Siyonist Feminist Aile Politikaları iflas etmiştir
Türkiye Aile Meclisi mütevelli Heyet Başkanı Sefa Saygılı:: Siyonizm dayatması Feminist Aile Politikaları iflas etmiştir.
TMK TCK 6284 ve anayasa'da kadına pozitif ayrımcılık ve kadının beyanı esastır uluslararası sözleşmeleri Aile ve Toplumu çökertmiştir.
Evlenme ve annelik rolü değersizleştirilerek kadın izzetine yakışmayacak zor işlerde çalışmak değerli gösterilmektedir

Feminist Aile politikaları iflas etmiştir!

Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2023 yılı doğum istatistik verilerine göre; Türkiye’deki doğurganlık oranının tarihin en düşük seviyesine gerilediği açıklanmıştır. BASINACIKLAMASI.t.me milliirade.t.me hakbirr.t.me ADALETplatformu.t.me RT x.com/AdaletPlatformu/status/1809545410727330270?t=LWmzFLrwFHUVvh6p-YFCeQ&s=35 RT paylaş
https://m.yeniakit.com.tr/yazarlar/sefa-saygili/aile-politikalari-iflas-etmistir-45875.html
Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine baktığımızda, doğurganlık hızının 2001 yılında 2.38 iken; 2023 yılında 1.51 olarak gerçekleştiğini görmekteyiz. Bir ülkede nüfusun azalma eğilimine girme oranının üst sınırı 2,1 olarak kabul edildiğine göre aile ve neslin geleceğinin alarm verdiğini söyleyebiliriz.

Nüfusun azalması sadece ekonomik sebeplere bağlanamaz. Türkiye’nin kıtlık yıllarında bile nüfusumuz artmıştır. Ailenin çökmesi ve nüfusun azalması 2001 yılından itibaren kadın hakları bahanesiyle başlayan feminist politikaların sonuçlarıdır. Varoluşsal beka sorunu deyin, ülkenin güvenliği deyin, sonuç değişmeyecektir. Rüzgâr ekildi, fırtına biçilecektir!

2001 yılından itibaren yeni devrim yasaları yürürlüğe konulmaya başlanmıştır. Radikal feminist önderlerin ifadeleriyle “..noktasına, virgülüne kadar yaptırdık! Değiştirttik!” dedikleri yasalar ve uygulama sonuçları bu vahim tabloyu oluşturmuştur.

Başta 2001 yılında yürürlüğe giren Medeni Kanun, 2005 yılında yürürlüğe giren yeni Ceza Kanunu, 2010 yılında Anayasa değişikliğinin arasına katılan referandum ile kabul edilen POZİTİF AYRIMCILIK hükmü ve Stratejik derinlik uzmanı olduğunu iddia eden Ahmet Davutoğlu’nun başımıza bela ettiği İSTANBUL SÖZLEŞMESİ ve türevi/uygulama yasası olan 6284 sayılı kanun bağlamında “kadının beyanı esastır” kabulü ile aile ve toplum çökertilmiştir. Toplumlar ve insanlar yasalara göre davranır ve yaşarlar.

Tüm bu yeni devrim yasalarının uygulama sonuçları; evliliklerin azalmasına, evlilik yaşının kadınlarda 30, erkeklerde 35 seviyelerine yükselmesine, boşanmaların artmasına ve nüfusumuzun tehlike sınırının çok altına düşmesine neden olmuştur. Her ne kadar İstanbul Sözleşmesi sağduyulu halkımızın ve sivil toplum kuruluşları ile aydınların tepkileri karşısında iptal edilmiş ise de İstanbul Sözleşmesi dayanak alınarak hazırlanan, dünyada eşi ve benzeri bulunmayan 6284 sayılı aileyi tahrip eden kanun daha da sert biçimde uygulanmaya devam etmektedir. Hatta aileyi, ahlakı, nesli koruması beklenen bir kısım siyasiler haykırarak! 6284 sayılı yasayı kırmızıçizgileri ilan etmişlerdir.

Pozitif ayrımcılık ilkesi yeni kılıklarla karşımıza çıkmaktadır. 8 bakanlık ve STK’lar işbirliği ile genç kadınları asgari ücretle, ücreti devletin ödediği proje kapsamında zor ve meşakkatli işlerde çalışmaya sevk etmektedirler. (Otellerde temizlik elemanı, güvenlik görevlisi, tezgâhtar ve kasiyer gibi işler) Eskiden demir perde ülkelerinin sokaklarında gördüğümüz temizlik işçisi kadınlar artık bizim ülkemizde de görülmektedir. Bunun yanında, benzin istasyonlarında pompacı olarak çalıştırılan kadınlar gibi örneklerle de karşılaşmaktayız. Evlenme ve annelik rolü değersizleştirilerek kadın onuruna yakışmayacak zor işlerde çalışmak değerli gösterilmektedir. Bu projelerle aile parçalanmakta ve nüfus alarm seviyesine gerilemektedir.

