Her Gün Bir Kelime
758 subscribers
354 photos
1 video
4 links
Kanal içeriğiyle ilgili istek, şikayet ve önerileriniz için @Dromomani ve @morveotesi'nden ulaşabilirsiniz.
Download Telegram
Kintsugi: "Yaşanan her şey değerlidir." Antik Japon felsefesine dayanan, kırılan nesneleri gümüş ve altın ile onarmaktır. "kin: altın" ve "tsugi: birleştirmek, yamamak" kelimelerinin birleşimiyle oluşmuştur. Kintsugi ile kırılmanın izleri gizlenmez, tam tersine vurgulanır, bunun amacı kırılan eşyaların yeni gibi görünmesi değil kusurlarıyla güzelleşmesidir. Bu felsefeye göre yaşamın hiçbir unsuru kusur olarak görülmez. Bir diğer Japon felsefesi "wabi-sabi"ye dayanır.
Chionophile: Soğuk ve karlı havaları seven kişilere denir.
Heliophile: Güneşli havaları seven, güneş olduğunda mutlu olan kişilere denir.
Ceraunophile: Şimşek ve gök gürültüsünü seven kişilere denir.
Mandalina: Mandarin, Çin'de bir yönetici sınıfıdır ve bu sınıfa mensup kimseler turuncu renkte kıyafetler giyerler. İlgili meyveyle bu yöneticilerin giydiği kıyafetler arasında bağlantı kurulduğu ve meyveye mandalina/mandarine dendigi rivayet edimektedir.
Nephophile: Bulutları seven, bulutlara baktığında mutlu olan insanlara denir.
Karavan: Bir araç yardımıyla çekilen taşınabilen barınaktır. Kelime dilimize Farsça "karban"dan (kervan) girmiştir. Modern zamanda kelimelerin anlamları da insanlar gibi yalnızlaşıyor. Yüzlerce kişilik kervandan yalnızların tercihi karavana...
Ayurnamant: Yaşamımızda değiştiremeyeceğimiz şeyler için üzülüp endişe etmenin mantıksız olduğunu savunan felsefeye denir.
Üzmek: Kesmek, kırmak, koparmaktır. Eski üz- kökünden gelir. Üzmek bir canlıya fiziksel zarar vermek olsa da zamanla duygusal hasar anlamında kullanılmıştır. Fakat değişen bir şey yok. Hâlâ birini üzdüğünüzde ondan bir parça koparmış oluyorsunuz.
Shinrin-Yoku: (Japonca) "shinrin: orman" ve "yoku: banyo" kelimelerinin birleşimiyle oluşmuştur. Türkçeye "orman banyosu" olarak çevirebileceğimiz bu kavram koşu, yürüyüş ya da egzersiz gibi sporlardan farklı olarak sadece amaçsızca doğanın içinde bulunma, doğayı keşfetme, duyularımızla ormana bağlanma eylemidir.
Lale: Tarihimizde bir devrin adı da olan lale dilimize Farsça lala "kırmızı çiçek, gelincik" kelimesinden geçmiştir.
Per Aspera Ad Astra: (Latince) Zorlukların içinden yıldızlara doğru.
Hemşire: Farsça "hem: beraber, aynı" ön eki ve "şir: süt" kelimesinin birleşiminden oluşur. Doğrudan çevirisi "sütdaş"tır. Eskiden kız kardeşler için kullanılan bu kelime günümüzde anlam değişikliğine uğrayarak bir kısım sağlık görevlileri için kullanılmaya başlanmıştır.

Resim: Modern hemşireliğin kurucusu Florence Nightingale
Anagapesis: Eski Yunanca'da önceden çok sevilen birine hislerin, ilginin kaybolması, artık hiçbir şey hissetmemek anlamlarına gelir. Doğrudan çevirisi "aşktan düşmek"tir.
Ukiyo: (Japonca) Yaşamın tüm sıkıntı ve dertlerinden uzaklaşarak anı yaşamaya, anın tadını çıkarmaya denir. Doğrudan çevirisi "değişen, akıp giden dünya"dır. Japonlar bu durumu bir sanata dönüştürmüş ve "Ukiyo-e: Süzülen dünyanın resimleri" adını vermişlerdir.

Katsushika Hokusai, The Great Wave off Kanagawa (神奈川沖浪裏), 1832
Flanör: Fransızca kökenli bir terim olan flâneur en kısa tarifiyle "aylak, başıboş kent gezgini" anlamına gelir. Yine Fransızca olan "flâner: oyalanmak, aylaklık etmek" kelimesinden türetilmiştir. Flâneur, yaşamın içerisinde kendi gerçeğine ulaşmak adına yersiz yurtsuzluğu seçmiş kişidir. Sadece uzuvları değil zihni de sürekli hareket halinde olan flâneur, şehirde akıp giden günlük yaşamın herkesi meşgul eden uyaranlarına kendini kapatır ve daha çok alt metinlerle ilgilenir. Böylece kalabalık içinde yalnız olmayı, başkası ile temas halindeyken bile içine kapanmayı başarır, hatta kimi zaman coşkulu insanlarla dolup taşan bir yerde melankoliye teslim olacak kadar kendine dönebilir.

Flâneur kelimesi ilk olarak 1863’te Charles Baudelaire tarafından “Le Peintre de la Vie Moderne” (Modern Hayatın Ressamı) adlı yazıda kullanılmıştır.
Yalan: Eski Türkçe "yala-: iftira etmek, dil uzatmak, söz taşımak" fiilinden -ln son ekiyle türetilmiştir. Yine eski Türkçe "yalğa-: yalamak" fiili ile eş kökenlidir. Bu sözcük de yazılı örneği bulunmayan "yalığ: dil" sözcüğünden türetilmiştir. Doğru olmayan, gerçeğe uymayan, asılsız söz anlamına gelir.
Aswium: (Korece) İstediğimiz bir şey olmayınca hayal kırıklığı, üzüntü, keder, pişmanlık, öfke, tatminsizlik gibi negatif duyguların tamamını bir anda hissetme durumuna denir.

Fiedrich Wilhelm Theodor Heyser, Ophelia (detail)
Smokin: Erkeklerin özel davetlerde giydiği bu takımın ismi Fransızca "smoking" kelimesinden geliyor. Fakat smoking aslında İngilizce bir kelimedir. Bu dilde "tütmek" anlamındaki "to smoke" fiilinden türemiştir ve sigara içmek, duman çıkarmak anlamlarına gelir. Ancak bu takımın İngilizcesi smoking değil, Amerika'da "tuxedo", İngiltere'de ise akşam yemeği ceketi anlamına gelen "dinner jacket"dır. Fransızlar, eskiden insanların kıyafetlerinin üzerine sigara kokusu sinmesin diye giydiği "smoking jacket: sigara içme ceketi"ni alıp "smoking" haline getirmişlerdir. Türkçeye geçerken de son harfini düşürüp "smokin" halini almıştır.
Torschlusspanik: (Almanca) "Tor: kapı", "schluss: bitiş" ve "panik" kelimelerinin birleşiminden oluşmuştur. Doğrudan "kapının kapanma korkusu" olarak çevrilebilir. Yaşlandıkça, zamanın çok hızlı geçtiği ve hayatın fırsatlarının azaldığı hissinin neden olduğu korku ve endişe. Bir şeyleri kaçırma, ona yetişememe, hayata geç kalma korkusuna denir.