Yurtsever Gençlik Dergisi
Yurtsever Gençlik Dergisi Temmuz Ağustos Sayısı.pdf
Yurtsever Gençlik Dergisi Temmuz ve Ağustos sayısıyla çıktı.
BU SAYIDA👇👇👇👇
👉Önder Apo - Kapitalizm ve Sosyalizm
👉Baran Mawa- Apocu Gençliğin Önder Apo'nun Fedaileri Olduğunu Göstermek Gerekir
👉Axîn Mahîr Dîcle -Genç Kadın Kimliğimizle Kimlik Savaşımında Tanıştık
👉Portre- Mîna Ferîşteyan Dil û Hestên Wî Paqij Bû
👉Hasan Çarçella- İlk Kurşun
👉Senar Viyan-14 Temmuz Direniş Ruhu Zaferin Garantisidir
👉Duran Kalkan- 14 Temmuz ve 30 Haziran Çizgisindeki Devrimci Mücadele AKP-MHP Faşizmini Yıkıma Götürecektir
👉Rênas Avesta- Yurttaş İmalat Merkezinden Devrimci Karargahlara
👉Seher Deniz -Zehirli Gazı Sadece Bilimin Saptırılması Olarak Değil Aynı Zamanda Barbarlığın Bir İşareti Olarak Görmek
👉Gerilla Kaleminden- Özgürlük Arayışı Özgürlüğün Ta Kendisidir
👉Kasım Engin - Sykes-Picot, Dağılan Osmanlı, Sevr ve Lozan Antlaşmaları Sonucunda Kurdistan'ın Durumu
👉Tu Dizani?
👉Sarya Karakoçan -Lêkolinek Li Ser Çanda Jinan
BU SAYIDA👇👇👇👇
👉Önder Apo - Kapitalizm ve Sosyalizm
👉Baran Mawa- Apocu Gençliğin Önder Apo'nun Fedaileri Olduğunu Göstermek Gerekir
👉Axîn Mahîr Dîcle -Genç Kadın Kimliğimizle Kimlik Savaşımında Tanıştık
👉Portre- Mîna Ferîşteyan Dil û Hestên Wî Paqij Bû
👉Hasan Çarçella- İlk Kurşun
👉Senar Viyan-14 Temmuz Direniş Ruhu Zaferin Garantisidir
👉Duran Kalkan- 14 Temmuz ve 30 Haziran Çizgisindeki Devrimci Mücadele AKP-MHP Faşizmini Yıkıma Götürecektir
👉Rênas Avesta- Yurttaş İmalat Merkezinden Devrimci Karargahlara
👉Seher Deniz -Zehirli Gazı Sadece Bilimin Saptırılması Olarak Değil Aynı Zamanda Barbarlığın Bir İşareti Olarak Görmek
👉Gerilla Kaleminden- Özgürlük Arayışı Özgürlüğün Ta Kendisidir
👉Kasım Engin - Sykes-Picot, Dağılan Osmanlı, Sevr ve Lozan Antlaşmaları Sonucunda Kurdistan'ın Durumu
👉Tu Dizani?
👉Sarya Karakoçan -Lêkolinek Li Ser Çanda Jinan
PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan Yazdı
✏️14 Temmuz Ve 30 Haziran Çizgisindeki Devrimci Mücadele Akp-Mhp Faşizmini Yıkıma Götürecektir
Büyük Zindan Direnişinin yeni bir yılına girmiş bulunuyoruz. Her yıl olduğu gibi ‘14 Temmuz Ulusal Onur Günü büyük bir coşku içinde kutlanacaktır. Bu anlamlı günün yaratıcılarını derin saygı ve sevgiyle anıyorum. Kırk bir yıldır 14 Temmuz Direniş ve Zafer Çizgisinde yürüdük ve her şeyi bu çizgi temelinde kazandık. Bunlar temelinde başta Önder Apo olmak üzere tüm yoldaşların ve yurtsever halkımızın ‘Ulusal Onur Günü’nü kutluyorum. Bu tarihi günün yaratıcıları olan Hayri Durmuş, Kemal Pir, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek yoldaşlar şahsında tüm özgürlük mücadelesi şehitlerimizi saygı, sevgi ve minnetle anıyorum.
Hakikatin sırrına ermeyi ifade eden fedailik bir zihniyete ve tarza dayanır
Parti olarak baştan itibaren özünde bir fedai hareketi biçiminde doğup şekillendiğimiz açıktır. Büyük fedaileşme hamlesi ise 1982 yılında tarihi Zindan Direnişi olarak gelişmiştir. Fedai öncümüz Mazlum Doğan yoldaşla başlayan bu süreç, Ferhat Kurtay öncülüğündeki Dörtlerle devam etmiş ve 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişiyle zafere ulaşmıştır. Böylece en zor koşullarda ve en imkânsız ortamlarda bile fedaice direnme ve kazanma süreci başlamıştır. Ölümsüz Komutanımız Agit yoldaş öncülüğündeki tarihi gerilla yürüyüşümüz bu çizgiyi dağa ve gerillaya taşımış, Özgürlük Tanrıçamız Zilan yoldaş soykırıma karşı savaşmanın ve kazanmanın anlayış ve tarzı olarak kesinleştirmiştir.
Açıktır ki, TC’nin temsil ettiği faşist, sömürgeci ve soykırımcı zihniyet ve siyasete karşı Apocu Fedai Çizgisi temelinde mücadele edilmiş ve kazanılmıştır. Her türlü gelişme ve kazanım bu çizgiyle sağlanmıştır. Kürdistan’da birçok parti ve örgüt zayıf düşer ve yok olurken, PKK’nin Kürt varlığını ve özgürlüğünü temsil eden hareket haline gelmesinin sırrı budur. Şimdi Apocu Fedai Çizgiyi doğru anlamaya ve başarılı uygulamaya her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. Çünkü AKP-MHP faşist diktatörlüğü, Özgürlük Hareketimizi imha ve tasfiye etmek amacıyla topyekûn sömürgeci-soykırımcı bir özel savaş saldırısı yürütmektedir. Buna karşı, Hareket ve halk olarak biz de Devrimci Halk Savaşı Stratejisi temelinde topyekûn bir devrimci direniş içerisindeyiz. İşte bu direnişin kazandıran çizgisi, tarzı fedailiktir. Gerilla öncülüğünde fedaice direnerek düşman saldırılarını kırıyor ve demokratik moderniteyi inşa devrimimizi ilerletiyoruz. Bir zihniyet ve yaşam tarzı devrimi olan Hakikat Devrimimizi var ediyoruz.
