This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
Her ne kadar ülkemiz içindeki muhalefet partileri ve kimi kadın örgütleri tarafından himaye ediliyor olsa da millî bünyemizi açıkça tehdit eden cinsiyetsizleştirme projeleriyle mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.
Muhalefetin âdeta üzerinde tepindiği bir gerçeği açıklığa kavuşturmakta fayda görüyorum.
Ülkemizde doğum hızının düşmesinin sebebi asla ekonomide yaşanan dönemsel sorunlar değildir.
Tam aksine kişi başına düşen gelirin şu anki seviyenin beşte biri olduğu dönemlerde ülkemizin doğurganlık hızı yaklaşık iki kat daha fazlaydı.
Sadece Türkiye’de değil, dünyanın diğer ülkelerinde de benzer bir durum söz konusudur.
Küresel doğurganlık hızı 1950’de 5 iken 2024’te 2,3’e düşmüştür.
Avrupa Birliği üye ülkelerinin toplam doğurganlık hızı ortalaması 1,38’dir.
Malta, kişi başına düşen geliri 41 bin dolar olmasına rağmen 1,06 oranla Avrupa içerisinde doğurganlık hızında en alt sıradadır.
1,81 ile Avrupa’da en yüksek doğurganlık hızına sahip Bulgaristan’ın kişi başı geliri ise yaklaşık 16 bin dolardır.
Ekonomik zorluklardan ziyade popüler kültürün konforu, tüketimi ve nefsî hevesleri yücelten telkinleri bu sıkıntıların en önemli nedenidir.
Ülkemizde doğum hızının düşmesinin sebebi asla ekonomide yaşanan dönemsel sorunlar değildir.
Tam aksine kişi başına düşen gelirin şu anki seviyenin beşte biri olduğu dönemlerde ülkemizin doğurganlık hızı yaklaşık iki kat daha fazlaydı.
Sadece Türkiye’de değil, dünyanın diğer ülkelerinde de benzer bir durum söz konusudur.
Küresel doğurganlık hızı 1950’de 5 iken 2024’te 2,3’e düşmüştür.
Avrupa Birliği üye ülkelerinin toplam doğurganlık hızı ortalaması 1,38’dir.
Malta, kişi başına düşen geliri 41 bin dolar olmasına rağmen 1,06 oranla Avrupa içerisinde doğurganlık hızında en alt sıradadır.
1,81 ile Avrupa’da en yüksek doğurganlık hızına sahip Bulgaristan’ın kişi başı geliri ise yaklaşık 16 bin dolardır.
Ekonomik zorluklardan ziyade popüler kültürün konforu, tüketimi ve nefsî hevesleri yücelten telkinleri bu sıkıntıların en önemli nedenidir.
2026-2035 dönemini Aile ve Nüfus On Yılı ilan ediyoruz.
Bu on yıl içerisinde iş hayatından eğitime, kültürden şehir planlamasına, teknolojiden sosyal politikalara kadar tüm alanlarda aileyi merkeze alan güçlü adımlar atacağız.
Bu on yıl içerisinde iş hayatından eğitime, kültürden şehir planlamasına, teknolojiden sosyal politikalara kadar tüm alanlarda aileyi merkeze alan güçlü adımlar atacağız.
Geleneksel sporlarımızın yeniden hatırlandığı, yaşatıldığı ve gelecek nesillere aktarıldığı eşsiz bir kültür festivali: Etnospor! 🏹🇹🇷
Bugün Bir Şiir Bir Hayat: Canım İstanbul Sergisi’nin açılışındaydık…
Yapay zekâ ve ses klonlama gibi dijital yeniliklerin kullanıldığı sergide bir yandan Üstat Necip Fazıl’ın mısraları eşliğinde tarihî İstanbul manzaralarını seyrettik diğer yandan maziye yakinen şahitlik ettik.
İstanbul’u farklı yönleriyle anlatan her çalışmayı takdirle karşılıyorum.
Canım İstanbul Sergisi’ni gerek teknik imkânları gerekse muhtevası bakımından son derece başarılı buluyorum.
Sergiyi ziyaret eden vatandaşlarımız hem rahmetli Necip Fazıl’ın hem de merhum Mehmet Kısakürek’in hatıralarını ileri teknolojinin sunduğu imkânlarla kendi seslerinden dinleyebilecek.
Üstat’a yöneltilen sorular yine Üstat’ın kendi sesiyle, o kendine has üslubuyla cevaplanacak.
“Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar, onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar” mısralarını İstanbul’a, zihnimize, kalbimize nakşeden Üstat’ın ve kıymetli oğullarının ruhu inşallah bu sergiyle bir kez daha şadkâm olacak.
Yapay zekâ ve ses klonlama gibi dijital yeniliklerin kullanıldığı sergide bir yandan Üstat Necip Fazıl’ın mısraları eşliğinde tarihî İstanbul manzaralarını seyrettik diğer yandan maziye yakinen şahitlik ettik.
