AmeriKan Fulbright Eğitim sistemi Fetöcü hain terörist yetiştiriyor Fulbright Erasmus iptal edilsin Varoluş Savaşımızı kazanmak için; önceAhlak HAKK Adalet iyilik temelli Müfredatı uygulansın
Milli Eğitimi, Çocuklarımızı Türkiye'mizi Siyonizm Terörizm esaretinden kurtarın!
Türkiye Okul Aile Birliği'nden Cumhurbaşkanı'na, TBMM'ye ÇAĞRI: Eğitim müfredat islamileşmeli! Ülkemizi siyonizm terörizm AB/ABD esaretinden kurtarın Fulbright Erasmus TC/Gender iptaledin
Meğer 'milli' sandığımız eğitim siyonist Amerikan'mış! Milli Eğitim AB ve ABD'ye emanet! Evanjelist Büyükelçiler ne derse o oluyor
13 Mart 1950 tarihinde kabul edilip 18 Mart 1950 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5596 sayılı “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti arasında imza edilen Anlaşma gereğince temin edilen paraların kullanılmasına dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile terörist işgalci ABD arasında imzalanan anlaşmanın onanması hakkında Kanun” Kamuoyunda Fulbright eğitimde sömürge anlaşması olarak bilinen anlaşma Amerika'ya ajan ülkemize mankurt hain yetiştiriyor. Yüz yıldır işgalcilerin dili dini dayatılıyor!..

27Şubat 1946’da Kahire’de imzalanan sömürgecilik antlaşmasını çöpe atarak bağımsızlığımızı tescillenmeli, milli olmayan eğitim sistemimizi emperyalizmin pençesinden kurtarmalıyız.
27 Aralık 1949 yılında Türkiye ve ABD hükümetleri arasında eğitim komisyonu kurulması hakkında bir anlaşma imzalandı. Milli eğitim sistemini altüst eden, eğitimi ABD kültürünün hizmetine sunan bu anlaşma, CHP Diktatörlüğünün 2.Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından imzalanmıştır. Üstelik 152,5 Milyon dolarlık Marshall yardımı karşılığında! İstanbul Sözleşmesi'nden daha tehlikeli olan Fulbright Anlaşması'yla eğitim ABD'ye teslim edildi.
Toplum mühendisliği için ABD eğitimi ele geçirdi.

