#AileyeDarbe! TMK 20.Yıl BASIN TOPLANTISI 7Aralık🕰11 #Kastamonu/EğitimBir
8Aralık🕰11ANK İlkizSk28/6
https://twitter.com/AdaletPlatformu/status/1467901831917584390?t=kjYcuJsrGWFy16UfVjUd-A&s=09
9/12🕰DSÖ
t.me/insanHaklari Toplantı 10/12🕰10Eyüp KışlaC1/5
is.gd/2QIix8
12/12🕰12 İSTİKLÂL/GS
20/12🕰#DEVAW
27/12🕰#FULBRiGHT is.gd/A73k2Y
1 Ocak🕰TMK
20/1🕰1921 ANAyasası #DevletinDiniislam'dı t.me/milliirade
28 Ocak🕰AND/MİSAKimillî
30/1🕰 t.me/EzanPlatformu
İçki Kumar Fuhuş SAPKINLIK YASAKLANSIN #TCE MASKEli SAPKIN DSÖ,STK'lar Kapatılsın
CEDAW
is.gd/oZkoGX
is.gd/kzsXGg
MEB
is.gd/eqAK4Q
İST
is.gd/YDDBrr
RT
https://twitter.com/AdaletPlatformu/status/1467901831917584390?t=kjYcuJsrGWFy16UfVjUd-A&s=09
wa.me/905327036115
AileHaklari.org
t.me/AileMeclisi
t.me/milliirade
t.me/SectikleriniDenetle
8Aralık🕰11ANK İlkizSk28/6
https://twitter.com/AdaletPlatformu/status/1467901831917584390?t=kjYcuJsrGWFy16UfVjUd-A&s=09
9/12🕰DSÖ
t.me/insanHaklari Toplantı 10/12🕰10Eyüp KışlaC1/5
is.gd/2QIix8
12/12🕰12 İSTİKLÂL/GS
20/12🕰#DEVAW
27/12🕰#FULBRiGHT is.gd/A73k2Y
1 Ocak🕰TMK
20/1🕰1921 ANAyasası #DevletinDiniislam'dı t.me/milliirade
28 Ocak🕰AND/MİSAKimillî
30/1🕰 t.me/EzanPlatformu
İçki Kumar Fuhuş SAPKINLIK YASAKLANSIN #TCE MASKEli SAPKIN DSÖ,STK'lar Kapatılsın
CEDAW
is.gd/oZkoGX
is.gd/kzsXGg
MEB
is.gd/eqAK4Q
İST
is.gd/YDDBrr
RT
https://twitter.com/AdaletPlatformu/status/1467901831917584390?t=kjYcuJsrGWFy16UfVjUd-A&s=09
wa.me/905327036115
AileHaklari.org
t.me/AileMeclisi
t.me/milliirade
t.me/SectikleriniDenetle
Twitter
#AdaletPlatformu #TürkiyeAileMeclisi iYiLiK.org.TR
#AileyeDarbe!nin 20.Yıl BASIN TOPLANTISI 7Aralık🕰11 #Kastamonu/EğitimBir 8Aralık🕰11ANK İlkizSk28/6 9/12🕰DSÖ t.me/insanHaklari Toplantı 10/12🕰10Eyüp KışlaC1/5 is.gd/2QIix8 12/12🕰12İSTİKLÂL/GS 20/12🕰#DEVAW 27/12🕰#FULBRiGHT is.gd/A73k2Y 1/1🕰TMK
#istiklalYürüyüşü 12/12/12 Pazar Saat:12 Taksim #istiklal cad Galasaray Lisesi önü
Batı, toplumu şahsiyetsizleştirmek için projeler yürütüyor
#MaskeninAdı:#GENDER/#birey/#TCE/#ToplumsalCinsiyet eşitliği/adaleti
Sponsoru:WHO/DSÖ
İŞBİRLİKCİLER:
Zulme sapkınlığa susanlar! 4maymunu oynamayalım! Dilsiz şeytan olmayalım BASIN BÜLTENİMİZ:
medya90.com/bati-toplumu-sahsiyetsizlestimek-icin-projeler-yurutuyor-6964-haberi
https://twitter.com/AdaletPlatformu/status/1469569245784772608?t=QzoAI0bdXVabdC3yBfQAbA&s=09 SEDE t.me/SectikleriniDenetle
Batı, toplumu şahsiyetsizleştirmek için projeler yürütüyor
#MaskeninAdı:#GENDER/#birey/#TCE/#ToplumsalCinsiyet eşitliği/adaleti
Sponsoru:WHO/DSÖ
İŞBİRLİKCİLER:
Zulme sapkınlığa susanlar! 4maymunu oynamayalım! Dilsiz şeytan olmayalım BASIN BÜLTENİMİZ:
medya90.com/bati-toplumu-sahsiyetsizlestimek-icin-projeler-yurutuyor-6964-haberi
https://twitter.com/AdaletPlatformu/status/1469569245784772608?t=QzoAI0bdXVabdC3yBfQAbA&s=09 SEDE t.me/SectikleriniDenetle
Medya90
Batı, toplumu şahsiyetsizleştimek için projeler yürütüyor haberi
Bizi şahsiyetsizleştirerek Toplumsal Cinsiyet diye fıtratının dışında fuhşiyat temelinde bir kimlikle tanımlama iddiasında bir düzen kurdular
#ÂileŞûrâsı 1/1🕰1 #AileyiNesliDevletiKoru! #TürkiyeAileMeclisi Eyüp/DemirkapıCad.2/5
20/12🕰#DEVAW 28.Yıl
23/12🕰1876TBMM
27/12🕰#FULBRiGHT 72.Yıl is.gd/A73k2Y
27/12🕰istiklalMarşı is.gd/XW9liC
1Ocak🕰TMK20.Yıl
20/1🕰#DevletinDiniislam 100.Yıl t.me/milliirade
28OCAK🕰AND/101.Yıl
30/1🕰 t.me/EzanPlatformu
İçki Kumar Fuhuş Zina YASAKLANSIN
#TCE MASKEli SAPKIN DSÖ,STK'lar Kapansın
WHO 72.YIL
is.gd/2QIix8
CEDAW
is.gd/oZkoGX
is.gd/kzsXGg
MEB
is.gd/eqAK4Q
İST
is.gd/YDDBrr
t.me/AileMeclisi
t.me/SectikleriniDenetle SEDE
RT
https://twitter.com/AdaletPlatformu/status/1471444329919139844?t=Xhv2l1NcVr6is3yFhH7J-Q&s=09
20/12🕰#DEVAW 28.Yıl
23/12🕰1876TBMM
27/12🕰#FULBRiGHT 72.Yıl is.gd/A73k2Y
27/12🕰istiklalMarşı is.gd/XW9liC
1Ocak🕰TMK20.Yıl
20/1🕰#DevletinDiniislam 100.Yıl t.me/milliirade
28OCAK🕰AND/101.Yıl
30/1🕰 t.me/EzanPlatformu
İçki Kumar Fuhuş Zina YASAKLANSIN
#TCE MASKEli SAPKIN DSÖ,STK'lar Kapansın
WHO 72.YIL
is.gd/2QIix8
CEDAW
is.gd/oZkoGX
is.gd/kzsXGg
MEB
is.gd/eqAK4Q
İST
is.gd/YDDBrr
t.me/AileMeclisi
t.me/SectikleriniDenetle SEDE
RT
https://twitter.com/AdaletPlatformu/status/1471444329919139844?t=Xhv2l1NcVr6is3yFhH7J-Q&s=09
Twitter
#AdaletPlatformu #TürkiyeAileMeclisi iYiLiK.org.TR
#FULBRİGHT SÖZLEŞMESİ İPTAL EDİLMELİ MİLLÎ OLMAYAN EĞİTİM SİSTEMİ MANKURTLAŞTIRIYOR! @TCbestepe @RTErdogan @iletisim @TCmeb @TRombudsman @TBMMresmi @MustafaSentop @DIBAliErbas @AKparti @MHP_Bilgi @HurDavaPartisi @SaadetPartisi @ErbakanFatih @BBPgenelmerkez…
Medeniyet Coğrafyamızın Şahlanışı; İSLAM BİRLİĞİ Kongresi Başladı https://twitter.com/AdaletPlatformu/status/1472116771570307084?t=mSQl5MoxdtFzUrAaZECi3Q&s=09
18-19 Aralık Cumartesi (9.30-20.00) ve Pazar (10.00-20.00) günleri icra edilecek 5’inci Uluslararası ASSAM İslam Birliği Kongresi “ASRİKA Konfederasyon Dış Politika Stratejileri” ana temalı kongremizin online olarak izlenebilmesi için gerekli olan video konferans linkleri aşağıdaki üzeredir.
Kongremiz ZOOM üzerinden simultane çevirilerle Türkçe, Arapça ve İngilizce olarak yayınlanacaktır. https://www.youtube.com/channel/UCJqFnFCqI_LviTbKmdYhGAw
ZOOM Linkimiz: https://uskudar-edu-tr.zoom.us/j/92719820347
Sosyal Medya Canlı Yayınları;
ASSAM (Türkçe):
ASSAM CONGREESS (İngilizce-Arapça): https://www.youtube.com/c/ASSAMCongress assam.org.tr asder.org.tr idsb.org
RT
https://twitter.com/AdaletPlatformu/status/1472116771570307084?t=mSQl5MoxdtFzUrAaZECi3Q&s=09 haberimiz https://www.muslumandunya.com/5-inci-uluslararasi-assam-islam-birligi-kongresi-17-18-aralik-ta-yapilacak/2260/
18-19 Aralık Cumartesi (9.30-20.00) ve Pazar (10.00-20.00) günleri icra edilecek 5’inci Uluslararası ASSAM İslam Birliği Kongresi “ASRİKA Konfederasyon Dış Politika Stratejileri” ana temalı kongremizin online olarak izlenebilmesi için gerekli olan video konferans linkleri aşağıdaki üzeredir.
Kongremiz ZOOM üzerinden simultane çevirilerle Türkçe, Arapça ve İngilizce olarak yayınlanacaktır. https://www.youtube.com/channel/UCJqFnFCqI_LviTbKmdYhGAw
ZOOM Linkimiz: https://uskudar-edu-tr.zoom.us/j/92719820347
Sosyal Medya Canlı Yayınları;
ASSAM (Türkçe):
ASSAM CONGREESS (İngilizce-Arapça): https://www.youtube.com/c/ASSAMCongress assam.org.tr asder.org.tr idsb.org
RT
https://twitter.com/AdaletPlatformu/status/1472116771570307084?t=mSQl5MoxdtFzUrAaZECi3Q&s=09 haberimiz https://www.muslumandunya.com/5-inci-uluslararasi-assam-islam-birligi-kongresi-17-18-aralik-ta-yapilacak/2260/
Twitter
#AdaletPlatformu #TürkiyeAileMeclisi iYiLiK.org.TR
#ASSAM #İSLAMBİRLİĞİ Kongresi Başladı muslumandunya.com/5-inci-uluslar… #ASRİKA youtube.com/channel/UCJqFn… ZOOM Link uskudar-edu-tr.zoom.us/j/92719820347 Canlı Yayınları ASSAM CONGREESS (İngilizce-Arapça) youtube.com/c/ASSAMCongress assam.org.tr asder.org.tr…
#DevletinDiniislam!
1876 ANAYASA 11.Madde
1921/1924 Anayasası 2.Madde gibi #YeniAnayasa da da #Referansislam Olsun
@AdaletPlatformu
https://twitter.com/AdaletPlatformu/status/1473379302053974024?t=H0J0JRXNrLK9Oh58jeJfXg&s=09
BASIN TOPLANTISI
#23Aralık Saat:11
Ankara,İlkiz Sk.28/6
t.me/milliirade
istanbul,Merter Mete Sk.4/34
t.me/SectikleriniDenetle
@TBMMresmi
RT
https://twitter.com/AdaletPlatformu/status/1473379302053974024?t=H0J0JRXNrLK9Oh58jeJfXg&s=09
1876 ANAYASA 11.Madde
1921/1924 Anayasası 2.Madde gibi #YeniAnayasa da da #Referansislam Olsun
@AdaletPlatformu
https://twitter.com/AdaletPlatformu/status/1473379302053974024?t=H0J0JRXNrLK9Oh58jeJfXg&s=09
BASIN TOPLANTISI
#23Aralık Saat:11
Ankara,İlkiz Sk.28/6
t.me/milliirade
istanbul,Merter Mete Sk.4/34
t.me/SectikleriniDenetle
@TBMMresmi
RT
https://twitter.com/AdaletPlatformu/status/1473379302053974024?t=H0J0JRXNrLK9Oh58jeJfXg&s=09
Twitter
#AdaletPlatformu #TürkiyeAileMeclisi iYiLiK.org.TR
#DevletinDiniislam! 1876 ANAYASA 11.Madde 1921/1924 Anayasası 2.Madde gibi #YeniAnayasa da da #Referansislam Olsun @AdaletPlatformu BASIN TOPLANTISI #23Aralık Saat:11 Ankara,İlkiz Sk.28/6 t.me/milliirade istanbul,Merter Mete Sk.4/34 t.me/SectikleriniDe… @TBMMresmi
Türkiye Aile Meclisi Genel Başkan Yardımcısı YunusEmre ALTUNTAŞ: TÜM SORUNLAR #önceAHLAKveMANEVİYAT ŞİARIYLA ÇÖZÜLEBİLİR. MEDYANIN ZEHİRLEDİĞİ GENÇLERİN SORUMLULUĞU MEB'DE. HATALI GİDİŞAT!IA BAKAN MAHMUT ÖZER'İN "REFORMA İHTİYAÇ YOK" BAKIŞI TERKEDİLMELİ #önceAHLAK ANLAYIŞI İLE AHLAKÎ ÇÖKÜŞÜ DURDURABİLİRİZ.
Türkiye Aile Meclisi Genel Başkan Yardımcısı Eğitimci Yazar Yunus Emre Altuntaş, " 20. Milli Eğitim Şûrasını ve Bakanı değerlendirdi. "Yapılan şûra memleket baştanbaşa yangınlarla uğraşırken ateşi nasıl söndürürüz konusunu ele almak yerine kargo ve lojistik konularını ele alan bir çalıştaya benzetilebilir." ifadelerini kullanan Altuntaş " Sayın Bakan ilk andan itibaren ne yaptığını bilen, alana hâkim ve pratik bir kişilik izlenimi bırakmaya çalışıyor. Fakat bu durum hatalar yapmasını önleyemiyor." ifadelerini kullandı.
İşte Türkiye Aile Meclisi Genel Başkan Yardımcısı Yunus Emre Altuntaş'ın MEB'DE HATALI GİDİŞAT! Uyarısı:
Sokrates bundan 24 asır önce felsefenin tümüyle ahlaktan ibaret olduğunu söylediğinde tepkileri üzerine çekmişti. Çünkü o zamanın Atina gençliği sefahatin, sapkınlığın, tembelliğin, taklitçiliğin esiri haline gelmişti. Bu çıkışından dolayı Sokrates’i idama mahkûm ettiler. Ondan sonra gelen Platon, Aristo, Diyojen, Plotinos ve çok daha sonraları Spinoza, Leibniz, Locke, Kant, Hegel, Kierkegaard, Bergson gibi filozoflar benzer konuların etrafında dönüp durmuşlardır. Batılılar varlıklarını bu silsilenin geliştirdiği ahlak anlayışına borçludur. Doğu toplumlarının ahlak anlayışı ise batınınki ile taban taban zıt bir kaynakla şekillenmiştir. Kınalızade Ali Çelebi’nin “Ahlak-ı Âlai”si bu konunun 16. Asra kadar ki seyrini özetler. 16. Asırdan sonrası ise hepimizin malumudur.
Türkiye’de alkol ve madde bağımlılığından ölümler 2006 yılında 50 bandındayken 2021 senesinde 1400 bandına dayanmış. Yine Emniyet Genel Müdürlüğünün yayınladığı istatistiklere göre 2014 yılında 30 bin tablet sentetik uyuşturucu ele geçirilmişken bu sayı 2020 yılında 2 Milyon rakamının üstüne çıkmıştır. Yeşilay verilerinde alkol ile tanışma yaşının 7’ye düştüğü, gençlerin%10’unun uyuşturucuyu,%50’sinin sigarayı en az bir kez denediği görülmektedir. Bu rakamlar madde bağımlılığının 20 yıl önceye göre ortalama 10 kat arttığını gösteriyor. LGBT eğilimleri de 20 yıl önceye göre olağan vaka haline gelmiştir.
