@BASINAciklamasi
190 subscribers
419 photos
1 video
444 files
3.23K links
#AileyiKoru Teröre Cinayete Darbeye ÇARE: KISAS!
Siyonizm Masonluk KAOS/GLPT FUHŞ içki kumar riba YASAKLANSIN! #önceAHLAK #önceHAK #önceADALET #önceinsan @HakBirr @milliirade @KULHAKLARI @AileHaklari @insanhaklari @TurkiyeSTKBirligi @SectikleriniDenetle !
Download Telegram
Türkiye Aile Meclisi: KARMA EĞİTİM SİSTEMİ KALDIRILMALI, GENÇLERİMİZİN DEİST AHLAKSIZ HAYATTAN KURTULUŞ REÇETESİ ÖNCE AHLAK ve MANEVİYAT SEFERBERLİĞİ
Gençlerimizde deizmin artmasının asıl sebebi 18 yaşına kadar karma zorunlu eğitimdir. Karma liselerde Milli Eğitim’in temel metinlerde “dindar nesil” hedefinin geçmemiş olması ve verilen din eğitimindeki ruhsuzluk da deizmi beslemektedir. Fulbright, Lanzarote, Cedaw ve İstanbul sözleşmeleri gibi uluslararası metinlerin gölgesinde yetiştirilen bir gençliğin deizm dışında bir seçeneği tercih etmesi kolay değildir. Çünkü eğitim sistemi, hukuk, medya ve ekonomi, deizmi desteklemektedir. Gençlerde “dindar nesil” olma arzusunu canlandırmadan sürdürebilir sağlam aile yapısı beklentisinde bulunmak ham hayaldir. Gençlerde evlenme yaşının belirsizliği ve dinin kabul edebileceği meşru cinselliğin imkânsıza yakın zorluğu deizm eğilimini artırmaktadır.
Son zamanlarda deizm konusu tartışılıyor. Gençlere sıkça deist misiniz diye soruluyor, anket yapılıyor. Gençlerin bir kısmının dikkat çekmek için deistim dediğini biliyoruz. Orta öğretim öğrencileriyle yaptığımız toplantılarda bu hususu birçok öğrenciden dinledik. Gençler adam yerine konulmak istiyor. Görsel medyada da deistim dediği zaman kendilerini adam yerine koyacak kimselerin olduğu ima ediliyor. Bu sebeple anketlerde deist oranları yükseliyor. Sosyal meselelerde hiçbir konu bir sebebe dayandırılmaz. Mutlaka birçok sebebi vardır.
Psikanalizle ilgili çalışmalar dindarlığın doğasının cinsellik ile de ilgili olduğunu ortaya koymuştur. Gençlerimiz için cinsel hayat aslında ergenlik ile beraber başlamaktadır. Bunu en geç 15 yaş olarak kabul ederseniz değerlendirme daha kolay olur. Zorunlu eğitime göre her genç 18 yaşına kadar okulda tutulmak zorundadır. Okullarda özellikle öğrenci kıyafetlerinde büyük bir değişim yaşanmıştır. Eskiden kıyafet disiplini vardı, öğrencilere forma giydirilebiliyordu. Şimdi öğrenciler için en yaygın kıyafetin ne olduğunu anlamanız için balet giysisini zihninizde canlandırmanız yeterlidir. Kız öğrenciler için de erkek öğrenciler için de en yaygın giysi balet giysisine en çok benzeyen giysi haline gelmiştir. Psikanalitik açıdan baktığımızda bu giysi, hem kız öğrencileri için hem erkek öğrenciler için yoğun bir cinsel baskı demektir. Bunun yanı sıra gençler sınırsız sayıda görsel ve sanal cinsel içeriğe muhatap, bununla birlikte dinin kabul edebileceği fiilî cinsellik imkânsıza yakın zorlaştırılmıştır. Ülkemiz şartlarında ortalama bir evliliğin 25-30 yaş aralığında gerçekleşmesi söz konusu olabildiğinden dinin kabul edebileceği bir cinsel hayatın zorluğu ortadadır. Gençlerde evlenme yaşının belirsizliği ve dinin kabul edebileceği meşru cinselliğin imkânsıza yakın zorluğu deizm eğilimini artırmaktadır. Bazıları, din karşılıklı rızaya dayalı cinselliği kabul ediverse sorun çözülmüş olacak diyebilir. Böyle bir tutumu dinin kabul etmesi mümkün değildir. Bu durumda deizm fiilen devreye girmektedir. “Manevi değerlere saygılıyım, din karşıtı değilim ama özellikle kadın erkek ilişkileri ile ilgili dinin koyduğu sınırlara uymak zorunda değilim” şeklinde özetlenebilecek bir söylem söz konusu olabilmektedir. Gencimizin karşısındaki tek seçenek karşılıklı rızaya dayalı cinselliktir. Bunu dînî açıdan bir yere oturtmak mümkün değildir.