DEVLETİMİZ VE GELECEĞİMİZ İÇİN FULBRİGHT LOZAN LAİSİZM İHANETİNE SON VERMELİYİZ!
13 Mart Basın Açıklaması
https://milliirade.t.me
Siyonizm ve AB/D Esaretinden Kurtuluş için; Fulbright Erasmus LAisizm Kamalizm iptal edilmeli!
Milli Eğitimi, Çocuklarımızı Türkiye'mizi Siyonizm Terörizm esaretinden kurtarın!
Türkiye Okul Aile Birliği'nden Cumhurbaşkanı'na, TBMM'ye ÇAĞRI: Eğitim müfredat islamileşmeli! Ülkemizi siyonizm terörizm AB/ABD esaretinden kurtarın Fulbright Erasmus TC/Gender iptaledin
Meğer 'milli' sandığımız eğitim siyonist Amerikan'mış! Milli Eğitim AB ve ABD'ye emanet! Evanjelist Büyükelçiler ne derse o oluyor
27Şubat 1946’da Kahire’de imzalanan sömürgecilik antlaşmasını çöpe atarak bağımsızlığımızı tescillenmeli, milli olmayan eğitim sistemimizi emperyalizmin pençesinden kurtarmalıyız.
27 Aralık 1949 yılında Türkiye ve ABD hükümetleri arasında eğitim komisyonu kurulması hakkında bir anlaşma imzalandı. Milli eğitim sistemini altüst eden, eğitimi ABD kültürünün hizmetine sunan bu anlaşma, CHP Diktatörlüğünün 2.Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından imzalanmıştır. Üstelik 152,5 Milyon dolarlık Marshall yardımı karşılığında! İstanbul Sözleşmesi'nden daha tehlikeli olan Fulbright Anlaşması'yla eğitim ABD'ye teslim edildi.
Toplum mühendisliği için ABD eğitimi ele geçirdi.
Bilindiği gibi, 1947-49 yıllarında Sovyet tehdidine karşı Türkiye’yi bölgede kullanmanın ilk adımı olan Truman doktrini ve Marshall planı çerçevesinde Türkiye’ye yaklaşık 152,5 Milyon dolar yardım yapıldı. Bunun 147,5 Milyon dolarlık bölümü hava, kara ve deniz kuvvetlerinin modernizasyonu için kullanılırken, 5 Milyon dolar kadarı yol yapım çalışmaları için ayrıldı. Ne var ki bu yardım adı altında verilen paralar ağır anlaşmaları da beraberinde getirdi. ABD, bizden en mühim kurumlarımızdan biri olan “eğitimi” istedi. Kendi paramızla çocuklarımızı işgalcisine tecavüzcüsüne aşık yaptık mankurtlaştırdık
Çünkü Amerikan kültürünün aşılanması, zihinlerin köleleştirilmesi, uyuşturulması ve toplumda ciddi bir bilinç kaymasının yaşanması için eğitim bulunmaz bir fırsattı.
IMF defol dedğimiz gibi istanbul sözleşmesini feshettiğimiz gibi Siyonizme oneminute defol demeliyiz. Sırada dsö nato cedaw kaos/glpt iklim ERASMUS LOZAN LAİSİZM KAMALİZM ve diğerleri
Tüm konularla ilgili kitlesel basın açıklamamız 15 Mart cuma Eminönü yeniCamii 16/17 Mart saat:16 İngiltere ve Fransa konsolosluğu önü BOYKOTLARI kamuoyuyla paylaşacağız inşaallah
Fulbight Eğitim Komisyonu Yönetim Kurulu aşağıdaki Türkiyeli ve Amerikalı üyeleri John Thomas McCarthy, Yönetim Kurulu Başkanı, ING Bank Türkiye, İstanbul
Tuba Korkmaz, Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Birimi Genel Müdürü, Milli Eğitim Bakanlığı, Ankara
Osman İlhan Şener, Kültürel Diplomasi Genel Müdür Yardımcısı, Dışişleri Bakanlığı, Ankara
Viraj LeBailly, Basın ve Halkla İlişkiler Müsteşarı, Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçiliği, Ankara
Prof. Dr. M. Akif Kireçci, Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi,
Prof. Dr. Gültekin Yıldız , Milli Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulu Eski Dekanı, Ankara
Julie Eadeh, İstanbul Başkonsolosu, Amerika Birleşik Devletleri İstanbul Başkonsolosluğu,
Mark H. Butler, Mimar, Nedret & Mark Butler Tasarım Stüdyosu, İstanbul
13 Mart 2024 Adem ÇEVİK,
Türkiye Okul-Aile Birliği, Dünya Çocuk Hakları Birliği, AdaletPlatformu, Hakbirr, İYİ, İHC Başkanı
https://basinaciklamasi.t.me haber makale için word dosyası ve fotoğraflar linktedir.
https://TurkiyeOkulAileBirligi.t.me https://milliirade.t.me hakbir.t.me @adaletplatformu 02124612267
Cinayeti Terörü Şiddeti teşvik eden Aile Yıkan kanunlardan 6284 Fitnesinden Acilen Kurtulmalıyız!

Siyonizm Feminizm AB dayatması 6284 Yasasının 13. Yıl Basın Açıklaması 20Mart 2024
Türkiye Aile Birliği

