Türkiye Aile Meclisi Genel Başkanvekili Prof Dr Sefa Saygılı: KAOS GLBTİQPEZ feminizm ve İstanbul sözleşmesi KAOS bela savunucuları CHP +6 Türkiye'ye Büyük Fitne Kaos vaad ediyor!
Ülkemizin başına bela edilen İstanbul Sözleşmesi nihayet Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararı ile kesin olarak iptal edildi. Zehirli bir meyve olarak sunulan, Feminist ve LGBTİ gruplarının manifestosu İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı’mızın güçlü iradesi ve yüksek mahkemenin hukuken doğru ve isabetli kararı ile kurtulduk. Ailemiz, insanımız ve toplum bu ifsat sözleşmesinin tahribatlarından korunmuş oldu.
Türkiye, Avrupa Konseyi (İstanbul) Sözleşmesi’ni 11 Mayıs 2011 yılında imzalamış ve 14 Mart 2014 yılında onaylamıştı.
Bulgaristan, Hırvatistan, Macaristan, Rusya ve en son İsrail Parlamentosunda reddedilen işte bu zehirli meyve/İstanbul Sözleşmesi’ne ilk imzayı (stratejik derinlik iddiasında olan ve 6’lı masanın sadık ortağı) Ahmet Davutoğlu gururla attığını açıklamıştır. Halen siyaseten savrulduğu yerden savunmaya devam etmektedir. İstanbul Sözleşmesi dayanak alınarak yapılan 6284 Sayılı Kanun da Ahmet Cevdet Paşa ve Mecelle’ye dil uzatan, İslam Hukuku yoktur diyen bir akademisyen tarafından redakte edilmiştir
Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’ni çekince koymadan imzalamıştı. Sözleşme hükümlerine uygun olarak 6284 Sayılı Kanun, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne denk getirilerek 2012 yılında yürürlüğe konulmuştur.
6284 Sayılı Kanun’un kaynağı da 2011 yılında imzalanan İstanbul Sözleşmesi’dir. Bu sözleşme taraf ülkelere DİN, KÜLTÜR, TÖRE, NAMUS, GELENEK değerlerinin gerekçe olarak öne sürülmesinin önlenmesi ve kökünün kazınması için gereken yasal ve diğer tedbirlerin alınacağı yükümlülüğünü getirmiştir. 6284 Sayılı Kanun da bu anlayış ve kapsamda hazırlanmıştır. Özellikle LGBTİ bireylerinin cinsel eylem ve özgürlükleri fesih edilen sözleşme ve türevi yasalarla teminat altına alınmıştır. Doğrudan fuhuş suç olmaktan çıkarılmıştır. Ceza Kanunu’nun ilgili maddeleri ve 6284 Sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmadığı müddetçe ifsat sözleşmesinin kötülükleri devam edecektir.
Toplumumuzu ve insanımızı ifsat eden İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi bir ilk adım olarak değerlendirilmelidir. Sadece sözleşmenin feshi, verilen tahribatı ve zararları gideremeyecektir. İstanbul Sözleşmesi’nin uzantısı olan 6284 Sayılı Kanunun ve yönetmeliğinin yürürlükten kaldırılması gerekmektedir. Ayrıca sözleşme kapsamında başlatılan uygulamalara son verilmelidir.
Özellikle son 20 yılda feministler ve işbirlikçileri hayal ve hedeflerine ulaşmışlardır. Yeni devrim yasaları olan 1 Ocak 2002 yılında yürürlüğe giren Medeni Kanun, 2005 yılında yürürlüğe giren Ceza Kanunu, 2010 yılında referandumla kabul edilen (An.m.10) pozitif ayrımcılık, yargıda kabul gören “Kadının beyanı esastır” ilkesinin kabulü ile alt yapısı hazırlanarak 2011 yılında İstanbul Sözleşmesinin imzalanması sonrası dünyada/hukuk tarihinde eşi ve benzeri olmayan 6284 Sayılı Kanunun 2012 tarihinde kabulü ile operasyon/proje tamamlanmıştır.
Bir kısım muhafazakâr kişi/kurumlar İstanbul Sözleşmesi ve uzantı yasası 6284 Sayılı Kanunu anlamıyor veya anlamak istemiyor. Halen saf bir niyetle “kadın hakları” veya “Kadına şiddeti önleyen sözleşme/yasa” olduğunu zannediyorlar. Hâlbuki şiddetin artması, ahlaki erozyon, ailelerin dağılması, boşanmaların artması, evliliklerin ve sonuç olarak nüfusun azalması bu yasaların uygulama sonuçlarıdır. Bu ifsat sözleşmesini imzalayan ve türevi yasaları hazırlayanların savrulduğu yer CHP’nin yanı olmuştur. CHP’liler iktidara geldiklerinde ilk icraatlarının İstanbul Sözleşmesi’ni geri getirmek olacağını vaat etmektedir. Bu ifşaat dahi uyanmamıza vesile olmalıdır. Feminist ve LGBTİ bireylerinin ve CHP’nin politikalarına alet olanların yanlışlarından dönmelerini bekliyoruz.
Dünya düzeni neyin, nerede ve kimin/kimlerin eliyle yapılacağını iyi hesap ediyor. İsim ve sözleşmenin karara alındığı yer olarak mukaddes şehrimiz İstanbul’un seçilmesi tesadüf değildi. Yüce Peygamberimizin (S.A.V.) fetih müjdesi ile şereflenmiş belde olan İstanbul’da imzalanması ve adının İSTANBUL SÖZLEŞMESİ konu
lması fethin intikamı olarak amaçlanmıştı. Çok şükür bu lekeden kurtulduk. Ancak artçı yasa ve uygulamalardan da kurtulmadıkça maksat hâsıl olmayacaktır.
Ülkemiz, kadim bir medeniyete ve köklü inanç değerlerine sahiptir. İstanbul Sözleşmesi kesin olarak iptal edildiğine göre uzantısı olan 6284 Sayılı Kanun da yürürlükten kaldırılmalıdır. Aileyi, kadını ve çocukları en üstün seviyede şiddetten ve istismardan koruyacak, tabii/evrensel hukuk ilkelerine uygun yasalar yapılmalıdır. Aksi halde toplum çöker ve aile biter.
10 Ocak 2022 https://t.me/basinaciklamasi t.me/antiGENDERhareketi Aileyi Nesli Koru Hareketi
Prof. Dr. Sefa Saygılı
Türkiye Aile Meclisi Genel Başkanvekili
Türkiye İslam Cumhuriyeti Devleti idi 5Şubat1937 TC Laiklik Dini Devleti oldu

