Irak'ta Türkmenlerin Süleymani'yi anma etkinliği yapmasına şaşıranlar, sitem edenler hatta hakaretler yağdıranlar olmuş. Türkmenlerin bunu yapması kadar doğal bir şey yok. Irak'taki Türkmenlerin büyük kısmı ekseriyetle şii mezhebindendir. Irak İşgali sonrası, sünni olanlar ya ülkeyi terk etti ya önce Irak Direnişi ardından da terör örgütü IŞİD'in etkisi altına girdi ya da iki ateş arasında ağır kayıplar verdi. IŞİD'in yükselişi ve düşüşü esnasında IŞİD içerisinde pek çok Türkmen'in olması hatta IŞİD'in Irak'taki yıldırım hızındaki harekatlarını planlayan en önemli isimlerden olan Saddam dönemi Cumhuriyet Muhafızlarından Mustafa el Iraki'nin yer alması, hatta şu anki IŞİD lideri Ebu İbrahim el Haşimi el Kureyşi'nin Tel Aferli bir Türkmen olması gibi etkenler bombardımanlarda bir çok Türkmen'in de ölmesine veya yerini terk etmesine yol açtı. IŞİD'in alan hakimiyeti sona erdiğinde ise mezhepçiliğin etkisinde olan bir ülkede bu işlerle alakası olmayan büyük bir kesim de sürekli baskı altında tutulmaya başlandı. Zaten 2003 sonrası nüfusun pek çoğu ya öldü ya da ülkeyi terk etti.
Türkmenlerin en kalabalık kısmını oluşturan şii Türkmenlere gelince ise mezhepsel mücadele taraflar arasında işgal sonrasındaki dönemde tavan yaptı. Kerkük, Musul, Diyala bu gibi durumlara sahne oldu hala da sahne olmaya devam ediyor. İki tarafa da peşmerge baskısı da her zaman oldu ve Irak'ın kesin olarak kontrolü devralması ile bundan kurtulabildiler. 2011 sonrasında şii Türkmenlerin Irak güvenlik güçlerindeki faaliyetleri de artan asayiş sorunları nedeniyle artmaya ve belirli mevkilere de Türkmenler getirilmeye başlandı.
2014'te IŞİD, Irak'ın %30'undan fazlasında kontrolü sağladığında IŞİD kontrolündeki bölgelerde kalmak istemeyen Musul genelindeki ve Kerkük batısındaki bir çok Türkmen, Türkiye'ye gelmeye çalıştı. Sınırda ise dalga geçer gibi IŞİD tarafından ele geçirilen Musul konsolosluğundan vize alıp almadıkları Türkmenlerden soruluyor ve ayak diretiliyordu. IŞİD'in ilerlemesi doğuya ve güneydoğuya doğru ilerledikçe Beşir ve Amirli kuşatma altında kaldı. Çok şiddetli çatışmalar yaşandı. Buradaki Türkmenler yetersiz şartlar altında savaştı. Türkiye'den yardım isteseler de kimsenin umurunda olmadı. Yardıma gelenler Süleymani'nin telkiniyle Irak güneyinde oluşturulan Haşd Şabi ve Musul ile çevre bölgelerden kaçan ekseriyetle şii Türkmenlerin eğitilip silahlandırıldığı milis grupları oldu ve buralardaki kuşatmaların sona ermesi ve diğer bölgelerin geri alınmasında Türkmenlere en büyük desteği güneyli şii milis grupları ve İran sağladı. Türkiye ise iç siyasette kullanmak için iki laf söyleyip battaniye yollamaktan öteye gitmedi. Aksine gidip, IŞİD'in Erbil'e sarkma güzergahı olan Başika'ya üs kurdu. Peşmergeyi eğitmeye başladı. Destek isteyen Türkmenlerin ise ne şii ne de sünni olduklarına bakılmaksızın iki paket makarna bir de battaniye yollamaktan öteye gitmediler ancak peşmergeye ve barzoya her türlü desteği sağladılar.