https://basinaciklamasi.t.me

Türkiye AileMeclisi Mütevelli Başkan SefaSaygılı:Aileyi yıkan kanunlardan 6284'den kurtulmalıyız!
Yeni devrim kanunları olan Medeni Kanun, Ceza Kanunu ve kaldırılan İstanbul Sözleşmesi'nin dayattığı 20 Mart 2012'de yürürlüğe giren 6284 sayılı özel ceza kanunu; feminist ve GLPTQZ bireylerinin arzu ve istekleri doğrultusunda hazırlanmıştır. Değiştirilen eski kanunlarda korunan hukuki yarar aile, ahlak ve kamu güvenliği iken yeni kanunlarda korunan hukuki yarar; birey, kişi ve kimselerin cinsel özgürlüğünü teminat altına almak olmuştur.“…Evlerde bilinç yükseltme toplantılarına başladık. ..Sonra Medeni Kanun ve ceza kanununu değiştirilmesini istemeye başladık ve sonunda değiştirttik.” Bu sözler Mor Çatı’nın kurucularından Av. Canan Arın’a aittir. Bir başka radikal feminist önderin “.. Ceza Yasasını, 6284 sayılı yasayı noktasına virgülüne kadar biz yazdırdık. Lacivert elbise giyen küçük adamlar bu yaptıklarımızı fark edemediler…” ifadeleri ile korkunç gerçeği yüzümüze çarpmıştır. Yeni kanunların redaktörlerinin bazıları suskun iken, bazıları ise marifetmiş gibi “…bu yasaları yapmayı Allah bize nasip etti” diyecek kadar halkımızla alay etmektedirler.
Aile, Türk toplumunun temelidir. (Anayasa 41m.f.1) Yeni Medeni Kanun ve 2005 yılında yürürlüğü giren Ceza Kanunu aile kurumunun insicamını bozmuş, ailenin disiplinini sağlanamaz hale getirmiştir. 6284 sayılı özel ceza kanunu ile de mahrem alan olması gereken ailenin içine kamu gücü gereğinden fazla girmiştir. Kralların bile giremediği son kale olan aile günümüzde genel ve özel yasaların uygulamaları sonucu polis/jandarma, hâkim, savcı ve avukatların kol gezdiği alana dönüştürülmüştür. Sonuçları; boşanmalar, aile içi şiddetin artması, çocukların korumasız ve desteksiz kalması ile ailenin dağılması olmaktadır. Diğer bir radikal feminist Mine Söğüt ise Cumhuriyet Gazetesindeki köşe yazısında “….Geleneklerin, inançların, korkuların pabucunu dama atın.
SOKAKLAR GÜVENLİDİR
Sokaklar, tehlikeli değildir; tehlike sizi o sokaktan külliyen men eden eril adaletsizliktedir. O yüzden siz bir çarpın baba evinin kapısını, sokaklara çıkın. Özgürlüğünüze sahip çıkın, bedeninize sahip çıkın, isteklerinize sahip çıkın, heveslerinize sahip çıkın.……..dans edin. Çok dans edin.
O baba evini terk edin.
O tekinsiz baba evini terk edin kızlar; derhal terk edin.”
Mine Söğüt bu yazısıyla aslında 3. dalga feminist hareketin/ideolojinin temel görüşlerini dile getirmiştir. Feminist ideolojinin evirildiği aşamada feministlerin talepleri; cinsel özgürlük, GLPTİQZ+ bireylerinin hakları ile ailenin, babanın, inanç ve geleneklerin tümden reddi üzerine kurgulanmıştır. Feministlerin, aykırı, yıkıcı ve aileyi parçalayan görüş ve talepleri bilinen olgulardır. Sorun; aileyi koruması gerekenlerin gerek suskunluğu gerekse yıkıcı feminist politikalarına alet olmalarıdır.
Özellikle üniversite gençliği eğitim bahanesiyle baba evlerini terk ettiler. Yaklaşık 6 milyon üniversite öğrencisi yaşadığı şehirden/konutundan/ailesinden ayrı yaşamaktadır. Seviyeleri tartışılır üniversiteleri, baba evinden kaçıp başka şehirlerde yaşamanın aparatı olarak kullanmaktadırlar. Devlet yurtlarının gerek yetersizliği gerekse kuralları ve disiplini nedeniyle özel yurtlarda, apart otellerde, stüdyo dairelerde, rezidanslarda ve karma öğrenci evlerinde kalmaya başladılar. Hem ailelerine ekonomik yük oldular hem de istedikleri sınırsız özgürlüğe! kavuştular. Gençlerimizi kendi ellerimizle bin bir tuzaklarla dolu sokaklara terk ettik. Alkol, uyuşturucu, suç ve terör örgütleri, kumar, fuhuş gibi telafisi olmayan yollara girme tehlikesiyle baş başa bıraktık.
Feminist ideolojinin taleplerinin yasal alt yapısını yeni Ceza Kanunu ve 6284 sayılı yasa ile oluşturdular.
Ceza mevzuatımızda FUHUŞ suç olmaktan çıkarıldı. Cinayet terör şiddet teşvikçisi alkol serbest!. Cinsel özgürlük, CİNSEL SAPILIK bu yasalarla teminat altına alındı. Ailelerin çocukları üzerindeki terbiye ve disiplin hakları ellerinden alındı. Evi terk etmek isteyen kızlara engel olmak isteyen babalar, ceza yasalarının yaptırımları ile karşılaştılar. Her şehirde özellikle İstanbul’da on binlerce stüdyo/rezidans daireler yapıldı. Plansız/programsız her şehre üniversite açıldı. Ancak disiplin ve güvenliği sağlayacak devlet yurtları yeterince yapılmadı. Kontrolsüz bireyler NEET/NEİY gençler oluşturuldu. Baba evini terk eden kızlara kurulacak tuzaklara zemin hazırlandı.
Feminist ve GLPTİQZ+ bireylerin manifestosu olan İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’ni derin strateji uzmanı ve hukukçu olduğunu iddia eden Ahmet DAVUTOĞLU ve İzzet Özgenç halkımızın başına bela etmiştir. Gelinen aşamada nerelere savrulduklarını seyrediyoruz. Aynı şekilde aileyi dağıtan, ahlak ve inanç değerlerini tarumar eden yasalar, yönetmelikler maalesef muhafazakâr camiada zuhur eden akademisyenler tarafından tercüme ve redakte edilerek hazırlanmıştır.
İlk anda cazip görünen sınırsız özgürlük, aile ve baba otoritesi/disiplininden kaçmak telafisi imkânsız mağduriyetlere sebebiyet vermektedir. Alkol, uyuşturucu bağımlılığı, fuhuş KAOS GLPTQEZ bataklığı, suç/terör örgütleri gibi tehlikelerin gençleri beklediği gerçeğini her yerde her ortamda 81 il’de yürüdük anlattık anlatıyoruz ve anlatmaya devam ediyoruz. Anayasa 41 ve fıtrata hukuka aykırı yasalar acilen ıslah edilmelidit Aksi halde gözyaşları sel olup akmaktadır.
Marjinal üç beş mor ve yeşil feministin kuyruğuna takılıp ailenin yok olmasına sebep olanların aklını başına alması gerekmektedir. Aileyi, ahlakı tahrip eden kanunlar yürürlükten kaldırılarak inanç ve geleneklerimize uygun, ahlakı koruyan, insanımızı güven içinde yaşatan kanunlar yapılmalıdır. Toplumlar, kanunlara göre davranır. Aksi faaliyetlere soykırım terör cezası olsun.
Türkiye Aile Meclisi mütevelli heyeti olarak Aile Yıkan yasaların ıslahı için faaliyetler yapacak Yerli Kanunlar Hareketi KANUNDER kuruluyor. hayırlı mübarek tesirli olması için gayret edelim..
20 Mart 2024
Prof. Dr. Sefa Saygılı, Türkiye AİLE Meclisi Mütevelli Heyet Başkanı
https://basinaciklamasi.t.me antiGENDERhareketi.t.me milliirade.t.me hakbirr.t.me
sefasaygili@hotmail.com ailehaklari@gmail.com 02124612267 SelamiAli Cad.17 Üsküdar İst.
n daha net bir şekilde, sosyal ve kültürel alana müdahalenin Türkiye’yi içinden çıkılması zor buhranlara sürüklediğini söyleyebiliriz. Sözlüğümüz sınırlanırken zihnî faaliyetlerimiz, bilme ve düşünme kapasitemiz de daraltılmıştır.

