlattı:

“Şikayetime konu şüphelilerden kendisini Süleymancılar cemaatinin yöneticisi Alihan Kuriş’in yardımcısı ve cemaate ait kermeslerden sorumlu yönetici olarak tanıtan Fazilet Yapı şirketinin de sahibi H.H isimli şahıs ile 28 Kasım 2022 Pazartesi günü Saat:16:20’de Ümraniye …. Mahallesindeki evimin birkaç sokak arkasındaki … sokakta yolda birden bire karşıma çıktı. Belki de kendisi tarafından takip ediliyordum… Makamınızca yürütülen suç duyurusundan bile rahatsız olmayan ve umursamayan bu şahıs medya haberlerinden rahatsız olmuş. Zira şahsıma doğru yürüyerek basında çıkan haberlerden bahsederek neden böyle bir şey yaptığımı sordu. Ve bana: ‘Ulan oğlum sen adam olmayacak mısın?, akıllanmayacak mısın?, sen bizim başımızı belaya mı sokacaksın?, Alihan’ı ne diye söylüyorsun lan, sen bir daha onun adını ağzına al bak ne oluyor’ dedi ve üzerime yürüdü. İki elini kullanarak sağ ve sol omuzlarımı avuçlamak suretiyle sıkarak beni salladı.”
‘SEN BİZİM KİM OLDUĞUMUZU YAKINDA GÖRECEKSİN’

“Beni tahrik etmek ve haklı olduğum halde mücadelemin içinde beni haksız konuma düşürmeye çalıştıklarını bildiğim için temkinli hareket ettim” diyen T.A, şunları kaydetti:
“Kendisine saygılı bir şekilde amacımın, cemaati ve kendileri tarafından bana yaşattıkları mağduriyetin artık son bulması ve özellikle de bizim gibi diğer mağdurların da hakkını savunmak için mücadele verdiğimi söyledim. ‘Kaldıki Cemaatinizin lideri Alihan Kuriş ismini sen bana verdin. Her defasında bana Alihan Kuriş’in yardımcısı olduğunu sen söyledin. Yoksa ben Alihan Kuriş’i nereden tanırım?’ dedim. Ve ellerini üzerimden çekmesini söyledim. ‘Sen hem bizi mağdur edip dolandıracaksın hem de kalkıp tehdit ile üzerime yürüyüp darp etmeye çalışacaksın öyle mi? Açıklama yapmaktan korkan tüm mağdurların sesi olacağım’ dedim.
Bu sözlerim karşısında şüpheli şahsıma karşı tehditler savurmaya başladı. ‘Sen bizim kim olduğumuzu yakında göreceksin.’ diyerek, çirkin bir tehditte bulundu.”
‘HABERLERİ KALDIRT, BEN ZATEN ALZHEİMER’IM’

“’Basında çıkan haberleri kaldırmam gerektiğini ve eğer bu haberleri kaldırtmazsam aksi halde alacağımız olan konut dairesini veya ödemesinin iadesini alamayacağımı’ söyledi”
diyen T.A, dilekçesinin devamında şu ifadeleri kullandı:
“Bana şöyle dedi: ‘Oğlum ben zaten Alzheimer’ım bana hiçbir şey olmaz. Olan sana olur.’ Bende kendisine ‘bekle kaçma polisi arayacağım’ dedim bunun üzerine hızla oradan kaçtı. Kaçarken bende arkasından seslenmek zorunda kaldım ve kendisine; “devletime sığındım, ben devlete ve yargıya güveniyorum dedim. Haberlerin kaldırılması için de asla böyle bir şey yapmayacağım ve hatta şu an yaptığın bu tehdit ve çirkin şantajı da savcılığa mutlaka bildireceğim. Ve aynı zamanda ilgili haber yetkililerine de ileteceğim” dedim.”
‘Bİ MUSKALIK CANIN VAR’

T.A, dilekçesinin devamında kendisini tehdit ettiğini öne sürdüğü H.H’nin ise “Ulan oğlum Bi’ muskalık canın var!” diye seslendiğini belirterek, şöyle devam etti:

“Toplum içinde sihir ve büyü anlamına gelen ve dinimizin de yasakladığı öldürücü ve hayat fonksiyonlarını devre dışı etmek suretiyle felç edici olarak bilinen ‘Metafizik suikastı’ eylemini kastederek beni yine ölümle tehdit etti…Vahim olan bu durumu kendisine bildirerek ne yapmam gerektiğini kendisine sorduğum da: ‘Şimdi sen polisi ara diyeceğim ama geçenki tehditte de aramıştın ki, her herhangi bir olumlu yanıt alamadığın gibi, yetkili kolluklar tarafından şüpheli veya şüphelilere yaptırım da olmadı. Bu nedenle bence sen bir ek dilekçe hazırla ve başından geçenleri not al ve tarih ile saate dikkat et. Sabah da gider direkt mevcut savcılığa verirsin’ dedi.”
‘UZAKLAŞTIRMA KARARI VERİLSİN’

T.A, dilekçesini şu sözlerle tamamladı: “Nitelikli dolandırıcılık ile bizi dolandıran ve tehditler üzerinden bizleri halen de korkutmaya çalışarak haklı bu mücadelemizden caydırmak isteyen şüpheli ve şüphelilerden şikayetçiyim. Çocuklarım başta olmak üzere ailem ve kendi can güvenliğimiz ile ilgili korku ile halen endişe içindeyiz. Tüm bu yaşanan nedenlerden dolayı, ‘Ailem, çocuklarım ve şahsıma yönelik ölümle sonuçlanabilecek risklere karşı şüpheliler hakkında uzaklaştırma kararı verilmesini ve haklarında kamu davası açılmasını talep ediyorum.”
DAHA ÖNCE TEHDİT NOTU ALMIŞTI

Öte yandan, T.A ilk suç duyurusu dilekçelerinde Ümraniye’de bir AVM içerisinde “yanlış yerde saf tutuyorsun” ve çocuklarının isimleri ile okudukları okullarının yazılı olduğu bir tehdit notu aldığını savcılığa bildirmişti.