Nüfus planlamasının diğer aparatı olarak eğitim kullanılmaktadır. 12 yıl zorunlu eğitimde 20 milyon öğrencimiz vardır. Üniversite enflasyonu ile birlikte yaklaşık 9 milyon üniversite öğrencisi bulunmaktadır. Plansız programsız açılan özel üniversiteler ve kontenjanları artırılan devlet üniversiteleri işsiz gençler üretmektedir. Ara eleman, zanaatkâr, teknik elemanla
r, çırak, kalfa ve usta kıtlığı çekilirken; iş bulamayan üniversite mezunları ile karşılaşmaktayız. Bu plansız ve programsız eğitim politikaları, gençlerin evlenememesi sonucunu doğurmaktadır. Genç nüfusun gerilemesiyle yaşlı bir topluma dönüşmekteyiz. 20 yılı aşkın süreden beri gerek yeni devrim yasaları, gerek aile ve eğitim politikaları aileyi ve toplumu uçurumun eşiğine getirmiştir. Vahim hatalardan dönülmediği takdirde bozulma ve çözülme kaçınılmaz olacaktır.

Feministlerin saldırılarına maruz kalan insanımızı korumak vatani görevimizdir. Seçime endeksli siyaset anlayışı terk edilerek başta milli ve manevi değerlerimize uygun olan yasalar yapmalıyız. Eğitim ve aile politikalarını ehil ve bu toprakların değerlerine inanan insanlara emanet etmeliyiz. Üstad Necip Fazıl’ın ifadesiyle, “..bu cadde çıkmaz sokak..!”
Emaneti teslim ettiğimiz kişiler vebal altındadırlar. Onlara yol yakınken hatalarınızdan dönünüz diyoruz…

Prof. Dr. Sefa Saygılı
Türkiye AİLE Meclisi Mütevelli Heyeti Başkanı

Basinaciklamasi.t.me antiGENDERhareketi.t.me
ailehaklari@gmail.com ailemeclisleri.t.me
SAPIKLIK TEŞVİKÇİSİ ÇOCUK İSTİSMARININ KILIFI: LANZAROTE SÖZLEŞMESİ FESH EDİLMELİDİR
ÇOCUK İSTİSMARININ KILIFI SAPIKLIK TEŞVİKCİSİ: LANZAROTE SÖZLEŞMESİ FESH EDİLMELİDİR

TÜRKİYE AİLE MECLİSİ: SİYONİZM DAYATMASI LANZAROTE SÖZLEŞMESİ ÇOCUKLARI FUHŞU SAPIKLIĞI PEDEFOLİYİ ve ÇOCUK İSTİSMARINI TEŞVİK EDİYOR ACİLEN SÖZLEŞMEDEN ÇEKİLMELİYİZ ÖNCEAHLAK ÖNCEAİLE SEFERBERLİĞİ BAŞLATMALİYİZ CİNSİ SAPIKLIKLARI YASAKLAYARAK MAL VARLIKLARINI AİLE FONU'NA AKTARMALIYIZ

25 Ekim 2007'de İspanya'nın Sömürgesi Lanzarote Adası'nda Avrupa Konseyi üye devletleri ile Türkiye'nin de içerisinde olduğu çok sayıda ülke arasında 'Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi' imzalandı. Sözleşme'nin 18 Temmuz 2011'de yürürlüğe girmesinin yıldönümünde Türkiye Aile Meclisi ve Dünya Çocuk Hakları Derneği tarafından önemli bir açıklama geldi. Türkiye Aile Meclisi ve Dünya Çocuk Hakları Derneği, "Lanzarote Sözleşmesi; çocuklarımızı fuhşa, pedofiliye, sapıklığa sürüklüyor!" diyerek sözleşmenin feshedilmesi gerektiğini kaydetti.
AhlaklıNesil AsıöınNesli AkıncıNesli için; Aileyi Nesli Dili Dini Devleti korumak AND için 20Temmuz Saat:9'da Bolu TokadîHayreddin'de önceAile buluşmasına önceAhlak şiarındaki tüm halkımız ailece davetli olduğu bildirildi.