Bu manzaranın ortaya çıkmasında belirleyici olan etken 2010’dan bu yana internete erişimin hızla artmasıdır. Sosyal medya ve Netflix tarzı kanalların zehirlediği gençlerimiz can çekişmektedir. Bu çağda ruhlar hastadır. Adeta “Beni kurtarın!” dercesine çırpınan bu gençlerimizin sorumluluğu çalışan aile sayısının artması dolayısıyla Milli Eğitime düşmektedir.
20. Milli Eğitim Şûrası işte böylesi manzaraların yaşandığı bir dönemde toplandı. Toplamda 3 gün süren şûrada ilk gün protokol konuşmaları, ikinci gün müzakereler ve son gün de oylama ile geçti. Yani toplamda sadece bir gün konular müzakere edilebildi. Genel Kurula gelen 128 maddeden 17'si oy çokluğuyla geri kalan maddeler ise oy birliği ile kabul edildi. Şûrada kabul edilen maddelerin konulara göre dağılımı şöyle:
Okul Öncesi Eğitim: 10 Madde
Özel Eğitim ve Rehberlik: 20 Madde
Temel Eğitime Erişimin ve Eğitimde Niteliğin Artırılması: 26 Madde
Eğitim Sisteminin Kalitesinin İzlenmesi: 6 Madde
Mesleki Eğitimin İyileştirilmesi: 32 Madde
Öğretmenlerin Mesleki Gelişimi: 33 Madde
Din ve Değerler Eğitimi: 1 Madde
Kabul edilen maddelerin dağılımından da anlaşılacağı gibi eğitimin felsefesinden ziyade mevcut anlayışın uygulamasından kaynaklanan sorunlar şûraya damga vurmuş görünüyor. Teşbihte hata olmaz derler. Yapılan şûra memleket baştanbaşa yangınlarla uğraşırken ateşi nasıl söndürürüz konusunu ele almak yerine kargo ve lojistik konularını ele alan bir çalıştaya benzetilebilir. Pek çoğu idare tarafından çözülebilecek konular genel kurul gündemine taşınmış. Bu durum Sayın Bakanın “Eğitimde reforma ihtiyaç yok” açıklamasıyla da uyuşuyor. Oysa ahlaki bakımdan 2010’dan bu yana ateş çemberine dönüşmüş ülkemizde gençliğin halini görmek için istatistiklere bakmaya da gerek yok.
Türkiye Aile Meclisi Genel Başkan Yardımcısı Eğitimci Yazar Yunus Emre Altuntaş, " 20. Milli Eğitim Şûrasını ve Bakanı değerlendirdi. "Yapılan şûra memleket baştanbaşa yangınlarla uğraşırken ateşi nasıl söndürürüz konusunu ele almak yerine kargo ve lojistik konularını ele alan bir çalıştaya benzetilebilir." ifadelerini kullanan Altuntaş " Sayın Bakan ilk andan itibaren ne yaptığını bilen, alana hâkim ve pratik bir kişilik izlenimi bırakmaya çalışıyor. Fakat bu durum hatalar yapmasını önleyemiyor." ifadelerini kullandı.
İşte Türkiye Aile Meclisi Genel Başkan Yardımcısı Yunus Emre Altuntaş'ın MEB'DE HATALI GİDİŞAT! Uyarısı:
Sokrates bundan 24 asır önce felsefenin tümüyle ahlaktan ibaret olduğunu söylediğinde tepkileri üzerine çekmişti. Çünkü o zamanın Atina gençliği sefahatin, sapkınlığın, tembelliğin, taklitçiliğin esiri haline gelmişti. Bu çıkışından dolayı Sokrates’i idama mahkûm ettiler. Ondan sonra gelen Platon, Aristo, Diyojen, Plotinos ve çok daha sonraları Spinoza, Leibniz, Locke, Kant, Hegel, Kierkegaard, Bergson gibi filozoflar benzer konuların etrafında dönüp durmuşlardır. Batılılar varlıklarını bu silsilenin geliştirdiği ahlak anlayışına borçludur. Doğu toplumlarının ahlak anlayışı ise batınınki ile taban taban zıt bir kaynakla şekillenmiştir. Kınalızade Ali Çelebi’nin “Ahlak-ı Âlai”si bu konunun 16. Asra kadar ki seyrini özetler. 16. Asırdan sonrası ise hepimizin malumudur.
Türkiye’de alkol ve madde bağımlılığından ölümler 2006 yılında 50 bandındayken 2021 senesinde 1400 bandına dayanmış. Yine Emniyet Genel Müdürlüğünün yayınladığı istatistiklere göre 2014 yılında 30 bin tablet sentetik uyuşturucu ele geçirilmişken bu sayı 2020 yılında 2 Milyon rakamının üstüne çıkmıştır. Yeşilay verilerinde alkol ile tanışma yaşının 7’ye düştüğü, gençlerin%10’unun uyuşturucuyu,%50’sinin sigarayı en az bir kez denediği görülmektedir. Bu rakamlar madde bağımlılığının 20 yıl önceye göre ortalama 10 kat arttığını gösteriyor. LGBT eğilimleri de 20 yıl önceye göre olağan vaka haline gelmiştir.
Bu manzaranın ortaya çıkmasında belirleyici olan etken 2010’dan bu yana internete erişimin hızla artmasıdır. Sosyal medya ve Netflix tarzı kanalların zehirlediği gençlerimiz can çekişmektedir. Bu çağda ruhlar hastadır. Adeta “Beni kurtarın!” dercesine çırpınan bu gençlerimizin sorumluluğu çalışan aile sayısının artması dolayısıyla Milli Eğitime düşmektedir.
20. Milli Eğitim Şûrası işte böylesi manzaraların yaşandığı bir dönemde toplandı. Toplamda 3 gün süren şûrada ilk gün protokol konuşmaları, ikinci gün müzakereler ve son gün de oylama ile geçti. Yani toplamda sadece bir gün konular müzakere edilebildi. Genel Kurula gelen 128 maddeden 17'si oy çokluğuyla geri kalan maddeler ise oy birliği ile kabul edildi. Şûrada kabul edilen maddelerin konulara göre dağılımı şöyle:
Okul Öncesi Eğitim: 10 Madde
Özel Eğitim ve Rehberlik: 20 Madde
Temel Eğitime Erişimin ve Eğitimde Niteliğin Artırılması: 26 Madde
Eğitim Sisteminin Kalitesinin İzlenmesi: 6 Madde
Mesleki Eğitimin İyileştirilmesi: 32 Madde
Öğretmenlerin Mesleki Gelişimi: 33 Madde
Din ve Değerler Eğitimi: 1 Madde
Kabul edilen maddelerin dağılımından da anlaşılacağı gibi eğitimin felsefesinden ziyade mevcut anlayışın uygulamasından kaynaklanan sorunlar şûraya damga vurmuş görünüyor. Teşbihte hata olmaz derler. Yapılan şûra memleket baştanbaşa yangınlarla uğraşırken ateşi nasıl söndürürüz konusunu ele almak yerine kargo ve lojistik konularını ele alan bir çalıştaya benzetilebilir. Pek çoğu idare tarafından çözülebilecek konular genel kurul gündemine taşınmış. Bu durum Sayın Bakanın “Eğitimde reforma ihtiyaç yok” açıklamasıyla da uyuşuyor. Oysa ahlaki bakımdan 2010’dan bu yana ateş çemberine dönüşmüş ülkemizde gençliğin halini görmek için istatistiklere bakmaya da gerek yok.
Sayın Bakan program dışı ani bir ziyaretle her hangi bir liseyi ziyaret etse duruma vakıf olacaktır. Meslek Liselerindeki eğitim kalitesinin artırılması elbette önemlidir. Lakin daha da önemlisi Meslek Liselerini de kapsayan genel ahlaki çöküştür.
Sayın Özer’in eğitime dair dikkati daha çok mesleki eğitim alanına odaklanmış görünüyor. Sayın Bakan ilk andan itibaren ne yaptığını bilen, alana hâkim ve pratik bir kişilik izlenimi bırakmaya çalışıyor. Fakat bu durum hatalar yapmasını önleyemiyor. Örneğin eğitim alanında bir türlü çözülemeyen sorunlar dolayısıyla Bursa basınında yoğun olarak eleştirilen bir ismi ekibine alıp Ankara’ya taşıması, bu ismin yerine atadığı il müdürünü 20 gün sonra görevden alması, birkaç istisna dışında mesleki eğitimden gelen isimleri öncelemesi, Milli Görüş kökenli bürokratları görevden alması Sayın Bakanın dar alanda kısa paslaşmalar yaptığını gösteriyor. Daha da vahim olanı paradigma değişikliği adına geciken her adım eğitimimizin geleceği adına ümitlerimizi kırıyor. 20. MEB Şûrası bu durumun bir yansımasıdır. Şu halde görüntüde değişiklikler var gibi görünse de Ziya Selçuk döneminin devam ettiğini söyleyebiliriz. “Önce İnsan, Önce Tarih, Önce Şuur, Önce Ahlak ve Maneviyat” demeyen bir yaklaşım sorunların etrafından dolaşmayı tercih ediyor demektir. Sorunumuz gün gibi ortadadır. Sorunumuz profan eğitim anlayışıdır. Çözümü ise tarihimize ve değerlerimize dönmektir.
.......
t.me/basinaciklamasi t.me/SectikleriniDenetle t.me/milliirade t.me/ailemeclisi
Sayın Özer’in eğitime dair dikkati daha çok mesleki eğitim alanına odaklanmış görünüyor. Sayın Bakan ilk andan itibaren ne yaptığını bilen, alana hâkim ve pratik bir kişilik izlenimi bırakmaya çalışıyor. Fakat bu durum hatalar yapmasını önleyemiyor. Örneğin eğitim alanında bir türlü çözülemeyen sorunlar dolayısıyla Bursa basınında yoğun olarak eleştirilen bir ismi ekibine alıp Ankara’ya taşıması, bu ismin yerine atadığı il müdürünü 20 gün sonra görevden alması, birkaç istisna dışında mesleki eğitimden gelen isimleri öncelemesi, Milli Görüş kökenli bürokratları görevden alması Sayın Bakanın dar alanda kısa paslaşmalar yaptığını gösteriyor. Daha da vahim olanı paradigma değişikliği adına geciken her adım eğitimimizin geleceği adına ümitlerimizi kırıyor. 20. MEB Şûrası bu durumun bir yansımasıdır. Şu halde görüntüde değişiklikler var gibi görünse de Ziya Selçuk döneminin devam ettiğini söyleyebiliriz. “Önce İnsan, Önce Tarih, Önce Şuur, Önce Ahlak ve Maneviyat” demeyen bir yaklaşım sorunların etrafından dolaşmayı tercih ediyor demektir. Sorunumuz gün gibi ortadadır. Sorunumuz profan eğitim anlayışıdır. Çözümü ise tarihimize ve değerlerimize dönmektir.
.......
t.me/basinaciklamasi t.me/SectikleriniDenetle t.me/milliirade t.me/ailemeclisi
Telegram
@BASINAciklamasi
#AileyiKoru Teröre Cinayete Darbeye ÇARE: KISAS!
Siyonizm Masonluk KAOS/GLPT FUHŞ içki kumar riba YASAKLANSIN! #önceAHLAK #önceHAK #önceADALET #önceinsan @HakBirr @milliirade @KULHAKLARI @AileHaklari @insanhaklari @TurkiyeSTKBirligi @SectikleriniDenetle !
Siyonizm Masonluk KAOS/GLPT FUHŞ içki kumar riba YASAKLANSIN! #önceAHLAK #önceHAK #önceADALET #önceinsan @HakBirr @milliirade @KULHAKLARI @AileHaklari @insanhaklari @TurkiyeSTKBirligi @SectikleriniDenetle !
ADALET PLATFORMU BASKAN YARDIMCISI HUKUKÇU MEHMET YAMAN: DEVLETİMİZİN İLK ANAYASASI'NDA OLDUĞU GİBİ YENİ ANAYASADA DA "DEVLETİN DİNİ İSLAM" OLMALI. DEVLETTE DEVAMLILIK ESASTIR.TÜM KANUNLAR İSLAMA AYKIRI OLMAMALI ve DEVLET KURULUŞ FELSEFESİNE FABRİKA AYARLARINA GERİ DÖNMELİ
KANUN-U ESASİ (OSMANLI ANAYASASI)’NİN 145. KABUL YILDÖNÜMÜ MÜNASEBETİYLE ADALET PLATFORMU BASIN BÜLTENİ
BİLİNDİĞİ GİBİ, DEVLETLERİMİZ İSİM DEĞİŞİKLİKLERİYLE DE OLSA, UZUN ASIRLARDAN BERİ BİRBİRLERİNİN DEVAMI OLARAK, BİR BÜTÜNLÜK HALİNDE GELİYOR OLUP, DEVLET HAYATIMIZIN TEMADİSİ AÇISINDAN, TÜM DEVLETLERİMİZİN İŞLEM VE FAALİYETLERDE BİR BÜTÜNLÜK VE BİRBİRİNİN DEVAMI OLMA NİTELİĞİ ESAS UNSURDUR.
OSMANLI DEVLETİ DE, TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİMİZ, GİBİ BİZİM DEVLETİMİZDİR VE YENİ DEVLETİMİZİN KURUCULARI DA, OSMANLI EĞİTİMİ ALMIŞ VE OSMANLI DİPLOMALARIYLA MÜCEHHEZ OLARAK, RESMİ GÖREVLERİNİ YAPMIŞLARDIR.
DEVLETİN TEMELİ OLAN HALKIMIZIN, UZUN ASIRLAR BOYUNCA BU DEVLETLERİMİZDE İNANÇ, KÜLTÜR VE TARİHİ BİRİKİMLERİMİZDEN KAYNAKALANAN ÖRF VE ADETLERİMİZ DE, BİR BÜTÜN OLARAK, DEVAM EDE GELMEKTE, YABANCI VE DÜŞMAN KÜLTÜR MENSUPLARINA KARŞI KENDİ MÜKTESEBATINI HER DAİM KORUMA, GELİŞTİRME VE YÜCELTME ANLAYIŞI İÇERİSİNDE, HAYAT VE AHİRETLE BAĞLARINI PEKİŞTİREN TEMEL DEĞERLERİNE, BÜTÜN GAYRETLERİYLE SAHİB OLMA ÇABASINI GÖSTERME GAYRETLERİ, HER ZAMAN ÖN PLANDA KENDİSİNİ GÖSTERMİŞTİR.
BU SÜREÇTE, OSMANLI DEVLETİMİZDE DE, GELİNİN ÇAĞIN GEREKLERİ DE DİKKATE ALINARAK, HUKUKİ ALT YAPIDA BAZI GÜNCELLEMELER YAPILMIŞ VE 1976 YILINA GELİNDİĞİNDE, LİTERATÜRÜMÜZDE İLK ANAYASAL KODİFİKASYON OLUŞTURULMUŞ OLUP, GENEL İTİBARİYLE, BU KODİFİKASYONLA İLGİLİ OLARAK ŞUNLARI SÖYLEYEBİLİRİZ:
İLK OSMANLI ANAYASASI KANUN-U ESASİ OLUP, ÜZERİNDEN TAM 145 YIL GEÇMİŞTİR. YANİ BUGÜN KANUN-U ESASİ’NİN 145. YILIDIR.
OSMANLI KANUN-U ESASİSİ, 23.12.1876 YILINDA, PADİŞAH 2. ABDULHAMİD TARAFINDAN KABUL VE İLAN EDİLMİŞ OLUP, BU ANAYASA “TEŞKİLAT-I ESASİYYE” ADI ALTINDA, 1960 YILINA KADAR UYGULAMADA KALDI.