İstanbul’u farklı yönleriyle anlatan her çalışmayı takdirle karşılıyorum.
Canım İstanbul Sergisi’ni gerek teknik imkânları gerekse muhtevası bakımından son derece başarılı buluyorum.
Sergiyi ziyaret eden vatandaşlarımız hem rahmetli Necip Fazıl’ın hem de merhum Mehmet Kısakürek’in hatıralarını ileri teknolojinin sunduğu imkânlarla kendi seslerinden dinleyebilecek.
Üstat’a yöneltilen sorular yine Üstat’ın kendi sesiyle, o kendine has üslubuyla cevaplanacak.
“Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar, onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar” mısralarını İstanbul’a, zihnimize, kalbimize nakşeden Üstat’ın ve kıymetli oğullarının ruhu inşallah bu sergiyle bir kez daha şadkâm olacak.
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
Necip Fazıl’ın, yetişmesi için ömrünü vakfettiği gençlik zalime Yavuz, mazluma Yunus olan öz güven ve vicdan sahibi bir gençlikti.
Şunu büyük bir memnuniyetle söylemek isterim ki Üstat’ın çektiği çilelerin hiçbiri boşa gitmemiş, ektiği bütün tohumlar meyveye durmuştur.
Şunu büyük bir memnuniyetle söylemek isterim ki Üstat’ın çektiği çilelerin hiçbiri boşa gitmemiş, ektiği bütün tohumlar meyveye durmuştur.
Bugün AK Parti İstanbul Teşkilatının neferleriyle Her Mahallesiyle İstanbul Programımızda bir araya geldik.
Bir taraftan kardeşliğimizi güçlendirirken diğer taraftan da İstanbul aşkımızı, İstanbul tutkumuzu ortaya koyuyoruz.
AK Parti; bölen, ayrıştıran, kutuplaştıran, nifak tohumları saçan değil birleştiren, kucaklaştıran, kardeşliği ve kardeşlik hukukunu yücelten bir partidir.
Biz siyaseti kendimiz için, kendi geleceğimiz için değil millet için, milletin müreffeh istikbali için yapıyoruz.
Hayatımızın hiçbir safhasında siyaseti bir imaj çalışması, bir halkla ilişkiler faaliyeti olarak görmedik.
“PR” faaliyetleriyle reyting kapmanın değil; sahici, samimi çalışmalarla gönüller kazanmanın peşinde koştuk.
Sinesinden çıktığımız milletimize asla ve asla sırtımızı dönmedik.
Bugün de yarın da aynı şekilde yola devam edeceğiz.
Başkaları gibi laf değil; iş üreteceğiz, hizmet üreteceğiz, başarı üreteceğiz, netice üreteceğiz.
İl başkanlarımızdan mahalle başkanlarımıza, hanım kardeşlerimden genç kardeşlerime, gönlünü ve ömrünü bu kutlu davaya vakfetmiş bütün teşkilat mensuplarımıza en kalbî muhabbetlerimi gönderiyorum.
Programımızın hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
Bir taraftan kardeşliğimizi güçlendirirken diğer taraftan da İstanbul aşkımızı, İstanbul tutkumuzu ortaya koyuyoruz.
AK Parti; bölen, ayrıştıran, kutuplaştıran, nifak tohumları saçan değil birleştiren, kucaklaştıran, kardeşliği ve kardeşlik hukukunu yücelten bir partidir.
Biz siyaseti kendimiz için, kendi geleceğimiz için değil millet için, milletin müreffeh istikbali için yapıyoruz.
Hayatımızın hiçbir safhasında siyaseti bir imaj çalışması, bir halkla ilişkiler faaliyeti olarak görmedik.
“PR” faaliyetleriyle reyting kapmanın değil; sahici, samimi çalışmalarla gönüller kazanmanın peşinde koştuk.
Sinesinden çıktığımız milletimize asla ve asla sırtımızı dönmedik.
Bugün de yarın da aynı şekilde yola devam edeceğiz.
Başkaları gibi laf değil; iş üreteceğiz, hizmet üreteceğiz, başarı üreteceğiz, netice üreteceğiz.
İl başkanlarımızdan mahalle başkanlarımıza, hanım kardeşlerimden genç kardeşlerime, gönlünü ve ömrünü bu kutlu davaya vakfetmiş bütün teşkilat mensuplarımıza en kalbî muhabbetlerimi gönderiyorum.
Programımızın hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
Sokak ağzıyla konuşarak siyaset yapmayı, sağa sola hakaret etmeyi, uzatılan her mikrofon karşısında birilerini tehdit etmeyi reddediyoruz.
Bunlar ancak müflislerin, müfsitlerin, müzminlerin siyaset tarzı olabilir.