Türk Milli Eğitimi 18 yaşına kadar kız ve erkek çocuklarını karma olarak okulda tutma üzerine kurgulanmıştır. Buna karşılık 2023 eğitim vizyonunda okullar, “millî ve manevi erdemlerle birlikte yaşam becerilerinin içselleştirildiği mekânlar” olarak gösterilmiştir. Planlanacak ilk eğitim vizyonunda okullar, “dinimizin helal ve haram saydığı şeylerin bilgisi ile bu bilgilerin nasıl hayata geçirileceğinin öğretildiği mekânlar” olarak tanımlanmalı ve karma ve zorunlu eğitim kaldırılmalıdır.
Okullarda verilen din ve din bilimleri eğitiminin içeriği ile ilgili deizmi destekleyen hususlar da şunlardır:
Hz. Peygamber’i vahye muhatap olmakla kalmamış, örnek bir hayat yaşamış bir insan olarak anlatmak yerine akıl ve zekâsıyla bedevileri çekip çevirmiş bir “uyanık adam” olarak gösteren din eğitimi ya da din bilimleri tahsili deizmi beslemektedir.
“Hz. Peygamber’in Kuran dışı bir mucizesi yoktur, mucizelerin tamamını hurafe, uydurma, efsane şeylerdir” söylemine dayalı din eğitimi ya da din bilimleri tahsili deizmi beslemektedir.
Dini akıl ile eşitleyen söylem deizmi desteklemektedir. Dini akıl ile eşitlediğinizde ruhu kalmaz, deizm kendiliğinden gelir. Dinin iki kaynağı olan kitab ve sünnetin akıl ile değiştirilebilirliğini savunanlar deizmin sebebini başka yerde aramak yerine kendilerine ayna tutmalıdırlar. Nitekim dini rasyonelleştiren söylemle yazılmış kitapların gençlere okutulması deizmi azaltmamaktadır. Çünkü deizm bir entelektüel sancı sorunu değil, dine uygun olmayan ortamlarda dinin icaplarının uygulanması ve sosyalleşmenin biçimi ile ilgili bir sorundur.
Hz. Peygamber’in birinci kuşak takipçileri olan sahâbe-i kirâmı gözden düşüren söylemler deizmi desteklemektedir.
İslamî ilim ve kültür mirasının günümüze ulaşmasında emeği geçen âlimleri gözden düşüren söylemler deizmi desteklemektedir.
Müslümanları yeryüzünün en sefil insanları olarak gösteren söylemler deizmi desteklemektedir. Ahlakı dinden ayırıp kendi ahlakına bakmadan Müslümanların ahlakı üzerine yargılarla dolu söylem üretimi deizmi desteklemektedir.
Müslümanların geri kalmışlığı iddiası üzerinden ümmet düşmanlığı da deizmi desteklemektedir.
Netice itibariyle şunu söylemek istiyoruz. Deizmin asıl nedeni eğitimin temel amaçlarıyla ilgili devletin resmi belgelerinde “dindar nesil yetiştirmenin” bir hedef olarak gösterilmeyip manevi erdemli gençlikle yetinilmiş olmasıdır. Uygulama değil bilgi temelli, öğretmekten çok sorgulama kisvesi altında kurcalama ve şüphe uyandırmaya dayanan bir din eğitimi de deizmi destekleyen alt yapının tuzu biberi olmaktadır. Karma ve zorunlu 18 yaşına kadar eğitim kaldırılmalı, din bilgisi ve din bilimleri eğitimi ruhsuzluktan kurtarılmalıdır.