Peki devrimi yenilmez kılıp zaferi yaratan bir fedai direnişini nasıl geliştireceğiz? Örneğin 14 Temmuz 1982 tarihinden itibaren Diyarbakır zindanında iki ayı aşan bir süre ölüm orucuna insanlar nasıl yattılar ve de sonuca gittiler? Hem de bunu zindanda, her şeyiyle düşmanın hâkim olduğu bir ortamda gerçekleştirdiler. Bir an değil, iki ayı aşan sürenin her anı böyle amansız bir mücadele içinde oldular. Hem de düşmanın bütün karşı çabalarına rağmen, hedeflerine kusursuz ulaştılar. Örneğin 30 Haziran 1996 günü Zilan Yoldaş Dersim’de bir düşman birliğini nasıl tasfiye etti? Hem de daha iki yıldır katılmış ve Dersim dışında parti ortamını görmemiş yeni bir savaşçıydı.
✏️14 Temmuz Ve 30 Haziran Çizgisindeki Devrimci Mücadele Akp-Mhp Faşizmini Yıkıma Götürecektir
Büyük Zindan Direnişinin yeni bir yılına girmiş bulunuyoruz. Her yıl olduğu gibi ‘14 Temmuz Ulusal Onur Günü büyük bir coşku içinde kutlanacaktır. Bu anlamlı günün yaratıcılarını derin saygı ve sevgiyle anıyorum. Kırk bir yıldır 14 Temmuz Direniş ve Zafer Çizgisinde yürüdük ve her şeyi bu çizgi temelinde kazandık. Bunlar temelinde başta Önder Apo olmak üzere tüm yoldaşların ve yurtsever halkımızın ‘Ulusal Onur Günü’nü kutluyorum. Bu tarihi günün yaratıcıları olan Hayri Durmuş, Kemal Pir, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek yoldaşlar şahsında tüm özgürlük mücadelesi şehitlerimizi saygı, sevgi ve minnetle anıyorum.
Hakikatin sırrına ermeyi ifade eden fedailik bir zihniyete ve tarza dayanır
Parti olarak baştan itibaren özünde bir fedai hareketi biçiminde doğup şekillendiğimiz açıktır. Büyük fedaileşme hamlesi ise 1982 yılında tarihi Zindan Direnişi olarak gelişmiştir. Fedai öncümüz Mazlum Doğan yoldaşla başlayan bu süreç, Ferhat Kurtay öncülüğündeki Dörtlerle devam etmiş ve 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişiyle zafere ulaşmıştır. Böylece en zor koşullarda ve en imkânsız ortamlarda bile fedaice direnme ve kazanma süreci başlamıştır. Ölümsüz Komutanımız Agit yoldaş öncülüğündeki tarihi gerilla yürüyüşümüz bu çizgiyi dağa ve gerillaya taşımış, Özgürlük Tanrıçamız Zilan yoldaş soykırıma karşı savaşmanın ve kazanmanın anlayış ve tarzı olarak kesinleştirmiştir.
Açıktır ki, TC’nin temsil ettiği faşist, sömürgeci ve soykırımcı zihniyet ve siyasete karşı Apocu Fedai Çizgisi temelinde mücadele edilmiş ve kazanılmıştır. Her türlü gelişme ve kazanım bu çizgiyle sağlanmıştır. Kürdistan’da birçok parti ve örgüt zayıf düşer ve yok olurken, PKK’nin Kürt varlığını ve özgürlüğünü temsil eden hareket haline gelmesinin sırrı budur. Şimdi Apocu Fedai Çizgiyi doğru anlamaya ve başarılı uygulamaya her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. Çünkü AKP-MHP faşist diktatörlüğü, Özgürlük Hareketimizi imha ve tasfiye etmek amacıyla topyekûn sömürgeci-soykırımcı bir özel savaş saldırısı yürütmektedir. Buna karşı, Hareket ve halk olarak biz de Devrimci Halk Savaşı Stratejisi temelinde topyekûn bir devrimci direniş içerisindeyiz. İşte bu direnişin kazandıran çizgisi, tarzı fedailiktir. Gerilla öncülüğünde fedaice direnerek düşman saldırılarını kırıyor ve demokratik moderniteyi inşa devrimimizi ilerletiyoruz. Bir zihniyet ve yaşam tarzı devrimi olan Hakikat Devrimimizi var ediyoruz.
Peki devrimi yenilmez kılıp zaferi yaratan bir fedai direnişini nasıl geliştireceğiz? Örneğin 14 Temmuz 1982 tarihinden itibaren Diyarbakır zindanında iki ayı aşan bir süre ölüm orucuna insanlar nasıl yattılar ve de sonuca gittiler? Hem de bunu zindanda, her şeyiyle düşmanın hâkim olduğu bir ortamda gerçekleştirdiler. Bir an değil, iki ayı aşan sürenin her anı böyle amansız bir mücadele içinde oldular. Hem de düşmanın bütün karşı çabalarına rağmen, hedeflerine kusursuz ulaştılar. Örneğin 30 Haziran 1996 günü Zilan Yoldaş Dersim’de bir düşman birliğini nasıl tasfiye etti? Hem de daha iki yıldır katılmış ve Dersim dışında parti ortamını görmemiş yeni bir savaşçıydı.
Peki bu iki alanda düşman mı zayıftı, tekniği mi azdı ya da direnenlerin imkânları mı çoktu? Her iki alanda da söz konusu zaferi sadece cesaret ve fedakârlık mı sağladı? Bunların hiçbirisinin böyle olmadığı açıktır. O halde, söz konusu direnişlerin gerçekten de nelere dayanılarak böyle zafer çizgisinde yürütüldüklerini doğru anlamak gerekiyor. Kuşkusuz cesaret ve fedakârlık fedailiğin iki temel özelliğidir. Bunlar olmadan fedailik yapılamaz ve zafer kazanılamaz. Ancak, sadece cesaret ve fedakârlık ile de başaran bir fedailik ortaya çıkmaz. Sadece bu özelliklere dayalı olarak ancak bir yiğitlik gelişebilir. Dolayısıyla doğru fedailiğin, cesaret ve fedakârlık dışında bilinç gibi, inanç gibi, amaç gibi, anlayış ve tarz gibi daha başka temel özellikleri de vardır. İnsan aklının gücünü bir amaç doğrultusunda yaratıcı bir biçimde kullanmayı gerektirir. Kısaca hakikatin sırrına ermeyi ifade eden fedailik bir zihniyete ve tarza dayanır.
Demek ki Apocu direnişin gücü, hiçbir zaman düşmanının zayıflığından veya kendisinin maddi imkânlarının fazlalığından kaynaklanmamıştır. Yine bu direniş, hiçbir zaman sadece cesaret ve fedakârlığa dayalı olarak yürütülmemiş ve zafer kazanmamıştır. Evet yüksek bir cesaret ve fedakârlığı her zaman içermiştir; ancak bunlarla birlikte Apocu hakikate bağlılık temelinde yüksek bir bilinci, inancı, örgütlülüğü, disiplini, tarz ve üslubu da içermiştir.