'Aileyi Nesli Dini Devleti Koru' ANAYASA 41/24 #EVET

5/17/19Şubat,3Mart,10Nisan🕰13 MAÇKAPARK 81İL DUA

https://is.gd/HuHJjK
!
is.gd/gDxuIt

17Şubat🕰TMK

22Şubat🕰KÇekmc 2.ASLÎye

27Şubat🕰Fulbright
is.gd/9AoD3x

İçki kumar Faiz KAOS/GLP FUHŞ YASAKLANSIN

CEDAW
is.gd/oL11Y3
is.gd/kzsXGg
is.gd/TidYxK
TC
is.gd/tio4Tb
is.gd/ne7kBH
MEB
is.gd/eqAK4Q
DSÖ
is.gd/zciTcd
iS
iS.gd/YDDBrr
BOYKOT
is.gd/6eduJ7
SOS
is.gd/UddQCr

BİRR
is.gd/KlEmp7

milli irade https://chat.whatsapp.com/HjCYiLPVbctACGiFiJ1ePN

SEDE
Seçtiklerini Denee!
t.me/SectikleriniDenetle

https://chat.whatsapp.com/CzBzwCXZyna1YQ2pQuhCTj
Türkiye Aile Cemiyeti: Amerikan fulbright sömürgecilik sözleşmesi ihanetine son vermeliyiz!
KENDİ PARAMIZLA ÜLKEMİZE DÜŞMAN MANKURTLAR casuslar YETİŞTİRİYORUZ... Türkiye Aile Cemiyeti FULBRİGHT İHANETİ 77.YIL BASIN AÇIKLAMASI SEÇTİKLERİNİ DENETLE 27 Şubat 2023

