Recep Tayyip Erdoğan
120K subscribers
2.3K photos
493 videos
18 links
Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı - President of Türkiye and AK Party Chairman
Download Telegram
3’üncü Uluslararası Yeditepe Bienali’nin İstanbul’umuz, ülkemiz, milletimiz ve kültür-sanat camiamız için hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

Artık geleneksel hale gelen Yeditepe Bienalimiz, 2 ay boyunca 15 ülkeden 263 sanatçının 215 eserine ev sahipliği yapacak.

Filistin, İspanya, Endonezya, İran, Irak, Suriye, Pakistan, Rusya, Fransa, Hollanda, Belçika, Özbekistan, Japonya ve Çin’den sanata gönül vermiş usta isimlerin eserleri üç farklı lokasyonda bir araya gelecek.

Her biri kendine özgü motifler ve izler taşıyan bu eserler Yedikule Hisarı, Nuruosmaniye Camii Mahzeni ve Sirkeci Garı Ambarlarında milletimizle buluşacak.

Böylelikle kültür ve sanatın evrensel birikimi, yerel üslup ve özellikleriyle birlikte İstanbul’umuzda sergilenecek.

Üç kıtanın kalbi, yaza doğru yol aldığımız bu bahar günlerinde, farklı ülkelerden gelen eserlerle birlikte daha da renklenecek, inşallah daha da canlanacak.

Kültür, tarih ve medeniyetimizin şahikalarından İstanbul’umuzda böylesine önemli bir programın yapılmasını son derece kıymetli buluyorum.

Klasik Türk Sanatları Vakfı ve Fatih Belediyemizin iş birliğiyle tertip edilen, geleneksel sanatlarımızı tüm zarafetiyle, derinliğiyle, olanca birikimiyle bugünlere taşıyan 3’üncü Yeditepe Bienali’nin düzenlenmesinde emeği geçen tüm kardeşlerime kalpten teşekkür ediyorum.
Yeditepe Bienali’ni, Türkiye’nin kültürel birikimini evrensel bir sahneye taşıyan kıymetli bir platform olarak görüyoruz.

Biz kendi değerlerimize sıkı sıkıya sahip çıkacak, onları yeniden yorumlayacak, “gardırop modernlerinin” yaptığı gibi kuru taklitçilikten uzak duracağız.

Yeditepe Bienali’ndeki eserlerin hal dili, “dünyaya bizim de söyleyecek sözlerimiz var; yüksek bir estetik anlayışımız, insanlığın hazinesine katacak eşsiz mücevherlerimiz var” diyor.

Hat, tezhip, ebru, minyatür gibi kadim sanatlarımız, bu bienal vesilesiyle ülkemizin marka değerine küresel çapta önemli bir katkı sağlıyor, kültürel diplomasimize dinamizm kazandırıyor.

Bugün Türkiye denince zihinlerde sadece siyasi sınırlarımız canlanmıyor, bunun da ötesinde geniş bir gönül ve kültür coğrafyası akıllara geliyor.

Ecdattan devraldığımız her meziyeti, her güzelliği, her birikimi daha da güçlü bir şekilde geleceğe aktarmaya devam edeceğiz.
Geçtiğimiz haftalarda ana muhalefet partisinin de kışkırtmasıyla mahalle baskısını mumla aratan bir faşist dalgaya şahitlik ettik.

Yıllardır özgürlükten bahsedenler sırf kendilerine destek vermedi diye sanatçılarımızı, sporcularımızı ve gençlerimizi âdeta linç ettiler.

Sanat dünyamızı ve sosyal medya fenomenlerini hedef alan zorbalıklar, tahammül sınırlarını aşan korkunç boyutlara ulaştı.

Öyle ki bu dayatmalardan bunalan birçok isim, sosyal medya hesabını kapatmak zorunda kaldı.

Sanatçıları fişlediler, sporcuları fişlediler, yerli ve millî markaları fişlediler.

Boykot bahanesiyle ülkenin ekonomisine zarar vermeye çalıştılar.

Ecdadın emaneti tarihî camilerimize edepsizlik ettiler.

Bu ülkede, 1940’larda nasıl bir korku ikliminin hüküm sürdüğünü bizlere birkaç hafta içinde örnekleriyle tekrar hatırlattılar.

Kültür-sanat erbabımız başta olmak üzere milletime şunu tekrar söylüyorum:

Uğruna ağır bedeller ödediğimiz özgürlüklerimizi kimse bu milletin elinden alamaz.

Kimse bu ülkenin kültür-sanat erbabına dayatmalarda bulunamaz.

Kendini ülkenin yegâne sahibi zanneden bir avuç zorbanın taşkınlıklarına eyvallah etmedik, bundan sonra da etmeyeceğiz.

Sesi çok çıkanlar, bağıranlar, çağıranlar, sözün şehvetine kapılıp sağa sola tehdit savuranlar kazın ayağının hiç de öyle olmadığını göreceklerdir.

Sanatçılarımız, sporcularımız ve gençlerimiz özellikle müsterih olsun.