2003'ten beri kendi canını, malını, namusunu korumaya çalışan Türkmenler şii sünni fark etmeksizin Türkiye'yi büyükleri olarak görüp ikmal desteği, silah ve istihbarat desteği, danışman desteği istediğinde kimse bunları umursamadı. ABD'nin güdümüyle varsa yoksa köy ağasından stratejik müttefike çevrilen barzo ve peşmergeleri övüldü duruldu. Tüm bu olanlar esnasında sünni olanlar üzerinde IŞİD etki kurmaya, İran ise şii olanlarda etki kurma yoluna gitti ve iki taraf da ciddi ölçüde başarılı oldular. Sosyal medyada boy gösteren yalandan liderlik taslayan, peşmerge ile iş çeviren, barzo ve ABD doğrultusunda hareket edenler de saçma sapan işler peşinde koşmakta ve gerçeği saptırmaktadır. Türkmenlerin bu hallere gelmesinde en büyük pay ABD'nin doğrultusunda barzonun hayrına iş yapanlardır. Süleymaniye'deki Türk askeri noktası kuşatılınca elindeki son silah gücüyle ayaklanan yola çıkmak için hazırlanan şii sünni demeden bir araya gelen Türkmenlerle dalga geçip suçu onlara atanlarındır. Türkmenlerin başına gelmedik kalmadı. Farklı kutuplarda hareket edip birbirlerine çok büyük kayıplar da verdirdiler. Bu hengameden kurtulmayı b
Türkmenlerin en kalabalık kısmını oluşturan şii Türkmenlere gelince ise mezhepsel mücadele taraflar arasında işgal sonrasındaki dönemde tavan yaptı. Kerkük, Musul, Diyala bu gibi durumlara sahne oldu hala da sahne olmaya devam ediyor. İki tarafa da peşmerge baskısı da her zaman oldu ve Irak'ın kesin olarak kontrolü devralması ile bundan kurtulabildiler. 2011 sonrasında şii Türkmenlerin Irak güvenlik güçlerindeki faaliyetleri de artan asayiş sorunları nedeniyle artmaya ve belirli mevkilere de Türkmenler getirilmeye başlandı.
2014'te IŞİD, Irak'ın %30'undan fazlasında kontrolü sağladığında IŞİD kontrolündeki bölgelerde kalmak istemeyen Musul genelindeki ve Kerkük batısındaki bir çok Türkmen, Türkiye'ye gelmeye çalıştı. Sınırda ise dalga geçer gibi IŞİD tarafından ele geçirilen Musul konsolosluğundan vize alıp almadıkları Türkmenlerden soruluyor ve ayak diretiliyordu. IŞİD'in ilerlemesi doğuya ve güneydoğuya doğru ilerledikçe Beşir ve Amirli kuşatma altında kaldı. Çok şiddetli çatışmalar yaşandı. Buradaki Türkmenler yetersiz şartlar altında savaştı. Türkiye'den yardım isteseler de kimsenin umurunda olmadı. Yardıma gelenler Süleymani'nin telkiniyle Irak güneyinde oluşturulan Haşd Şabi ve Musul ile çevre bölgelerden kaçan ekseriyetle şii Türkmenlerin eğitilip silahlandırıldığı milis grupları oldu ve buralardaki kuşatmaların sona ermesi ve diğer bölgelerin geri alınmasında Türkmenlere en büyük desteği güneyli şii milis grupları ve İran sağladı. Türkiye ise iç siyasette kullanmak için iki laf söyleyip battaniye yollamaktan öteye gitmedi. Aksine gidip, IŞİD'in Erbil'e sarkma güzergahı olan Başika'ya üs kurdu. Peşmergeyi eğitmeye başladı. Destek isteyen Türkmenlerin ise ne şii ne de sünni olduklarına bakılmaksızın iki paket makarna bir de battaniye yollamaktan öteye gitmediler ancak peşmergeye ve barzoya her türlü desteği sağladılar.