27Şubat 1946'da Kahire'de imzalanan sömürgecilik antlaşmasını çöpe atarak bağımsızlığımızı tescillenmeli, milli olmayan eğitim sistemimizi emperyalizmin pençesinden kurtarmalıyız.
Türkiye Aile Cemiyeti: Amerikan fulbright sömürgecilik sözleşmesi ihanetine son vermeliyiz!
Amerikan fulbright sömürgecilik sözleşmesi ihanetine son vermeliyiz!
Türkiye Aile Meclisi
KENDİ PARAMIZLA ÜLKEMİZE DÜŞMAN MANKURTLAR casuslar YETİŞTİRİYORUZ...
27Şubat 1946'da Kahire'de imzalanan sömürgecilik antlaşmasını çöpe atarak bağımsızlığımızı tescillenmeli, milli olmayan eğitim sistemimizi emperyalizmin pençesinden kurtarmalıyız.
Eğitim ile geldiler basın yayın-propaganda ile devam ettiler ve ediyorlar
Emperyalizm sömürgeleştirilmiş ülkelerin eğitim, medya, moda, kültür, sanat eliyle değişime uğratılması hareketidir.
Amerika 1830'larda Anadolu'nun ücra köşelerinde kolejleri vardır. Babasının hayrına yapmadı bunları. Buraya İngiliz-Yahudi kültürünü boca edecek ki burada üretilen mallara ihtiyaç duyulsun. Kültürünüzde hamburger, Coca Cola yoksa buna alıştırılmanız gerekir. Sadece yiyecek içecek değil onun arkasındaki bütün kültür dünyası da gerekir.
Sömürgeciler eğitimle kendilerini sömürülmeye hazır nesiller yetiştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Ülkemizde 13 Mart 1950 tarihinde kabul edilip 18 Mart 1950 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5596 sayılı “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti arasında imza edilen Anlaşma gereğince temin edilen paraların kullanılmasına dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile ABD arasında imzalanan anlaşmanın onanması hakkında Kanun” bize ışık tutabilir. Kamuoyunda Fulbright anlaşması olarak bilinen anlaşma bu şekilde başlıyor...
Bu kanun birinci maddesinde, bu kanunun 27 Şubat 1946 tarihinde Kahire’de imzalanan anlaşma gereği temin edilen paraların kullanılmasına dair 27 Aralık 1949 tarihinde Ankara’da imzalanan anlaşmanın onanmasına dair kanun olduğu hususu düzenlenmiştir.
27 Şubat 1946 tarihinde Kahire’de imzalanan anlaşma ve buna bağlı olarak 27 Aralık 1949 tarihinde Ankara’da imzalanan anlaşmanın hangi düzenlemeleri yaptığını bilmemiz gerekir.
Komisyonu Türkiye ve ABD’nin finanse edeceği belirtilir.
Yani, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bursla ABD’ye gönderilmesi ve bunların tüm masraflarının karşılanması, (BİR ÖĞRENCİNİN MALİYETİ EN AZ 50BİN USD) ABD vatandaşlarının bursla Türkiye’ye getirilmesi ve onların tüm masraflarının karşılanması gibi, bu maskeyle masum gözükebilmektedir.
27 Şubat 1946 tarihinde Kahire'de imza olunan kredi anlaşmasının geri ödemelerinde ödenecek miktarın bir kısmı Türk Merkez Bankasında hususi bir hesaba yatırılacak ve bu paralar sözleşmedeki ifade ile “diğer maksatlar meyanında kültür, eğitim ve insani gayeler için kullanılabileceği” hükme bağlanmıştır.