Ana muhalefetin hortlatmaya çalıştığı tek parti faşizmi tarihe karışmıştır, eski Türkiye’nin kötü bir hatırası olarak da hep öyle kalacaktır.

Darbenin, cuntanın, yasakların ve baskıların egemen olduğu o karanlık günleri geri getirmeye kimsenin gücü yetmez ve yetmeyecektir.
Kadın ve Demokrasi Derneğimiz KADEM’in 5’inci Olağan Genel Kurulunun hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Kuruluşundan bugüne KADEM çatısı altında kadın haklarının korunması ve demokrasimizin güçlendirilmesi konusunda emek veren her bir kardeşime yürekten teşekkür ediyorum.
Fıtraten kadın ve erkekten oluşan insanı ayrıştırarak birbirine rakip ve düşman yapma, birbiriyle çatıştırma zihniyeti bizim medeniyetimize ait değildir.

Kadını ve erkeği karşı karşıya getiren anlayış asırlarca insanlığa en karanlık deneyimleri yaşatan Batı’ya aittir.

18 aydır Gazze’de devam eden soykırım başta olmak üzere son dönemde yaşanan hadiseler, “Batı değerleri” denilen kavramların içinin aslında ne kadar boş olduğunu hepimize göstermiştir.

Geldiğimiz noktada demokrasi kavramının, Batı’nın boyunduruğundan kurtarılarak hakiki manada bir hak ve özgürlük meşalesi olarak insanlığa kazandırılması şart.

Kadın haklarıyla ilgili Batı patentli kampanyalara ve argümanlara da aynı zaviyeden bakmamız gerektiğine inanıyorum.

Bizim inancımızda ve kültürümüzde erkekle kadın arasında ne bir rekabet ne bir üstünlük yarışı ne de insanın eşrefimahlukat sıfatına aykırı bir durum söz konusudur.

Çünkü medeniyetimiz, kadın-erkek demeden yaratılanı eşit görür, hayatı, insanı, canı kutsal görür, dokunulmaz görür.

Elbette bunu söylerken kimi toplumlara sirayet etmiş yanlış uygulamaları inkâr etmiyoruz.

Hatalı yorumlardan kaynaklanan kötü örnekler ve pratikler esas değil, istisnadır; bertaraf edilmesi gereken marazlardır.

Suimisal, emsal olmaz.

Bizim ülkemizde kadınlarla ilgili verdiğimiz mücadelenin özünde işte bu yaklaşım vardır.
Batı’nın bile kurtulmak için yollar aradığı cinsiyetsizleştirme politikalarının ülkemizdeki savunuculuğunu muhalefet yapıyor.

Belediyelerde personele maaş dahi ödeyemezken milletin kaynaklarını sapkın akımlara peşkeş çekmekten utanmıyorlar.

LGBT paçavralarıyla donattıkları belediyelerde ortaya çıkan yolsuzlukları ise hepimiz ibretle takip ediyoruz.

Toplumun temeli olan aile kurumu, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de tehdit ve tehlike altındadır.

Ailenin, aile kurmanın, çocuk sahibi olmanın daha önce hiç olmadığı kadar örselendiği bir dönemin içindeyiz.

En iyimser projeksiyonlar bile Türkiye nüfusunun 10 yıl sonra artıştan azalışa döneceğine işaret ediyor.

Karşımızdaki tablonun felaketimiz olduğunu anlamak için 10 yıl daha beklemeye gerek yok.

Kendi nüfusumuzu kendi insanımızla artırmak için bir dizi önlem aldık ve uygulamaya başladık.

Ancak meselenin maddi teşviklerin ötesinde bir inanç, bir kültür, bir medeniyet tasavvuru olduğunu unutmamalıyız.

Bizim yapmamız gereken, ister bilinçli bir projenin ister çıkarcı bir popülizmin ürünü olsun, milletimize, özellikle de kadınlara ve çocuklarımıza yapılan dayatmalara itibar etmemektir.

Özümüze dönecek, köklerimize yeniden sarılacağız.

Yönümüzü, yolumuzu, istikametimizi inancımızın aydınlığında, kültürümüzün zenginliğinde, irfanımızın rehberliğinde kendimiz bulacağız.
Media is too big
VIEW IN TELEGRAM
Kadın düşmanı zihniyet, AK Parti iktidarıyla artık tarihe karışmıştır; biz sorumluluk makamında olduğumuz sürece de orada kalacaktır.
Bugün resmî açılışını yaptığımız, uzun ve titiz bir çalışma neticesinde inşa edilen 400 yataklı Bağcılar Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanemizin ilçemiz, şehrimiz, ülkemiz ve sağlık camiamız için hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Ülkemiz genelinde 391 hastane inşa ederek toplam hastane sayımızı 1.547’ye çıkardık.

37 bin 417 yataklı 25 şehir hastanemizi tamamlayarak hizmete açtık.

Hastane yatak kapasitemizi 164 binden aldık, 270 bin 511’e taşıdık.