BU ANAYASA TOPLAM 12 BÖLÜM VE 120 MADDEDEN İBARET OLUP, BU ANAYASANIN ÖNEMLİ MADDELERİNİ AŞAĞIDA ARZ EDİYORUZ:
2. MADDEYLE, “İSTANBUL’UN BAŞŞEHİR OLDUĞU” KABUL EDİLMİŞTİR.
3. MADDEYLE PADİŞAHIN, “MEMALİK-İ İSLAMİYYE’NİN HALİFESİ BULUNDUĞU” KABUL EDİLMİŞTİR.
4. MADDESİYLE, “PADİŞAHIN İSLAM DİNİ’NİN HAMİSİ BULUNDUĞU” KABUL EDİLMİŞTİR.
8. MADDESİYLE, HANGİ DİN VE MEZHEPTEN OLURSA OLSUN, TABEA OLAN HERKESİN, “OSMANLI” SIFATINI ALDIĞI KABUL EDİLMİŞTİR. Buna göre, bir Hıristiyan veya Yahudi de Osmanlı vatandaşı olup, dışlanamaz.
9. MADDESİYLE, TÜM OSMANLILARIN “ŞAHSİ HÜRRİYETE SAHİP” OLUP, BAŞKALARININ HAK VE HÜRRİYETLERİNE TECAVUZ EDİLEMEYECEĞİ” KABUL EDİLMİŞTİR.
10. MADDESİYLE, “ŞAHSİ HÜRRİYETİN, HER TÜRLÜ TAARRUZDAN MASUN OLDUĞU” KABUL EDİLMİŞTİR.
11. MADDESİNDE, “DEVLET-İ OSMANİYYE’NİN DİNİ İSLAM’DIR” DENMİŞTİR.
18. MADDESİNDE, “DEVLETİN RESMİ LİSANI TÜRKÇE’DİR” DENMİŞTİR.
22. MADDESİYLE “MESKEN MASUNİYETİ” GETİRİLMİŞTİR.
24. MADDESİYLE, “MÜSADERE VE ANGARYA” YASAKLANMIŞTIR.
26. MADDESİYLE, “İŞKENCE VE HER TÜRLÜ EZİYET” YASAKLANMIŞTIR.
86. MADDESİYLE, “MAHKEMELERE HER TÜRLÜ BASKI VE MÜDAHALE” YASAKLANMIŞTIR.
92. MADDESİYLE, “ŞURAY-I DEVLET (Danıştay), TEMYİZ VE İSTİNAF MAHKEMELERİ” KABUL EDİLMİŞTİR.
114. MADDESİYLE, BÜTÜN OSMANLI FERTLERİNİN, “1. DERECE MAARİF EĞİTİMİ ALMALARI MECBURİYETİ” GETİRİLMİŞTİR.
DAHA ÖNCE BİR VESİLEYLE ARZ ETTİĞİMİZ, 1921 TEŞKİLAT-I ESASİYYE KANUNU, 29 EKİM 1923 TARİHLİ, “CUMHURİYETİN İLANI BELGESİ”, 1924 TEŞKİLAT-I ESASİYYE KANUNU DA OSMANLI DEVLETİMİZİN İLK ANAYASAL KODİFİKASYONU OLAN KANUN-U ESASİ’NİN IŞIĞINDA YAPILMIŞ VE BİR MİLLET OLARAK, KENDİLERİNİ ASIRLAR BOYU AYAKTA TUTAN İNANÇ VE KÜLTÜR DEĞERLERİ, BU MANİFESTOLARDA MUHAFAZA EDİLMİŞTİR.
ÖZELLİKLE DEVLETİMİZİN KURUCU FELSEFESİNİN TEMELİNİ OLUŞTURAN İLKELERLE, ÇEŞİTLİ IRKLAR VE MEZHEPLERDEN OLUŞAN HALKIMIZI BİR ARADA TUTUP BÜTÜNLEŞTİREN KÜLTÜR, AHLAK VE ÖRF VE ADET DEĞERLERİMİZ, BU CUMHURİYETİMİZİN KURUCU ANAYASASINDA MUHAFAZA EDİLMİŞ OLUP, BUNUN EN ÖNEMLİ ÖRNEĞİ DE;
KANUN-U ESASİ (OSMANLI ANAYASASI)’NİN 145. KABUL YILDÖNÜMÜ MÜNASEBETİYLE ADALET PLATFORMU BASIN BÜLTENİ
BİLİNDİĞİ GİBİ, DEVLETLERİMİZ İSİM DEĞİŞİKLİKLERİYLE DE OLSA, UZUN ASIRLARDAN BERİ BİRBİRLERİNİN DEVAMI OLARAK, BİR BÜTÜNLÜK HALİNDE GELİYOR OLUP, DEVLET HAYATIMIZIN TEMADİSİ AÇISINDAN, TÜM DEVLETLERİMİZİN İŞLEM VE FAALİYETLERDE BİR BÜTÜNLÜK VE BİRBİRİNİN DEVAMI OLMA NİTELİĞİ ESAS UNSURDUR.
OSMANLI DEVLETİ DE, TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİMİZ, GİBİ BİZİM DEVLETİMİZDİR VE YENİ DEVLETİMİZİN KURUCULARI DA, OSMANLI EĞİTİMİ ALMIŞ VE OSMANLI DİPLOMALARIYLA MÜCEHHEZ OLARAK, RESMİ GÖREVLERİNİ YAPMIŞLARDIR.
DEVLETİN TEMELİ OLAN HALKIMIZIN, UZUN ASIRLAR BOYUNCA BU DEVLETLERİMİZDE İNANÇ, KÜLTÜR VE TARİHİ BİRİKİMLERİMİZDEN KAYNAKALANAN ÖRF VE ADETLERİMİZ DE, BİR BÜTÜN OLARAK, DEVAM EDE GELMEKTE, YABANCI VE DÜŞMAN KÜLTÜR MENSUPLARINA KARŞI KENDİ MÜKTESEBATINI HER DAİM KORUMA, GELİŞTİRME VE YÜCELTME ANLAYIŞI İÇERİSİNDE, HAYAT VE AHİRETLE BAĞLARINI PEKİŞTİREN TEMEL DEĞERLERİNE, BÜTÜN GAYRETLERİYLE SAHİB OLMA ÇABASINI GÖSTERME GAYRETLERİ, HER ZAMAN ÖN PLANDA KENDİSİNİ GÖSTERMİŞTİR.
BU SÜREÇTE, OSMANLI DEVLETİMİZDE DE, GELİNİN ÇAĞIN GEREKLERİ DE DİKKATE ALINARAK, HUKUKİ ALT YAPIDA BAZI GÜNCELLEMELER YAPILMIŞ VE 1976 YILINA GELİNDİĞİNDE, LİTERATÜRÜMÜZDE İLK ANAYASAL KODİFİKASYON OLUŞTURULMUŞ OLUP, GENEL İTİBARİYLE, BU KODİFİKASYONLA İLGİLİ OLARAK ŞUNLARI SÖYLEYEBİLİRİZ:
İLK OSMANLI ANAYASASI KANUN-U ESASİ OLUP, ÜZERİNDEN TAM 145 YIL GEÇMİŞTİR. YANİ BUGÜN KANUN-U ESASİ’NİN 145. YILIDIR.
OSMANLI KANUN-U ESASİSİ, 23.12.1876 YILINDA, PADİŞAH 2. ABDULHAMİD TARAFINDAN KABUL VE İLAN EDİLMİŞ OLUP, BU ANAYASA “TEŞKİLAT-I ESASİYYE” ADI ALTINDA, 1960 YILINA KADAR UYGULAMADA KALDI.
BU ANAYASA TOPLAM 12 BÖLÜM VE 120 MADDEDEN İBARET OLUP, BU ANAYASANIN ÖNEMLİ MADDELERİNİ AŞAĞIDA ARZ EDİYORUZ:
2. MADDEYLE, “İSTANBUL’UN BAŞŞEHİR OLDUĞU” KABUL EDİLMİŞTİR.
3. MADDEYLE PADİŞAHIN, “MEMALİK-İ İSLAMİYYE’NİN HALİFESİ BULUNDUĞU” KABUL EDİLMİŞTİR.
4. MADDESİYLE, “PADİŞAHIN İSLAM DİNİ’NİN HAMİSİ BULUNDUĞU” KABUL EDİLMİŞTİR.
8. MADDESİYLE, HANGİ DİN VE MEZHEPTEN OLURSA OLSUN, TABEA OLAN HERKESİN, “OSMANLI” SIFATINI ALDIĞI KABUL EDİLMİŞTİR. Buna göre, bir Hıristiyan veya Yahudi de Osmanlı vatandaşı olup, dışlanamaz.
9. MADDESİYLE, TÜM OSMANLILARIN “ŞAHSİ HÜRRİYETE SAHİP” OLUP, BAŞKALARININ HAK VE HÜRRİYETLERİNE TECAVUZ EDİLEMEYECEĞİ” KABUL EDİLMİŞTİR.
10. MADDESİYLE, “ŞAHSİ HÜRRİYETİN, HER TÜRLÜ TAARRUZDAN MASUN OLDUĞU” KABUL EDİLMİŞTİR.
11. MADDESİNDE, “DEVLET-İ OSMANİYYE’NİN DİNİ İSLAM’DIR” DENMİŞTİR.
18. MADDESİNDE, “DEVLETİN RESMİ LİSANI TÜRKÇE’DİR” DENMİŞTİR.
22. MADDESİYLE “MESKEN MASUNİYETİ” GETİRİLMİŞTİR.
24. MADDESİYLE, “MÜSADERE VE ANGARYA” YASAKLANMIŞTIR.
26. MADDESİYLE, “İŞKENCE VE HER TÜRLÜ EZİYET” YASAKLANMIŞTIR.
86. MADDESİYLE, “MAHKEMELERE HER TÜRLÜ BASKI VE MÜDAHALE” YASAKLANMIŞTIR.
92. MADDESİYLE, “ŞURAY-I DEVLET (Danıştay), TEMYİZ VE İSTİNAF MAHKEMELERİ” KABUL EDİLMİŞTİR.
114. MADDESİYLE, BÜTÜN OSMANLI FERTLERİNİN, “1. DERECE MAARİF EĞİTİMİ ALMALARI MECBURİYETİ” GETİRİLMİŞTİR.
DAHA ÖNCE BİR VESİLEYLE ARZ ETTİĞİMİZ, 1921 TEŞKİLAT-I ESASİYYE KANUNU, 29 EKİM 1923 TARİHLİ, “CUMHURİYETİN İLANI BELGESİ”, 1924 TEŞKİLAT-I ESASİYYE KANUNU DA OSMANLI DEVLETİMİZİN İLK ANAYASAL KODİFİKASYONU OLAN KANUN-U ESASİ’NİN IŞIĞINDA YAPILMIŞ VE BİR MİLLET OLARAK, KENDİLERİNİ ASIRLAR BOYU AYAKTA TUTAN İNANÇ VE KÜLTÜR DEĞERLERİ, BU MANİFESTOLARDA MUHAFAZA EDİLMİŞTİR.
ÖZELLİKLE DEVLETİMİZİN KURUCU FELSEFESİNİN TEMELİNİ OLUŞTURAN İLKELERLE, ÇEŞİTLİ IRKLAR VE MEZHEPLERDEN OLUŞAN HALKIMIZI BİR ARADA TUTUP BÜTÜNLEŞTİREN KÜLTÜR, AHLAK VE ÖRF VE ADET DEĞERLERİMİZ, BU CUMHURİYETİMİZİN KURUCU ANAYASASINDA MUHAFAZA EDİLMİŞ OLUP, BUNUN EN ÖNEMLİ ÖRNEĞİ DE;
1876 “KANUN-U ESASİ” SİNİN 11 - 1921 “TEŞKİLAT-I ESASİYYE” KANUNUMUZUN 7 - 29 EKİM 1923 “CUMHURİYET İLANI BELGESİ” NİN 2 ve 1924 “TEŞKİLATI-I ESASİYYE” KANUNUMUZUN 2. MADDELERİNDE BİR BÜTÜN OLARAK YERİNİ ALAN, “DEVLETİN DİNİNİN İSLAM” OLDUĞUNU,N ANAYASAL BİR TEMELE OTURTULMUŞ OMASIDIR.
Tabii, 1876 Teşkilat-ı Esasisi’nde belirtildiği ve esasen inancımızın temelini oluşturan Kur’an’da, “LEKÜM DİNİKÜM VE LİYE DİN/SİZİN DİNİNİZ SİZE, BENİM DİNİM DE BANADIR” ilkesiyle de belirtilmiş bulunduğu gibi, her fert dünyevi hayatında kendi iradesiyle kendi dinini ve dini hayatının gereğini yapma özgürlüğünü seçer ve uhrevi hayatında da kendisi bunun sorumluluğunu taşır.
YENİ ANAYASA YAPILMASININ GÜNDEMDE OLMASI NEDENİYLE, İLK ANAYASA OLAN 1876 TEŞKİLAT-I ESASİYYE” NİN KABUL GÜNÜ OLAN BUGÜN, SİZİN ARACILIĞINIZLA ŞUNU İFADE ETMEK İSTİYORUZ:
ZAMAN ZAMAN LAİKLİK İLKESİ ADI ALTINDA DEPREŞEN VE ÖZELLİKLE İSLAM DİNİNE KARŞI OLAN DÜŞMANLIKLARA, HALKI BİRBİRİYLE BOĞUŞMAYA VE ÜLKEMİZ İLE HALKIMIZI PARÇALAMAYA YÖNELİK POLİTİKALARA FIRSAT VERMEMEK AÇISINDAN, İNANÇ SİSTEMİMİZİN DETAYLI BİR BİÇİMDE ANAYASAL GÜVENCEYE ALINMASIYLA, KUTSAL DİNİMİZLE İLGİLİ OLARAK, TOPLUMSAL DÜZEYDE, MİLLETİN BİRLİĞİ, BÜTÜNLÜĞÜ VE ÇAĞDAŞ KRİTERLER ÖLÇÜTLERİNDE, BİRBİRİNE KARŞI SAYGINLIK VE SOSYAL SORUMLULUK KAZANIMLARI AÇISINDAN, SOSYO-PSİKOLOJİK VE KÜLTÜREL GELİŞİMLERİMİZİN IŞIĞINDA; POZİTİF DİNSEL DEĞERLENDİRMELER YAPILMASINI VE CUMHURİYETİN KURULUŞ FELSEFESİNİN ESAS UMDELERİ ARASINDA BULUNUP TA, SONRADAN OLUŞAN AYRIMCI, SAVRULMACI VE JAKOBENİST SİYASAL ANLAYIŞLARCA, ANAYASADAN SİSTEMATİK BİR BİÇİMDE ÖTELENEN, KUTSAL DİNİMİZİN GERÇEK ESASLARINA UYGUN BİR MADDENİN, TEKRAR GERİ GETİRİLMESİNİ TEKLİF EDİYORUZ.
YANİ BİR KERE DAHA AÇIKÇA DİYORUZ Kİ, CUMHURİYETİMİZİN KURUCU FELSEFESİNİN IŞIĞINDA, SÜR’ATLE FABRİKA AYARLARINA GERİ DÖNÜLSÜN!.. KANUNİ ESASİ'NİN ORJİNAL ORJİNAL METNİ VE MANASI TBMM, ANAYASA MAHKEMESİ ve CUMHURBAŞKANLIĞI WEB SAYFALARI BAŞTA OLMAK ÜZERE TÜM KURUMLARIMIZDA İLK ANAYASA (1876) MADDELER HALİNDE YAYİMLANMALI.
Saygılarımızla!..
23.12.2021
Mehmet Yaman, Araştırmacı-Hukukçu, Türkiye Adalet Platformu Genel Başkan Yardımcısı
https://www.tenkitmedia.com/haber-hukukcu-mehmet-yaman-devletin-dini-islam-olmalI-6348.html
t.me/basinaciklamasi
t.me/milliirade
t.me/SectikleriniDenetle
Tabii, 1876 Teşkilat-ı Esasisi’nde belirtildiği ve esasen inancımızın temelini oluşturan Kur’an’da, “LEKÜM DİNİKÜM VE LİYE DİN/SİZİN DİNİNİZ SİZE, BENİM DİNİM DE BANADIR” ilkesiyle de belirtilmiş bulunduğu gibi, her fert dünyevi hayatında kendi iradesiyle kendi dinini ve dini hayatının gereğini yapma özgürlüğünü seçer ve uhrevi hayatında da kendisi bunun sorumluluğunu taşır.