Yani, bize kredi olarak verdikleri paranın geri ödemesi ile “diğer maksatlar” dışında, bizim çocuklarımızı kendi ülkelerinde bursla okutarak iki şekilde kazanç elde ettikleri görülmektedir..
KENDİ PARAMIZLA ÜLKEMİZE DÜŞMAN MANKURTLAR casuslar YETİŞTİRİYORUZ...
Bursla tahsili desteklenecek olan öğrencileri anlaşmanın 5. Maddesine göre; komisyon belirler.
“Komisyon, dördü Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve dördü Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı olmak üzere sekiz azadan müteşekkil bulunacaktır.” Adalet maskesiyle sömürü gizlenmektedir.
Ancak anlaşmanın en önemli noktası devam eden cümle olup cümle şu şekildedir:
“Bunlara ilâveten Amerika'nın Türkiye'deki diplomatik heyetinin başı Büyükelçi- «Misyon Şefi» adıyla Komisyonun fahrî başkanı olacaktır. Reyler eşit çıktığında başkanın dediği olur...”
7. maddede ABD Dışişleri bakanlığının tayin edeceği şekilde her yıl rapor tanzimini düzenlemiştir.
10. maddede ise “Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı, tensip ettiği takdirde, komisyonun her husustaki kararlarını gözd
en geçirebilir” hükmü getirilmiştir.
Toparlayıp özetleyeyim; bizim ülkemizden diğer ülkeye gidecek öğrencileri, diğer ülkeden bizim ülkemize gelecek öğrencileri tespit eden bir komisyonun 4 yabancı üyesi, bu komisyonun fahri (!) başkanının yabancı ülkeden olması ve bu komisyonun yabancı ülkeye her yıl rapor vermesi (casusluk faaliyeti) yabancı ülke dışişleri bakanının komisyonunu her husustaki kararını gözden geçirme yetkisine sahip olması bir sömürgecilik değil midir?
Fulbright anlaşmasının sadece burslu öğrenci değişimi ile ilgili olmadığı, milli olmayan eğitimin tüm sahalarını kapsadığı hususunu dikkate sunalım.
“Bu anlaşmayla, Milli Eğitim Bakanlığı’nda bugün çalışmalarını "etkin” bir biçimde sürdüren, personel politikalarından ders programlarına, pek çok konuda stratejik kararlar önerebilen, "Milli Eğitimi Geliştirme” adlı bir komisyon vardır. 1994 yılında 60 personeli olan bu komisyonda çalışanların üçte ikisi Amerikalıdır.”
Komisyonun, Türk ve Amerikan halkları arasında eğitim ve kültürel değişim yoluyla ortak bir anlayış geliştirmek için kurulduğu iddia edilir
Komisyonun bütçesi 1949 yılındaki kuruluşu itibariyle, Türk ve Amerikan Hükümetleri tarafından ortaklaşa oluşturulmaktadır. Türkiye Fulbright Eğitim Komisyonu, kurulduğundan bu yana yaklaşık 6.500 Türk ve Amerikalı öğrenci ile akademisyene burs olanağı sağlamıştır.
Fulbright mezunu Türk öğrenci ve öğretim üyeleri, ABD’deki çalışmalarını tamamladıktan sonra Türkiye’ye dönerek cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, işadamı maskesiyle Amerika için faydalı çalışmalar yapmaktadırlar. Örneğin 28 Şubat Darbesinde dayatılan karma eğitim FULBRiGHT sözleşmesi gereği değil mi?!..