Böyle büyük bir savaş içine girerken Önder Apo “En büyük teknik insandır” dedi. İnsanın toplumsal hakikat temelindeki çözümünü ifade eden patlamanın çıkartacağı enerjiyi, hiçbir atom çekirdeğinin parçalanması çıkartamaz. Dolayısıyla kendimizi, kendi öz gücümüzü esas almalıyız. İnsan aklının yaratıcı gücüne ve insanın maneviyatına dayanmalıyız. Her şeyi halkın eğitimi, örgütlenmesi ve eylemi temelinde gerçekleştirmeyi öngörmeliyiz. Demek ki tarihi 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişinin yeni bir yıldönümüne girerken, Apocu Fedai Çizgisi üzerinde her zamankinden daha fazla yoğunlaşmaya ve bu çizgiyi tüm yönleriyle doğru anlamaya ve başarılı uygulamaya ihtiyaç var.
Devrimci Halk Savaşı Stratejisi temelinde topyekûn bir direniş yürütmekteyiz
Demek ki Apocu direnişin gücü, hiçbir zaman düşmanının zayıflığından veya kendisinin maddi imkânlarının fazlalığından kaynaklanmamıştır. Yine bu direniş, hiçbir zaman sadece cesaret ve fedakârlığa dayalı olarak yürütülmemiş ve zafer kazanmamıştır. Evet yüksek bir cesaret ve fedakârlığı her zaman içermiştir; ancak bunlarla birlikte Apocu hakikate bağlılık temelinde yüksek bir bilinci, inancı, örgütlülüğü, disiplini, tarz ve üslubu da içermiştir.
Böyle büyük bir savaş içine girerken Önder Apo “En büyük teknik insandır” dedi. İnsanın toplumsal hakikat temelindeki çözümünü ifade eden patlamanın çıkartacağı enerjiyi, hiçbir atom çekirdeğinin parçalanması çıkartamaz. Dolayısıyla kendimizi, kendi öz gücümüzü esas almalıyız. İnsan aklının yaratıcı gücüne ve insanın maneviyatına dayanmalıyız. Her şeyi halkın eğitimi, örgütlenmesi ve eylemi temelinde gerçekleştirmeyi öngörmeliyiz. Demek ki tarihi 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişinin yeni bir yıldönümüne girerken, Apocu Fedai Çizgisi üzerinde her zamankinden daha fazla yoğunlaşmaya ve bu çizgiyi tüm yönleriyle doğru anlamaya ve başarılı uygulamaya ihtiyaç var.
Devrimci Halk Savaşı Stratejisi temelinde topyekûn bir direniş yürütmekteyiz
Tarihi 14 Temmuz Direnişinin yeni bir yıldönümüne girerken, Hareket ve halk olarak mücadele tarihimizin en yoğun ve kapsamlı dönemini yaşadığımız açıktır. AKP-MHP faşizmi, Özgürlük Hareketimizi imha ve tasfiye edebilmek için topyekûn özel savaş konsepti temelindeki saldırılarını sürdürmektedir. Biz de devrimci halk savaşı stratejisi temelinde topyekûn bir direniş yürütmekteyiz. Savaş daha kapsamlı ve yoğun hale gelmiş durumdadır. Belli ki yaşanan bu savaşın sonuçları önemli gelişmelere yol açacak ve yeni bir durum ortaya çıkartacaktır.
30 Ekim 2014 tarihli MGK toplantısında kararlaştırılan ‘Çöktürme Eylem Planı’ Özgürlük Hareketimize karşı oluşturulan yeni bir uluslararası komplo planlamasıydı. Bu plan Kuzey’de 24 Temmuz 2015 saldırısıyla, sınır dışına yönelik olaraksa 26 Ağustos 2016 Cerablus ve Bab işgaliyle uygulamaya konmuştur. ABD-TC-KDP ortaklığı çerçevesinde oluşturulan bu plan temelinde parti öncülüğümüzle gerilla hareketimizin etkisizleştirilmesi ve Medya Savunma Alanlarında, Rojava’da ve Bakur’da yaratılan devrimci kazanımların tasfiye edilmesi hedeflenmektedir. Afrin’den Xakurkê’ye, bir bütün olarak Medya Savunma Alanlarına kadar yürütülen işgal saldırıları bu plan kapsamında geliştirilmek istenmiştir.
AKP-MHP faşizmi bu plana dayanarak PKK’yi tümden yok etmeyi ve Kürt soykırımını gerçekleştirmeyi hedeflerken; ABD ve müttefikleri ise, PKK’nin yarattığı kazanımları KDP’ye kanalize ederek Kürt işbirlikçiliğini güçlendirip Ortadoğu’daki çatışma ortamında kendi çıkarı için kullanmayı öngörmektedir. Şu haliyle her iki güç de PKK’ye karşı mücadelede görüş birliği içinde ve ittifak halindedir. KDP’ye gelince, belli ki bu gücü daha doğru anlamamıza ve ona göre yaklaşmamıza ihtiyaç vardır. Öncelikle şunu belirtelim ki, mevcut KDP, bir ulusal hareket ve de parti değildir. Daha çok, kendi çıkarından başka bir şeyi görmeyen ve düşünmeyen bir aile ve hanedan hareketi konumundadır. Özgür bir iradesi yoktur, esas olarak ABD-İsrail ve küresel sermaye güçlerine bağlı olarak hareket etmektedir. Çıkarı gereği TC gibi soykırımcı devletlerle bile her türlü ilişki ve ittifak içine girebilmektedir. Kürt sorununu yaratan küresel kapitalist modernite sistemi tarafından Kürtleri denetim altında tutabilmek için görevlendirilmiştir. TC ve benzeri güçler tarafından ise, bugün olduğu gibi, her zaman güncel siyasette kullanılmaktadır.
Kendini KDP olarak isimlendiren aile ve hanedanın tüm derdi mevcut çatışma ortamından yararlanarak Kürdistan zenginliklerini yağmalamak ve bu temelde güçlü bir sermaye oluşturmaktır. Bunun için satmadığı değer, içine girmediği kirli ilişki yoktur. Eğer koşullar böyle bir pazarlama ve talan yapmaya imkân ve fırsat vermezse, o zaman ne yapacağı hiç belli olmaz. Geçmişte birçok kez yaptığı gibi, bir anda Kürdistan’ı terk edip başka diyarlara da gidebilir. Onlar için önemli olan kendi yaşamları ve talan yapabilmeleridir. Kürdistan Özgürlük Mücadelesini yürütürken KDP’nin bu gerçekliğini bilmemiz ve ona göre yaklaşım geliştirmemiz gerektirmektedir. Derinleşen mücadele süreci mevcut KDP gerçeğini bir kez daha net bir biçimde açığa çıkarmıştır.
