Kadın ve Demokrasi Derneğimiz KADEM’in 5’inci Olağan Genel Kurulunun hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Kuruluşundan bugüne KADEM çatısı altında kadın haklarının korunması ve demokrasimizin güçlendirilmesi konusunda emek veren her bir kardeşime yürekten teşekkür ediyorum.
Kuruluşundan bugüne KADEM çatısı altında kadın haklarının korunması ve demokrasimizin güçlendirilmesi konusunda emek veren her bir kardeşime yürekten teşekkür ediyorum.
Fıtraten kadın ve erkekten oluşan insanı ayrıştırarak birbirine rakip ve düşman yapma, birbiriyle çatıştırma zihniyeti bizim medeniyetimize ait değildir.
Kadını ve erkeği karşı karşıya getiren anlayış asırlarca insanlığa en karanlık deneyimleri yaşatan Batı’ya aittir.
18 aydır Gazze’de devam eden soykırım başta olmak üzere son dönemde yaşanan hadiseler, “Batı değerleri” denilen kavramların içinin aslında ne kadar boş olduğunu hepimize göstermiştir.
Geldiğimiz noktada demokrasi kavramının, Batı’nın boyunduruğundan kurtarılarak hakiki manada bir hak ve özgürlük meşalesi olarak insanlığa kazandırılması şart.
Kadın haklarıyla ilgili Batı patentli kampanyalara ve argümanlara da aynı zaviyeden bakmamız gerektiğine inanıyorum.
Bizim inancımızda ve kültürümüzde erkekle kadın arasında ne bir rekabet ne bir üstünlük yarışı ne de insanın eşrefimahlukat sıfatına aykırı bir durum söz konusudur.
Çünkü medeniyetimiz, kadın-erkek demeden yaratılanı eşit görür, hayatı, insanı, canı kutsal görür, dokunulmaz görür.
Elbette bunu söylerken kimi toplumlara sirayet etmiş yanlış uygulamaları inkâr etmiyoruz.
Hatalı yorumlardan kaynaklanan kötü örnekler ve pratikler esas değil, istisnadır; bertaraf edilmesi gereken marazlardır.
Suimisal, emsal olmaz.
Bizim ülkemizde kadınlarla ilgili verdiğimiz mücadelenin özünde işte bu yaklaşım vardır.
Kadını ve erkeği karşı karşıya getiren anlayış asırlarca insanlığa en karanlık deneyimleri yaşatan Batı’ya aittir.
18 aydır Gazze’de devam eden soykırım başta olmak üzere son dönemde yaşanan hadiseler, “Batı değerleri” denilen kavramların içinin aslında ne kadar boş olduğunu hepimize göstermiştir.
Geldiğimiz noktada demokrasi kavramının, Batı’nın boyunduruğundan kurtarılarak hakiki manada bir hak ve özgürlük meşalesi olarak insanlığa kazandırılması şart.
Kadın haklarıyla ilgili Batı patentli kampanyalara ve argümanlara da aynı zaviyeden bakmamız gerektiğine inanıyorum.
Bizim inancımızda ve kültürümüzde erkekle kadın arasında ne bir rekabet ne bir üstünlük yarışı ne de insanın eşrefimahlukat sıfatına aykırı bir durum söz konusudur.
Çünkü medeniyetimiz, kadın-erkek demeden yaratılanı eşit görür, hayatı, insanı, canı kutsal görür, dokunulmaz görür.
Elbette bunu söylerken kimi toplumlara sirayet etmiş yanlış uygulamaları inkâr etmiyoruz.
Hatalı yorumlardan kaynaklanan kötü örnekler ve pratikler esas değil, istisnadır; bertaraf edilmesi gereken marazlardır.
Suimisal, emsal olmaz.
Bizim ülkemizde kadınlarla ilgili verdiğimiz mücadelenin özünde işte bu yaklaşım vardır.