YENİ ANAYASA YAPILMASININ GÜNDEMDE OLMASI NEDENİYLE, İLK ANAYASA OLAN 1876 TEŞKİLAT-I ESASİYYE” NİN KABUL GÜNÜ OLAN BUGÜN, SİZİN ARACILIĞINIZLA ŞUNU İFADE ETMEK İSTİYORUZ:
ZAMAN ZAMAN LAİKLİK İLKESİ ADI ALTINDA DEPREŞEN VE ÖZELLİKLE İSLAM DİNİNE KARŞI OLAN DÜŞMANLIKLARA, HALKI BİRBİRİYLE BOĞUŞMAYA VE ÜLKEMİZ İLE HALKIMIZI PARÇALAMAYA YÖNELİK POLİTİKALARA FIRSAT VERMEMEK AÇISINDAN, İNANÇ SİSTEMİMİZİN DETAYLI BİR BİÇİMDE ANAYASAL GÜVENCEYE ALINMASIYLA, KUTSAL DİNİMİZLE İLGİLİ OLARAK, TOPLUMSAL DÜZEYDE, MİLLETİN BİRLİĞİ, BÜTÜNLÜĞÜ VE ÇAĞDAŞ KRİTERLER ÖLÇÜTLERİNDE, BİRBİRİNE KARŞI SAYGINLIK VE SOSYAL SORUMLULUK KAZANIMLARI AÇISINDAN, SOSYO-PSİKOLOJİK VE KÜLTÜREL GELİŞİMLERİMİZİN IŞIĞINDA; POZİTİF DİNSEL DEĞERLENDİRMELER YAPILMASINI VE CUMHURİYETİN KURULUŞ FELSEFESİNİN ESAS UMDELERİ ARASINDA BULUNUP TA, SONRADAN OLUŞAN AYRIMCI, SAVRULMACI VE JAKOBENİST SİYASAL ANLAYIŞLARCA, ANAYASADAN SİSTEMATİK BİR BİÇİMDE ÖTELENEN, KUTSAL DİNİMİZİN GERÇEK ESASLARINA UYGUN BİR MADDENİN, TEKRAR GERİ GETİRİLMESİNİ TEKLİF EDİYORUZ.
YANİ BİR KERE DAHA AÇIKÇA DİYORUZ Kİ, CUMHURİYETİMİZİN KURUCU FELSEFESİNİN IŞIĞINDA, SÜR’ATLE FABRİKA AYARLARINA GERİ DÖNÜLSÜN!.. KANUNİ ESASİ'NİN ORJİNAL ORJİNAL METNİ VE MANASI TBMM, ANAYASA MAHKEMESİ ve CUMHURBAŞKANLIĞI WEB SAYFALARI BAŞTA OLMAK ÜZERE TÜM KURUMLARIMIZDA İLK ANAYASA (1876) MADDELER HALİNDE YAYİMLANMALI.
Saygılarımızla!..
23.12.2021
Mehmet Yaman, Araştırmacı-Hukukçu, Türkiye Adalet Platformu Genel Başkan Yardımcısı
https://www.tenkitmedia.com/haber-hukukcu-mehmet-yaman-devletin-dini-islam-olmalI-6348.html
t.me/basinaciklamasi
t.me/milliirade
t.me/SectikleriniDenetle
https://www.tenkitmedia.com/
HUKUKÇU MEHMET YAMAN:'DEVLETİN DİNİ İSLAM OLMALI'
Adalet Platformu Baskan yardımcısı hukukçu Mehmet Yaman: 'Devletimizin ilk anayasası'nda olduğu gibi yeni anayasada da
KÂNÛN-I ESÂSÎ / İLK ANAYASA 1876 ORJİNALİ ve LATİNCESİ TÜM KURUMLARIN WEB SİTESİNDE YER ALMALIDIR
Türkiye Aile Meclisi ve Adalet Platformu Genel Başkan Yardımcısı Anayasa Hukukçusu Adnan Küçük: TBMM, AYM, MEB ve CUMHURBAŞKANLIĞI'NA ÇAĞRI! İLK ANAYASA 1876 KÂNÛN-I ESÂSÎ ORJİNALİ ve LATİNCESİ TÜM KURUMLARIN WEB SİTESİNDE YER ALMALIDIR.
Harf Devriminin Türk Dili üzerinde meydana getirdiği sonuçları konu almıştım. Bu yazıda, Osmanlıcayı terk etmenin akabinde, özellikle bazı harfler üzerindeki şapkaların, bazı kelimelerde yer alan tire ve kesme işaretlerinin kaldırılmasının meydana getirdiği ağır hasarları belirtmiştim.
Bu yeni yazımda, TBMM sitesinde yer alan ve bazı kamu kurumları tarafından da aynen kendi sitelerine aktarılan Kânûn-ı Esâsî’nin Osmanlıca orijinal metninden yeni Türk harflerine (Latince harflere) çevrilen metnindeki bazı ciddi çeviri hatalarına temas edeceğim.
Önce şunu belirtmek isterim. 1876 tarihli Kânûn-ı Esâsî siyasi tarihimizin ilk modern Anayasasıdır. Bu, resmi bir metindir ve ABD için 1787 Anayasası ne ise bizde de Kânûn-ı Esâsî odur. Bu metnin doğru bir şekilde muhafaza edilmesi hayati derecede önemlidir. Belki, mahalli bir yörede geçerli olan ya da ülke genelinde geçerli olmakla birlikte pek bilinmeyen Osmanlıca harflerle yazılı bir hukuki düzenlemenin yeni harflere çevirisinde bazı çeviri hataları olabilir, bu hatalar sehven yapılmış olabilir. Bu metinlerin fazla bilinebilir olmaması sebebiyle, bu hatalar göz ardı edilebilir. Belki bu hatalar hiç kimsenin dikkatini çekmeyebilir.
Ama siyasî tarihimizin ilk modern Anayasasında bazı hatalı çevirilerin olması kabul edilebilir bir durum değildir. Bu sebeple Kânûn-ı Esâsî alelade metinlerle mukayese edilemez. Aksi halde, Kânûn-ı Esâsî’nin pek fazla önemsenmediği yönünde bir algı ortaya çıkabilir.
Burada bahsini edeceğim hususları, kendisi çok değerli ve birikimli bir hukukçu olan ve Osmanlıcaya ileri düzeyde vâkıf olan TBMM Başkanı Sayın Prof. Dr. Mustafa Şentop’un da takdir edeceği kanaatindeyim. Muhtemelen bu husustan Şentop Hoca’nın malumatı yoktur. Malumatı olsa bu hataların derhal giderilmesi yönünde bir çalışma başlatacağı kanaatindeyim.
Burada amacım suçluyu arayarak, birilerini rahatsız etmek ya da taşlamak değildir. Bu çeviri, TBMM sitesine, A. Şeref Gözübüyük ve Suna Kili’nin “Türk Anayasa Metinleri (1839-1980)” başlıklı kitabından aynen konulmuştur. Fakat bu metnin ne zaman konulduğunu bilmiyorum. Bu metin belki de 30 ya da 35 yıl önce TBMM sitesine konmuştur.
Burada maksadım, Türk demokrasisinin gözbebeği mesabesinde olan TBMM’nin sitesinde siyasi tarihimiz açısından bu kadar ehemmiyetli ve kıymetli bir yere sahip olan Kânûn-ı Esâsî’nin çevirisinde bulunan hataların varlığına dikkat çekmektir.
Bu hataların geri planında, çeviriyi yapanların özensizliği ve TBMM’nin bunlara olan güveni ve yukarıda sözünü ettiğim bazı harfler üzerindeki şapkaların, bazı kelimelerdeki tire ve kesme işaretlerinin atılmış olması yer almaktadır. Belki de bu çevirinin TBMM sitesinde yer almasını sağlayan TBMM Başkanı Osmanlıcayı hiç bilmiyordur. Uzman olduğuna inandığı kişilerin hatalarından Meclis Başkanlarını sorumlu tutmak hakkaniyetli olmaz. Burada asıl sorumlular, Kânûn-ı Esâsî’yi bu kadar özensiz şekilde çeviren kişilerdir.
Elbette ki Kânûn-ı Esâsî’nin Latin harflerine çevirisinde, şapkaların, tire ve kesme işaretlerinin tamamen terk edildiği söylenemez. Ama, bu kurallara tam olarak uyulduğu da söylenemez. Çeviride çok ciddi tutarsızlıklar, çok sayıda maddî kelime hataları var. Benzer hatalar Kânûn-ı Esâsî’de yapılan değişikliklerde de mevcuttur.
Burada bunların her birine ayrı ayrı değineceğim.
Maddî Kelime ve Yazılım Hataları
Bir kelime Kânûn-ı Esâsî’nin muhtelif maddelerinde, dört farklı şekilde yazılmış, bunlardan üçü maddî olarak hatalı, biri doğrudur. Bu hatalı kullanımlar şu şekildedir:
Türkiye Aile Meclisi ve Adalet Platformu Genel Başkan Yardımcısı Anayasa Hukukçusu Adnan Küçük: TBMM, AYM, MEB ve CUMHURBAŞKANLIĞI'NA ÇAĞRI! İLK ANAYASA 1876 KÂNÛN-I ESÂSÎ ORJİNALİ ve LATİNCESİ TÜM KURUMLARIN WEB SİTESİNDE YER ALMALIDIR.
Harf Devriminin Türk Dili üzerinde meydana getirdiği sonuçları konu almıştım. Bu yazıda, Osmanlıcayı terk etmenin akabinde, özellikle bazı harfler üzerindeki şapkaların, bazı kelimelerde yer alan tire ve kesme işaretlerinin kaldırılmasının meydana getirdiği ağır hasarları belirtmiştim.
Bu yeni yazımda, TBMM sitesinde yer alan ve bazı kamu kurumları tarafından da aynen kendi sitelerine aktarılan Kânûn-ı Esâsî’nin Osmanlıca orijinal metninden yeni Türk harflerine (Latince harflere) çevrilen metnindeki bazı ciddi çeviri hatalarına temas edeceğim.
Önce şunu belirtmek isterim. 1876 tarihli Kânûn-ı Esâsî siyasi tarihimizin ilk modern Anayasasıdır. Bu, resmi bir metindir ve ABD için 1787 Anayasası ne ise bizde de Kânûn-ı Esâsî odur. Bu metnin doğru bir şekilde muhafaza edilmesi hayati derecede önemlidir. Belki, mahalli bir yörede geçerli olan ya da ülke genelinde geçerli olmakla birlikte pek bilinmeyen Osmanlıca harflerle yazılı bir hukuki düzenlemenin yeni harflere çevirisinde bazı çeviri hataları olabilir, bu hatalar sehven yapılmış olabilir. Bu metinlerin fazla bilinebilir olmaması sebebiyle, bu hatalar göz ardı edilebilir. Belki bu hatalar hiç kimsenin dikkatini çekmeyebilir.
Ama siyasî tarihimizin ilk modern Anayasasında bazı hatalı çevirilerin olması kabul edilebilir bir durum değildir. Bu sebeple Kânûn-ı Esâsî alelade metinlerle mukayese edilemez. Aksi halde, Kânûn-ı Esâsî’nin pek fazla önemsenmediği yönünde bir algı ortaya çıkabilir.
Burada bahsini edeceğim hususları, kendisi çok değerli ve birikimli bir hukukçu olan ve Osmanlıcaya ileri düzeyde vâkıf olan TBMM Başkanı Sayın Prof. Dr. Mustafa Şentop’un da takdir edeceği kanaatindeyim. Muhtemelen bu husustan Şentop Hoca’nın malumatı yoktur. Malumatı olsa bu hataların derhal giderilmesi yönünde bir çalışma başlatacağı kanaatindeyim.
Burada amacım suçluyu arayarak, birilerini rahatsız etmek ya da taşlamak değildir. Bu çeviri, TBMM sitesine, A. Şeref Gözübüyük ve Suna Kili’nin “Türk Anayasa Metinleri (1839-1980)” başlıklı kitabından aynen konulmuştur. Fakat bu metnin ne zaman konulduğunu bilmiyorum. Bu metin belki de 30 ya da 35 yıl önce TBMM sitesine konmuştur.
Burada maksadım, Türk demokrasisinin gözbebeği mesabesinde olan TBMM’nin sitesinde siyasi tarihimiz açısından bu kadar ehemmiyetli ve kıymetli bir yere sahip olan Kânûn-ı Esâsî’nin çevirisinde bulunan hataların varlığına dikkat çekmektir.
Bu hataların geri planında, çeviriyi yapanların özensizliği ve TBMM’nin bunlara olan güveni ve yukarıda sözünü ettiğim bazı harfler üzerindeki şapkaların, bazı kelimelerdeki tire ve kesme işaretlerinin atılmış olması yer almaktadır. Belki de bu çevirinin TBMM sitesinde yer almasını sağlayan TBMM Başkanı Osmanlıcayı hiç bilmiyordur. Uzman olduğuna inandığı kişilerin hatalarından Meclis Başkanlarını sorumlu tutmak hakkaniyetli olmaz. Burada asıl sorumlular, Kânûn-ı Esâsî’yi bu kadar özensiz şekilde çeviren kişilerdir.
Elbette ki Kânûn-ı Esâsî’nin Latin harflerine çevirisinde, şapkaların, tire ve kesme işaretlerinin tamamen terk edildiği söylenemez. Ama, bu kurallara tam olarak uyulduğu da söylenemez. Çeviride çok ciddi tutarsızlıklar, çok sayıda maddî kelime hataları var. Benzer hatalar Kânûn-ı Esâsî’de yapılan değişikliklerde de mevcuttur.
Burada bunların her birine ayrı ayrı değineceğim.
Maddî Kelime ve Yazılım Hataları
Bir kelime Kânûn-ı Esâsî’nin muhtelif maddelerinde, dört farklı şekilde yazılmış, bunlardan üçü maddî olarak hatalı, biri doğrudur. Bu hatalı kullanımlar şu şekildedir:
“Meclisi Umuminin yevmi ‘hüşad’ında …resmi ‘küşat’ icra olunup…” (md. 45).
“…nasbolunan zevat meclisin yevmi ‘küşad’ında sadrıazam huzurunda…” (md. 46). Diğer bazı maddelerde de (md. 99., 101. ve 1909 değişikliği 7) “küşad” kelimesi kullanılmış.
1914 değişikliğinin ikinci çevirisinin 43. maddesinde “küşâd” kelimesi yer almıştır.
Burada doğru olan kullanım şekli “küşâd”dır.
Bir başka kelime üç türlü kullanılmıştır ve bunlardan sadece biri doğrudur.
“…rey ve ‘mütalca’ beyanında …beyan ettiği ‘mütalea’lardan dolayı…” (md. 47).
“…görür ise ‘mütalâa’sını ilâvesiyle …ise ilâvei ‘mütalâa’ ile beraber…” (md. 64).
Burada doğru kullanım şekli “mütalâa”dır.
Bir örnek daha vereyim.
“Meclisi Umumi âzasından birinin, ‘hiyanet’ ve Kanunu Esasiyi ‘nakız’ ve ‘ilgaye’ tasaddi ve irtikâp töhmetlerinden ‘birile’ müttehem olduğuna mensup olduğu heyet azayı mevcudesinin sülüsanı ekseriyeti ‘mutlakasile’ karar verilür veyahut kanunen hapis ve nefyi mucip bir ceza ile mahkûm olur ise azalık sıfatı zail olur ve bu ‘af'alin’ ‘muhakemesile’ mücazatı ait olduğu mahkeme tarafından ‘rüyet’ ve hükmolunur” (md. 48).
Bu maddede: “hiyanet” değil “hıyanet”, “nakız” değil “nakz”, “ilgaye” değil “ilgaya”, “birile” değil “biriyle”, “mutlakasile” değil “mutlakasıyla”, “af’al” değil “ef’al”, “muhakemesile” değil “muhakemesiyle”dir, “rüyet” değil “rü’yet”tir.
Sadece bir maddede sekiz tane hatalı kullanım mevcuttur. Ayrıca burada hatalı olarak kullanılan birçok kelimenin hatalı kullanımı diğer bazı maddelerde de söz konusu olmuştur.
Mana farklarına ilişkin izahata girmeksizin birkaç örnek daha vereceğim.