Hiç kuşkusuz mevcut KDP Yönetiminin AKP-MHP faşizmine verdiği destek küçümsenemez. Dolayısıyla bunun Kürt varlığına ve özgürlüğüne çok büyük zararlar verdiği ortadadır. KDP’nin faşist-soykırımcı güçler tarafından daha fazla kullanılmasını önleyebilmek için yürütülecek çalışmalar önemli olmaktadır. O halde her zaman her şeye hazırlıklı olmak ve KDP üzerinde ulusal ve uluslararası demokratik baskı oluşturan çalışmaları geliştirerek sürdürmek gerekir.
Dünya Savaşına yol açan kriz ve kaos sürüyor
30 Ekim 2014 tarihli MGK toplantısında kararlaştırılan ‘Çöktürme Eylem Planı’ Özgürlük Hareketimize karşı oluşturulan yeni bir uluslararası komplo planlamasıydı. Bu plan Kuzey’de 24 Temmuz 2015 saldırısıyla, sınır dışına yönelik olaraksa 26 Ağustos 2016 Cerablus ve Bab işgaliyle uygulamaya konmuştur. ABD-TC-KDP ortaklığı çerçevesinde oluşturulan bu plan temelinde parti öncülüğümüzle gerilla hareketimizin etkisizleştirilmesi ve Medya Savunma Alanlarında, Rojava’da ve Bakur’da yaratılan devrimci kazanımların tasfiye edilmesi hedeflenmektedir. Afrin’den Xakurkê’ye, bir bütün olarak Medya Savunma Alanlarına kadar yürütülen işgal saldırıları bu plan kapsamında geliştirilmek istenmiştir.
AKP-MHP faşizmi bu plana dayanarak PKK’yi tümden yok etmeyi ve Kürt soykırımını gerçekleştirmeyi hedeflerken; ABD ve müttefikleri ise, PKK’nin yarattığı kazanımları KDP’ye kanalize ederek Kürt işbirlikçiliğini güçlendirip Ortadoğu’daki çatışma ortamında kendi çıkarı için kullanmayı öngörmektedir. Şu haliyle her iki güç de PKK’ye karşı mücadelede görüş birliği içinde ve ittifak halindedir. KDP’ye gelince, belli ki bu gücü daha doğru anlamamıza ve ona göre yaklaşmamıza ihtiyaç vardır. Öncelikle şunu belirtelim ki, mevcut KDP, bir ulusal hareket ve de parti değildir. Daha çok, kendi çıkarından başka bir şeyi görmeyen ve düşünmeyen bir aile ve hanedan hareketi konumundadır. Özgür bir iradesi yoktur, esas olarak ABD-İsrail ve küresel sermaye güçlerine bağlı olarak hareket etmektedir. Çıkarı gereği TC gibi soykırımcı devletlerle bile her türlü ilişki ve ittifak içine girebilmektedir. Kürt sorununu yaratan küresel kapitalist modernite sistemi tarafından Kürtleri denetim altında tutabilmek için görevlendirilmiştir. TC ve benzeri güçler tarafından ise, bugün olduğu gibi, her zaman güncel siyasette kullanılmaktadır.
Kendini KDP olarak isimlendiren aile ve hanedanın tüm derdi mevcut çatışma ortamından yararlanarak Kürdistan zenginliklerini yağmalamak ve bu temelde güçlü bir sermaye oluşturmaktır. Bunun için satmadığı değer, içine girmediği kirli ilişki yoktur. Eğer koşullar böyle bir pazarlama ve talan yapmaya imkân ve fırsat vermezse, o zaman ne yapacağı hiç belli olmaz. Geçmişte birçok kez yaptığı gibi, bir anda Kürdistan’ı terk edip başka diyarlara da gidebilir. Onlar için önemli olan kendi yaşamları ve talan yapabilmeleridir. Kürdistan Özgürlük Mücadelesini yürütürken KDP’nin bu gerçekliğini bilmemiz ve ona göre yaklaşım geliştirmemiz gerektirmektedir. Derinleşen mücadele süreci mevcut KDP gerçeğini bir kez daha net bir biçimde açığa çıkarmıştır.
Hiç kuşkusuz mevcut KDP Yönetiminin AKP-MHP faşizmine verdiği destek küçümsenemez. Dolayısıyla bunun Kürt varlığına ve özgürlüğüne çok büyük zararlar verdiği ortadadır. KDP’nin faşist-soykırımcı güçler tarafından daha fazla kullanılmasını önleyebilmek için yürütülecek çalışmalar önemli olmaktadır. O halde her zaman her şeye hazırlıklı olmak ve KDP üzerinde ulusal ve uluslararası demokratik baskı oluşturan çalışmaları geliştirerek sürdürmek gerekir.
Dünya Savaşına yol açan kriz ve kaos sürüyor
Diğer yandan küresel kapitalist modernite sisteminin dünya savaşına yol açan kriz ve kaosu sürüyor. Kapitalist güçler arasındaki çıkar çelişki ve çatışması kendi iç mantığı temelinde sürüp gidiyor. Söz konusu çıkar çelişki ve çatışmasında bölgemiz Ortadoğu ve Türkiye, bu nedenle de Kürdistan çok önemli bir alan oluyor. Bu temelde, sistem içi çıkar çelişki ve çatışmalarının ortaya çıkartacağı imkân ve fırsatları özgürlük mücadelemizin gelişmesi açısından kullanmak bizim için önemlidir.
Bütün bunlar içerisinde gerilla savaşı devam etmektedir. Kentlerde gelişen antifaşist eylemler AKP-MHP faşizmini en çok darbeleyen ve korkutan bir sonucu yaratmaktadır. İmralı’da Önder Apo üzerindeki tecrit ve işkencenin bu kadar ağırlaştırılması, duyulan korkunun sonucudur. Bu temelde AKP-MHP faşizmine karşı yürütülen tüm mücadeleleri önemseyip kapsamak gerekir. Teşhirden demokratik siyasi mücadeleye, yürüyüşten mitinge, kent eylemlerinden dağdaki gerillaya kadar her alanda yürütülecek mücadele AKP-MHP faşizmini yıkabilir. AKP-MHP faşizmiyle mücadele mevcut durumda tam bir ‘irade savaşı’ haline gelmiş durumdadır. Tıpkı 14 Temmuz ve 30 Haziran devrimci iradeleri gibi. Demek ki 14 Temmuz ve 30 Haziran çizgisinde mücadele eden devrimcilik, AKP-MHP faşizmini yıkıma götürecektir.