Batı’nın bile kurtulmak için yollar aradığı cinsiyetsizleştirme politikalarının ülkemizdeki savunuculuğunu muhalefet yapıyor.
Belediyelerde personele maaş dahi ödeyemezken milletin kaynaklarını sapkın akımlara peşkeş çekmekten utanmıyorlar.
LGBT paçavralarıyla donattıkları belediyelerde ortaya çıkan yolsuzlukları ise hepimiz ibretle takip ediyoruz.
Toplumun temeli olan aile kurumu, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de tehdit ve tehlike altındadır.
Ailenin, aile kurmanın, çocuk sahibi olmanın daha önce hiç olmadığı kadar örselendiği bir dönemin içindeyiz.
En iyimser projeksiyonlar bile Türkiye nüfusunun 10 yıl sonra artıştan azalışa döneceğine işaret ediyor.
Karşımızdaki tablonun felaketimiz olduğunu anlamak için 10 yıl daha beklemeye gerek yok.
Kendi nüfusumuzu kendi insanımızla artırmak için bir dizi önlem aldık ve uygulamaya başladık.
Ancak meselenin maddi teşviklerin ötesinde bir inanç, bir kültür, bir medeniyet tasavvuru olduğunu unutmamalıyız.
Bizim yapmamız gereken, ister bilinçli bir projenin ister çıkarcı bir popülizmin ürünü olsun, milletimize, özellikle de kadınlara ve çocuklarımıza yapılan dayatmalara itibar etmemektir.
Özümüze dönecek, köklerimize yeniden sarılacağız.
Yönümüzü, yolumuzu, istikametimizi inancımızın aydınlığında, kültürümüzün zenginliğinde, irfanımızın rehberliğinde kendimiz bulacağız.
Belediyelerde personele maaş dahi ödeyemezken milletin kaynaklarını sapkın akımlara peşkeş çekmekten utanmıyorlar.
LGBT paçavralarıyla donattıkları belediyelerde ortaya çıkan yolsuzlukları ise hepimiz ibretle takip ediyoruz.
Toplumun temeli olan aile kurumu, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de tehdit ve tehlike altındadır.
Ailenin, aile kurmanın, çocuk sahibi olmanın daha önce hiç olmadığı kadar örselendiği bir dönemin içindeyiz.
En iyimser projeksiyonlar bile Türkiye nüfusunun 10 yıl sonra artıştan azalışa döneceğine işaret ediyor.
Karşımızdaki tablonun felaketimiz olduğunu anlamak için 10 yıl daha beklemeye gerek yok.
Kendi nüfusumuzu kendi insanımızla artırmak için bir dizi önlem aldık ve uygulamaya başladık.
Ancak meselenin maddi teşviklerin ötesinde bir inanç, bir kültür, bir medeniyet tasavvuru olduğunu unutmamalıyız.
Bizim yapmamız gereken, ister bilinçli bir projenin ister çıkarcı bir popülizmin ürünü olsun, milletimize, özellikle de kadınlara ve çocuklarımıza yapılan dayatmalara itibar etmemektir.
Özümüze dönecek, köklerimize yeniden sarılacağız.
Yönümüzü, yolumuzu, istikametimizi inancımızın aydınlığında, kültürümüzün zenginliğinde, irfanımızın rehberliğinde kendimiz bulacağız.
Media is too big
VIEW IN TELEGRAM
Kadın düşmanı zihniyet, AK Parti iktidarıyla artık tarihe karışmıştır; biz sorumluluk makamında olduğumuz sürece de orada kalacaktır.
Bugün resmî açılışını yaptığımız, uzun ve titiz bir çalışma neticesinde inşa edilen 400 yataklı Bağcılar Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanemizin ilçemiz, şehrimiz, ülkemiz ve sağlık camiamız için hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Ülkemiz genelinde 391 hastane inşa ederek toplam hastane sayımızı 1.547’ye çıkardık.
37 bin 417 yataklı 25 şehir hastanemizi tamamlayarak hizmete açtık.