Türkiye Aile Meclisi @cocukhaklariDe https://BASINaciklamasi.t.me SectikleriniDenetle.t.me @hakbirr

Uluslararası sözleşmeler ve yasalar fıtrata, inancımıza, hukuka uygun olmadığı müddetçe, aile yıkan, fıtrata aykırı Lanzarote, Cedaw, İstanbulSözleşmesi/6284 ve Toplumsal Cinsiyet gibi ifsat operasyonları durdurulmadıkça çocuklarımızı sapkın lobilerden korumamız mümkün olmaz. Türkiye Aile Meclisi ve Dünya Çocuk Hakları Derneği Başkanı Adem Çevik ve Genel Başkan Yardımcısı Avukat Ebubekir Esad Baş tarafından gazetemize yapılan yazılı açıklamada küçük yaştaki çocukların fuhşa, pedofiliye sürüklendiği ve küresel sapkın şebekelerden Kaos/GLBTQP soykırım lobisine alenen teslim edildiği vurgulandı. Yapılan açıklamada, 6284 nolu yasayla halen yürürlükte olan İstanbul Sözleşmesi'nde Lanzarote Sözleşmesi'ne atıfta bulunulduğu da belirtilerek şu ifadelere yer verildi: "‘Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması’ başlığını taşıyan ve Uluslararası bir sözleşme niteliğinde olan Lanzarote Sözleşmesi, 25 Ekim 2007 yılında İspanya’nın müstemlekesi olan ‘Lanzarote Adası’nda Avrupa Konseyi öncülüğünde AB Konseyi Üye Devletleri (Almanya, İtalya, Belçika, İngiltere, Fransa…) ile diğer bazı Devletler (Türkiye, ABD, Japonya, Tunus, Rusya…) arasında imzalanmıştır. Türkiye’de sözleşme 6084 sayılı kanun ile onaylanmış ve 25/10/2010 tarihinde kanunlaşmıştır. Dolayısıyla dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanan Lanzarote Sözleşmesi 10 Eylül 2011 tarihinde 28050 Sayılı Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
“ÇOCUKLARIN KÜRESEL MODA ENDÜSTRİSİNE KURBAN EDİLMESİ…”
Sözleşmenin ‘sözde’ amaçları her ne kadar; çocukların cinsel sömürü ve istismara uğramasını engellemek ve bu konuda ulusal-uluslararası iş birliği gerçekleştirmek, çocuk pornografisi ve fuhşunu yasaklamak ve bunun için gereken her türlü tedbiri almak, çocukların psiko-sosyal gelişimi açısından yıkıcı olabilecek etkilerini ortadan kaldırmak, bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanılması yoluyla gerçekleştirilebilecek çocuk pornografisi ile mücadele etmek, çocukların iyilik ve menfaatlerini en üstün değer olarak kabul etmek, önleyici-koruyucu ceza hukuku alanı oluşturmak, şeklinde ifade edilse de asıl hedefinin çocuklar için cinsel rıza yaşını düşürerek her türlü cinsel aktiviteye ortam hazırlanması ve çocukların küresel moda endüstrisine kurban edilmesi, müsait hale getirilmesi ile ilgili olduğu, sözleşmenin istisnai maddeleri incelendiğinde net bir şekilde ortaya çıkacaktır.
SÖZLEŞMENİN HEDEFİNDE ÇOCUKLAR VAR
Burada ifade edilmesi gereken bir diğer önemli husus da hiç şüphesiz Lüksemburg Raporu’dur. Tam adı ‘Çocukların Cinsel Sömürü ve Cinsel İstismardan Korunması Terimler & Kavramlar Kılavuzu’ olan söz konusu rapor; BM Çocuk Hakları Sözleşmesi (1990), çocukların cin