192 bin 824’ü hekim ve uzman hekim olmak üzere 1 milyon 47 bin yeni personelle sağlık ordumuzu daha da büyüttük.

Sağlık tesislerimizin imkânlarını iyileştirdik, altyapılarını güçlendirdik, ekipmanlarını modernize ettik.

Şurası çok önemli…

Bugün tam 2 milyon 840 binin üzerinde vatandaşımıza evde sağlık hizmeti veriyoruz.

Saymaya kalksak saatler alacak nice yatırımı, eseri, projeyi, imkânı milletimizin hizmetine verdik.

Hizmet ederken kimsenin oy rengine bakmadan, sizden-bizden ayrımı yapmadan çalıştık.

Elhamdülillah, sonuçta sağlık alanında ülkemizi bugün dünyada parmakla gösterilen bir konuma ulaştırmayı başardık.

Geride bıraktığımız 23 yılda, ülkemizde sağlık hizmetlerinde kelimenin tam anlamıyla bir devrim yaşandı.

Sayılar da bu devrimi inkâr edilmez bir şekilde ispat etmektedir.

Elbette daha yapacak çok işimiz, gerçeğe dönüştürecek çok hayalimiz var.

Durmadan, dinlenmeden, yorulmadan koşturmaya devam edeceğiz.
Meyhane ağzıyla konuşmak siyaset yapmak değildir.

Üslubuyla, duruşuyla, kullandığı özenli dille topluma örnek olması gereken siyasetçilerin hakaretle, kabalıkla, tehditle gündeme gelmesinden inanın onlar adına biz rahatsız oluyoruz.

İstanbul için harcanması gereken kaynakların kimlere peşkeş çekildiği, kimlerin kesesine gittiği, kimleri zenginleştirdiği tek tek deşifre oluyor.

Ama bakıyorsunuz, ana muhalefetin genel başkanı, yüzü kızarması gerekirken sağa sola siyasi ahlak dersi vermeye kalkıyor.

Partisini safralarından kurtarmak yerine yolsuzlukların peşine düşen yargı mensuplarına hakaret ediyor.

Dahası, sorumluluk sahibi bir siyasetçinin ağzına asla yakışmayan sıfatlarla bakanlarımıza dil uzatıyor.

İşittiklerimiz karşısında onun adına biz utanıyoruz.

Bu düzeyde siyaset yapmayı aziz milletimize ve temsil ettiğimiz makama hürmetsizlik olarak görüyoruz.

Bunun için bugüne kadar hep sabırla, vakarla davrandık.

Bizim boş işlerle, boş sözlerle oyalanacak zamanımız yok.

Biz Türkiye Yüzyılı’nı inşa etmenin derdindeyiz.

Biz milletimizin refahını, huzurunu, gelirini artırmanın peşindeyiz.

Biz Türkiye Cumhuriyeti’ni muasır medeniyetler seviyesinin de üstüne çıkarmanın gayretindeyiz.

Yeni bir dünya kurulurken Türkiye bu yeni küresel sistemde hak ettiği şekilde temsil edilsin diye uğraşıyoruz.

İnşallah hedeflerimize ulaşana kadar da mücadeleyi bırakmayacağız.
Bir spor kulübümüz, Sağlık Bakanlığımızın yürüttüğü farkındalık kampanyasına destek için sahaya bir pankartla çıktı.

Pankartta hakaret, eleştiri, hiç kimseye saygısızlık yoktu.

Sadece ülkemizde giderek büyüyen bir sorunun çözümüne katkı sunma amacı vardı.

Ama buna rağmen malum odaklar hemen harekete geçtiler.

Son derece çirkin ifadelerle bir haftadır ortalığı velveleye verenlere şunu soruyorum:

Bakanlığımızın normal doğumu teşvik etmesi, cerrahi müdahale yerine normal doğumu özendirmesi sizi niçin bu kadar rahatsız ediyor?

Dünya ile karşılaştırılınca meselenin geldiği durum ortada.

Nüfus artış hızımızın, doğurganlık oranımızın düştüğü seviye ortada.

Bizleri 10 yıl, 20 yıl sonra bekleyen tehditler de apaçık ortada.

Ne yapalım? Siz rahatsız oluyorsunuz diye bunlarla mücadele etmeyelim mi? Tedbir almayalım mı? Toplumu doğru yönlendirmeyelim mi?

Bizim bu hezeyanlara, birilerinin ideolojik saplantılarına ayıracak vaktimiz yok.

Bu konuyla ilgili tavizsiz duruşumuzu bundan sonra da muhafaza edeceğiz.

Birileri karşı çıksa da biz ülkemiz ve milletimiz için en doğru olanı yapmayı sürdüreceğiz.
16 yılın ardından yeniden Süper Lig’e yükselen Kocaelispor’u ve taraftarıyla birlikte tüm Kocaelispor camiasını yürekten tebrik ediyorum.

Kocaelili tüm vatandaşlarıma selam ve muhabbetlerimi iletiyorum.