Doç. Dr.Şemsettin KIRIŞ, Türkiye Aile Meclisi Genel Başkan Yardımcısı
t.me/basinaciklamasi t.me/sectiklerinidenetle
#VEFAT #MedeniKanunMedeniDeğil! diyen #TürkiyeAileMeclisi Genel Başkan Yardımcısı Hukukçu Mehmet Yaman: #TMK 96.yildönümü mesajı yayınladı ve bugün vefat etti defn bugün konya Yaylapınar camii ikindi namazı
Allah şefaat eylesin
Türkiye aile Meclisi
@ademcevik
Taziye için oğlu
Av. #FatihYaman
+905302484642

akasyam.com/aile-meclisi-baskan-yardimcisi-hukukcu-mehmet-yaman-medeni-kanun-medeni-degil-182207/

https://twitter.com/AdaletPlatformu/status/1493938385999781891?s=09
AileMeclisi: İsviçre Medenî Kânunu kabulüyle Aile Medeniyetimizin Genetigiyle Oynanmıştır.! Aileye Fıtrata ve Allah'a savaş ilan edilerek Ailemizi Neslimizi Devletimizi Koruyamayız!
Aile Meclisi Başkan Yardımcısı Hukukçu Mehmet Yaman: Medeni kanun medeni değil! mesajını yayınladı ve vefat etti.
Türkiye Aile Meclisi Başkan Yardımcısı Hukukçu Mehmet Yaman, mevcut kanunların yeniden düzenlenmeye muhtaç olduğunu söyledi.
Aile Meclisi Başkan Yardımcısı Hukukçu Mehmet Yaman: Medeni kanun medeni değil!
17 Şubat 1926'da İsviçre'nin katolik ve laik bir kantonundan kopyala yapıştır yoluyla Türkiye'ye getirilen ve " Türkiye Aile Meclisi Genel Başkan Yardımcısı Hukukçu Mehmet Yaman, 1926 tarihli Medeni Kanunu'nun 96'ncı yıldönümü nedeniyle değerlendirmelerde bulundu.
"Bugün 17 Şubat 1926 yılında Medeni Kanun kabul edilmiş. Bundan 20 yıl evvel, 8 Aralık 2001 yılında da bu Medeni Kanun bir takım değişikliğe tabi tutulmuştur. Bugünkü Medeni Kanun ile ülkemizde uzunca bir müddettir tarihi birikim, inanç ve ahlaki değerlerimizle, kültürel varlıklarımıza aykırı bir biçimde Batının netameli yasalarını sosyal ve aile kurumlarımıza uyarlamaya çalışan önemli bazı değişiklikler yapıldı. Kanunlarla da adeta bizim tarihi birikimlerimiz, inanç ve ahlaki değerlerimiz ötelenerek bunun yerine batıl Batı kültüründen esinlenerek meydana getirilen hukuk düzenlerinin yerleştirilmeye çalıştırıldığını görüyoruz." dedi.
"Cinsiyetini değiştirmek isteyen kimse mahkeme yoluyla cinsiyetini değiştirebilir"
8 Aralık 2001 yılında değiştirilen ve 1 Ocak 2002'de yürürlüğe giren yeni medeni kanunun bazı maddelerine dikkat çekmek istediğini belirten Yaman, "Allah-u Teâlâ'nın yarattığı bitkiler, hayvanlar ve insanlarla alakalı erkek ve dişi unsurlarıyla yarattığı tüm canlılarda eğer istiyorlarsa cinsiyetini değiştirebilirler demek suretiyle bizim inanç sistemimize aykırı bir anlayışı, Medeni Kanun'umuzun 40. Maddesine yerleştirmişiz. Medeni Kanun'un 126. maddesine göre küçükler yasal temsilcileri izniyle evlenebilirler diyor ama buna rağmen bugün velisinin iznine dayalı olarak resmi kurumdan aldığı evlilik cüzdanı elinde olmasına rağmen geç değil genç evlilik yapan gençler cezaevinde en az 10 yıl hapis cezası alarak yatıyorlar. Medeni Kanun'un 126. Maddesinde küçüklerin yasal temsilcilerinin izni ile evlenebilmelerine müsaade ettiği halde ceza kanunumuzda bu suç haline getirilmiş. Ceza Kanunu'nda ki bu suçun ortadan kaldırılmasını ve Medeni Kanun'un 126. Maddesine uygun hale getirilmesini 64 yıldır uygulanan yaş kriterlerinin uygulanmasını genç evliliklerin bırak yasaklanmasını teşvik edilmesini teklif ediyoruz. Gazi Mustafa Kemal'in 33 yaşındaki babası evlendiğinde Zübeyde hanımefendi 13 yaşındaydı AliRıza Efendi bugün yaşasaydı tecavüzcüler koğuşunda 10 yıl zindan ile cezalandırılacaktı... Fuhuş zina teşhircilik ensest yasaklanmayıp çok eşlilik ve genç evliliğin yasaklanmasi fıtrata Allah'a harb ilanıdır" ifadelerini kullandı.