Son iki yüzyıllık tarihimizde önce fizikî varlığımız yok edildi, sonra dilimizin ve kültürel unsurlarımızı yok edilmesi tehlikesiyle karşı karşıya kaldık. Dilimizi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmak iddiası, yıkıcı uygulamalarla yabancı dillerin istilasına dönüştü. Dil Devrimi (veya inkılâbı) olarak ifade edilen kavramın dünya dillerinde karşılığı bile yoktur. Dil Devrimi mesela İngilizceye her defasında “dil ıslahı/reformu” (language reform) olarak çevrilmekte ve tüm dünyaya böyle takdim edilmektedir.

Dil Devrimi uygulamalarındaki aşırılıklardan zamanla uzaklaşıldı. 1935 yılından itibaren itidal yoluna dönüldü. Bununla beraber aşırılığı ve yıkıcılığı benimseyenlerin tahripleri devam etti. Nitekim daha 15 küsur yıl önce görev yapan Millî Eğitim Bakanlarından biri dilimizin bin yıllık kelimelerini yasakladı. Türkçeyi ve Türk Edebiyatı’nın bin yılını yok sayacak bir müfredat operasyonuna girişti. Eğer o zatın planladıkları hayata geçirilebilseydi, tüm öğretim kademeleri İngilizcenin hakimiyetine bırakılacaktı.