Türkiye’ye gelen Amerikalı akademisyenler de, çeşitli dallarda gerçekleştirdikleri araştırmalar ve aldıkları eğitim ile alanlarına önemli katkılarda bulunmaktadırlar. Programlarını tamamlayıp ülkelerine dönen Fulbrightlılar, görev aldıkları önemli pozisyonlarda, Türkiye ile bağlarını sürdürerek, Fulbright’ın amacını uygulamış ve gerçekleştirmiş olmaktadırlar.
ABD ile ortak bir anlayış geliştiren ve CİA ile irtibatlı kişilerin ülkemize aidiyeti olabilir mi?
Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği maskesiye cinsiyetsiz toplum operasyonu bizler uyanıncaya ve uyarıncaya kadar devam etmiş adını değiştirerek TCE Toplumsal Cinsiyet Eşitliği maskesini kullanmaya başlamışlardır.
Bunun da eşcinselliği teşvik operasyonu olduğunu söylediğimizde şimdi Toplumsal Cinsiyet Adaleti maskesini cinsiyetsiz, ailesiz, ahlaksız nesil projesi yürütülüyor...
Fulbright dayatmasiyla 5 yıllık zorunlu eğitimin ilk önce 8 yıla şimdi de 12 yıla çıkarılması sonucu esnaf Kobi sanayici tarım hayvancılık gibi aile medeniyeti de zararda!
Bu anlaşma öğrenci değişiminden öteye gidip, ders programlarından müfredata kadar milli eğitimin tüm yapısı hakkında söz sahibi olmadığını görüyoruz.
Çünkü ders kitaplarımız da materyalist felsefeyle yazdırılıyor. Bu nesilden de bencil, egoist, maddeci, menfaatçi, deist, ateist, bir ruhsuz, ahlaksız bir nesil meydana geliyor.
Geleceğimizi inşa ve bağımsızlığımız için elbirliği ile istiklal marşı yılı vesilesiyle bağımsızlık mücadelesi vermeliyiz.
Fulbright Eğitim koomsyonu eski başkanı John Bass denilen şerefsiz ABD elçisinin Fetöcüleri büyükelçiliklerinde koruduğu ve hepsinin de CİA adına çalıştığı ve tutuklanan elamanlarının da ülkemiz aleyhinde bulundukları resmen tescillendi.
Fulbright’ın mimarı ebedî şef İnönü’dür. Her partide fulbright ve benzeri burslar etkindir örnek BAG Babacan, Akgönenç, AbdGül MesutYılmaz, Demirel, Ecevit vd
Son olarak; ABD’nin bizimle açıkça savaştığı bu günkü şartlarda yapacağımız en önemli bağımsızlık adımlarından biri de bu anlaşmayı onaylayan kanunun yürürlükten kaldırılması ve anlaşmanın feshedilmesidir.
20. Eğitim Şûrası vesilesiyle Reis-i CUMHURUMUZ mankurtlaştıran ifsat eden #Fulbright Sözleşmesini İstanbul Sözleşmesi gibi iptal etmeli, İMF'ye defol dediği gibi 17Mayıs 1990'dan beri Eşcinsel Sapkınlığı teşvik eden Dünya Sağlık Örgütü'ne ve dayatmalarına da #oneminute deyip gereğini yapmasını taklitçi materyalist eğitimden tahkiki ve tevhide eğitim sistemine geç
ilmesini ve ahlak dersi din dersinin Osmanlıcanın mecburi olmasını dilimizdeki bozulmaların düzeltilmesini inceltme işaretinin şura'dan değil ŞÛRA'dan bekliyoruz.