Hastane yatak kapasitemizi 164 binden aldık, 270 bin 511’e taşıdık.
192 bin 824’ü hekim ve uzman hekim olmak üzere 1 milyon 47 bin yeni personelle sağlık ordumuzu daha da büyüttük.
Sağlık tesislerimizin imkânlarını iyileştirdik, altyapılarını güçlendirdik, ekipmanlarını modernize ettik.
Şurası çok önemli…
Bugün tam 2 milyon 840 binin üzerinde vatandaşımıza evde sağlık hizmeti veriyoruz.
Saymaya kalksak saatler alacak nice yatırımı, eseri, projeyi, imkânı milletimizin hizmetine verdik.
Hizmet ederken kimsenin oy rengine bakmadan, sizden-bizden ayrımı yapmadan çalıştık.
Elhamdülillah, sonuçta sağlık alanında ülkemizi bugün dünyada parmakla gösterilen bir konuma ulaştırmayı başardık.
Geride bıraktığımız 23 yılda, ülkemizde sağlık hizmetlerinde kelimenin tam anlamıyla bir devrim yaşandı.
Sayılar da bu devrimi inkâr edilmez bir şekilde ispat etmektedir.
Elbette daha yapacak çok işimiz, gerçeğe dönüştürecek çok hayalimiz var.
Durmadan, dinlenmeden, yorulmadan koşturmaya devam edeceğiz.
37 bin 417 yataklı 25 şehir hastanemizi tamamlayarak hizmete açtık.
Hastane yatak kapasitemizi 164 binden aldık, 270 bin 511’e taşıdık.
192 bin 824’ü hekim ve uzman hekim olmak üzere 1 milyon 47 bin yeni personelle sağlık ordumuzu daha da büyüttük.
Sağlık tesislerimizin imkânlarını iyileştirdik, altyapılarını güçlendirdik, ekipmanlarını modernize ettik.
Şurası çok önemli…
Bugün tam 2 milyon 840 binin üzerinde vatandaşımıza evde sağlık hizmeti veriyoruz.
Saymaya kalksak saatler alacak nice yatırımı, eseri, projeyi, imkânı milletimizin hizmetine verdik.
Hizmet ederken kimsenin oy rengine bakmadan, sizden-bizden ayrımı yapmadan çalıştık.
Elhamdülillah, sonuçta sağlık alanında ülkemizi bugün dünyada parmakla gösterilen bir konuma ulaştırmayı başardık.
Geride bıraktığımız 23 yılda, ülkemizde sağlık hizmetlerinde kelimenin tam anlamıyla bir devrim yaşandı.
Sayılar da bu devrimi inkâr edilmez bir şekilde ispat etmektedir.
Elbette daha yapacak çok işimiz, gerçeğe dönüştürecek çok hayalimiz var.
Durmadan, dinlenmeden, yorulmadan koşturmaya devam edeceğiz.
Meyhane ağzıyla konuşmak siyaset yapmak değildir.
Üslubuyla, duruşuyla, kullandığı özenli dille topluma örnek olması gereken siyasetçilerin hakaretle, kabalıkla, tehditle gündeme gelmesinden inanın onlar adına biz rahatsız oluyoruz.
İstanbul için harcanması gereken kaynakların kimlere peşkeş çekildiği, kimlerin kesesine gittiği, kimleri zenginleştirdiği tek tek deşifre oluyor.
Ama bakıyorsunuz, ana muhalefetin genel başkanı, yüzü kızarması gerekirken sağa sola siyasi ahlak dersi vermeye kalkıyor.
Partisini safralarından kurtarmak yerine yolsuzlukların peşine düşen yargı mensuplarına hakaret ediyor.
Dahası, sorumluluk sahibi bir siyasetçinin ağzına asla yakışmayan sıfatlarla bakanlarımıza dil uzatıyor.
İşittiklerimiz karşısında onun adına biz utanıyoruz.