sel sömürü ve istismara karşı korunması amacıyla oluşturulmuş 2011/93 sayılı AB Direktifi (2011), Lanzarote Sözleşmesi (2007) ve çocuk haklarına dair oluşturulmuş daha nice sözleşme ve bildirilerin içeriğini oluşturan cinsel istismar, cinsel sömürü ve suiistimal, çocuk pornografisi, cinsel şiddet, genç yaşta/zorla evlilik, cinsel eğilim hakkı, hazırlama (Çocuğun cinsel amaçlar için teşviki), cinsel içerikli mesajlaşma gibi kavramların açıklanması, bu konular üzerine çalışan tüm kişi ve kuruluşlara çalışmaları sırasında karşılaşabilecekleri farklı terim ve kavramları anlamaları ve kullanmalarına yardımcı olunması, cinsel sömürü ve istismar ile ilgili bu zamana kadar ortaya çıkmış kelime ve kavramlar ile ilgili evrensel anlamda kabul görebilecek bir terimler ve kavramlar kılavuzu oluşturulması amacıyla 28 Ocak 2016 yılında Avrupa Konseyi Sekretaryası, BM Çocuk Hakları Komitesi, BM Çocuklara Yardım Fonu (UNİCEF), Europol, INTERPOL, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) gibi kuruluşların da yer aldığı toplam da 18 kuruluşun temsilcilerinden oluşan ‘Kuruluşlar Arası Çalışma Grubu’ tarafından Lüksemburg’da kabul edilmiştir. Lanzarote Sözleşmesi’nin en önemli maddeleri ile ilgili Lüksemburg Raporu’na da atıfta bulunarak yaptığımız hukuki ve teknik tahlili içeren ‘Lanzarote Sözleşmesi ‘Hukuki Tahlil’’ raporumuzdan özetle; Lanzarote Sözleşmesi’nin asıl hedefinin ne olduğuna dair yaptığımız çalışma neticesinde ortaya çıkardığımız sonuçlar aşağıda özet şekilde ifade edilmiştir.
LANZAROTE SÖZLEŞMESİ’NİN ASIL AMACI
Uluslararası hukukun dünya çocuklarını cinsel sömürü ve istismara daha küçük yaşlarda iken nasıl açık ve müsait hale getirdiği, çocukların küresel moda endüstrisinin sömürü aracı olması için bazı uluslar arası metinlerin nasıl el birliği ile kaleme alınabildiği, en önemlisi de çocukların her türlü cinsel istismara, sömürü ve suiistimale karşı korunmasına yönelik kavramları, maddeleri ve amaçları sıralayan bu sözleşmenin, derinlerde gizlenen ve istisnai tutulan hükümleri ile nasıl paçavra haline dönüştüğü, gençliğimiz ve gelecek nesillerimiz açısından hayati öneme haiz bir konuda Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak imzalanan böyle bir sözleşmenin nasıl dakikalar içerisinde TBMM tarafından kabul edilebildiği, tehlikenin; cinsel rıza yaşına ulaşmış iki çocuk arasında ve karşılıklı rızaya dayalı olarak cinsel aktivite, cinsel ilişki, pornografik performans üretimi, tedariki, temini, bulundurulması, saklanması, bilgi ve iletişim teknolojileri yöntemi ile pornografik sitelere serbest erişim konularında yaptırım öngörülmediği, saklı tutulabilecek bir hakkın tanındığı, serbestiyet sağlandığı ve nasıl uluslararası bir metin ile güvence altına alındığı, Cinsel rıza yaşına ulaşmış iki çocuğun pornografik performansına, çocuk pornosu üretimine, yetişkin birinin, rızaya dayalı olarak ve sömürü amacı dışında herhangi bir saik ile ilişkiye nasıl dahil olabileceği... (Somut örnek verilecek olursa; Bir ülkede sadece cinsel tatmin için rızai olarak bir araya gelmiş 13/14 yaşında iki çocuğun gösterdiği pornografik performansa (porno çekimi, üretimi, cinsel organ gösterimi ve dolayısıyla cinsel ilişki sayılabilecek her fiil) yetişkin bir şahıs bilerek ve isteyerek ‘katılabilir’ (dahil olma, izleme, etki, temas, yardım…) .
ÇOCUKLAR PODYUM VE DEFİLELERDE HER TÜRLÜ CİNSEL İSTİSMARA MÜSAİT HALE GETİRİLİYOR
Sözleşmenin, bilgi ve iletişim teknolojileri yolu ile çocuk pornografisine erişim noktasında taraf devletlere nasıl karışmadığı, taraf devletlerin bu konuda haklarını nasıl saklı tutabilecekleri, bilhassa bu hususa dikkat çekilerek devletlere nasıl imtiyaz tanındığı, sözleşmenin, ayrımcılığı işleyen ilgili maddesinde (madde 2) çocuklar hakkında cinsel eğilim hakkının meşruiyetinin nasıl sağlandığı, sözleşmenin ana temasının cinsel rıza yaşına ulaşmamış çocuklara yönelik cinsel istismar ve sömürüye karşı çıkılması noktasında toplanması ama cinsel rıza yaşına/yasal yaşa ulaşmış çocuklara yönelik ‘‘gelişim halindeki yeteneklerinin tanınması ve o yaştaki bir çocuğunda cinsel ilişkiye hakkı olduğu’’ gibi gerekçeler öne sürülerek aslında bir çocuğun cinse