Yönetim Kurulu aşağıdaki Türk ve Amerikalı üyelerden oluşmaktadır:
John Thomas McCarthy, Yönetim Kurulu Başkanı, ING Bank Türkiye, İstanbul
Hasan Ünsal, Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Birimi Genel Müdürü, Milli Eğitim Bakanlığı, Ankara
Osman İlhan Şener, Kültürel Diplomasi Genel Müdür Yardımcısı, Dışişleri Bakanlığı, Ankara
Viraj LeBailly, Basın ve Halkla İlişkiler Müsteşarı, Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçiliği, Ankara
Prof. Dr. M. Akif Kireçci, Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi,
Prof. Dr. Gültekin Yıldız , Milli Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulu Dekanı, Ankara
Julie Eadeh, İstanbul Başkonsolosu, Amerika Birleşik Devletleri İstanbul Başkonsolosluğu,
Mark H. Butler, Mimar, Nedret & Mark Butler Tasarım Stüdyosu, İstanbul

27 Şubat 2023
Adem Çevik, Türkiye Aile Meclisi ve Seçtiklerini Denetle SEDE Sözcüsü
ailehaklari.org t.me/SectikleriniDenetle ailehaklari@gmail.com 02124365966
İT'ler Türkiye'yi işgal ettirdi! İşgalcilerin emrindeki CHP işbirlikcileri aileye dine dile millete ezana camiye Kuran'a fıtrata Allah'a savaş açtı.
TürkiyeAileMeclisi:Varoluş Savaşımızı kazanmalıyız.Devletin Diniislam olsun, Laiklik 6 ok Kalksın Kaos/GLPZ+ cinsisapık Terör Örgütlerine, TCE/TCA savunanlara da anayasa41: Soykırım Cezası
Bugün 16 Mart İstanbul'un İngiliz işgalinin yıldönümü. Aslında İstanbul 13 Kasım 1918’de işgal edildi ve bu işgal İngilizlerin HİLAFETİn kaldırılması ve Lozan'ın imzalanması ve Misaki-Milli sınırlarından ve kendi tarihi alfabedinden vazgeçilmesi ve işgalcilerin alfabesinin ve kanunlarının ve giyimlerinin dayatilmasi şartıyla çarpışmasız gitmesiyle işgal son buldu. İngiliz subay ve askerleri 2 Ekim 1923 günü İstanbul’u 18 Mart zaferi kumandanlarından Selahaddin Adil Paşa'nın etkisiyle terk etmişlerdi. ancak resmen 6 Ekim 1923 de sona erdiği duyuruldu ve Şükrü Naili Paşa'nın İstanbul'u teslim. aldigi algısıyla ilan edildi
Ülkemizin Kuruluş Beyannamesi olan Misakı-Milli 28 Ocak 1920'de Meclis'te imzalandı. 17 Şubat 1920'de ise Meclisi Mebusan kürsüsünden tüm dünyaya ilân edildiği için İstanbul şehri ve İstanbul Meclisi yani ilk TBMM 16 Mart 1920 de tekrar işgal edildi. İstanbul ve Meclisi Mebusan işgal edildiği için çalışamayan İstanbul Meclisi 12 Nisan da fiilen çalışmalarına son değil ara verdi. Meclisi Mebusanda çıkarılmaya çalışılan içkinin yasaklanması kanunu 23 Nisan'da Ankara'da Meclisin açılışında devam etti. Tarihte demokratik ilk Meclis olarak biliniyordu. Milletin iradesinin tecelligahı Büyük Türkiye Meclisi Lozan Sözleşmesini ret ettiği için Sevr, Mondros, Lozan Dayatmaları için Nisan 1923'te fesh edilerek millete ilk darbe yapılarak gizli işgal devam etmiş oldu. Hatta Hindistan hilafet fonundan istanbulu ve hilafeti İngiliz işgalinden kurtarmak için gönderilen paralara el koyarak hukuksuzca faizci işbank kuruldu...
13/27 Nisan 1909'da Sebetaist kabbalaist pakrudini masonlar ve yerli isbirlikcileri (Akif, Elmalı, iskilipli, saidinursi, msabri) destekleriyle İttihat Terakki (İT) 'ler halifeyi Osmanlıyı yıktı. 14Mayıs!?!