“…bedel karar heyeti mecmuası” (md. 65). “meclis-i vükelâda bade’l müzakere” (1909 değişikliği md. 29). Doğru olan “bade’l müzâkere”dir.
“…Kendü taleplerile devketce sair memuriyete tâyin olunanlar” (md. 62). Buradaki “taleplerile” değil “talepleriyle”, “devketce” değil, “devletçe” yazılış şekli doğrudur.
“…âzalığı mücazdırvesair memurinden” (md. 67). Burada “mücazdırvesair” kelimesinin “mücazdır ve sair” şeklinde ayrılarak yazılması gerekir.
“…sene teşrisani iptidasında” (md. 43). “…içtimaı olan teşrini saniden” (md. 70). “…sene Teşrinisani iptidasında” (1909 değişikliği md. 43). Buradaki üç kullanım hali de doğru değil. Doğru olan: “Teşrîn-i sânî”dir.
“…makule mevaddan ‘müzekereye’ mühtaç olmıyanların…” (md. 29). Bu hükümde yer alan ‘müzekereye’ kelimesi yanlış yazılmış, doğru olan ‘müzakereye’dir.
“…‘yövmü’ müzakereden…” (md. 57). Burada yövm diye anlamlı bir kelime yoktur. Doğru olan “yevm”dir. Yevm: gün demektir. Yevm-i müzakere: müzakere günü.
Bazı Harflerin Üzerindeki Şapkaların Kaldırılmış Olması
Kânûn-ı Esâsî’nin metni yeni harflere çevrilirken, bazı harflerin üzerinde bulunması gereken şapkalar (^), bazı kelimelerde kullanılmış, bazılarında kullanılmamıştır. Harflerin üzerindeki şapkalar, aynı kelimenin, farklı maddelerdeki kullanımlarında, bazı maddelerde kullanılmış, bazı maddelerde kullanılmamıştır. Bu konuda ciddi bir karmaşa mevcuttur.
Harfler üzerinde bulunması gereken şapkaların bulunmaması bazı kereler ciddi mana değişikliklerine sebep olmuş, madde metninin mana bütünlüğü ile kesinlikle uyumlu olmayan durumlar ortaya çıkmıştır.
Bazı örnekler şu şekilde sıralanabilir.
“Heyeti Âyanın azalık maaşı ‘şehriye’ onbin kuruştur” (md. 63). “… yirmibin kuruş verilecek ve şehriye beşbin kuruş maaş… (md. 76). “…her birine … ‘şehrî’ beş bin kuruş maaş. …bulduğu suretde ‘şehrî’ beş bin kuruş itibariyle” (1909 değişikliği md. 76).
“Şehriye” “çorba ve pilav yapımında kullanılan, buğday unu hamurundan türlü biçimlerde kesilerek kurutulmuş besin maddesi”dir.
Burada “şehriye” kelimesi yanlış kullanılmıştır. 63. ve 76. maddelerde “şehriye’ kelimesinin kullanılması, bu maddelerin metnindeki manalarla tamamen uyumsuzdur.
Kânûn-ı Esâsî’nin metni ile uyumlu doğru kullanım şekli “şehrîye”dir. “Şehrîye”nin manası “aylık”tır. Bu durumda “Heyeti Âyanın azalık maaşı ‘şehrîye’ onbin kuruştur” hükmünün manası şu şekildedir: “Heyet-i Âyanın azalık maaşı aylık onbin kuruştur”.
“…nasbolunan zevat meclisin yevmi ‘küşad’ında sadrıazam huzurunda…” (md. 46). Diğer bazı maddelerde de (md. 99., 101. ve 1909 değişikliği 7) “küşad” kelimesi kullanılmış.
1914 değişikliğinin ikinci çevirisinin 43. maddesinde “küşâd” kelimesi yer almıştır.
Burada doğru olan kullanım şekli “küşâd”dır.
Bir başka kelime üç türlü kullanılmıştır ve bunlardan sadece biri doğrudur.
“…rey ve ‘mütalca’ beyanında …beyan ettiği ‘mütalea’lardan dolayı…” (md. 47).
“…görür ise ‘mütalâa’sını ilâvesiyle …ise ilâvei ‘mütalâa’ ile beraber…” (md. 64).
Burada doğru kullanım şekli “mütalâa”dır.
Bir örnek daha vereyim.
“Meclisi Umumi âzasından birinin, ‘hiyanet’ ve Kanunu Esasiyi ‘nakız’ ve ‘ilgaye’ tasaddi ve irtikâp töhmetlerinden ‘birile’ müttehem olduğuna mensup olduğu heyet azayı mevcudesinin sülüsanı ekseriyeti ‘mutlakasile’ karar verilür veyahut kanunen hapis ve nefyi mucip bir ceza ile mahkûm olur ise azalık sıfatı zail olur ve bu ‘af'alin’ ‘muhakemesile’ mücazatı ait olduğu mahkeme tarafından ‘rüyet’ ve hükmolunur” (md. 48).
Bu maddede: “hiyanet” değil “hıyanet”, “nakız” değil “nakz”, “ilgaye” değil “ilgaya”, “birile” değil “biriyle”, “mutlakasile” değil “mutlakasıyla”, “af’al” değil “ef’al”, “muhakemesile” değil “muhakemesiyle”dir, “rüyet” değil “rü’yet”tir.
Sadece bir maddede sekiz tane hatalı kullanım mevcuttur. Ayrıca burada hatalı olarak kullanılan birçok kelimenin hatalı kullanımı diğer bazı maddelerde de söz konusu olmuştur.
Mana farklarına ilişkin izahata girmeksizin birkaç örnek daha vereceğim.
“…bedel karar heyeti mecmuası” (md. 65). “meclis-i vükelâda bade’l müzakere” (1909 değişikliği md. 29). Doğru olan “bade’l müzâkere”dir.
“…Kendü taleplerile devketce sair memuriyete tâyin olunanlar” (md. 62). Buradaki “taleplerile” değil “talepleriyle”, “devketce” değil, “devletçe” yazılış şekli doğrudur.
“…âzalığı mücazdırvesair memurinden” (md. 67). Burada “mücazdırvesair” kelimesinin “mücazdır ve sair” şeklinde ayrılarak yazılması gerekir.
“…sene teşrisani iptidasında” (md. 43). “…içtimaı olan teşrini saniden” (md. 70). “…sene Teşrinisani iptidasında” (1909 değişikliği md. 43). Buradaki üç kullanım hali de doğru değil. Doğru olan: “Teşrîn-i sânî”dir.
“…makule mevaddan ‘müzekereye’ mühtaç olmıyanların…” (md. 29). Bu hükümde yer alan ‘müzekereye’ kelimesi yanlış yazılmış, doğru olan ‘müzakereye’dir.
“…‘yövmü’ müzakereden…” (md. 57). Burada yövm diye anlamlı bir kelime yoktur. Doğru olan “yevm”dir. Yevm: gün demektir. Yevm-i müzakere: müzakere günü.
Bazı Harflerin Üzerindeki Şapkaların Kaldırılmış Olması
Kânûn-ı Esâsî’nin metni yeni harflere çevrilirken, bazı harflerin üzerinde bulunması gereken şapkalar (^), bazı kelimelerde kullanılmış, bazılarında kullanılmamıştır. Harflerin üzerindeki şapkalar, aynı kelimenin, farklı maddelerdeki kullanımlarında, bazı maddelerde kullanılmış, bazı maddelerde kullanılmamıştır. Bu konuda ciddi bir karmaşa mevcuttur.
Harfler üzerinde bulunması gereken şapkaların bulunmaması bazı kereler ciddi mana değişikliklerine sebep olmuş, madde metninin mana bütünlüğü ile kesinlikle uyumlu olmayan durumlar ortaya çıkmıştır.
Bazı örnekler şu şekilde sıralanabilir.
“Heyeti Âyanın azalık maaşı ‘şehriye’ onbin kuruştur” (md. 63). “… yirmibin kuruş verilecek ve şehriye beşbin kuruş maaş… (md. 76). “…her birine … ‘şehrî’ beş bin kuruş maaş. …bulduğu suretde ‘şehrî’ beş bin kuruş itibariyle” (1909 değişikliği md. 76).
“Şehriye” “çorba ve pilav yapımında kullanılan, buğday unu hamurundan türlü biçimlerde kesilerek kurutulmuş besin maddesi”dir.
Burada “şehriye” kelimesi yanlış kullanılmıştır. 63. ve 76. maddelerde “şehriye’ kelimesinin kullanılması, bu maddelerin metnindeki manalarla tamamen uyumsuzdur.
Kânûn-ı Esâsî’nin metni ile uyumlu doğru kullanım şekli “şehrîye”dir. “Şehrîye”nin manası “aylık”tır. Bu durumda “Heyeti Âyanın azalık maaşı ‘şehrîye’ onbin kuruştur” hükmünün manası şu şekildedir: “Heyet-i Âyanın azalık maaşı aylık onbin kuruştur”.
Kânûn-ı Esâsî’de doğru kullanım şekli “Âyân” olan kelimenin dört şekilde yazıldığı görülmektedir. (1) “Heyeti Ayan” (md. 54., 55. ve 61). (2) “Heyeti Âyan” (md. 42., 53., 60., 62.-64., 92., 93., 95., 116., 117). (3) “Heyet-i Ayân” (1909 değişikliği md. 7). (4) “Âyân” (1909 değişikliği md. 53., 54., 71).
Ayan: belli, açık, aşikâr gibi manalara gelmektedir.
Âyân: Osmanlı İmparatorluğu’nda şehir ve kasabalarda, belli bir zümre veya bir devrin ileri gelen nüfuzlu kimselerine verilen ad, ileri gelenler, ekâbir, eşraf.
Meclis-i Âyân: Osmanlı İmparatorluğu zamanında üyelerinin tamamı padişah tarafından atanan Meclis-i Umuminin bir kanadıdır.
Burada doğru kullanım şekli “Meclis-i Âyân”dır.
Bunlara çok sayıda daha başka örnekler de verilebilir.
Kelimelerdeki tirelerin kaldırılması
Bazı kelimelerde, ya kelimenin ortasında ya da kelimelerin son bir ya da iki harfini ana kelimeden ayırmak için tire (-) işareti kullanılır. Bu kelimelerde tire kullanılmadığı zaman, ciddi mana değişiklikleri meydana gelebildiği gibi, bazı kelimelerde de telaffuz noktasından karmaşalar ortaya çıkabilmektedir.
Bazı misaller şu şekildedir.
“…münhasırran ‘yedi iktidar’ı hazreti padişahidedir” (md. 35). “…intihap olunur ise kabul edip etmemek ‘yedi ihtiyar’ındadır” (md. 67), “…‘yedi iktidar’ındadır” (md. 113).
Burada, doğru olan “yed-i iktidar” ve “yed-i ihtiyar”dır. Burada “yed” el demektir. Oysa Kânûn-ı Esâsî’de kullanılan “yedi” kelimesi “7” rakamının yazılışına tekabül etmektedir. Ortaya çıkan mana “yedi (7) iktidar”, “yedi (7) ihtiyar”dır.
“Emri intihap reyi hafi kaidesi üzerine müessestir” (md 66).
Burada “emri intihap” “emri seçmek”, “reyi hafi” de “reyi gizli” manalarına gelir. Tire kullanılmaksızın yazılan 66. maddeye şu şekilde bir mana verilebilir: “emri seçmek reyi gizli kaidesi üzerine müessestir”. Bunun, 66. maddede amaçlanan manayla hiçbir alakası yoktur.
66. maddenin doğru yazılışı “Emr-i intihap rey-i hafî kaidesi üzerine müessestir” şeklindedir. Manası şu şekildedir: “seçim işleri gizli oy kaidesi üzerine tesis edilmiştir”.
Kanunu Esasi (md. 36., 46., 48., 64., 80., 115.-117), “meclisi umumi (md. 7., 14., 36., 42., 43., 45.-49., 51., 52., 98., 99., 101., 104., 109., 119), Meclisi Mebusan (md. 38., 102., 112), Meclisi Âyan (md. 112), heyeti mebusan (md. 7., 31., 35., 36., 42., 53.-55., 60., 64., 65., 67., 68., 71., 73., 74., 77.-80., 105., 106., 116), Heyeti Âyan (md. 42., 53.-55., 60.-64., 92., 93., 95., 116., 117), Devleti Osmaniye (md. 1., 2., 8., 11).
Buradaki kullanımların tamamı tire konulması kuralına aykırıdır.
Kânûn-ı Esâsî (Anayasanın Adı), Kanun-ı Esasi (1909 değişikliği md. 36., 118., 120, 1914 değişikliği md. 43), Meclis-i Umûmî (1909 değişikliği md. 3., 7., 36., 43., 44., 1914 değişikliği md. 43), Meclis-i Meb’usan (1909 değişikliği md. 7., 30., 35., 38., 54., 121, 1914 değişikliği md. 35., 43), Meclis-i Âyân (1909 değişikliği md. 53., 121, 1914 değişikliği md. 43), Heyet-i Umûmîye (md. 44), Heyet-i Ayân (1909 değişikliği md. 7., 121), Heyet-i meb’usan (1909 değişikliği md. 35., 36., 38., 77., 80., 121).
Burada Anayasanın başlığı (Kânûn-ı Esâsî) doğru, ama sair kullanımları (Kanunu Esasi, Kanun-ı Esasi) doğru değildir. Heyet-i Ayân kullanımı hatalıdır. Doğru olan “Hey’et-i Âyân”dır. “Heyet” kelimesi de yanlıştır. Doğru olan “Hey’et”dir.
Bütün bunlardan da anlaşılacağı üzere, Kânûn-ı Esâsî’nin ve değişikliklerin bütününe bakıldığında, tire kullanılması konusunda aşırı derecede karmaşa ve özensizlik söz konusudur.
Kesme İşaretinin Kaldırılması
Kânûn-ı Esâsî’de bazı kelimelerde kesme (’) işareti kullanılarak, kelimeler farklı manalara büründürülmektedir. Bu işaretlerin kaldırılması, kelimelerin manalarında da değişikliklere sebep olabilmektedir.
Bu konuda bazı misaller şu şekilde verilebilir.
“…ve tesavii ara vukuunda reisin reyi iki addedilür (md. 51).
Ayan: belli, açık, aşikâr gibi manalara gelmektedir.
Âyân: Osmanlı İmparatorluğu’nda şehir ve kasabalarda, belli bir zümre veya bir devrin ileri gelen nüfuzlu kimselerine verilen ad, ileri gelenler, ekâbir, eşraf.
Meclis-i Âyân: Osmanlı İmparatorluğu zamanında üyelerinin tamamı padişah tarafından atanan Meclis-i Umuminin bir kanadıdır.
Burada doğru kullanım şekli “Meclis-i Âyân”dır.
Bunlara çok sayıda daha başka örnekler de verilebilir.
Kelimelerdeki tirelerin kaldırılması
Bazı kelimelerde, ya kelimenin ortasında ya da kelimelerin son bir ya da iki harfini ana kelimeden ayırmak için tire (-) işareti kullanılır. Bu kelimelerde tire kullanılmadığı zaman, ciddi mana değişiklikleri meydana gelebildiği gibi, bazı kelimelerde de telaffuz noktasından karmaşalar ortaya çıkabilmektedir.
Bazı misaller şu şekildedir.
“…münhasırran ‘yedi iktidar’ı hazreti padişahidedir” (md. 35). “…intihap olunur ise kabul edip etmemek ‘yedi ihtiyar’ındadır” (md. 67), “…‘yedi iktidar’ındadır” (md. 113).
Burada, doğru olan “yed-i iktidar” ve “yed-i ihtiyar”dır. Burada “yed” el demektir. Oysa Kânûn-ı Esâsî’de kullanılan “yedi” kelimesi “7” rakamının yazılışına tekabül etmektedir. Ortaya çıkan mana “yedi (7) iktidar”, “yedi (7) ihtiyar”dır.
“Emri intihap reyi hafi kaidesi üzerine müessestir” (md 66).
Burada “emri intihap” “emri seçmek”, “reyi hafi” de “reyi gizli” manalarına gelir. Tire kullanılmaksızın yazılan 66. maddeye şu şekilde bir mana verilebilir: “emri seçmek reyi gizli kaidesi üzerine müessestir”. Bunun, 66. maddede amaçlanan manayla hiçbir alakası yoktur.