Kahraman gerillamız işgalcilere sürekli darbeler vuran ve hareketsiz kılan bir eylem çizgisi tutturmuştur. Dört parça Kürdistan’da ve yurtdışında halkımız ve kamuoyu son derece duyarlı hale getirilmiştir. Dolayısıyla AKP-MHP faşizminin hiçbir hukuk ve ahlak kuralı dinlemeden yürüttüğü saldırılar istediği sonucu vermemektedir. İşte bu gerçeği görmek ve buna inanmak gerekiyor. Parti, gerilla, halk, kadın ve gençlik olarak bu gerçeği görme temelinde dönemin devrimci görevlerine sahip çıkmayı ve başarıyla yerine getirmeyi bilmek gerekiyor.
Kuşkusuz Apocu Fedai Çizgisinin başarılı uygulanması Hareket ve halk olarak bize kazandırdı ve yenilmez kıldı. Demek ki 14 Temmuz ve 30 Haziran fedai çizgisinde kendimizi örgütleyip pratikleştirdikçe hep başarı kazanacağız ve AKP-MHP faşizmini yıkarak Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlayacağız.
Bütün bunlar içerisinde gerilla savaşı devam etmektedir. Kentlerde gelişen antifaşist eylemler AKP-MHP faşizmini en çok darbeleyen ve korkutan bir sonucu yaratmaktadır. İmralı’da Önder Apo üzerindeki tecrit ve işkencenin bu kadar ağırlaştırılması, duyulan korkunun sonucudur. Bu temelde AKP-MHP faşizmine karşı yürütülen tüm mücadeleleri önemseyip kapsamak gerekir. Teşhirden demokratik siyasi mücadeleye, yürüyüşten mitinge, kent eylemlerinden dağdaki gerillaya kadar her alanda yürütülecek mücadele AKP-MHP faşizmini yıkabilir. AKP-MHP faşizmiyle mücadele mevcut durumda tam bir ‘irade savaşı’ haline gelmiş durumdadır. Tıpkı 14 Temmuz ve 30 Haziran devrimci iradeleri gibi. Demek ki 14 Temmuz ve 30 Haziran çizgisinde mücadele eden devrimcilik, AKP-MHP faşizmini yıkıma götürecektir.
Kahraman gerillamız işgalcilere sürekli darbeler vuran ve hareketsiz kılan bir eylem çizgisi tutturmuştur. Dört parça Kürdistan’da ve yurtdışında halkımız ve kamuoyu son derece duyarlı hale getirilmiştir. Dolayısıyla AKP-MHP faşizminin hiçbir hukuk ve ahlak kuralı dinlemeden yürüttüğü saldırılar istediği sonucu vermemektedir. İşte bu gerçeği görmek ve buna inanmak gerekiyor. Parti, gerilla, halk, kadın ve gençlik olarak bu gerçeği görme temelinde dönemin devrimci görevlerine sahip çıkmayı ve başarıyla yerine getirmeyi bilmek gerekiyor.
Kuşkusuz Apocu Fedai Çizgisinin başarılı uygulanması Hareket ve halk olarak bize kazandırdı ve yenilmez kıldı. Demek ki 14 Temmuz ve 30 Haziran fedai çizgisinde kendimizi örgütleyip pratikleştirdikçe hep başarı kazanacağız ve AKP-MHP faşizmini yıkarak Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlayacağız.
Forwarded from Nûçe Ciwan Türkçe
Komalên Ciwan: Apocu Ruh İle Kendimizi Yenileyelim Özgürlük Savaşını Kazanalım
Komalên Ciwan Koordinasyonu " Apocu Ruh İle Kendimizi Yeniliyelim Özgürlük Savaşını Kazanalım" şiarıyla 1. PKK Gençlik Konferansını gerçekleştirdiğini yaptığı bir açıklamayla kamuoyuna duyurdu.
👉Bu konferansımızı Rizgar Karasungur arkadaşa armağan ediyoruz
👉Mutlak bir tecrit ve psikolojik işkence sistemini her zamankinden daha fazla dayattılar
👉Gençler olarak Önder APO'nun fedaileriyiz, bunun anlamı da derinden ve doğru anlaşılmalıdır
👉Kapitalist modernite sisteminde yaşam ihanete uğradı
👉Devrimci Halk Savaşı çizgisindeki mücadelenin kazanımlarına sahip çıkması gerekmektedir
👉PKK hakikatini yok edemediler, PKK gerçeğini ortadan kaldıramadılar
👉Gençlere fiziksel ve psikolojik işkence yoluyla en alçakça bir şekilde ajanlık dayatılması yapılıyor
https://www.nuceciwan126.xyz/tum-haberler/komalen-ciwan-apocu-ruh-ile-kendimizi-yenileyelim-ozgurluk-savasini-kazanalim/
Komalên Ciwan Koordinasyonu " Apocu Ruh İle Kendimizi Yeniliyelim Özgürlük Savaşını Kazanalım" şiarıyla 1. PKK Gençlik Konferansını gerçekleştirdiğini yaptığı bir açıklamayla kamuoyuna duyurdu.
👉Bu konferansımızı Rizgar Karasungur arkadaşa armağan ediyoruz
👉Mutlak bir tecrit ve psikolojik işkence sistemini her zamankinden daha fazla dayattılar
👉Gençler olarak Önder APO'nun fedaileriyiz, bunun anlamı da derinden ve doğru anlaşılmalıdır
👉Kapitalist modernite sisteminde yaşam ihanete uğradı
👉Devrimci Halk Savaşı çizgisindeki mücadelenin kazanımlarına sahip çıkması gerekmektedir
👉PKK hakikatini yok edemediler, PKK gerçeğini ortadan kaldıramadılar
👉Gençlere fiziksel ve psikolojik işkence yoluyla en alçakça bir şekilde ajanlık dayatılması yapılıyor
https://www.nuceciwan126.xyz/tum-haberler/komalen-ciwan-apocu-ruh-ile-kendimizi-yenileyelim-ozgurluk-savasini-kazanalim/
Forwarded from Nûçe Ciwan Türkçe
Media is too big
VIEW IN TELEGRAM
Forwarded from KIZIL YILDIZ
Media is too big
VIEW IN TELEGRAM
BOTAN KADINININ SAF VE ASİ YÜZÜ: AMARA GABAR
Yüreğini bilinceyle harmanlayan gerillalardan biri de Amara Gabar'dır.
Yurtsever geleneğin ve Kurdistani değerlerin hep diri kaldığı Sêrt'te dünyaya gelir.
Aslen Şırnex'lıdır.
Daha 1 yaşındayken ailesi, köyleri yakıldığı için İstanbul'a göç etmek zorunda kalır.
Düşman gerçekliğini erken yaşlarda tanır.
O köklerinden, toprağından koparılmanın öfkesi ile büyür.
Direniş geleneğini özümser.
Botan kadınının saf ve asi yönlerinin, APOCU felsefeyle buluşması onu militanlaştırır, öncü kılar.
Heval Amara, her daim heyecanla, coşkuyla, yüksek bir enerjiyle yaşama katılır.
Yüreğini bilinceyle harmanlayan gerillalardan biri de Amara Gabar'dır.