l ilişkiyi yaşama hakkının, cinsel istismara uğrama riskinden ve durumundan daha üstün ve gerekli olduğu anlayışı merkeze alınarak uluslararası bir metinle çocukların küresel moda endüstrisine nasıl el birliği ile kurban edildiği, çocukların podyum ve defilelerde her türlü cinsel istismara nasıl müsait hale getirildiği,
Aileyi ifsad etme projesi olan İstanbul Sözleşmesi’nin giriş kısmında Lanzarote Sözleşmesi’ne nasıl gönderme yapıldığı ve Taraflar Komitesi’nde görevli birim isimlerinden bir tanesinin de Toplumsal Cinsiyet Eşitliği birimi olması dolayısıyla 'AİLE'nin küresel savaşın odağı haline gelmesindeki detaylı ve tehlikeli bağlantıların nasıl ayyuka çıktığı, izleme, denetim, kontrol, yönlendirme ve yaptırım kudretine sahip Taraflar Komitesinin, 2011’ den bu yana 25 kez toplanması, toplamda 5 büyük faaliyet raporu düzenlemesi, çocukların ve Taraf Devlet temsilcilerinin katılımını da zorunlu tutarak nasıl 10’larca seminer, panel, konferans ve zorunlu anket çalışması düzenlediği,
Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Suçu’nu düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 104. Maddesi:
On beş yaşını doldurmuş ve on sekiz yaşından küçük olan iki çocuk arasında karşılıklı ve rızaya dayalı cinsel ilişkiyi yaptırım altına almayan bu madde, on beş yaşını doldurmuş ama on sekiz yaşından küçük bir çocuk ile karşılıklı rıza dahilinde on sekiz yaşından büyük bir yetişkin birey arasında yaşanan cinsel ilişki suçunu ‘şikayet şartına da bağlayarak’ yaptırım altına almıştır. (Yani 6 ay içerisinde şikâyette bulunulmadığında suç oluşmayacaktır. Bu aynı zamanda, on beş yaşını doldurmuş iki kişi evlenemez ama cinsel ilişki yaşayabilir demektir.) Dolayısıyla Türkiye’de cinsel rıza yaşının TCK’nın ilgili maddesi gereğince ‘15’ olarak kabul edilebileceği, şeklinde açıklanabilir ve sözleşmenin asıl amacı bu çerçevede ifade edilebilir.
AİLENİN VE ÇOCUĞUN KORUNMASINI MİLLİ GÜVENLİK MESELESİDİR
Anayasa 41. madde gereği ailenin ve çocuğun korunmasını milli güvenlik meselesidir. Teşvik edilmesi gereken genç akran evliliklerinin yasaklanması gençlerimizin fuhşa cinsi sapıklığa teşvik edilmesi anlamına geliyor. Mustafa Kemalin 33 yaşındaki babası Ali Rıza Efendi 13 yaşındaki Zübeyde Hanım ile evlendi. 'Erken Evlilik', 'Çocuk Gelin' diyerek fuhuştan beslenenlere karşı 13/14/15 yaşındaki kızlarımızın PKK ve Cinsi Sapık Terör örgütlerinin çocuk istismarına sessiz kalınmamalı. Lanzarote Sözleşmesi’nin 49’uncu maddesinin 1’nci fıkrası, taraf devletlere tek taraflı fesih yetkisi tanımaktadır. Uluslararası Sözleşmelerden tek taraflı çekilmeyi öngören Cumhurbaşkanlığı tarafından 15/7/2018 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 9 Numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3. maddesine dayanılarak Lanzarote Sözleşmesi de derhal feshedilmelidir.” 18Temmuz2024 cocukhaklari.t.me
ÇOCUK İSTİSMARININ KILIFI SAPIKLIK TEŞVİKCİSİ: LANZAROTE SÖZLEŞMESİ FESH EDİLMELİDİR