Bu düzeyde siyaset yapmayı aziz milletimize ve temsil ettiğimiz makama hürmetsizlik olarak görüyoruz.
Bunun için bugüne kadar hep sabırla, vakarla davrandık.
Bizim boş işlerle, boş sözlerle oyalanacak zamanımız yok.
Biz Türkiye Yüzyılı’nı inşa etmenin derdindeyiz.
Biz milletimizin refahını, huzurunu, gelirini artırmanın peşindeyiz.
Biz Türkiye Cumhuriyeti’ni muasır medeniyetler seviyesinin de üstüne çıkarmanın gayretindeyiz.
Yeni bir dünya kurulurken Türkiye bu yeni küresel sistemde hak ettiği şekilde temsil edilsin diye uğraşıyoruz.
İnşallah hedeflerimize ulaşana kadar da mücadeleyi bırakmayacağız.
Üslubuyla, duruşuyla, kullandığı özenli dille topluma örnek olması gereken siyasetçilerin hakaretle, kabalıkla, tehditle gündeme gelmesinden inanın onlar adına biz rahatsız oluyoruz.
İstanbul için harcanması gereken kaynakların kimlere peşkeş çekildiği, kimlerin kesesine gittiği, kimleri zenginleştirdiği tek tek deşifre oluyor.
Ama bakıyorsunuz, ana muhalefetin genel başkanı, yüzü kızarması gerekirken sağa sola siyasi ahlak dersi vermeye kalkıyor.
Partisini safralarından kurtarmak yerine yolsuzlukların peşine düşen yargı mensuplarına hakaret ediyor.
Dahası, sorumluluk sahibi bir siyasetçinin ağzına asla yakışmayan sıfatlarla bakanlarımıza dil uzatıyor.
İşittiklerimiz karşısında onun adına biz utanıyoruz.
Bu düzeyde siyaset yapmayı aziz milletimize ve temsil ettiğimiz makama hürmetsizlik olarak görüyoruz.
Bunun için bugüne kadar hep sabırla, vakarla davrandık.
Bizim boş işlerle, boş sözlerle oyalanacak zamanımız yok.
Biz Türkiye Yüzyılı’nı inşa etmenin derdindeyiz.
Biz milletimizin refahını, huzurunu, gelirini artırmanın peşindeyiz.
Biz Türkiye Cumhuriyeti’ni muasır medeniyetler seviyesinin de üstüne çıkarmanın gayretindeyiz.
Yeni bir dünya kurulurken Türkiye bu yeni küresel sistemde hak ettiği şekilde temsil edilsin diye uğraşıyoruz.
İnşallah hedeflerimize ulaşana kadar da mücadeleyi bırakmayacağız.
Bir spor kulübümüz, Sağlık Bakanlığımızın yürüttüğü farkındalık kampanyasına destek için sahaya bir pankartla çıktı.
Pankartta hakaret, eleştiri, hiç kimseye saygısızlık yoktu.
Sadece ülkemizde giderek büyüyen bir sorunun çözümüne katkı sunma amacı vardı.
Ama buna rağmen malum odaklar hemen harekete geçtiler.
Son derece çirkin ifadelerle bir haftadır ortalığı velveleye verenlere şunu soruyorum:
Bakanlığımızın normal doğumu teşvik etmesi, cerrahi müdahale yerine normal doğumu özendirmesi sizi niçin bu kadar rahatsız ediyor?
Dünya ile karşılaştırılınca meselenin geldiği durum ortada.
Nüfus artış hızımızın, doğurganlık oranımızın düştüğü seviye ortada.
Bizleri 10 yıl, 20 yıl sonra bekleyen tehditler de apaçık ortada.
Ne yapalım? Siz rahatsız oluyorsunuz diye bunlarla mücadele etmeyelim mi? Tedbir almayalım mı? Toplumu doğru yönlendirmeyelim mi?
Bizim bu hezeyanlara, birilerinin ideolojik saplantılarına ayıracak vaktimiz yok.