Yurtsever geleneğin ve Kurdistani değerlerin hep diri kaldığı Sêrt'te dünyaya gelir.
Aslen Şırnex'lıdır.
Daha 1 yaşındayken ailesi, köyleri yakıldığı için İstanbul'a göç etmek zorunda kalır.
Düşman gerçekliğini erken yaşlarda tanır.
O köklerinden, toprağından koparılmanın öfkesi ile büyür.
Direniş geleneğini özümser.
Botan kadınının saf ve asi yönlerinin, APOCU felsefeyle buluşması onu militanlaştırır, öncü kılar.
Heval Amara, her daim heyecanla, coşkuyla, yüksek bir enerjiyle yaşama katılır.
Kovar YG- Eylül- Ekim.pdf
77 MB
👆👆👆
Kuzey gençliğine hitaben çıkarılan Yurtsever Gençlik Dergisinin Eylül Ekim Sayısı çıktı.
İki ayda bir çıkarılan Yurtsever Gençlik Dergisinin Eylül ve Ekim sayısı “Bi Ruhê Apoyî Xwe Nû Bikin Cenga Azadiyê Serbixin” şiarıyla sizlerle.
Kuzey gençliğine hitaben çıkarılan Yurtsever Gençlik Dergisinin Eylül Ekim Sayısı çıktı.
İki ayda bir çıkarılan Yurtsever Gençlik Dergisinin Eylül ve Ekim sayısı “Bi Ruhê Apoyî Xwe Nû Bikin Cenga Azadiyê Serbixin” şiarıyla sizlerle.
🔴Kuzey gençliğine hitaben çıkarılan Yurtsever Gençlik Dergisinin Eylül Ekim Sayısı çıktı.
İki ayda bir çıkarılan Yurtsever Gençlik Dergisinin Eylül ve Ekim sayısı “Bi Ruhê Apoyî Xwe Nû Bikin Cenga Azadiyê Serbixin” şiarıyla sizlerle.
👇👇👇
https://komalen-ciwan.com/2023/09/12/yurtsever-genclik-dergisinin-eylul-ekim-sayisi-cikti/
İki ayda bir çıkarılan Yurtsever Gençlik Dergisinin Eylül ve Ekim sayısı “Bi Ruhê Apoyî Xwe Nû Bikin Cenga Azadiyê Serbixin” şiarıyla sizlerle.
👇👇👇
https://komalen-ciwan.com/2023/09/12/yurtsever-genclik-dergisinin-eylul-ekim-sayisi-cikti/
12 EYLÜL VEHŞETİNDE KADIN OLMAK-1
Kadın olmak her dönem için zorken faşizmin tavan yaptığı dönemlerde kadın olmak direnmeyi gerektirir. Toplumun tarih yaratma girişimlerinden bildiğimiz bir direniş tarihi var, kadın tarihi var. Bunu tarihin sayfa aralıklarından görebiliyoruz. Tarih hiçbir zaman düz çizgisel ilerleyen bir netlikte olmamıştır. Egemen erkek zihniyetin tarih yaratma çabalarına karşılık toplumun buna karşı gösterdiği isyanlar bilinmektedir. Erkek egemen sistem karşısında bitmeyen bir direniş hali varsa bu özünü toplumun ahlaki ve politik değerlerinden alıyordur. Tarihin kırıldığı fay hatlarını oluşturmak direnişi büyütmekle olur. Kadının bu direnişteki yeri erkek aklının dayatmalarını kabul etmeyişleridir. Tarihsel olarak kadının direnişlerdeki yeri ve misyonu bilinen bir gerçekliği ifade etmektedir. Her zaman ön saflarda yerini alarak kadın özgürlük duruşunu sergilemiştir.
Kadın olmak her dönem için zorken faşizmin tavan yaptığı dönemlerde kadın olmak direnmeyi gerektirir. Toplumun tarih yaratma girişimlerinden bildiğimiz bir direniş tarihi var, kadın tarihi var. Bunu tarihin sayfa aralıklarından görebiliyoruz. Tarih hiçbir zaman düz çizgisel ilerleyen bir netlikte olmamıştır. Egemen erkek zihniyetin tarih yaratma çabalarına karşılık toplumun buna karşı gösterdiği isyanlar bilinmektedir. Erkek egemen sistem karşısında bitmeyen bir direniş hali varsa bu özünü toplumun ahlaki ve politik değerlerinden alıyordur. Tarihin kırıldığı fay hatlarını oluşturmak direnişi büyütmekle olur. Kadının bu direnişteki yeri erkek aklının dayatmalarını kabul etmeyişleridir. Tarihsel olarak kadının direnişlerdeki yeri ve misyonu bilinen bir gerçekliği ifade etmektedir. Her zaman ön saflarda yerini alarak kadın özgürlük duruşunu sergilemiştir.
12 EYLÜL VEHŞETİNDE KADIN OLMAK-2
Türkiye çapında gelişen kadın direnişini ele alacak olursak asimilasyon ve soykırım politikalarına karşı tutum alma halidir. Faşizmin kendini kurumsallaştırmak istediği 12 Eylül Darbesi ile faşist bir toplum yaratılmak istendi. Kadını ve ötekileştirilen halkları bir konsept içinde eriterek kendi sistemine dahil etme çabası günümüzde hala varlığını sürdürmektedir. Bunu bugün içinden geçtiğimiz 2023 yılı vesilesiyle daha net görüyoruz. Faşizm her ne kadar kendini kurumsallaştırdıysa karşısında büyüyen mücadele dinamikleri de kendini bir o kadar kurumsallaştırmıştır. Tüm engellemelere rağmen toplumda özgürleşme zihniyetini yaratarak direniş kültürünü kalıcı kılmayı başarmıştır. Bu PKK özgürlük hareketinin Diyarbakır Zindanında verdiği direniş ile daha görünür kılınmıştır. PKK ile kadın öncülüğü toplumun her safhasında bugün karşımıza çıkıyorsa bu verilen direnişin, bedellerin sonucunda olmuştur.
Türkiye çapında gelişen kadın direnişini ele alacak olursak asimilasyon ve soykırım politikalarına karşı tutum alma halidir. Faşizmin kendini kurumsallaştırmak istediği 12 Eylül Darbesi ile faşist bir toplum yaratılmak istendi. Kadını ve ötekileştirilen halkları bir konsept içinde eriterek kendi sistemine dahil etme çabası günümüzde hala varlığını sürdürmektedir. Bunu bugün içinden geçtiğimiz 2023 yılı vesilesiyle daha net görüyoruz. Faşizm her ne kadar kendini kurumsallaştırdıysa karşısında büyüyen mücadele dinamikleri de kendini bir o kadar kurumsallaştırmıştır. Tüm engellemelere rağmen toplumda özgürleşme zihniyetini yaratarak direniş kültürünü kalıcı kılmayı başarmıştır. Bu PKK özgürlük hareketinin Diyarbakır Zindanında verdiği direniş ile daha görünür kılınmıştır. PKK ile kadın öncülüğü toplumun her safhasında bugün karşımıza çıkıyorsa bu verilen direnişin, bedellerin sonucunda olmuştur.