TÜRKİYE AİLE MECLİSİ: SİYONİZM DAYATMASI LANZAROTE SÖZLEŞMESİ ÇOCUKLARI FUHŞU SAPIKLIĞI PEDEFOLİYİ ve ÇOCUK İSTİSMARINI TEŞVİK EDİYOR ACİLEN SÖZLEŞMEDEN ÇEKİLMELİYİZ ÖNCEAHLAK ÖNCEAİLE SEFERBERLİĞİ BAŞLATMALİYİZ CİNSİ SAPIKLIKLARI YASAKLAYARAK MAL VARLIKLARINI AİLE FONU'NA AKTARMALIYIZ

25 Ekim 2007'de İspanya'nın Sömürgesi Lanzarote Adası'nda Avrupa Konseyi üye devletleri ile Türkiye'nin de içerisinde olduğu çok sayıda ülke arasında 'Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi' imzalandı. Sözleşme'nin 18 Temmuz 2011'de yürürlüğe girmesinin yıldönümünde Türkiye Aile Meclisi ve Dünya Çocuk Hakları Derneği tarafından önemli bir açıklama geldi. Türkiye Aile Meclisi ve Dünya Çocuk Hakları Derneği, "Lanzarote Sözleşmesi; çocuklarımızı fuhşa, pedofiliye, sapıklığa sürüklüyor!" diyerek sözleşmenin feshedilmesi gerektiğini kaydetti.
AhlaklıNesil AsıöınNesli AkıncıNesli için; Aileyi Nesli Dili Dini Devleti korumak AND için 20Temmuz Saat:9'da Bolu TokadîHayreddin'de önceAile buluşmasına önceAhlak şiarındaki tüm halkımız ailece davetli olduğu bildirildi.

Türkiye Aile Meclisi @cocukhaklariDe https://BASINaciklamasi.t.me SectikleriniDenetle.t.me @hakbirr