Bunlar ancak milletten umudunu kestiği için Batı’dan, yabancı medya kuruluşlarından medet uman acizlerin siyaset anlayışı olabilir.
Bunlar ancak demokrasiyi hazmedemeyen vesayet heveslilerinin siyaset yapma usulü olabilir.
Biz böyle bir dile, böyle bir seviyesizliğe kendimizi hapsetmeyeceğiz.
Siyasetin centilmence bir rekabet denkleminden çıkartılarak kavga ve husumet cenderesine alınmasına eyvallah etmeyeceğiz.
Bunlar ancak müflislerin, müfsitlerin, müzminlerin siyaset tarzı olabilir.
Bunlar ancak milletten umudunu kestiği için Batı’dan, yabancı medya kuruluşlarından medet uman acizlerin siyaset anlayışı olabilir.
Bunlar ancak demokrasiyi hazmedemeyen vesayet heveslilerinin siyaset yapma usulü olabilir.
Biz böyle bir dile, böyle bir seviyesizliğe kendimizi hapsetmeyeceğiz.
Siyasetin centilmence bir rekabet denkleminden çıkartılarak kavga ve husumet cenderesine alınmasına eyvallah etmeyeceğiz.
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
Milleti dinlemez, halkın sorunlarına çözüm üretmezseniz halkçı değil, ya rantçı ya da bantçı olursunuz.
İstanbul’un kaynaklarının nasıl yağmalandığı ortaya dökülüyor.
Neredeyse her gün suç örgütünün yeni bir yolsuzluğu, hırsızlığı, katakulliye getirilmiş bir sahtekârlığı ortaya çıkıyor.
İstanbul’dan Türkiye’ye ve yurt dışına uzanan ahtapotun kolları bir bir deşifre oluyor.
Örgütün kimleri maaşa, kimleri haraca, kimleri de rüşvete bağladığı bizzat kendi arkadaşları tarafından itiraf ediliyor...
Eski suç ortakları, bavullarla taşınan paralardan, İstanbul’da kurulan mafya düzeninden bahsediyor...
Ama bakıyorsunuz, ne gam ne tasa ne de bir mahcubiyet söz konusu… Yüzleri dahi kızarmıyor.
Çıkıp milletten, özellikle de iradesine ihanet ettikleri İstanbul halkından özür dilemeleri, nedamet getirmeleri, af dilemeleri gerekirken her gün savcıları, hâkimleri, görevini yapan emniyet ve medya mensuplarını pişkince tehdit ediyorlar.
Daha düne kadar yere göğe sığdıramadıkları arkadaşlarını pişman oldu, suçunu itiraf etti diye hain, yolsuz ve müfteri ilan ediyorlar.
Bilhassa CHP Genel Başkanı Sayın Özel’in, Türkiye’nin ana muhalefet partisi lideri gibi davranmak yerine suç örgütünün posta güvercini gibi hareket etmesi, üzüntü verici olduğu kadar düşündürücüdür.
Yolsuzluk lekesini bağırmakla çıkaramazsınız.
Yargıya hesap vermekten kaçamazsınız.
Beytülmale uzatılan o mülevves elleri kırmak, millet adına karar veren Türk yargısının boynunun borcudur.
Neredeyse her gün suç örgütünün yeni bir yolsuzluğu, hırsızlığı, katakulliye getirilmiş bir sahtekârlığı ortaya çıkıyor.
İstanbul’dan Türkiye’ye ve yurt dışına uzanan ahtapotun kolları bir bir deşifre oluyor.
Örgütün kimleri maaşa, kimleri haraca, kimleri de rüşvete bağladığı bizzat kendi arkadaşları tarafından itiraf ediliyor...
Eski suç ortakları, bavullarla taşınan paralardan, İstanbul’da kurulan mafya düzeninden bahsediyor...
Ama bakıyorsunuz, ne gam ne tasa ne de bir mahcubiyet söz konusu… Yüzleri dahi kızarmıyor.
Çıkıp milletten, özellikle de iradesine ihanet ettikleri İstanbul halkından özür dilemeleri, nedamet getirmeleri, af dilemeleri gerekirken her gün savcıları, hâkimleri, görevini yapan emniyet ve medya mensuplarını pişkince tehdit ediyorlar.
Daha düne kadar yere göğe sığdıramadıkları arkadaşlarını pişman oldu, suçunu itiraf etti diye hain, yolsuz ve müfteri ilan ediyorlar.
Bilhassa CHP Genel Başkanı Sayın Özel’in, Türkiye’nin ana muhalefet partisi lideri gibi davranmak yerine suç örgütünün posta güvercini gibi hareket etmesi, üzüntü verici olduğu kadar düşündürücüdür.
Yolsuzluk lekesini bağırmakla çıkaramazsınız.
Yargıya hesap vermekten kaçamazsınız.
Beytülmale uzatılan o mülevves elleri kırmak, millet adına karar veren Türk yargısının boynunun borcudur.