"Ensest ilişkilerinin cezalandırılmasıyla alakalı ceza yasamızda yeterli bir madde yoktur"
Açiıklamanın devamında Yaman, şunları aktardı:
129. Maddesinde evlenme engelleri sayılmış. Evlenme engelleri içerinde alt soy ve üst soy kişilerle evlilik yasaklanmış. Ama aile içerinde bu yakın akrabalar arasındaki zinanın ensest ilişkilerinin cezalandırılmasıyla alakalı ceza yasamızda yeterli bir madde yoktur. Ve ceza yasalarımızda eksik bulunan bu hususun da madde ilave edilmek suretiyle ensest ilişkilere cezalandırılma maddesinin getirilmesini istiyoruz.
"Medeni Kanununun 130. Maddesinde tek evlilik esası getirilmiş"
Yaman, "Medeni Kanununun 130. Maddesinde tek evlilik esası getirilmiş. Ancak uygulamada bayan ve erkeklerin karşılıklı iradeleri ile herhangi bir zorlama olmaksızın kendi iradeleri ile bir araya gelip evlilik hayatı yaşamaları ve ortak ev arkadaşlığı partnerlik zina/fuhuş yapmaları serbest. Yani kişi evli ise ikinci bir kadınla ya da üçüncü bir kadınla tekrar evlilik hayatı kurup ayrı bir mekanda ortak ev arkadaşı olarak kalabiliyor. Ceza yasası buna müsait ve bu zina oluşturmuyor.
Ancak bu birlikteliklerden oluşan çocuklar bu beraberlikten meydana gelen hukuk allak bullak edilmiş. Kadınlar Sahipsiz kalıyor ve bu birliktelikle ikinci evlilik ya da üçüncü evlilik dediğimiz bayanların ekonomik ve sosyal hakları garantiye alınmıyor. Bu konu ile de alakalı bir gelişimin Medeni Kanun'umuzda yapılması gerekli." şeklinde konuştu.
"Kusurlu her kimse maddi tazminatı ödeyen erkek tazminatı alan da kadın oluyor"
Nafaka ile ilgili de bilgi veren Yaman, "174. Maddesinde taraflar daha kusursuz ya da az kusurlu olmak kaydıyla maddi tazminat isteyebilir. Uygulamada taraflar yerine kadın alıyor. Maddi tazminatı ödeyen erkek tazminatı alan da kadın oluyor. Uygulamanın bu şekilde gelişmesini önleyecek tedbirlerin alınması gerekiyor. Medeni Kanun'umuzun 175. Maddesinin birinci fırkasında ayrılmakla yoksulluğa düşecek olan taraf kusuru daha ağır olmamak şartıyla karşı tarafın maddi gücüne süresiz olarak nafaka isteyebilir. Bu uygulama da erkek aleyhine geliştiriliyor. Kadın erkekten daha ağır kusurlu olmamak kaydıyla süresiz nafaka isteyebilir ama hakim süresiz nafaka kararı vermek zorunda değil ama süresiz istediği için hakim de süresiz olarak nafakaya karar veriyor. Yargıtay da bunu süresiz olarak kabul ediyor. Oysa bu, iki açıdan mevzuatımıza aykırıdır. Anayasamızın 17. Maddesi diyor ki; 'Herkes yaşama maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Asgari ücret ile çalışan bir erkeğe nafaka olarak verilen bazı kararlar var ki aldığı askeri ücretinin iki-üç katı nafaka ödemek ve bunu da ömür boyu ödemekle yükümlü tutuluyor. Süresiz nafaka ve yoksulluk nafakasını çözüm TMK 364' ve 365. maddede var üst ve alt soy 'yardım nafakası' ödemekle yükümlü maddesini işletirsek arabuluculuk da yapmış oluruz ve boşanmaları engelleyebiliriz. Ayrıca nafakanın her çeşidini ödeyemeyen kimselerin yerine devlet ödemeli durumu iyileşince tahsil edilmelidir" dedi.