Uluslararası sözleşmeler ve yasalar fıtrata, inancımıza, hukuka uygun olmadığı müddetçe, aile yıkan, fıtrata aykırı Lanzarote, Cedaw, İstanbulSözleşmesi/6284 ve Toplumsal Cinsiyet gibi ifsat operasyonları durdurulmadıkça çocuklarımızı sapkın lobilerden korumamız mümkün olmaz. Türkiye Aile Meclisi ve Dünya Çocuk Hakları Derneği Başkanı Adem Çevik ve Genel Başkan Yardımcısı Avukat Ebubekir Esad Baş tarafından gazetemize yapılan yazılı açıklamada küçük yaştaki çocukların fuhşa, pedofiliye sürüklendiği ve küresel sapkın şebekelerden Kaos/GLBTQP soykırım lobisine alenen teslim edildiği vurgulandı. Yapılan açıklamada, 6284 nolu yasayla halen yürürlükte olan İstanbul Sözleşmesi'nde Lanzarote Sözleşmesi'ne atıfta bulunulduğu da belirtilerek şu ifadelere yer verildi: "‘Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması’ başlığını taşıyan ve Uluslararası bir sözleşme niteliğinde olan Lanzarote Sözleşmesi, 25 Ekim 2007 yılında İspanya’nın müstemlekesi olan ‘Lanzarote Adası’nda Avrupa Konseyi öncülüğünde AB Konseyi Üye Devletleri (Almanya, İtalya, Belçika, İngiltere, Fransa…) ile diğer bazı Devletler (Türkiye, ABD, Japonya, Tunus, Rusya…) arasında imzalanmıştır. Türkiye’de sözleşme 6084 sayılı kanun ile onaylanmış ve 25/10/2010 tarihinde kanunlaşmıştır. Dolayısıyla dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanan Lanzarote Sözleşmesi 10 Eylül 2011 tarihinde 28050 Sayılı Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
“ÇOCUKLARIN KÜRESEL MODA ENDÜSTRİSİNE KURBAN EDİLMESİ…”
Sözleşmenin ‘sözde’ amaçları her ne kadar; çocukların cinsel sömürü ve istismara uğramasını engellemek ve bu konuda ulusal-uluslararası iş birliği gerçekleştirmek, çocuk pornografisi ve fuhşunu yasaklamak ve bunun için gereken her türlü tedbiri almak, çocukların psiko-sosyal gelişimi açısından yıkıcı olabilecek etkilerini ortadan kaldırmak, bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanılması yoluyla gerçekleştirilebilecek çocuk pornografisi ile mücadele etmek, çocukların iyilik ve menfaatlerini en üstün değer olarak kabul etmek, önleyici-koruyucu ceza hukuku alanı oluşturmak, şeklinde ifade edilse de asıl hedefinin çocuklar için cinsel rıza yaşını düşürerek her türlü cinsel aktiviteye ortam hazırlanması ve çocukların küresel moda endüstrisine kurban edilmesi, müsait hale getirilmesi ile ilgili olduğu, sözleşmenin istisnai maddeleri incelendiğinde net bir şekilde ortaya çıkacaktır.
SÖZLEŞMENİN HEDEFİNDE ÇOCUKLAR VAR
Burada ifade edilmesi gereken bir diğer önemli husus da hiç şüphesiz Lüksemburg Raporu’dur. Tam adı ‘Çocukların Cinsel Sömürü ve Cinsel İstismardan Korunması Terimler & Kavramlar Kılavuzu’ olan söz konusu rapor; BM Çocuk Hakları Sözleşmesi (1990), çocukların cinsel sömürü ve istismara karşı korunması amacıyla oluşturulmuş 2011/93 sayılı AB Direk
tifi (2011), Lanzarote Sözleşmesi (2007) ve çocuk haklarına dair oluşturulmuş daha nice sözleşme ve bildirilerin içeriğini oluşturan cinsel istismar, cinsel sömürü ve suiistimal, çocuk pornografisi, cinsel şiddet, genç yaşta/zorla evlilik, cinsel eğilim hakkı, hazırlama (Çocuğun cinsel amaçlar için teşviki), cinsel içerikli mesajlaşma gibi kavramların açıklanması, bu konular üzerine çalışan tüm kişi ve kuruluşlara çalışmaları sırasında karşılaşabilecekleri farklı terim ve kavramları anlamaları ve kullanmalarına yardımcı olunması, cinsel sömürü ve istismar ile ilgili bu zamana kadar ortaya çıkmış kelime ve kavramlar ile ilgili evrensel anlamda kabul görebilecek bir terimler ve kavramlar kılavuzu oluşturulması amacıyla 28 Ocak 2016 yılında Avrupa Konseyi Sekretaryası, BM Çocuk Hakları Komitesi, BM Çocuklara Yardım Fonu (UNİCEF), Europol, INTERPOL, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) gibi kuruluşların da yer aldığı toplam da 18 kuruluşun temsilcilerinden oluşan ‘Kuruluşlar Arası Çalışma Grubu’ tarafından Lüksemburg’da kabul edilmiştir. Lanzarote Sözleşmesi’nin en önemli maddeleri ile ilgili Lüksemburg Raporu’na da atıfta bulunarak yaptığımız hukuki ve teknik tahlili içeren ‘Lanzarote Sözleşmesi ‘Hukuki Tahlil’’ raporumuzdan özetle; Lanzarote Sözleşmesi’nin asıl hedefinin ne olduğuna dair yaptığımız çalışma neticesinde ortaya çıkardığımız sonuçlar aşağıda özet şekilde ifade edilmiştir.
LANZAROTE SÖZLEŞMESİ’NİN ASIL AMACI