Bu konuyla ilgili tavizsiz duruşumuzu bundan sonra da muhafaza edeceğiz.
Birileri karşı çıksa da biz ülkemiz ve milletimiz için en doğru olanı yapmayı sürdüreceğiz.
Pankartta hakaret, eleştiri, hiç kimseye saygısızlık yoktu.
Sadece ülkemizde giderek büyüyen bir sorunun çözümüne katkı sunma amacı vardı.
Ama buna rağmen malum odaklar hemen harekete geçtiler.
Son derece çirkin ifadelerle bir haftadır ortalığı velveleye verenlere şunu soruyorum:
Bakanlığımızın normal doğumu teşvik etmesi, cerrahi müdahale yerine normal doğumu özendirmesi sizi niçin bu kadar rahatsız ediyor?
Dünya ile karşılaştırılınca meselenin geldiği durum ortada.
Nüfus artış hızımızın, doğurganlık oranımızın düştüğü seviye ortada.
Bizleri 10 yıl, 20 yıl sonra bekleyen tehditler de apaçık ortada.
Ne yapalım? Siz rahatsız oluyorsunuz diye bunlarla mücadele etmeyelim mi? Tedbir almayalım mı? Toplumu doğru yönlendirmeyelim mi?
Bizim bu hezeyanlara, birilerinin ideolojik saplantılarına ayıracak vaktimiz yok.
Bu konuyla ilgili tavizsiz duruşumuzu bundan sonra da muhafaza edeceğiz.
Birileri karşı çıksa da biz ülkemiz ve milletimiz için en doğru olanı yapmayı sürdüreceğiz.
Türksat 6A’yı 9 Temmuz 2024’te uzaya fırlatmış, ilk test yayınını 17 Şubat’ta yapmıştık. Hamdolsun tüm süreçler sorunsuz ve sıkıntısız bir şekilde tamamlandı.
Bugün de uydumuzu hizmete almanın bahtiyarlığını yaşadık.
Türksat 6A, ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olsun. 🛰️ 🇹🇷
En az 15 yıl hizmet verecek Türksat 6A ile birlikte Türksat’ın işlettiği haberleşme uydularının sayısı 6’ya, uzaydaki uydularımızın toplam mevcudu da 10’a yükselmiş oluyor.
Jeosenkron, yani yer sabit özelliği taşıyan yeni haberleşme uydumuz, televizyon yayıncılığı başta olmak üzere acil durum haberleşmesi hizmetlerini de geniş bir kapsama alanında sunacak.
Kesintisiz televizyon yayıncılığı açısından kritik önem taşıyan Türksat 6A ile televizyon yayını yaptığımız uydularımızı artık yedekleyebileceğiz.
Tasarımından üretimine, nakliyesinden uzaya fırlatılmasına, yörüngeye oturtulmasından test aşamasına kadar projenin başarıyla ilerletilmesinde emeği geçen tüm kardeşlerime yürekten teşekkür ediyorum.
Bu gurur günümüzü yaşamamıza katkı sunmuş, uzay sanayisine gönül vermiş tüm personelimizi ayrı ayrı tebrik ediyorum.
Bugün de uydumuzu hizmete almanın bahtiyarlığını yaşadık.
Türksat 6A, ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olsun. 🛰️ 🇹🇷
En az 15 yıl hizmet verecek Türksat 6A ile birlikte Türksat’ın işlettiği haberleşme uydularının sayısı 6’ya, uzaydaki uydularımızın toplam mevcudu da 10’a yükselmiş oluyor.
Jeosenkron, yani yer sabit özelliği taşıyan yeni haberleşme uydumuz, televizyon yayıncılığı başta olmak üzere acil durum haberleşmesi hizmetlerini de geniş bir kapsama alanında sunacak.
Kesintisiz televizyon yayıncılığı açısından kritik önem taşıyan Türksat 6A ile televizyon yayını yaptığımız uydularımızı artık yedekleyebileceğiz.