66. maddenin doğru yazılışı “Emr-i intihap rey-i hafî kaidesi üzerine müessestir” şeklindedir. Manası şu şekildedir: “seçim işleri gizli oy kaidesi üzerine tesis edilmiştir”.
Kanunu Esasi (md. 36., 46., 48., 64., 80., 115.-117), “meclisi umumi (md. 7., 14., 36., 42., 43., 45.-49., 51., 52., 98., 99., 101., 104., 109., 119), Meclisi Mebusan (md. 38., 102., 112), Meclisi Âyan (md. 112), heyeti mebusan (md. 7., 31., 35., 36., 42., 53.-55., 60., 64., 65., 67., 68., 71., 73., 74., 77.-80., 105., 106., 116), Heyeti Âyan (md. 42., 53.-55., 60.-64., 92., 93., 95., 116., 117), Devleti Osmaniye (md. 1., 2., 8., 11).
Buradaki kullanımların tamamı tire konulması kuralına aykırıdır.
Kânûn-ı Esâsî (Anayasanın Adı), Kanun-ı Esasi (1909 değişikliği md. 36., 118., 120, 1914 değişikliği md. 43), Meclis-i Umûmî (1909 değişikliği md. 3., 7., 36., 43., 44., 1914 değişikliği md. 43), Meclis-i Meb’usan (1909 değişikliği md. 7., 30., 35., 38., 54., 121, 1914 değişikliği md. 35., 43), Meclis-i Âyân (1909 değişikliği md. 53., 121, 1914 değişikliği md. 43), Heyet-i Umûmîye (md. 44), Heyet-i Ayân (1909 değişikliği md. 7., 121), Heyet-i meb’usan (1909 değişikliği md. 35., 36., 38., 77., 80., 121).
Burada Anayasanın başlığı (Kânûn-ı Esâsî) doğru, ama sair kullanımları (Kanunu Esasi, Kanun-ı Esasi) doğru değildir. Heyet-i Ayân kullanımı hatalıdır. Doğru olan “Hey’et-i Âyân”dır. “Heyet” kelimesi de yanlıştır. Doğru olan “Hey’et”dir.
Bütün bunlardan da anlaşılacağı üzere, Kânûn-ı Esâsî’nin ve değişikliklerin bütününe bakıldığında, tire kullanılması konusunda aşırı derecede karmaşa ve özensizlik söz konusudur.
Kesme İşaretinin Kaldırılması
Kânûn-ı Esâsî’de bazı kelimelerde kesme (’) işareti kullanılarak, kelimeler farklı manalara büründürülmektedir. Bu işaretlerin kaldırılması, kelimelerin manalarında da değişikliklere sebep olabilmektedir.
Bu konuda bazı misaller şu şekilde verilebilir.
“…ve tesavii ara vukuunda reisin reyi iki addedilür (md. 51).
Burada tesavi: hiçbir manası olmayan bir kelimedir.
“Tesâvî”: eşit, iki şeyin birbirine denk olmasıdır.
Ara: iki şey arasındaki mesafe, mıntıka, bölge, alan, aramak için yapılan emir.
Ârâ’: oylar, reyler, fikirler.
Ârâ: Süsleyen, bezeyen.
Tesavii ara: Bu terkipte “Tesavii ara” şeklinde bir emir kipi ortaya çıkıyor.
Olması gereken: “tesâvî-i ârâ’”: oyların eşit olması.
Yukarıda nakledilen 51. maddedeki kısmın şu şekilde olması gerekir:
“…ve tesâvî-i ârâ’ vukuunda reisin reyi iki addedilür (md. 51).
Şer: kötülük, kötü fiil, dinen kötü olan, yapılmaması gereken iş.
Şer’: dinî kurallar, kanunlar, şeriat, Allah tarafından bildirilen İlâhî emir ve yasaklar.
Kânûn-ı Esâsî’de her ikisi de kullanılmıştır.
“…kimse şer’ ve…” (1909 değişikliği md. 10). “…ictimaında şer’i şerif…” (1909 değişikliği md. 3). “Deavii şer’iye mehakimi…” (md. 87). “…ahkâmı şeriye ve…” (md. 7).
Burada Kânûn-ı Esâsî’nin 87. maddesinde (şer’iye) ve 1909 değişikliğinin 3. (şer’i) ve 10. (şer’) maddelerinde doğru kullanım söz konusudur. Kânûn-ı Esâsî’nin 7. maddesinde (şeriye) ve 1909 değişikliğinin 7. maddesinde (şeriye) yanlış kullanım söz konusudur.
Ta’dil: değişiklik, tebdil etmek, aslına zarar vermeden değiştirmek.
Kânûn-ı Esâsî’de, hem “tadil”, hem “tâdil”, hem de “ta’dil” kelimeleri kullanılmıştır.
“…birinin tadili teklifi… …mevcudeden birinin tadilini istidaya…” (md. 53). “…red veyahut tadil ve…” (md. 64). Benzer kullanımlar 116. ve 118. maddelerde de mevcuttur.
“…red veya kabul veyahut tâdil eder…” (md. 80).
“…birinin ta’dilini teklife … her biri müceddeden veya ta’dilen kaleme aldığı…” (1909 değişikliği md. 53). “…nizamat ile ta’dil veya ilga…” (1909 değişikliği md. 118).
Bu üç kullanım türü de hatalıdır. Doğru olan kullanım şekli “ta’dîl”dir.
Kesme işaretinin kullanılmaması sebebiyle de, hem kelimelerin hatalı yazılımları hem de mana sapmaları ortaya çıkmaktadır. Bu da karmaşalara sebebiyet verebilmektedir.
Nihaî Değerlendirme
Yukarıdaki emsal olarak yer verilen örneklerden de anlaşılacağı üzere, Kânûn-ı Esâsî’nin ve değişikliklerinin Osmanlıcadan Latin harflerine çevirisinde çok ciddi hatalar mevcuttur. Birbirleri ile çelişen çok sayıda kelimeler kullanılmaktadır. Bazı kelimelerin kullanımı maddî hataları içermektedir. Bunlar az sayıda da değildir. Ben burada sadece bazılarına emsal kabilinden yer verdim.
Yukarıdaki misallerden de anlaşılacağı üzere, bazı harflerin üzerinde bulunması icap eden şapkaların kullanılmamasının, tire ve kesme işaretlerine yer verilmemesinin çoğu kereler mana değişikliklerine, anlaşılması imkânsız ucubelere yol açmakta olduğu görülmektedir.
Bu vesileyle, gerek 1876 Kânûn-ı Esâsî ve değişikliklerinin, gerekse Sened-i İttifak ve diğer anayasal belgelerin aslına uygun bir şekilde, harfler üzerindeki şapkalar yerli yerine kullanılarak, kesme (’) ve tire (-) işaretlerine de yer verilerek yeniden yeni harflere çevirisinin yapılması gerekiyor. Bu görevin öncelikle TBMM’ye ait olduğunu düşünüyorum. Çünkü, birçok kurum, bu metinlerin yeni harflere çevirisini TBMM’nin sitesinden aynen almışlardır.
Umarım TBMM bu hatırlatmamıza itibar ederek bu metinlerin orijinal aslına uygun bir şekilde hatasız bir çevirisini yaparak bu belgelerin hakiki değeri korunmuş olur. Yoksa, bu çevirilerin bu halde oluşu, devletimizin büyük bir ayıbıdır. Bu ayıba bir an önce son verilmesi zaruri derecede gereklidir. TBMM Başkanlığının, AYM, MEB, ADALET BAKANLIĞI ve CUMHURBAŞKANLIĞININ bu işi bir an önce yerine getirmesi için buradan çağrıda bulunuyoruz. Bizimkisi sadece ilk anayasa kanuni esasinin 145. yılında 23 Aralık'ta hatırlatmaktan ibaret, gerisi TBMM ve CUMHURBAŞKANLIĞI'na aittir.
Dr. Adnan Küçük, Türkiye Aile Meclisi ve Adalet Platformu Genel Başkan Yardımcısı
t.me/SectikleriniDenetle
t.me/hakikatmeclisi
“Tesâvî”: eşit, iki şeyin birbirine denk olmasıdır.
Ara: iki şey arasındaki mesafe, mıntıka, bölge, alan, aramak için yapılan emir.
Ârâ’: oylar, reyler, fikirler.
Ârâ: Süsleyen, bezeyen.
Tesavii ara: Bu terkipte “Tesavii ara” şeklinde bir emir kipi ortaya çıkıyor.
Olması gereken: “tesâvî-i ârâ’”: oyların eşit olması.
Yukarıda nakledilen 51. maddedeki kısmın şu şekilde olması gerekir:
“…ve tesâvî-i ârâ’ vukuunda reisin reyi iki addedilür (md. 51).
Şer: kötülük, kötü fiil, dinen kötü olan, yapılmaması gereken iş.
Şer’: dinî kurallar, kanunlar, şeriat, Allah tarafından bildirilen İlâhî emir ve yasaklar.
Kânûn-ı Esâsî’de her ikisi de kullanılmıştır.
“…kimse şer’ ve…” (1909 değişikliği md. 10). “…ictimaında şer’i şerif…” (1909 değişikliği md. 3). “Deavii şer’iye mehakimi…” (md. 87). “…ahkâmı şeriye ve…” (md. 7).
Burada Kânûn-ı Esâsî’nin 87. maddesinde (şer’iye) ve 1909 değişikliğinin 3. (şer’i) ve 10. (şer’) maddelerinde doğru kullanım söz konusudur. Kânûn-ı Esâsî’nin 7. maddesinde (şeriye) ve 1909 değişikliğinin 7. maddesinde (şeriye) yanlış kullanım söz konusudur.
Ta’dil: değişiklik, tebdil etmek, aslına zarar vermeden değiştirmek.
Kânûn-ı Esâsî’de, hem “tadil”, hem “tâdil”, hem de “ta’dil” kelimeleri kullanılmıştır.
“…birinin tadili teklifi… …mevcudeden birinin tadilini istidaya…” (md. 53). “…red veyahut tadil ve…” (md. 64). Benzer kullanımlar 116. ve 118. maddelerde de mevcuttur.
“…red veya kabul veyahut tâdil eder…” (md. 80).
“…birinin ta’dilini teklife … her biri müceddeden veya ta’dilen kaleme aldığı…” (1909 değişikliği md. 53). “…nizamat ile ta’dil veya ilga…” (1909 değişikliği md. 118).
Bu üç kullanım türü de hatalıdır. Doğru olan kullanım şekli “ta’dîl”dir.
Kesme işaretinin kullanılmaması sebebiyle de, hem kelimelerin hatalı yazılımları hem de mana sapmaları ortaya çıkmaktadır. Bu da karmaşalara sebebiyet verebilmektedir.
Nihaî Değerlendirme
Yukarıdaki emsal olarak yer verilen örneklerden de anlaşılacağı üzere, Kânûn-ı Esâsî’nin ve değişikliklerinin Osmanlıcadan Latin harflerine çevirisinde çok ciddi hatalar mevcuttur. Birbirleri ile çelişen çok sayıda kelimeler kullanılmaktadır. Bazı kelimelerin kullanımı maddî hataları içermektedir. Bunlar az sayıda da değildir. Ben burada sadece bazılarına emsal kabilinden yer verdim.
Yukarıdaki misallerden de anlaşılacağı üzere, bazı harflerin üzerinde bulunması icap eden şapkaların kullanılmamasının, tire ve kesme işaretlerine yer verilmemesinin çoğu kereler mana değişikliklerine, anlaşılması imkânsız ucubelere yol açmakta olduğu görülmektedir.
Bu vesileyle, gerek 1876 Kânûn-ı Esâsî ve değişikliklerinin, gerekse Sened-i İttifak ve diğer anayasal belgelerin aslına uygun bir şekilde, harfler üzerindeki şapkalar yerli yerine kullanılarak, kesme (’) ve tire (-) işaretlerine de yer verilerek yeniden yeni harflere çevirisinin yapılması gerekiyor. Bu görevin öncelikle TBMM’ye ait olduğunu düşünüyorum. Çünkü, birçok kurum, bu metinlerin yeni harflere çevirisini TBMM’nin sitesinden aynen almışlardır.
Umarım TBMM bu hatırlatmamıza itibar ederek bu metinlerin orijinal aslına uygun bir şekilde hatasız bir çevirisini yaparak bu belgelerin hakiki değeri korunmuş olur. Yoksa, bu çevirilerin bu halde oluşu, devletimizin büyük bir ayıbıdır. Bu ayıba bir an önce son verilmesi zaruri derecede gereklidir. TBMM Başkanlığının, AYM, MEB, ADALET BAKANLIĞI ve CUMHURBAŞKANLIĞININ bu işi bir an önce yerine getirmesi için buradan çağrıda bulunuyoruz. Bizimkisi sadece ilk anayasa kanuni esasinin 145. yılında 23 Aralık'ta hatırlatmaktan ibaret, gerisi TBMM ve CUMHURBAŞKANLIĞI'na aittir.
Dr. Adnan Küçük, Türkiye Aile Meclisi ve Adalet Platformu Genel Başkan Yardımcısı
t.me/SectikleriniDenetle
t.me/hakikatmeclisi
Telegram
SE-DE.@SectikleriniDenetle/Destekle #AileniKoru Teröre Cinayete şiddete DurDe içki kumar faiz Siyonizm Kamalizm FUHŞ YASAKLANSIN
#AileyiKoru Teröre Cinayete Darbeye ÇARE:KISAS
Siyonizm GLPT FUHŞ içki kumar riba rüşvet MASONLUĞU YASAKLA #önceAHLAK #önceHAK #önceADALET #önceinsan @HakBirr @milliirade @KULHAKLARI @AileHaklari @insanhaklari @TurkiyeSTKBirligi @SectikleriniDenetle
Siyonizm GLPT FUHŞ içki kumar riba rüşvet MASONLUĞU YASAKLA #önceAHLAK #önceHAK #önceADALET #önceinsan @HakBirr @milliirade @KULHAKLARI @AileHaklari @insanhaklari @TurkiyeSTKBirligi @SectikleriniDenetle
BASIN BÜLTENİ
AdaletPlatformu.com
23.12.2021 Sayı:38
Adalet Platformu sözcüsü Adem Çevik: Devlet İslam'a aykırı yasaları iptal veya ıslah etmeli
“İnanan İnsanların Devlete Sadakatı, Dinine Sadakatının Teminatıdır”
“ALLAH’IN DİNİ” Mİ; DEVLET’İN DİNİ, MİLLET’İN DİNİ Mİ?
AYM’nin ve TBMM web sayfasında, bu topraklarda ilan edilen 1876’daki ilk anayasa maddelerinin, 1. Meclisteki anayasa ve Kars İslam Cumhuriyeti anayasalarının tümünün orjinalleri ve tam tercümelerinin web sayfalarında tekrar yer almasını talep ediyoruz.
Bazı sloganlar, şablonlar, kulağa hoş gelse de aslında gerçeği ifade etmezler. Şeriat, Laiklik, Sekülerleşmek, hep başından beli tartışma konusu olmuştur.
Önce şunu ifade etmek gerekir ki, “Allah indinde tek din İslam’dır” (Ali İmran 19) Sureye ad olan İmran ailesi hakkında iki rivayet sözkonusudur ve Ali İmran’ın 35. âyetinde “İmrân’ın karısının doğacak çocuğu Rabbe adadığını ve ona Meryem adını verdiğini bildiren kısımdan ve Tahrîm sûresi’nde (66/12) ‘İmrân kızı Meryem’ ifadesinden anlaşıldığına göre İmrân ailesinden maksat Hz. Meryem ile oğlu Îsâ’dır. Tevrat’a göre İmrân (Amram) Hz. Mûsâ, Hârûn ve kız kardeşleri Meryem’in (Miriam/Miryâm) babasıdır.” Yani Dinin adının “İslam” olduğunu belirten ayetin adı, Hz. İsa ve Hz. Musa ile ilgilidir. Ve ‘İslam’ dinin adı olarak Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar olan bütün peygamberileri kapsamaktadır ve Amentüde bunu ifade eder. Diğer inanışlar “Din” değil, farklı “inanç sistemleri” yani Religio”durlar. İnsanlar tarafından Tanrıya sadakat ifadesi için oluşturulan ritüel, seromonilerden, ikonalardan ibaret ve Pagan geleneğinden öğeler taşıyan bir inanç tarzıdır! Devletin ya da Milletin dini olmaz. Zaten Devlet, “Ülke, Millet ve birlikte yaşama iradesini ifade eden toplumsal sözleşmeye ya da iradeye dayalı bir düzen”i ifade eder ve “Millet”, devletin asli, müesses unsurudur.