Uluslararası hukukun dünya çocuklarını cinsel sömürü ve istismara daha küçük yaşlarda iken nasıl açık ve müsait hale getirdiği, çocukların küresel moda endüstrisinin sömürü aracı olması için bazı uluslar arası metinlerin nasıl el birliği ile kaleme alınabildiği, en önemlisi de çocukların her türlü cinsel istismara, sömürü ve suiistimale karşı korunmasına yönelik kavramları, maddeleri ve amaçları sıralayan bu sözleşmenin, derinlerde gizlenen ve istisnai tutulan hükümleri ile nasıl paçavra haline dönüştüğü, gençliğimiz ve gelecek nesillerimiz açısından hayati öneme haiz bir konuda Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak imzalanan böyle bir sözleşmenin nasıl dakikalar içerisinde TBMM tarafından kabul edilebildiği, tehlikenin; cinsel rıza yaşına ulaşmış iki çocuk arasında ve karşılıklı rızaya dayalı olarak cinsel aktivite, cinsel ilişki, pornografik performans üretimi, tedariki, temini, bulundurulması, saklanması, bilgi ve iletişim teknolojileri yöntemi ile pornografik sitelere serbest erişim konularında yaptırım öngörülmediği, saklı tutulabilecek bir hakkın tanındığı, serbestiyet sağlandığı ve nasıl uluslararası bir metin ile güvence altına alındığı, Cinsel rıza yaşına ulaşmış iki çocuğun pornografik performansına, çocuk pornosu üretimine, yetişkin birinin, rızaya dayalı olarak ve sömürü amacı dışında herhangi bir saik ile ilişkiye nasıl dahil olabileceği... (Somut örnek verilecek olursa; Bir ülkede sadece cinsel tatmin için rızai olarak bir araya gelmiş 13/14 yaşında iki çocuğun gösterdiği pornografik performansa (porno çekimi, üretimi, cinsel organ gösterimi ve dolayısıyla cinsel ilişki sayılabilecek her fiil) yetişkin bir şahıs bilerek ve isteyerek ‘katılabilir’ (dahil olma, izleme, etki, temas, yardım…) .
ÇOCUKLAR PODYUM VE DEFİLELERDE HER TÜRLÜ CİNSEL İSTİSMARA MÜSAİT HALE GETİRİLİYOR
Sözleşmenin, bilgi ve iletişim teknolojileri yolu ile çocuk pornografisine erişim noktasında taraf devletlere nasıl karışmadığı, taraf devletlerin bu konuda haklarını nasıl saklı tutabilecekleri, bilhassa bu hususa dikkat çekilerek devletlere nasıl imtiyaz tanındığı, sözleşmenin, ayrımcılığı işleyen ilgili maddesinde (madde 2) çocuklar hakkında cinsel eğilim hakkının meşruiyetinin nasıl sağlandığı, sözleşmenin ana temasının cinsel rıza yaşına ulaşmamış çocuklara yönelik cinsel istismar ve sömürüye karşı çıkılması noktasında toplanması ama cinsel rıza yaşına/yasal yaşa ulaşmış çocuklara yönelik ‘‘gelişim halindeki yeteneklerinin tanınması ve o yaştaki bir çocuğunda cinsel ilişkiye hakkı olduğu’’ gibi gerekçeler öne sürülerek aslında bir çocuğun cinsel ilişkiyi yaşama hakkının, cinsel istismara uğrama riskinden ve durumundan daha üstü
n ve gerekli olduğu anlayışı merkeze alınarak uluslararası bir metinle çocukların küresel moda endüstrisine nasıl el birliği ile kurban edildiği, çocukların podyum ve defilelerde her türlü cinsel istismara nasıl müsait hale getirildiği,
Aileyi ifsad etme projesi olan İstanbul Sözleşmesi’nin giriş kısmında Lanzarote Sözleşmesi’ne nasıl gönderme yapıldığı ve Taraflar Komitesi’nde görevli birim isimlerinden bir tanesinin de Toplumsal Cinsiyet Eşitliği birimi olması dolayısıyla 'AİLE'nin küresel savaşın odağı haline gelmesindeki detaylı ve tehlikeli bağlantıların nasıl ayyuka çıktığı, izleme, denetim, kontrol, yönlendirme ve yaptırım kudretine sahip Taraflar Komitesinin, 2011’ den bu yana 25 kez toplanması, toplamda 5 büyük faaliyet raporu düzenlemesi, çocukların ve Taraf Devlet temsilcilerinin katılımını da zorunlu tutarak nasıl 10’larca seminer, panel, konferans ve zorunlu anket çalışması düzenlediği,
Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Suçu’nu düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 104. Maddesi:
On beş yaşını doldurmuş ve on sekiz yaşından küçük olan iki çocuk arasında karşılıklı ve rızaya dayalı cinsel ilişkiyi yaptırım altına almayan bu madde, on beş yaşını doldurmuş ama on sekiz yaşından küçük bir çocuk ile karşılıklı rıza dahilinde on sekiz yaşından büyük bir yetişkin birey arasında yaşanan cinsel ilişki suçunu ‘şikayet şartına da bağlayarak’ yaptırım altına almıştır. (Yani 6 ay içerisinde şikâyette bulunulmadığında suç oluşmayacaktır. Bu aynı zamanda, on beş yaşını doldurmuş iki kişi evlenemez ama cinsel ilişki yaşayabilir demektir.) Dolayısıyla Türkiye’de cinsel rıza yaşının TCK’nın ilgili maddesi gereğince ‘15’ olarak kabul edilebileceği, şeklinde açıklanabilir ve sözleşmenin asıl amacı bu çerçevede ifade edilebilir.
AİLENİN VE ÇOCUĞUN KORUNMASINI MİLLİ GÜVENLİK MESELESİDİR
Anayasa 41. madde gereği ailenin ve çocuğun korunmasını milli güvenlik meselesidir. Teşvik edilmesi gereken genç akran evliliklerinin yasaklanması gençlerimizin fuhşa cinsi sapıklığa teşvik edilmesi anlamına geliyor. Mustafa Kemalin 33 yaşındaki babası Ali Rıza Efendi 13 yaşındaki Zübeyde Hanım ile evlendi. 'Erken Evlilik', 'Çocuk Gelin' diyerek fuhuştan beslenenlere karşı 13/14/15 yaşındaki kızlarımızın PKK ve Cinsi Sapık Terör örgütlerinin çocuk istismarına sessiz kalınmamalı. Lanzarote Sözleşmesi’nin 49’uncu maddesinin 1’nci fıkrası, taraf devletlere tek taraflı fesih yetkisi tanımaktadır. Uluslararası Sözleşmelerden tek taraflı çekilmeyi öngören Cumhurbaşkanlığı tarafından 15/7/2018 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 9 Numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3. maddesine dayanılarak Lanzarote Sözleşmesi de derhal feshedilmelidir.” 18Temmuz2024 cocukhaklari.t.me KULhaklari.t.me antiGENDERhareketi.t.me 05327036115 05322033274