Tasarımından üretimine, nakliyesinden uzaya fırlatılmasına, yörüngeye oturtulmasından test aşamasına kadar projenin başarıyla ilerletilmesinde emeği geçen tüm kardeşlerime yürekten teşekkür ediyorum.
Bu gurur günümüzü yaşamamıza katkı sunmuş, uzay sanayisine gönül vermiş tüm personelimizi ayrı ayrı tebrik ediyorum.
Türkiye, %80’in üzerinde yerlilik oranıyla geliştirdiğimiz Türksat 6A ile haberleşme uydusu üretebilen 11 ülkeden biri konumuna yükseldi.
Bu başarı, lafa her başladıklarında “bizden bir şey olmaz” diyerek gençlere umutsuzluk aşılayan ezik zihniyete indirilmiş ağır bir darbedir.
Yeni haberleşme uydumuz, yerli ve millî teknoloji üretme hedefimiz doğrultusunda 20 yıla yayılan titiz, yoğun ve meşakkatli bir çalışmanın ürünüdür.
Evvela hayata geçirdiğimiz Teknoloji Transfer Programı’yla 3A, 4A ve 4B uydularımızın üretiminde Türksat mühendislerimizin de yer almasını sağladık.
Devamında 5A ve 5B uydularımızın yapımında 12 mühendisimizi tasarım, üretim ve test başlıkları süreçlerine doğrudan dâhil ettik.
Yıllara sâri bu çalışmalar ve tecrübelerle uzay teknolojileri alanında pek çok kritik eşiği aştık.
Böylece en yüksek yerlilik oranına sahip Türksat 6A uydumuzu üretme imkân, yetenek ve tecrübesine sahip olduk.
“Yapamayız” diyenlere inat “yaparız, hatta daha iyisini yaparız” dedik.
Karamsarlık aşılayanlara; kendi ülkesinden, kendi milletinden umudunu kesenlere asla kulak asmadık.
Yılmadan, yorulmadan, inanç, sabır ve azimle çalışarak bugünlere kadar hamdolsun alnımızın akıyla geldik.
23 yıldır olduğu gibi önce hayalleri hedeflere, sonra da hedefleri gerçeklere dönüştürmeye inşallah hep beraber devam edeceğiz.
Bu başarı, lafa her başladıklarında “bizden bir şey olmaz” diyerek gençlere umutsuzluk aşılayan ezik zihniyete indirilmiş ağır bir darbedir.
Yeni haberleşme uydumuz, yerli ve millî teknoloji üretme hedefimiz doğrultusunda 20 yıla yayılan titiz, yoğun ve meşakkatli bir çalışmanın ürünüdür.
Evvela hayata geçirdiğimiz Teknoloji Transfer Programı’yla 3A, 4A ve 4B uydularımızın üretiminde Türksat mühendislerimizin de yer almasını sağladık.
Devamında 5A ve 5B uydularımızın yapımında 12 mühendisimizi tasarım, üretim ve test başlıkları süreçlerine doğrudan dâhil ettik.
Yıllara sâri bu çalışmalar ve tecrübelerle uzay teknolojileri alanında pek çok kritik eşiği aştık.
Böylece en yüksek yerlilik oranına sahip Türksat 6A uydumuzu üretme imkân, yetenek ve tecrübesine sahip olduk.
“Yapamayız” diyenlere inat “yaparız, hatta daha iyisini yaparız” dedik.
Karamsarlık aşılayanlara; kendi ülkesinden, kendi milletinden umudunu kesenlere asla kulak asmadık.
Yılmadan, yorulmadan, inanç, sabır ve azimle çalışarak bugünlere kadar hamdolsun alnımızın akıyla geldik.
23 yıldır olduğu gibi önce hayalleri hedeflere, sonra da hedefleri gerçeklere dönüştürmeye inşallah hep beraber devam edeceğiz.