işgalci İMF’yi kovduk. NATO/FETÖ AB/ABD 15 Temmuzda işgal ettirmedik. 14Mayıs'ta da işgal ettirmeyecegiz inşaallah. insanlığa karşı soykırım suçu olan eşcinselliğin teşvikçisi Dünya Siyonizm Örgütlerinin emrindeki DSÖ Dünya Sağlık Örgütü marifetiyle sadece İstanbul, Türkiye değil tüm insanlık işgal/iğfal ediliyor mankurtlaştırılıyor, BM tarafından dayatılan CEDAW ve AB eliyle dayatılan İstanbul Sözleşmesi lafta kalktığı iddia edilse de dayattığı Toplumsal Cinsiyet Adaleti/Eşitliği maskesiyle 6284 kalkaniyla eşcinsellik/sapkınlık yasal koruma altında olmaya devam etmesiyle ailesiz cinsiyetsiz ahlaksız toplum projesiyle sadece vatanımız değil tüm beyinler işgal ve iğfal ediliyor mankurtlaştığımız için de karşı çıkacak birr asımnesli yetişemiyor…
Örneğin Kaos GL/BTİQPEZN+ FUHŞİYATI destekçisi İstanbul belediyesi bsk Ekrem imamoğlu ve Çanakkale Belediyesi'nin Eşcinselleştirme Operasyonunu gerçekleştirmek için Toplumsal Cinsiyet Eşitliği komisyonu kurulmasına karşı çıkıp arkasında AB/EBRD ve KOÇ olan Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı Fatma Şahin'in ve KADEM'in vb kuruluşların aynı isimle ifsat faaliyetlerine karşı 4 maymunu oynamak akıl tutulmasi vicdansızligi sonucu İstanbul Çanakkakale GaziAntep kaybedildiği gibi genel iktidar da LGBT/İQP FUHUŞ TERÖRÜ CASUSLUK ve İHANET içindeki ŞER GÜÇLERİN ELİNE GEÇECEKTİR!. Bu hainlik ve insanlık suçuna karşı 4maymunluk tecavüzcü aşıklık belhumadalliktir... Yani İstanbul Çanakkale Gaziantep işgal altındadır Türkiye tehdit altındadır... Ve 100 yıldır işgalcilerin bile yapamadığı dil soykırımı laiklik ismiyle din düşmanlığına devam... STaksim anıtı İşgal kuvvetlerinden İtalyan Pietro Canonica ve Giulio Mongeri tarafından yapıldı 2,5 yılda . 8 Ağustos 1928 de açıldı. Anıtta 3 kişiyi tanıyoruz: Mustafa Kemal ,İnönü, Çakmak , peki ya diğerleri Mihail Frunze ve Kliment Voroşilov. 2 komunist Rus general. Anıtın inşasında en yüksek bağışçılardan biri bir İtalyan Bankası, diğerleri İsviçre Çikolata şirketi Nestle, Ermeni iş adamı
Berç Keresteciyan.
İngilizler savaşmadan 4 Ekim 1923’de İstanbul’dan ayrılırken, Şikrü Naili Paşa komutasındaki 3. Kolorduya bağlı bir birlik 6 Ekim 1923’de İstanbula girerek göndere bayrak çektiler. Aslında İşgalin 105., kurtuluşun 100. Yılındayız.TCE/TCAGENDER Gökkuşağı maskeli işgal devam ediyor
Taksim anıtının yapımına 1925 te başlanmış. Yani İngilizlerin İstanbul’dan ayrılışından 2 yıl sonra. Bağımsızlık temali anıtta Komunist Rus generaller var, İtalyanlar var, Ermeniler var, İsviçreliler, Amerikalılar, Fransızlar var yardım eden, yeni Cumhuriyet, 2 yıl öncesi işgalcileri ile dost olmuş. Türk Dil Kurumu Agop Dilaçara emanet edilmiş, Türk Ocağının arkasında Lazaro Franco var, Yeni Türk Ulusçuluğunun fikir babası, “Tekinalp” kod adlı Mozi Kohen. Zaten az sonra Yunanla kardeş olacağız, İngiltere ile dostuz. Amerikan basını yeni Cumhuriyete övgüler dizer.