2003'ten beri kendi canını, malını, namusunu korumaya çalışan Türkmenler şii sünni fark etmeksizin Türkiye'yi büyükleri olarak görüp ikmal desteği, silah ve istihbarat desteği, danışman desteği istediğinde kimse bunları umursamadı. ABD'nin güdümüyle varsa yoksa köy ağasından stratejik müttefike çevrilen barzo ve peşmergeleri övüldü duruldu. Tüm bu olanlar esnasında sünni olanlar üzerinde IŞİD etki kurmaya, İran ise şii olanlarda etki kurma yoluna gitti ve iki taraf da ciddi ölçüde başarılı oldular. Sosyal medyada boy gösteren yalandan liderlik taslayan, peşmerge ile iş çeviren, barzo ve ABD doğrultusunda hareket edenler de saçma sapan işler peşinde koşmakta ve gerçeği saptırmaktadır. Türkmenlerin bu hallere gelmesinde en büyük pay ABD'nin doğrultusunda barzonun hayrına iş yapanlardır. Süleymaniye'deki Türk askeri noktası kuşatılınca elindeki son silah gücüyle ayaklanan yola çıkmak için hazırlanan şii sünni demeden bir araya gelen Türkmenlerle dalga geçip suçu onlara atanlarındır. Türkmenlerin başına gelmedik kalmadı. Farklı kutuplarda hareket edip birbirlerine çok büyük kayıplar da verdirdiler. Bu hengameden kurtulmayı b
aşaranların büyük kısmı İran'ın sayesinde kurtulabildi. Türkiye ise o sıralarda iç politikaya oynayıp hiçbir şey yapmadı. Türkiye'nin 30 yıllık müthiş başarılı dış politikasının eseri Irak ve Suriye Türkmenlerinin büyük oranda kendi yurtlarından edilmesi, öldürülmesi veya asimile olmalarıyla sonuçlandı. Türkmenlerin geleceği siyasi, askeri, ekonomik ve istihbari çabalarla belirli bir noktaya getirilmedi. Aksine ABD dahilinde iş yapılarak daha da kötüleşmesi sağlandı. Bugün bu iki ülkede yaşananların bir benzeri İran'da yaşansa ABD ve İsrail ile iş yapılıp oradaki Türklerin de berbat bir hale gelmesi ve barzoların avantajlı çıkması sağlanır. Suriye ve Irak'taki berbat vaziyet herkesçe bilinmektedir ve her ne derlerse desinler bugün vatan millet, Misakı Milli edebiyatı yapıp halkı galeyana getirenler Misakı Milli ülküsünün altını dinamitleyip o topraklardaki Türk nüfusunun sistematik olarak yok olmasına katkı sağlamıştır.
2020 yılında Suriye'de terör örgütü IŞİD'in düzenlediği saldırılarda 901 pkk terör örgütü militanı, 407 Suriye askeri ve milisi ve 19 Muhalif hayatını kaybetti. 292 araç da saldırılar sonucunda imha oldu.
ABD'nin yakın zamanda Husileri, terör örgütü olarak tanımayı planladığı söyleniyor. Şu an için Husileri sadece Suudi Arabistan ve BAE terör örgütü olarak tanımlıyor.
Husi önderliğindeki Yemen Hükümeti topraklarında 28-30 milyonluk Yemen nüfusunun 24-26 milyon kadarı Husi kontrolündeki bölgede yaşıyor. Husilerin terör örgütü ilan edilmesi halinde zaten yaklaşık 6 yıldır her gün bombalanan, havadan-karadan-denizden kuşatma altında alınan Husi bölgesinde yüz binlerce kişi açlık, susuzluk, hastalık ve bombardımanlardan hayatını kaybetti. Nüfusun büyük kısmı açlıkla, susuzlukla ve salgın hastalıklarla boğuşuyor. Husi bölgesine yeterince yardım malzemesi ulaşamıyor ve sistematik bombardıman ile kuşatma durumu daha da kötüleştiriyor. Husiler terör örgütü ilan edilirse bu bölgeye olan yardım çabaları da büyük olasılıkla tamamen duracak ve ölümler had safhaya ulaşacak. Böyle olursa da Suudilerin sahada bir türlü yenemedikleri bir gücü doğrudan doğruya kesif kuşatmayla yok etme çabası büyük bir hız kazanmış olacak.