12 EYLÜL VEHŞETİNDE KADIN OLMAK-3
‘Her dönem kendini öncüsünü yaratır’ diyerek 12 Eylül 1980 yaşanan Askeri Darbesine bakmak gerekir. Tarihin bu boyutuyla öğrettikleri çoktur. Bizim Kürt kadınları ve gençleri olarak yönümüzü her zaman döndüğümüz tarihsel mekanımız Diyarbakır Zindanı olmaktadır. Bizleri bir arada tutan, bu bağı koruyan bir direniş mirasına halk ve kadınlar olarak sahip olmak bizler için bir şans… Mazlum Doğan, 4’lerin eylemi, Ölüm Orucu direnişi ve Sakine Cansız arkadaş şahsında bugün büyüyen bir direniş var. Hala bu mirasa olan bağlılıkla yönünü özgürlüğe çeviren binlerce genç kadın ve erkeklerin olması özgürlük hakikatini bulma çabası olarak görülmektedir. Kadının özelde genç kadının bu direniş içerisindeki rolü, misyonu her zamankinden daha fazladır. Sakine Cansız arkadaşın Diyarbakır Zindanında gösterdiği duruş yılmayan devrimci ruhun bir aynasıdır. Biz bu aynayı artık kendimize çevirmekteyiz.
‘Her dönem kendini öncüsünü yaratır’ diyerek 12 Eylül 1980 yaşanan Askeri Darbesine bakmak gerekir. Tarihin bu boyutuyla öğrettikleri çoktur. Bizim Kürt kadınları ve gençleri olarak yönümüzü her zaman döndüğümüz tarihsel mekanımız Diyarbakır Zindanı olmaktadır. Bizleri bir arada tutan, bu bağı koruyan bir direniş mirasına halk ve kadınlar olarak sahip olmak bizler için bir şans… Mazlum Doğan, 4’lerin eylemi, Ölüm Orucu direnişi ve Sakine Cansız arkadaş şahsında bugün büyüyen bir direniş var. Hala bu mirasa olan bağlılıkla yönünü özgürlüğe çeviren binlerce genç kadın ve erkeklerin olması özgürlük hakikatini bulma çabası olarak görülmektedir. Kadının özelde genç kadının bu direniş içerisindeki rolü, misyonu her zamankinden daha fazladır. Sakine Cansız arkadaşın Diyarbakır Zindanında gösterdiği duruş yılmayan devrimci ruhun bir aynasıdır. Biz bu aynayı artık kendimize çevirmekteyiz.
12 EYLÜL VEHŞETİNDE KADIN OLMAK-4
Sakine Cansız arkadaş şahsında gelişen bir kadın öncülüğü durumu söz konusudur. Bunun etkileri Diyarbakır Zindanında yaşanan direniş ile daha görünür kılınmıştır. 12 Eylül’de kadın direnişini ele alırken ilk olarak bakmamız gereken mekan Diyarbakır Zindanıdır. Sakine Cansız arkadaşın yılmayan kavga halinde olan duruşudur. Kendini her zaman kadın özgürlük çizgisini geliştirmeye ideolojisini büyütmeye adayan bir yaşamın sahibi olmayı başarmıştır. Bu noktada kadın özgün örgütlenmesine giden sürecin başlangıcında Sakine Cansız arkadaşın rolü belirleyicidir.
Sakine Cansız arkadaş şahsında gelişen bir kadın öncülüğü durumu söz konusudur. Bunun etkileri Diyarbakır Zindanında yaşanan direniş ile daha görünür kılınmıştır. 12 Eylül’de kadın direnişini ele alırken ilk olarak bakmamız gereken mekan Diyarbakır Zindanıdır. Sakine Cansız arkadaşın yılmayan kavga halinde olan duruşudur. Kendini her zaman kadın özgürlük çizgisini geliştirmeye ideolojisini büyütmeye adayan bir yaşamın sahibi olmayı başarmıştır. Bu noktada kadın özgün örgütlenmesine giden sürecin başlangıcında Sakine Cansız arkadaşın rolü belirleyicidir.
12 EYLÜL VEHŞETİNDE KADIN OLMAK-5
12 Eylül Darbesi ile kadına boyun eğdirilerek devrimci duruş tasfiye edilerek yerine dindar bir toplum yaratılmak istenmiştir. Bu özellikle kadın şahsında daha belirgin bir görünüm kazandı. Kadın şahsında Kürtler şahsında bu yapılmak istendi. Toplumun 1980 sürecinde toplumsal köklere bağlılığı daha belirginken bu ters yüz edilmek istendi. Halklar arasında çelişkiler yaratılarak katliamların önü açılmak istendi. Bu haliyle 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi toplumu militarizme götüren bir sürecin başlangıcı olma pozisyonundadır. Dindar ve militarist bir toplum... Kadını kendi sisteminin yürütücüsü olarak görmesi ve bir meta gibi kullanması en çok 12 Eylül’le birlikte öne çıkarıldı. Kadının içinde birikmiş özgürlük özlemlerini başka kanallara yönlendirmesi, düşünmekten ziyade itaat eden, sözü olmayan olsa da bir karşılığı olmayan yaşamla ölüm arasında bir çizgide kalması beklenen, insan dışı bir varlık yaratılmak istendi. Bugün bile kadın üzerinden kendi emellerini başarma çabası içerisinde olan bir zihniyetle karşı karşıyayız.
12 Eylül Darbesi ile kadına boyun eğdirilerek devrimci duruş tasfiye edilerek yerine dindar bir toplum yaratılmak istenmiştir. Bu özellikle kadın şahsında daha belirgin bir görünüm kazandı. Kadın şahsında Kürtler şahsında bu yapılmak istendi. Toplumun 1980 sürecinde toplumsal köklere bağlılığı daha belirginken bu ters yüz edilmek istendi. Halklar arasında çelişkiler yaratılarak katliamların önü açılmak istendi. Bu haliyle 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi toplumu militarizme götüren bir sürecin başlangıcı olma pozisyonundadır. Dindar ve militarist bir toplum... Kadını kendi sisteminin yürütücüsü olarak görmesi ve bir meta gibi kullanması en çok 12 Eylül’le birlikte öne çıkarıldı. Kadının içinde birikmiş özgürlük özlemlerini başka kanallara yönlendirmesi, düşünmekten ziyade itaat eden, sözü olmayan olsa da bir karşılığı olmayan yaşamla ölüm arasında bir çizgide kalması beklenen, insan dışı bir varlık yaratılmak istendi. Bugün bile kadın üzerinden kendi emellerini başarma çabası içerisinde olan bir zihniyetle karşı karşıyayız.