Lozan’da, “anasır-ı islam” tek bir millet olarak ifade edilmiştir. Ancak gayri Müslimler, azınlık olarak tanımlanmıştır.
İslamda aslolan Tevhid sistemidir. Toplum-devlet ilişkisinde adalet, barış, Hürriyet esastır. Buna da “maslahat” denir, İnsanın aklını vijdanı ile, insanı insanla, insanı tabiatla, sonuçta insanı yaratılış gayesi ile ve bunun. Tabii sonucu olarak insanı Allahla barıştırmayı esas alır. Öte yandan bu düzende herkes inandığını özgürce ifade edecek ve inancının gereğini yerine getirecektir. Tek şart, kimse kimsenin, mal, can, namus, akıl - inanç ve nesline müdahele etmeyecektir. İslam toplumunda bu böyledir ve Kur’an da da bu böyledir. Batıda Laiklik, din-devlet ilişkisini değil, Katolik kilisesi ile derebeyler arasındaki sömürü mirasının ve vergilerin paylaşımı ile ilgili bir düzendir ve Westefelya anlaşmasına göre, Köln’ün başkent olduğu Kuzey Ren Westefelya ve başşehri Strasbourg olan Alsace Laurenne eyaleti kontrat esaslarına göre yönetilecektir. Yani Fransa ve Almanya’nın tamamında Laiklik kuralları geçerli değildir. Protestanlarda, ruhban sınıfı Katoliklikte olduğu gibi olmadığı için Laiklik yerine Sekülerizmi kullanırlar. Ortadokslar ise Laiklik yerine Bizantizmi kullanılırlar. Türkiye’de Laiklik uygulaması sadece Katolikler için uygulanabilir.
23 Aralık 1876 anayasası, 1921 ve 1924 anayasası ve 29 Ekim1923’te Cumhuriyetin ilanından 10 Nisan 1928 Laiklik dayatmasına kadar devlet, devletin asli unsurunun İslam olması ve İslam’ın diğer halklara, Hz. Ömer’in Kudüs beyannamesinde ifadesini bulan Milletin temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan bir anlayışla, “dinde zorlama” olmadan herkes için adalet vadetmiştir.
Mustafa Kemal heyeti temsiliye ile Ankara’ya geldiğinde asıl gaye Hilafet ve saltanatın ihyası idi. Ve Heyeti temsiliye adına, İstanbula rapor gönderen Mustafa Kemal, raporunu “Halife ve Hakan efendimiz diye imzalıyordu!
Meclisi Mebusanda, Müslümanlar çoğunlukta olsa, hem devlette hem de mecliste gayri Müslim milletvekilleri bulunuyordu. Kars İslam Cumhuriyetinde de Hristiyan bakanlar mevcuttu. Onlar da seçme ve seçilme hakkına sahipti.
AdaletPlatformu.com
23.12.2021 Sayı:38
Adalet Platformu sözcüsü Adem Çevik: Devlet İslam'a aykırı yasaları iptal veya ıslah etmeli
“İnanan İnsanların Devlete Sadakatı, Dinine Sadakatının Teminatıdır”
“ALLAH’IN DİNİ” Mİ; DEVLET’İN DİNİ, MİLLET’İN DİNİ Mİ?
AYM’nin ve TBMM web sayfasında, bu topraklarda ilan edilen 1876’daki ilk anayasa maddelerinin, 1. Meclisteki anayasa ve Kars İslam Cumhuriyeti anayasalarının tümünün orjinalleri ve tam tercümelerinin web sayfalarında tekrar yer almasını talep ediyoruz.
Bazı sloganlar, şablonlar, kulağa hoş gelse de aslında gerçeği ifade etmezler. Şeriat, Laiklik, Sekülerleşmek, hep başından beli tartışma konusu olmuştur.
Önce şunu ifade etmek gerekir ki, “Allah indinde tek din İslam’dır” (Ali İmran 19) Sureye ad olan İmran ailesi hakkında iki rivayet sözkonusudur ve Ali İmran’ın 35. âyetinde “İmrân’ın karısının doğacak çocuğu Rabbe adadığını ve ona Meryem adını verdiğini bildiren kısımdan ve Tahrîm sûresi’nde (66/12) ‘İmrân kızı Meryem’ ifadesinden anlaşıldığına göre İmrân ailesinden maksat Hz. Meryem ile oğlu Îsâ’dır. Tevrat’a göre İmrân (Amram) Hz. Mûsâ, Hârûn ve kız kardeşleri Meryem’in (Miriam/Miryâm) babasıdır.” Yani Dinin adının “İslam” olduğunu belirten ayetin adı, Hz. İsa ve Hz. Musa ile ilgilidir. Ve ‘İslam’ dinin adı olarak Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar olan bütün peygamberileri kapsamaktadır ve Amentüde bunu ifade eder. Diğer inanışlar “Din” değil, farklı “inanç sistemleri” yani Religio”durlar. İnsanlar tarafından Tanrıya sadakat ifadesi için oluşturulan ritüel, seromonilerden, ikonalardan ibaret ve Pagan geleneğinden öğeler taşıyan bir inanç tarzıdır! Devletin ya da Milletin dini olmaz. Zaten Devlet, “Ülke, Millet ve birlikte yaşama iradesini ifade eden toplumsal sözleşmeye ya da iradeye dayalı bir düzen”i ifade eder ve “Millet”, devletin asli, müesses unsurudur.
Lozan’da, “anasır-ı islam” tek bir millet olarak ifade edilmiştir. Ancak gayri Müslimler, azınlık olarak tanımlanmıştır.
İslamda aslolan Tevhid sistemidir. Toplum-devlet ilişkisinde adalet, barış, Hürriyet esastır. Buna da “maslahat” denir, İnsanın aklını vijdanı ile, insanı insanla, insanı tabiatla, sonuçta insanı yaratılış gayesi ile ve bunun. Tabii sonucu olarak insanı Allahla barıştırmayı esas alır. Öte yandan bu düzende herkes inandığını özgürce ifade edecek ve inancının gereğini yerine getirecektir. Tek şart, kimse kimsenin, mal, can, namus, akıl - inanç ve nesline müdahele etmeyecektir. İslam toplumunda bu böyledir ve Kur’an da da bu böyledir. Batıda Laiklik, din-devlet ilişkisini değil, Katolik kilisesi ile derebeyler arasındaki sömürü mirasının ve vergilerin paylaşımı ile ilgili bir düzendir ve Westefelya anlaşmasına göre, Köln’ün başkent olduğu Kuzey Ren Westefelya ve başşehri Strasbourg olan Alsace Laurenne eyaleti kontrat esaslarına göre yönetilecektir. Yani Fransa ve Almanya’nın tamamında Laiklik kuralları geçerli değildir. Protestanlarda, ruhban sınıfı Katoliklikte olduğu gibi olmadığı için Laiklik yerine Sekülerizmi kullanırlar. Ortadokslar ise Laiklik yerine Bizantizmi kullanılırlar. Türkiye’de Laiklik uygulaması sadece Katolikler için uygulanabilir.
23 Aralık 1876 anayasası, 1921 ve 1924 anayasası ve 29 Ekim1923’te Cumhuriyetin ilanından 10 Nisan 1928 Laiklik dayatmasına kadar devlet, devletin asli unsurunun İslam olması ve İslam’ın diğer halklara, Hz. Ömer’in Kudüs beyannamesinde ifadesini bulan Milletin temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan bir anlayışla, “dinde zorlama” olmadan herkes için adalet vadetmiştir.
Mustafa Kemal heyeti temsiliye ile Ankara’ya geldiğinde asıl gaye Hilafet ve saltanatın ihyası idi. Ve Heyeti temsiliye adına, İstanbula rapor gönderen Mustafa Kemal, raporunu “Halife ve Hakan efendimiz diye imzalıyordu!
Meclisi Mebusanda, Müslümanlar çoğunlukta olsa, hem devlette hem de mecliste gayri Müslim milletvekilleri bulunuyordu. Kars İslam Cumhuriyetinde de Hristiyan bakanlar mevcuttu. Onlar da seçme ve seçilme hakkına sahipti.
Millet devletin asli unsurudur, Milletin ya da devleti dini ifadesi bir teşbihten ibaretti ve kavmi sadıkadan hiçbir gayrimüslim bundan rahatsızlık duymuyordu. Misak-ı Milliyi ilan eden 1876 Teşkilatı esasiye göre seçilen meclisi mebusandan 174 vekilin Ankara’da meclisine otomatik üye olması ile birinci mecliste de devletin bütün inanç sistemlerine tanıdığı hürriyet ve ahvali şahsiyeye ilişkin mevzularda örfi yasaların icrasını garanti altına alan bir anlayışla, toplumun çok büyük çoğunluğunu oluşturan Müslümanlar bir bakıma diğer inanç mensuplarının hak ve hukukunu zimmet altına almış oluyordu.
Bu uygulama Hz. Ömer zamanında garanti altına alınmış ve bunun sonucu Hz. Ömer Süryani kiliselerini birleştirerek onlara bir baş tayin etmiştir. Unutmamak gerekirki Ermeni Patrikliğini kuran Mustafa Kemaldir. Türk Ortadoks Patrikliğini kuran Mustafa Kemaldir. Fatih. Aynı zamanda Rum ortadoks patrikliğinin başoıdır. Fatih iddia edildiği gibi İstanbulu Bizanstan almamış, gönüllü Hritiyan birliklerin de desteği ile Bizans Latin işgalinden kurtardığı için Bizans İmparatoru ilan edilmiştir..
Dehşetli bir bilgi kirliliği sonucu Şeriat, Laiklik gibi kavramların içi boşaltılmıştır. Katolik olan her yerde onlar için Laiklik, varlık ve meşruiyetini İncilden alan bir müessesedir. Müslümanlar için. İse meşruiyetin temeli, hem kendi aralarında, hem de ötekilerle ilişkilerinde meşruiyet temelli bir hukuk oluşturur. Bu anlamda şeriat herkes için en iyi olandır. Zaten İslamın peygamberi de bu anlamda alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberdir.
Yeni anayasada İslam ve diğer inanç sistemlerinin hak ve hukukları güvence altına alınmalıdır. Dini hiyerarşi, Mabud, Abd, Mabed, İbadet esasları, Maslahata ve Muamelata ilişkin, Örfe dair hukuki düzenlemeler, maarif, dini vergilerin toplanması ve tasarrufu, aynı inanç mensuplarının evrensel kardeşliğinin hukuki bir zemine oturtulması gerekir. Devlet asli unsuru olan milletin inancı ile kavga etmekten vazgeçmelidir. Bu konu siyasetin kanseridir, bu çatışma, devletn, anayada ve yasaların varlık ve meşruiyetini tartışma konusu yapmaktadır. Siyaset İslam ile barışmalı, sadece ölürken değil hayatın tüm alanlarında bu böyle olmalıdır.
Tekrar Anayasa konusu TBMM’ne gelirken, “Kars İslam Cumhuriyeti anayasası ve 1. Meclis anayasasının teberrüken Mecliste okunmasını talep ediyoruz.
Unutmamak gerekir ki, inanan insanların devlete sadakatı, dinine sadakatının teminatıdır.
Anayasa mahkemesinin ve TBMM web sayfasında, bu topraklarda ilan edilen 1876’daki ilk anayasa maddelerinin, 1. Meclisteki anayasa ve Kars İslam Cumhuriyeti anayasalarının tümünün orjinalleri ve tam tercümelerinin web sayfalarında tekrar yer almasını talep ediyoruz.
T.me/sectiklerinidenetle
t.me/milliirade
Bu uygulama Hz. Ömer zamanında garanti altına alınmış ve bunun sonucu Hz. Ömer Süryani kiliselerini birleştirerek onlara bir baş tayin etmiştir. Unutmamak gerekirki Ermeni Patrikliğini kuran Mustafa Kemaldir. Türk Ortadoks Patrikliğini kuran Mustafa Kemaldir. Fatih. Aynı zamanda Rum ortadoks patrikliğinin başoıdır. Fatih iddia edildiği gibi İstanbulu Bizanstan almamış, gönüllü Hritiyan birliklerin de desteği ile Bizans Latin işgalinden kurtardığı için Bizans İmparatoru ilan edilmiştir..
Dehşetli bir bilgi kirliliği sonucu Şeriat, Laiklik gibi kavramların içi boşaltılmıştır. Katolik olan her yerde onlar için Laiklik, varlık ve meşruiyetini İncilden alan bir müessesedir. Müslümanlar için. İse meşruiyetin temeli, hem kendi aralarında, hem de ötekilerle ilişkilerinde meşruiyet temelli bir hukuk oluşturur. Bu anlamda şeriat herkes için en iyi olandır. Zaten İslamın peygamberi de bu anlamda alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberdir.
Yeni anayasada İslam ve diğer inanç sistemlerinin hak ve hukukları güvence altına alınmalıdır. Dini hiyerarşi, Mabud, Abd, Mabed, İbadet esasları, Maslahata ve Muamelata ilişkin, Örfe dair hukuki düzenlemeler, maarif, dini vergilerin toplanması ve tasarrufu, aynı inanç mensuplarının evrensel kardeşliğinin hukuki bir zemine oturtulması gerekir. Devlet asli unsuru olan milletin inancı ile kavga etmekten vazgeçmelidir. Bu konu siyasetin kanseridir, bu çatışma, devletn, anayada ve yasaların varlık ve meşruiyetini tartışma konusu yapmaktadır. Siyaset İslam ile barışmalı, sadece ölürken değil hayatın tüm alanlarında bu böyle olmalıdır.
Tekrar Anayasa konusu TBMM’ne gelirken, “Kars İslam Cumhuriyeti anayasası ve 1. Meclis anayasasının teberrüken Mecliste okunmasını talep ediyoruz.
Unutmamak gerekir ki, inanan insanların devlete sadakatı, dinine sadakatının teminatıdır.
Anayasa mahkemesinin ve TBMM web sayfasında, bu topraklarda ilan edilen 1876’daki ilk anayasa maddelerinin, 1. Meclisteki anayasa ve Kars İslam Cumhuriyeti anayasalarının tümünün orjinalleri ve tam tercümelerinin web sayfalarında tekrar yer almasını talep ediyoruz.
T.me/sectiklerinidenetle
t.me/milliirade
Telegram
SE-DE.@SectikleriniDenetle/Destekle #AileniKoru Teröre Cinayete şiddete DurDe içki kumar faiz Siyonizm Kamalizm FUHŞ YASAKLANSIN
#AileyiKoru Teröre Cinayete Darbeye ÇARE:KISAS
Siyonizm GLPT FUHŞ içki kumar riba rüşvet MASONLUĞU YASAKLA #önceAHLAK #önceHAK #önceADALET #önceinsan @HakBirr @milliirade @KULHAKLARI @AileHaklari @insanhaklari @TurkiyeSTKBirligi @SectikleriniDenetle
Siyonizm GLPT FUHŞ içki kumar riba rüşvet MASONLUĞU YASAKLA #önceAHLAK #önceHAK #önceADALET #önceinsan @HakBirr @milliirade @KULHAKLARI @AileHaklari @insanhaklari @TurkiyeSTKBirligi @SectikleriniDenetle
#AileMeclisi Bşk.Yrd #YunusEmreAltuntaş;"Tüm sorunların kaynağı ahlak eğitimindeki eksikler
Okullarımızda tarih şuuru, ahlaki değerler, dürüstlük, inanç ve vatan sevgisini aşılayamıyoruz”
@TCmeb
https://twitter.com/AdaletPlatformu/status/1474089354045890560?t=xyZzqWdT0fdFXecbWqLoKw&s=09
akasyam.com/turkiye-aile-meclisi-baskan-yardimcisi-yunus-emre-altuntas-ahlak-ogretimi-ve-seferberligi-sart-182070/
#AHLAK öğretimi ve seferberliği şart
hertaraf.com/haber-yunusemre-altuntas-tum-sorunlar-once-ahlak-ve-maneviyat-siariyla-cozulebilir-8158#.YcTDTNfatZl.twitter
RT
https://twitter.com/AdaletPlatformu/status/1474089354045890560?t=xyZzqWdT0fdFXecbWqLoKw&s=09
t.me/SectikleriniDenetle
t.me/milliirade
Okullarımızda tarih şuuru, ahlaki değerler, dürüstlük, inanç ve vatan sevgisini aşılayamıyoruz”
@TCmeb
https://twitter.com/AdaletPlatformu/status/1474089354045890560?t=xyZzqWdT0fdFXecbWqLoKw&s=09
akasyam.com/turkiye-aile-meclisi-baskan-yardimcisi-yunus-emre-altuntas-ahlak-ogretimi-ve-seferberligi-sart-182070/
#AHLAK öğretimi ve seferberliği şart
hertaraf.com/haber-yunusemre-altuntas-tum-sorunlar-once-ahlak-ve-maneviyat-siariyla-cozulebilir-8158#.YcTDTNfatZl.twitter
RT
https://twitter.com/AdaletPlatformu/status/1474089354045890560?t=xyZzqWdT0fdFXecbWqLoKw&s=09
t.me/SectikleriniDenetle
t.me/milliirade
Twitter
#AdaletPlatformu #TürkiyeAileMeclisi iYiLiK.org.TR
#AileMeclisi Bşk.Yrd #YunusEmreAltuntaş;"Tüm sorunların kaynağı ahlak eğitimindeki eksikler Okullarımızda tarih şuuru, ahlaki değerler, dürüstlük, inanç ve vatan sevgisini aşılayamıyoruz” @TCmeb akasyam.com/turkiye-aile-m… #AHLAK öğretimi ve seferberliği…
#TerörizmeDurDe!