Günümüzde devlet bir taraftan kaypak bir Öztürkçeyi esas alırken öte taraftan da Latince ağırlıklı, Batı dillerinden aktarma kelimelerden oluşan geniş bir sözlük oluşturuyor. Çok yakın zamanda devleti anlayabilmek ve 10 binlerce sayfalık resmî metinleri çözümleyebilmek için Latince, Fransızca veya İngilizce bilmek mecburiyetinde kalacağız.

Anlambilim (semantik) Türkiye’de yürütülen zorlayıcı dil politikalarının neredeyse tamamen dışarıda tuttuğu bir alandır. Dili ve kelimeleri rastgele değiştirerek yeniden kurmak isteyenler, kelimelerin tarih içinde kazandığı anlamlan, cümle içindeki ağırlıklarını, ifade derinliklerini, hassasiyet belirten yönlerini ve bağlantılarını asla dikkate almazlar. Esasında anlamı sürekli ıskalarlar. Böylece anlaşılmak kaygısı çekmeden üst perdeden emredici bir anlatma yolunu seçerler. Böyle hareket edenlere karşı en doğru yaklaşım manayı dilin merkezine yerleştirmektir. DerinTarih

D.Mehmet Doğan,Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı Başkanı,
Türkiye Aile Birliği Yüksek İstişare Kurulu Üyesi

https://basinaciklamasi.t.me
SAPIKLIK TEŞVİKÇİSİ ÇOCUK İSTİSMARININ KILIFI: LANZAROTE SÖZLEŞMESİ FESH EDİLMELİDİR
ÇOCUK İSTİSMARININ KILIFI SAPIKLIK TEŞVİKCİSİ: LANZAROTE SÖZLEŞMESİ FESH EDİLMELİDİR

TÜRKİYE AİLE MECLİSİ: SİYONİZM DAYATMASI LANZAROTE SÖZLEŞMESİ ÇOCUKLARI FUHŞU SAPIKLIĞI PEDEFOLİYİ ve ÇOCUK İSTİSMARINI TEŞVİK EDİYOR ACİLEN SÖZLEŞMEDEN ÇEKİLMELİYİZ ÖNCEAHLAK ÖNCEAİLE SEFERBERLİĞİ BAŞLATMALİYİZ CİNSİ SAPIKLIKLARI YASAKLAYARAK MAL VARLIKLARINI AİLE FONU'NA AKTARMALIYIZ

25 Ekim 2007'de İspanya'nın Sömürgesi Lanzarote Adası'nda Avrupa Konseyi üye devletleri ile Türkiye'nin de içerisinde olduğu çok sayıda ülke arasında 'Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi' imzalandı. Sözleşme'nin 18 Temmuz 2011'de yürürlüğe girmesinin yıldönümünde Türkiye Aile Meclisi ve Dünya Çocuk Hakları Derneği tarafından önemli bir açıklama geldi. Türkiye Aile Meclisi ve Dünya Çocuk Hakları Derneği, "Lanzarote Sözleşmesi; çocuklarımızı fuhşa, pedofiliye, sapıklığa sürüklüyor!" diyerek sözleşmenin feshedilmesi gerektiğini kaydetti.
AhlaklıNesil AsıöınNesli AkıncıNesli için; Aileyi Nesli Dili Dini Devleti korumak AND için 20Temmuz Saat:9'da Bolu TokadîHayreddin'de önceAile buluşmasına önceAhlak şiarındaki tüm halkımız ailece davetli olduğu bildirildi.

Türkiye Aile Meclisi @cocukhaklariDe https://BASINaciklamasi.t.me SectikleriniDenetle.t.me @hakbirr