Kırmızı: Husiler
Yeşil: Suudi destekli Hadi yönetimi
Mavi: BAE destekli Ayrılıkçı Güney Geçiş Konseyi
Siyah-Gri: el Kaide
Kırmızı: Husiler
Yeşil: Suudi destekli Hadi yönetimi
Mavi: BAE destekli Ayrılıkçı Güney Geçiş Konseyi
Siyah-Gri: el Kaide
ABD Hükümeti, İran'ı kimyasal silah kullanan ülke olarak tanımlama kararı aldı. Bu konuya dair çeşitli bilgi ve belge yayınlayacaklarını duyurdu.
Husi önderliğindeki Yemen Savunma Bakanı Nasır el Atıfi:
"Suudi öncülüğündeki işgalci koalisyona destek vermeye ve Yemen'in içişlerine karışma çabalarına devam ederlerse buna karşılık askeri bir cevap vermek kaçınılmaz hale gelecektir."
"Suudi öncülüğündeki işgalci koalisyona destek vermeye ve Yemen'in içişlerine karışma çabalarına devam ederlerse buna karşılık askeri bir cevap vermek kaçınılmaz hale gelecektir."
ABD, Husileri terör örgütü olarak ilan etti ve bahane olarak da yakın zamanda Aden Uluslararası Havalimanına yapılan füze saldırısını gerekçe gösterdi. Husiler yaptıkları her saldırıyı kısa sürede üstlenmeleriyle bilinir. Abu Dabi Havalimanından Riyad'taki Yemame Sarayına Yemen'deki ana askeri kamplardan Suudi Arabistan'daki Aramco'ya kadar pek çok noktayı bugüne kadar bombaladılar. Husileri terörist olarak ilan etmek içinse Suudi Arabistan veya BAE'nin yaptığı sahte bayrak saldırısını kullandılar.
Husilerin ana lideri Abdül Melik el Husi ve Abdül Halik Bedreddin el Husi ve Abdullah Yahya el Hakim terör örgütü liderleri olarak tanımlandı.
Bip, yay gibi uygulamaların arka planda topladıkları veri potansiyeline bakınca cimerle doğrudan mesajlaşmaktan pek bir farkı yok. Whatsapp, Facebook, Instagram gibi uygulamalardan uzaklaşacaksanız. Telegram ve Signal gibi uygulamaları tercih edin
İdlib güneyi Ankavi köyüne sızan Suriye askerleri, ÖSO Ceyş el Nasr mensubu 11 militanı öldürdü. Çok sayıda yaralı var.
Yorum kısmını açmış bulunmaktayım. Hakaret, terör propagandası, trolleme vs. durumlarda o üyeleri kanallardan uzaklaştıracağım.
Son 24 saatte Somali-Kenya sınır hattında eş Şebab tarafından düzenlenen 3 EYP saldırısında 3 askeri araç imha oldu. Resmi rakamlara göre en az 4 asker öldü, 8 asker yaralandı.
Nijerya kuzeydoğusunda terör örgütü IŞİD'in bir askeri üsse düzenlediği SVBIED saldırısında 20'den fazla ölü ve yaralı var.
İsrail Ordusu, ülkenin güneyine takviye Patriot ve Demir Kubbe bataryaları yollamaya devam ediyor. Husileri, ABD'nin terör örgütü olarak ilan etmesiyle birlikte Yemen'den İsrail'e yönelik bir saldırı gelmesinden endişe ediyorlar. En yakın Husi mevzisi ile İsrail arasında 1600 km mesafe var. Husi İHA menzili 2 bin km, balistik füze menzili bin km, seyir füzesi menzili ise 2-3 bin km seviyesinde.
ABD, Suriye kuzeyindeki pkk terör örgütüne bugün de ikmal konvoyu yolladı. Son birkaç gündür pkkya art arda ikmal konvoyları yolladılar.