#24Aralık 2021 tarihli ResmiGazetede Türkiyedeki #Terör örgütü bağlantılı kişilerin kuruluşların malvarlıkları donduruldu
@TCbestepe'ye ÇAĞRI
#Terörizm destekçisi HDP CHP ABD FRANSA LGBT/İQP #TCE savunucusu sapkın STK'ların ve #DSÖ'nün malvarlıkları da Hazineye...
https://twitter.com/AdaletPlatformu/status/1474323734345531419?t=m3I8ptgQj20Y7nQgcWxyOw&s=09
t.me/SectikleriniDenetle
t.me/SucDuyurusu
#TeröreÇare #KISAS ve #Maide33 #Te be12/24/111
RT
https://twitter.com/AdaletPlatformu/status/1474323734345531419?t=m3I8ptgQj20Y7nQgcWxyOw&s=09
t.me/milliirade
#24Aralık 2021 tarihli ResmiGazetede Türkiyedeki #Terör örgütü bağlantılı kişilerin kuruluşların malvarlıkları donduruldu
@TCbestepe'ye ÇAĞRI
#Terörizm destekçisi HDP CHP ABD FRANSA LGBT/İQP #TCE savunucusu sapkın STK'ların ve #DSÖ'nün malvarlıkları da Hazineye...
https://twitter.com/AdaletPlatformu/status/1474323734345531419?t=m3I8ptgQj20Y7nQgcWxyOw&s=09
t.me/SectikleriniDenetle
t.me/SucDuyurusu
#TeröreÇare #KISAS ve #Maide33 #Te be12/24/111
RT
https://twitter.com/AdaletPlatformu/status/1474323734345531419?t=m3I8ptgQj20Y7nQgcWxyOw&s=09
t.me/milliirade
Twitter
#AdaletPlatformu #TürkiyeAileMeclisi iYiLiK.org.TR
#TerörizmeDurDe! #24Aralık 2021 tarihli ResmiGazetede Türkiyedeki #Terör örgütü bağlantılı kişilerin kuruluşların malvarlıkları donduruldu @TCbestepe ÇAĞRI #Terörizm destekçisi HDP CHP ABD FRANSA LGBT/İQP #TCE malvarlıkları Hazineye t.me/SectikleriniDe… …
Türkiye Aile Meclisi: 'Fulbright Anlaşması' İptal Edilsin
Türkiye Cumhuriyeti ile ABD arasında 27 Aralık 1949 yılında imzalanan ve 13 Mart 1950 yılında kabul edilen Fulbright Anlaşması’nın iptal edilmesini isteyen Türkiye Aile Meclisi Başkanı Adem Çevik, eğitimin sömürüden kurtarılması gerektiğini söyledi.
Fulbright Anlaşması’nın yıl dönümünde yazılı açıklamalarda bulunarak, eğitimin sömürüden kurtarılmasını ve özgün eğitim sisteminin tesis edilmesi gerektiğini açıklayan Çevik, "Eğitim, medya, moda, kültür ve sanat eliyle yapılan sömürüler engellenmelidir.” dedi.
Çevik, Türkiye ile ABD ülkeleri arasında imzalanan ve öğrencilerin eğitim masraflarının karşılanması olarak masum gösterilen Fulbright Anlaşması'nın, göründüğü kadar masum olmadığını dile getirdi.
“Adalet maskesiyle sömürü gizlenmektedir”
Anlaşmanın eğitim sistemine zarar veren maddelerinin bulunduğunu aktaran Çevik, anlaşma maddelerine bakıldığında da sömürünün açık bir şekilde yapıldığını ifade etti.
Çevik, “Bursla tahsili desteklenecek olan öğrencileri anlaşmanın 5'inci maddesine göre komisyon belirler. Komisyon, dördü Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve dördü Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı olmak üzere 8 azadan müteşekkil bulunacaktır. Adalet maskesiyle sömürü gizlenmektedir. Ancak anlaşmanın en önemli noktası devam eden cümle şu şekildedir: ‘Bunlara ilâveten Amerika'nın Türkiye'deki diplomatik heyetinin başı Büyükelçi 'Misyon Şefi' adıyla komisyonun fahrî başkanı olacaktır.’ Reyler eşit çıktığında başkanın dediği olur. 7'inci maddede ABD Dışişleri bakanlığının tayin edeceği şekilde her yıl rapor tanzimini düzenlemiştir. 10'nuncu maddede ise ‘Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı, tensip ettiği takdirde, komisyonun her husustaki kararlarını gözden geçirebilir.’ hükmü getirilmiştir." ifadelerine yer verildi.
“Anlaşma maddeleri casusluk ve sömürü içermektedir”
Anlaşmada geçen maddeleri ile komisyonun yabancı ülkenin hizmetine sunulduğu ve bu sayede her türlü bilgi ve donanıma sahip olabildiklerini ifade eden Çevik, anlaşmayı işgal ve casusluk olarak değerlendirdi.
Çevik, “Komisyonun 4 üyesinin ve komisyonun fahri başkanının yabancı olmasını aynı zaman da kendi ülkelerine her yıl rapor vermeleri casusluk değil mi? Yabancı ülke dışişleri bakanının komisyonun her husustaki kararını gözden geçirme yetkisi sömürü değil midir? Fulbright Anlaşmasının sadece burslu öğrenci değişimi ile ilgili olmadığı, milli olmayan eğitimin tüm sahalarını kapsadığı hususunu dikkate sunalım. Bu anlaşmayla, Millî Eğitim Bakanlığı’nda bugün çalışmalarını etkin bir biçimde sürdüren, personel politikalarından ders programlarına, pek çok konuda stratejik kararlar önerebilen 'Milli Eğitimi Geliştirme' adlı bir komisyon vardır. 1994 yılında 60 personeli olan bu komisyonda çalışanların üçte ikisi Amerikalıdır.” dedi.
Fulbright Anlaşmasıyla eğitim, kültür, medeniyet ve ahlak dengelerinin bozulduğunu aktaran Çevik, anlaşmanın şartlarının ve uygulamalarının aleyhimize olduğunu belirtti.
Çevik, "Komisyonun, Türk ve Amerikan halkları arasında eğitim ve kültürel değişim yoluyla ortak bir anlayış geliştirmek için kurulduğu iddia edilir. Komisyonun bütçesi 1949 yılındaki kuruluşu itibariyle, Türk ve Amerikan Hükümetleri tarafından ortaklaşa oluşturulmaktadır. Türkiye Fulbright Eğitim Komisyonu, kurulduğundan bu yana yaklaşık 6 bin 500 Türk ve Amerikalı öğrenci ile akademisyene burs olanağı sağlamıştır. Fulbright mezunu Türk öğrenci ve öğretim üyeleri, ABD’deki çalışmalarını tamamladıktan sonra Türkiye’ye dönerek cumhurbaşkanı, başbakan, bakan ve iş adamı maskesiyle Amerika için faydalı çalışmalar yapmaktadırlar. Türkiye’ye gelen Amerikalı akademisyenlerde, çeşitli dallarda gerçekleştirdikleri araştırmalar ve aldıkları eğitim ile alanlarına önemli katkılarda bulunmaktadırlar. Programlarını tamamlayıp ülkelerine dönen Fulbrightlılar, görev aldıkları önemli pozisyonlarda, Türkiye ile bağlarını sürdürerek, Fulbright’ın amacını uygulamış ve gerçekleştirmiş olmaktadırlar." ifadelerini kullandı.
Türkiye Cumhuriyeti ile ABD arasında 27 Aralık 1949 yılında imzalanan ve 13 Mart 1950 yılında kabul edilen Fulbright Anlaşması’nın iptal edilmesini isteyen Türkiye Aile Meclisi Başkanı Adem Çevik, eğitimin sömürüden kurtarılması gerektiğini söyledi.
Fulbright Anlaşması’nın yıl dönümünde yazılı açıklamalarda bulunarak, eğitimin sömürüden kurtarılmasını ve özgün eğitim sisteminin tesis edilmesi gerektiğini açıklayan Çevik, "Eğitim, medya, moda, kültür ve sanat eliyle yapılan sömürüler engellenmelidir.” dedi.
Çevik, Türkiye ile ABD ülkeleri arasında imzalanan ve öğrencilerin eğitim masraflarının karşılanması olarak masum gösterilen Fulbright Anlaşması'nın, göründüğü kadar masum olmadığını dile getirdi.
“Adalet maskesiyle sömürü gizlenmektedir”
Anlaşmanın eğitim sistemine zarar veren maddelerinin bulunduğunu aktaran Çevik, anlaşma maddelerine bakıldığında da sömürünün açık bir şekilde yapıldığını ifade etti.
Çevik, “Bursla tahsili desteklenecek olan öğrencileri anlaşmanın 5'inci maddesine göre komisyon belirler. Komisyon, dördü Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve dördü Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı olmak üzere 8 azadan müteşekkil bulunacaktır. Adalet maskesiyle sömürü gizlenmektedir. Ancak anlaşmanın en önemli noktası devam eden cümle şu şekildedir: ‘Bunlara ilâveten Amerika'nın Türkiye'deki diplomatik heyetinin başı Büyükelçi 'Misyon Şefi' adıyla komisyonun fahrî başkanı olacaktır.’ Reyler eşit çıktığında başkanın dediği olur. 7'inci maddede ABD Dışişleri bakanlığının tayin edeceği şekilde her yıl rapor tanzimini düzenlemiştir. 10'nuncu maddede ise ‘Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı, tensip ettiği takdirde, komisyonun her husustaki kararlarını gözden geçirebilir.’ hükmü getirilmiştir." ifadelerine yer verildi.
“Anlaşma maddeleri casusluk ve sömürü içermektedir”
Anlaşmada geçen maddeleri ile komisyonun yabancı ülkenin hizmetine sunulduğu ve bu sayede her türlü bilgi ve donanıma sahip olabildiklerini ifade eden Çevik, anlaşmayı işgal ve casusluk olarak değerlendirdi.
Çevik, “Komisyonun 4 üyesinin ve komisyonun fahri başkanının yabancı olmasını aynı zaman da kendi ülkelerine her yıl rapor vermeleri casusluk değil mi? Yabancı ülke dışişleri bakanının komisyonun her husustaki kararını gözden geçirme yetkisi sömürü değil midir? Fulbright Anlaşmasının sadece burslu öğrenci değişimi ile ilgili olmadığı, milli olmayan eğitimin tüm sahalarını kapsadığı hususunu dikkate sunalım. Bu anlaşmayla, Millî Eğitim Bakanlığı’nda bugün çalışmalarını etkin bir biçimde sürdüren, personel politikalarından ders programlarına, pek çok konuda stratejik kararlar önerebilen 'Milli Eğitimi Geliştirme' adlı bir komisyon vardır. 1994 yılında 60 personeli olan bu komisyonda çalışanların üçte ikisi Amerikalıdır.” dedi.
Fulbright Anlaşmasıyla eğitim, kültür, medeniyet ve ahlak dengelerinin bozulduğunu aktaran Çevik, anlaşmanın şartlarının ve uygulamalarının aleyhimize olduğunu belirtti.
Çevik, "Komisyonun, Türk ve Amerikan halkları arasında eğitim ve kültürel değişim yoluyla ortak bir anlayış geliştirmek için kurulduğu iddia edilir. Komisyonun bütçesi 1949 yılındaki kuruluşu itibariyle, Türk ve Amerikan Hükümetleri tarafından ortaklaşa oluşturulmaktadır. Türkiye Fulbright Eğitim Komisyonu, kurulduğundan bu yana yaklaşık 6 bin 500 Türk ve Amerikalı öğrenci ile akademisyene burs olanağı sağlamıştır. Fulbright mezunu Türk öğrenci ve öğretim üyeleri, ABD’deki çalışmalarını tamamladıktan sonra Türkiye’ye dönerek cumhurbaşkanı, başbakan, bakan ve iş adamı maskesiyle Amerika için faydalı çalışmalar yapmaktadırlar. Türkiye’ye gelen Amerikalı akademisyenlerde, çeşitli dallarda gerçekleştirdikleri araştırmalar ve aldıkları eğitim ile alanlarına önemli katkılarda bulunmaktadırlar. Programlarını tamamlayıp ülkelerine dönen Fulbrightlılar, görev aldıkları önemli pozisyonlarda, Türkiye ile bağlarını sürdürerek, Fulbright’ın amacını uygulamış ve gerçekleştirmiş olmaktadırlar." ifadelerini kullandı.
Çevik açıklamasında son olarak şu ifadelere yer verdi: "Geleceğimizi inşa ve bağımsızlığımız için elbirliği ile istiklal marşı yılı vesilesiyle bağımsızlık mücadelesi vermeliyiz. ABD’nin bizimle açıkça savaştığı bu günkü şartlarda yapacağımız en önemli bağımsızlık adımlarından biri de bu anlaşmayı onaylayan kanunun yürürlükten kaldırılması ve anlaşmanın feshedilmesi gerekir.”
"Türkiye Aile Meclisi: MİLLÎ OLMAYAN EĞİTİM SİSTEMİMİZ MANKURTLAŞTIRIYOR!! AMERİKAN FULBRİGHT SÖZLEŞMESİ İPTAL EDİLMELİ - EĞİTİM - haberinioku" https://www.haberinioku.com/turkiye-aile-meclisi-milli-olmayan-egitim-sistemimiz-mankurtlastiriyor-amerikan-fulbright-sozlesmesi-iptal-edilmeli/198517/
"Türkiye Aile Meclisi: MİLLÎ OLMAYAN EĞİTİM SİSTEMİMİZ MANKURTLAŞTIRIYOR!! AMERİKAN FULBRİGHT SÖZLEŞMESİ İPTAL EDİLMELİ - EĞİTİM - haberinioku" https://www.haberinioku.com/turkiye-aile-meclisi-milli-olmayan-egitim-sistemimiz-mankurtlastiriyor-amerikan-fulbright-sozlesmesi-iptal-edilmeli/198517/
https://www.haberinioku.com
Türkiye Aile Meclisi: MİLLÎ OLMAYAN EĞİTİM SİSTEMİMİZ MANKURTLAŞTIRIYOR!! AMERİKAN FULBRİGHT SÖZLEŞMESİ İPTAL EDİLMELİ
Türkiye Aile Meclisi: MİLLÎ OLMAYAN EĞİTİM SİSTEMİMİZ MANKURTLAŞTIRIYOR!!
AMERİKAN FULBRİGHT SÖZLEŞMESİ İPTAL EDİLMELİ
AMERİKAN FULBRİGHT SÖZLEŞMESİ İPTAL EDİLMELİ