Uluslararası sözleşmeler ve yasalar fıtrata, inancımıza, hukuka uygun olmadığı müddetçe, aile yıkan, fıtrata aykırı Lanzarote, Cedaw, İstanbulSözleşmesi/6284 ve Toplumsal Cinsiyet gibi ifsat operasyonları durdurulmadıkça çocuklarımızı sapkın lobilerden korumamız mümkün olmaz. Türkiye Aile Meclisi ve Dünya Çocuk Hakları Derneği Başkanı Adem Çevik ve Genel Başkan Yardımcısı Avukat Ebubekir Esad Baş tarafından gazetemize yapılan yazılı açıklamada küçük yaştaki çocukların fuhşa, pedofiliye sürüklendiği ve küresel sapkın şebekelerden Kaos/GLBTQP soykırım lobisine alenen teslim edildiği vurgulandı. Yapılan açıklamada, 6284 nolu yasayla halen yürürlükte olan İstanbul Sözleşmesi'nde Lanzarote Sözleşmesi'ne atıfta bulunulduğu da belirtilerek şu ifadelere yer verildi: "‘Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması’ başlığını taşıyan ve Uluslararası bir sözleşme niteliğinde olan Lanzarote Sözleşmesi, 25 Ekim 2007 yılında İspanya’nın müstemlekesi olan ‘Lanzarote Adası’nda Avrupa Konseyi öncülüğünde AB Konseyi Üye Devletleri (Almanya, İtalya, Belçika, İngiltere, Fransa…) ile diğer bazı Devletler (Türkiye, ABD, Japonya, Tunus, Rusya…) arasında imzalanmıştır. Türkiye’de sözleşme 6084 sayılı kanun ile onaylanmış ve 25/10/2010 tarihinde kanunlaşmıştır. Dolayısıyla dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanan Lanzarote Sözleşmesi 10 Eylül 2011 tarihinde 28050 Sayılı Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
“ÇOCUKLARIN KÜRESEL MODA ENDÜSTRİSİNE KURBAN EDİLMESİ…”
Sözleşmenin ‘sözde’ amaçları her ne kadar; çocukların cinsel sömürü ve istismara uğramasını engellemek ve bu konuda ulusal-uluslararası iş birliği gerçekleştirmek, çocuk pornografisi ve fuhşunu yasaklamak ve bunun için gereken her türlü tedbiri almak, çocukların psiko-sosyal gelişimi açısından yıkıcı olabilecek etkilerini ortadan kaldırmak, bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanılması yoluyla gerçekleştirilebilecek çocuk pornografisi ile mücadele etmek, çocukların iyilik ve menfaatlerini en üstün değer olarak kabul etmek, önleyici-koruyucu ceza hukuku alanı oluşturmak, şeklinde ifade edilse de asıl hedefinin çocuklar için cinsel rıza yaşını düşürerek her türlü cinsel aktiviteye ortam hazırlanması ve çocukların küresel moda endüstrisine kurban edilmesi, müsait hale getirilmesi ile ilgili olduğu, sözleşmenin istisnai maddeleri incelendiğinde net bir şekilde ortaya çıkacaktır.
SÖZLEŞMENİN HEDEFİNDE ÇOCUKLAR VAR
Burada ifade edilmesi gereken bir diğer önemli husus da hiç şüphesiz Lüksemburg Raporu’dur. Tam adı ‘Çocukların Cinsel Sömürü ve Cinsel İstismardan Korunması Terimler & Kavramlar Kılavuzu’ olan söz konusu rapor; BM Çocuk Hakları Sözleşmesi (1990), çocukların cin
ÇOCUK İSTİSMARININ KILIFI SAPIKLIK TEŞVİKCİSİ: LANZAROTE SÖZLEŞMESİ FESH EDİLMELİDİR

TÜRKİYE AİLE MECLİSİ: SİYONİZM DAYATMASI LANZAROTE SÖZLEŞMESİ ÇOCUKLARI FUHŞU SAPIKLIĞI PEDEFOLİYİ ve ÇOCUK İSTİSMARINI TEŞVİK EDİYOR ACİLEN SÖZLEŞMEDEN ÇEKİLMELİYİZ ÖNCEAHLAK ÖNCEAİLE SEFERBERLİĞİ BAŞLATMALİYİZ CİNSİ SAPIKLIKLARI YASAKLAYARAK MAL VARLIKLARINI AİLE FONU'NA AKTARMALIYIZ

25 Ekim 2007'de İspanya'nın Sömürgesi Lanzarote Adası'nda Avrupa Konseyi üye devletleri ile Türkiye'nin de içerisinde olduğu çok sayıda ülke arasında 'Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi' imzalandı. Sözleşme'nin 18 Temmuz 2011'de yürürlüğe girmesinin yıldönümünde Türkiye Aile Meclisi ve Dünya Çocuk Hakları Derneği tarafından önemli bir açıklama geldi. Türkiye Aile Meclisi ve Dünya Çocuk Hakları Derneği, "Lanzarote Sözleşmesi; çocuklarımızı fuhşa, pedofiliye, sapıklığa sürüklüyor!" diyerek sözleşmenin feshedilmesi gerektiğini kaydetti.
AhlaklıNesil AsıöınNesli AkıncıNesli için; Aileyi Nesli Dili Dini Devleti korumak AND için 20Temmuz Saat:9'da Bolu TokadîHayreddin'de önceAile buluşmasına önceAhlak şiarındaki tüm halkımız ailece davetli olduğu bildirildi.