Bugüne geldiğimizde, işgal damarlarımızda. Midemizde, kalbimizde, beynimizde. Muhtaç olduğumuz kudret artık damarlarımızdaki asil mRNA’larda gizli. Bilimin aydınlığı bu gidişle beynimize takılan Chiplerde olacak. Ve önümüzdeki on yılda 15 milyon, TransHumanizm sonrası Biyolojik son insan neslinin, Z kuşağının ardından, din, tarih, ahlak ve gelenekten, hatta biyolojik cinsiyetinden bağımsız, GENDER veya BİREY diye tanımlanan Genom, biyonik robot, Siborgler ülkeyi işgal edecek.
Artık midemizde sadece Amerikan süttozu ve Margarin yok. Fulbright standartlarından bir eğitimle uyuşturulmuş beyinlere sahip biyonik robotlar Bill’in adamı olarak köşe başlarını tuttular bile. Onları Siyaset, Büğrokrasi, Akademi, STK, Media her yerde görmek mümkün.
Biz işgal ordularının sınırlarımıza dayanmasını beklerken, onlar sessizce Starlinklerle uzayı işgal ettiler. Akıllı şehirler ve akıllı evler diye 5G üzerinden geliyorlar. Aşı, İlaç, gıda, kozmetik maskesi ile bedenimizi işgal ediyorlar. Sahte hocalarla kalbimizi, sahte bilgilerle beynimizi işgal ettiler farkında olmadan. Bitkilerin ve hayvanların geni ile oynadılar. Klonoid canlılardan söz ediyorlar. Sentetitk etten söz ediyorlar. Şimdi sırada Humanodiler var.
CEDAW’la geldiler, İstanbul Sözleşmesi GRAVİO ile geldiler, Lanzarotte ile geldiler, DSÖ, IMF, FAO, FDA, GAVİ diye geldiler. Ağuyu altın tas içre sundular, bal da onun suç ortağı idi. Biz otomatik silahları ile geleceklerini sanıyorduk, doktor, hemşire, politikacı, bürokrat, bilim adamı, hoca, STK temsilcisi, gazeteci kılığı ile geldiler. Ellerinde, dillerinde sadece ne idüğü belirsiz o sıvılar olan iğneleri ile geldiler. DSÖ talebasının altında onlar hertürlü imtiyaza sahip, sanki duyunu umumiye komiseri gibi, la Yüs’en, denetlenemez, sorgulanamaz bir güce dönüştüler. Turist olmak bile bu ülkede, bu ülkenin halkında daha imtiyazlı hale getirildi bu lobi tarafından. İnsanlara zorunlu tutuldukları bir işlem hakkında, sorumluluğunun kendilerine ait olduğu onamı imzalatıldı.
İngilizlerin İstanbuldaki işgalinin sona ermesinin ardından 100 yıl geçmiş ve işte bugün geldiğimiz nokta...
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği veya Toplumsal Cinsiyet Adaleti GENDER maskesiyle LGBTİ+QP Eşcinsel Sapkınlığı fuhşiyati teşvik eden bir belediye başkanı istanbul'un, Çanakkale ve Gazi/Antep'in başında... hatta tam maskeleme için sapkınlığın adına adalet eklediler... Toplumsal Cinsiyet Eşitliği yerine Toplumsal Cinsiyet Adaleti algısıyla ailesiz cinsiyetsiz ahlaksız toplum projesine; MEB YÖK, TBB Türkiye Belediyeler Birliği, Diyanet, Aile Bakanları, İçişleri Bakanlığı Üniversiteler destek verdi. Hatta KADEM 8 yıldır aynı ifsadi sürdürüyor bu sene ki fitnesini 12 Mayıs 2022'de Toplumsal Cinsiyet Adaleti maskesiyle yapti.. fuhşiyatin ibneligin dönmeliğin adaleti eşitliği mi olur?.. Yurt içi yurt dışı fonlarla beslenenler mankurtlastiklari için beslendikleri mahfillerin emrinde oluyorlar.. hemde isgalcisine, tecavüzcüsüne, işkencecisine aşık oluyorlar!.. hem KAOS/GL/LGBTİQ karşı olup hem de onlara lojistik destek bizim içimizdeki beyinsizlerin yaptiklarina dilimizle elimizle mücadele etmeyip kalbimizle de nefret etmediğimiz sessiz kalarak sapiklikkara 4 maymunu oynayarak destek olduğumuz için bizle