📌12 EYLÜL VEHŞETİNDE KADIN OLMAK-6
12 Eylül Darbesi ile kadına boyun eğdirilerek devrimci duruş tasfiye edilerek yerine dindar bir toplum yaratılmak istenmiştir. Bu özellikle kadın şahsında daha belirgin bir görünüm kazandı. Kadın şahsında Kürtler şahsında bu yapılmak istendi. Toplumun 1980 sürecinde toplumsal köklere bağlılığı daha belirginken bu ters yüz edilmek istendi. Halklar arasında çelişkiler yaratılarak katliamların önü açılmak istendi. Bu haliyle 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi toplumu militarizme götüren bir sürecin başlangıcı olma pozisyonundadır. Dindar ve militarist bir toplum... Kadını kendi sisteminin yürütücüsü olarak görmesi ve bir meta gibi kullanması en çok 12 Eylül’le birlikte öne çıkarıldı. Kadının içinde birikmiş özgürlük özlemlerini başka kanallara yönlendirmesi, düşünmekten ziyade itaat eden, sözü olmayan olsa da bir karşılığı olmayan yaşamla ölüm arasında bir çizgide kalması beklenen, insan dışı bir varlık yaratılmak istendi.
12 Eylül Darbesi ile kadına boyun eğdirilerek devrimci duruş tasfiye edilerek yerine dindar bir toplum yaratılmak istenmiştir. Bu özellikle kadın şahsında daha belirgin bir görünüm kazandı. Kadın şahsında Kürtler şahsında bu yapılmak istendi. Toplumun 1980 sürecinde toplumsal köklere bağlılığı daha belirginken bu ters yüz edilmek istendi. Halklar arasında çelişkiler yaratılarak katliamların önü açılmak istendi. Bu haliyle 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi toplumu militarizme götüren bir sürecin başlangıcı olma pozisyonundadır. Dindar ve militarist bir toplum... Kadını kendi sisteminin yürütücüsü olarak görmesi ve bir meta gibi kullanması en çok 12 Eylül’le birlikte öne çıkarıldı. Kadının içinde birikmiş özgürlük özlemlerini başka kanallara yönlendirmesi, düşünmekten ziyade itaat eden, sözü olmayan olsa da bir karşılığı olmayan yaşamla ölüm arasında bir çizgide kalması beklenen, insan dışı bir varlık yaratılmak istendi.
📌12 EYLÜL VEHŞETİNDE KADIN OLMAK-7
Bugün bile kadın üzerinden kendi emellerini başarma çabası içerisinde olan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Sakine Cansız arkadaşın bıraktığı direniş bir mirası aslında toplumsallığımız bir özeti durumundadır. Toplumsal aklı; duruşunda, yaşamında, yaklaşımlarında her an ve her koşulda yaşayıp gösterebilmesi devrimin ateşini canlı tutan bir boyuttur. Diyarbakır Zindanında kadın olarak tüm işkencelere ve psikolojik yönelimlere karşı direnerek Kürt kadını şahsında uygulanmak istenen politikaları boşa çıkartan Sakine Cansız arkadaşın duruşu bizler için tarihsel ve ilkesel bir duruştur. İdeolojisine bağlı, yorulmayan, mücadele azmini kaybetmeyen ve kendiyle birlikte herkesi devrim ateşinin içine almaya çalışan çabası bizim de bu duruşu esas almamız gerektiğini göstermiştir.
Bugün bile kadın üzerinden kendi emellerini başarma çabası içerisinde olan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Sakine Cansız arkadaşın bıraktığı direniş bir mirası aslında toplumsallığımız bir özeti durumundadır. Toplumsal aklı; duruşunda, yaşamında, yaklaşımlarında her an ve her koşulda yaşayıp gösterebilmesi devrimin ateşini canlı tutan bir boyuttur. Diyarbakır Zindanında kadın olarak tüm işkencelere ve psikolojik yönelimlere karşı direnerek Kürt kadını şahsında uygulanmak istenen politikaları boşa çıkartan Sakine Cansız arkadaşın duruşu bizler için tarihsel ve ilkesel bir duruştur. İdeolojisine bağlı, yorulmayan, mücadele azmini kaybetmeyen ve kendiyle birlikte herkesi devrim ateşinin içine almaya çalışan çabası bizim de bu duruşu esas almamız gerektiğini göstermiştir.
📌12 EYLÜL VEHŞETİNDE KADIN OLMAK-8
12 Eylül’ün biz kadınlara özelde direnen mücadele içerisinde olan kadınlara öğrettiği çok şey var. Direnişin esaslarını öğrendiğimiz güçlü bir deneyimdir. Diyarbakır Zindan Direnişi egemen erkek zihniyetin dünyasına bir darbedir. Esat Oktay bir kişi aynı zamanda bir zihniyettir, onun tüm kapitalist, sömürgeci asimilasyoncu anlayışı karşısında durmak onursal bir görevdir. Teslim alınamayan iradenin zafer yürüyüşüdür; bugün kadın öncülüğünde ortaya çıkan devrim ruhu Ortadoğu ve dünyada büyüyen bir ateştir. Dünyada ve Kürdistan’da büyüyen dar özgürlük anlayışlarını aşan onun da ötesinde pratikleştiren bir yaklaşımın bugün ortaya çıkması Sakine Cansız arkadaşın şahsında direnen kadında ifadesini buluyor. Biz Kürt kadınları için ilk olma özelliğini taşıyor olmasının yanında canlılığını yitirmeyen bu yaşamın kavgasıdır; Sakine Cansız.
Ş.STERK BOTAN
12 Eylül’ün biz kadınlara özelde direnen mücadele içerisinde olan kadınlara öğrettiği çok şey var. Direnişin esaslarını öğrendiğimiz güçlü bir deneyimdir. Diyarbakır Zindan Direnişi egemen erkek zihniyetin dünyasına bir darbedir. Esat Oktay bir kişi aynı zamanda bir zihniyettir, onun tüm kapitalist, sömürgeci asimilasyoncu anlayışı karşısında durmak onursal bir görevdir. Teslim alınamayan iradenin zafer yürüyüşüdür; bugün kadın öncülüğünde ortaya çıkan devrim ruhu Ortadoğu ve dünyada büyüyen bir ateştir. Dünyada ve Kürdistan’da büyüyen dar özgürlük anlayışlarını aşan onun da ötesinde pratikleştiren bir yaklaşımın bugün ortaya çıkması Sakine Cansız arkadaşın şahsında direnen kadında ifadesini buluyor. Biz Kürt kadınları için ilk olma özelliğini taşıyor olmasının yanında canlılığını yitirmeyen bu yaşamın kavgasıdır; Sakine Cansız.
Ş.STERK BOTAN