Türkiye Aile Meclisi @cocukhaklariDe https://BASINaciklamasi.t.me SectikleriniDenetle.t.me @hakbirr

Uluslararası sözleşmeler ve yasalar fıtrata, inancımıza, hukuka uygun olmadığı müddetçe, aile yıkan, fıtrata aykırı Lanzarote, Cedaw, İstanbulSözleşmesi/6284 ve Toplumsal Cinsiyet gibi ifsat operasyonları durdurulmadıkça çocuklarımızı sapkın lobilerden korumamız mümkün olmaz. Türkiye Aile Meclisi ve Dünya Çocuk Hakları Derneği Başkanı Adem Çevik ve Genel Başkan Yardımcısı Avukat Ebubekir Esad Baş tarafından gazetemize yapılan yazılı açıklamada küçük yaştaki çocukların fuhşa, pedofiliye sürüklendiği ve küresel sapkın şebekelerden Kaos/GLBTQP soykırım lobisine alenen teslim edildiği vurgulandı. Yapılan açıklamada, 6284 nolu yasayla halen yürürlükte olan İstanbul Sözleşmesi'nde Lanzarote Sözleşmesi'ne atıfta bulunulduğu da belirtilerek şu ifadelere yer verildi: "‘Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması’ başlığını taşıyan ve Uluslararası bir sözleşme niteliğinde olan Lanzarote Sözleşmesi, 25 Ekim 2007 yılında İspanya’nın müstemlekesi olan ‘Lanzarote Adası’nda Avrupa Konseyi öncülüğünde AB Konseyi Üye Devletleri (Almanya, İtalya, Belçika, İngiltere, Fransa…) ile diğer bazı Devletler (Türkiye, ABD, Japonya, Tunus, Rusya…) arasında imzalanmıştır. Türkiye’de sözleşme 6084 sayılı kanun ile onaylanmış ve 25/10/2010 tarihinde kanunlaşmıştır. Dolayısıyla dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanan Lanzarote Sözleşmesi 10 Eylül 2011 tarihinde 28050 Sayılı Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
“ÇOCUKLARIN KÜRESEL MODA ENDÜSTRİSİNE KURBAN EDİLMESİ…”
Sözleşmenin ‘sözde’ amaçları her ne kadar; çocukların cinsel sömürü ve istismara uğramasını engellemek ve bu konuda ulusal-uluslararası iş birliği gerçekleştirmek, çocuk pornografisi ve fuhşunu yasaklamak ve bunun için gereken her türlü tedbiri almak, çocukların psiko-sosyal gelişimi açısından yıkıcı olabilecek etkilerini ortadan kaldırmak, bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanılması yoluyla gerçekleştirilebilecek çocuk pornografisi ile mücadele etmek, çocukların iyilik ve menfaatlerini en üstün değer olarak kabul etmek, önleyici-koruyucu ceza hukuku alanı oluşturmak, şeklinde ifade edilse de asıl hedefinin çocuklar için cinsel rıza yaşını düşürerek her türlü cinsel aktiviteye ortam hazırlanması ve çocukların küresel moda endüstrisine kurban edilmesi, müsait hale getirilmesi ile ilgili olduğu, sözleşmenin istisnai maddeleri incelendiğinde net bir şekilde ortaya çıkacaktır.
SÖZLEŞMENİN HEDEFİNDE ÇOCUKLAR VAR
Burada ifade edilmesi gereken bir diğer önemli husus da hiç şüphesiz Lüksemburg Raporu’dur. Tam adı ‘Çocukların Cinsel Sömürü ve Cinsel İstismardan Korunması Terimler & Kavramlar Kılavuzu’ olan söz konusu rapor; BM Çocuk Hakları Sözleşmesi (1990), çocukların cinsel sömürü ve istismara karşı korunması amacıyla oluşturulmuş 2011/93 sayılı AB Direk