"Anayasada nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz"
Nafakanın anayasanın 17. Maddesine aykırı olduğunu ve asgari ücretli birinin nafaka verme konusunda zorlanacağını, bu durumun maddi ve manevi hayatını etkileyeceğini söyleyen Yaman, "Bu anayasanın 17. Maddesine aykırı bir biçimde 175. Maddenin birinci fırkası yanlış olarak uygulanıyor. Bu maddenin ikinci fırkasında 'Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz' diyor. Yani bir erkek nafaka ödemeye mahkum edilirse 'Kusursuz dahi olsa nafaka öder' diyor. Oysa aynı maddenin birinci fırkasında kusuru daha ağır olmamak şartıyla nafaka isteyebilir diyordu. Yani 175. maddenin 1.fırkasıyla ikinci fırkası birbiri ile çelişik ve maalesef uygulamada erkeklerden ayrılma bahtsızlığı yaşayan kadınların ömür boyu erkeklerden nafaka almak gibi bir kanuni kazanımı oluşuyor ki bu da hem inanç sistemimize aykırı hem de anayasanın 17. Maddesine aykırı olmakta. Bâtıl batıdan Katolik isviçre'den aldığımız kanunlar da bile nafaka bir yıl ile sınırlı Anne/babanın tedip terbiye hakkı var ve ailenin reisi baba idi mal ortaklığı rejimi zorunluluğu vb fıtrata hukuka aykırı yasalar CEDAW ve feministlerin dayatması ile yapılan yeni medeni kanun eskiyi aratır durumda Bunların değiştirilmesi ıslahı fıtrata inancımıza hukuka uygun hale getirilmesi gerekmektedir. Elestirdigimiz İsviçre Türk Medeni Kanunu'nu arar hale geldik " ifadelerini kullandı.
Son olarak Yaman, "Doksanalti yıl önce Bugün 17 Şubat itibariyle İslam Şeriatı kaldırıldı Mecelle Aile hukuku çöpe atıldı. mevcut Medeni Kanun'da meydana gelen uygulamalardan ve tatbikatlardan kaynaklanan yanlışlıkları ve eksiklikleri bir kere daha ortaya koyuyoruz. Özellikle inanç, ahlak ve fıtrat yasalarına uygun mevzuat değişiklerinin yukarıda söylediğimiz biçimde sağlanmasını ve Devletin Dini İslam olmasını Uluslararası Sözleşmelerin, Anayasa ve yasaların İslam'a Kur'an hükümlerini uygun olmasını teklif ediyoruz. ki Ailemizi Neslimizi Devletimizi koruyabilelim" diye konuştu.

t.me/basinaciklamasi
t.me/milliirade
t.me/SectikleriniDenetle
t.me/AileHaklari
*MÜCAHİD MÜCADELECİ MEHMET YAMAN VEFAT ETTİ*
Mücahid ve mücadele ruhlu, hayat dolu ve pek çok vasıfları bünyesinde barındıran Mehmet YAMAN'ın vefatından büyük üzüntü duyduk.
Rabb'im merhametiyle muamele eylesin, makamı cennet, derecesi âlî olsun, ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyoruz.
*Mehmet YAMAN Kimdir?*
25 Aralık 1946 yılında Konya Bozkır ilçesinin Kovanlık köyünde doğdu. 16 Şubat 2022'de yukarıdaki mesajı hazırladıktan sonra vefat etti. Küçük yaşlarında, 9 çocuklu bir ailenin ferdi olarak, Konya merkezine taşındı.
Türkçe, Kuran-ı Kerim, Osmanlıca ve Arapça derslerinin temelini, 4 padişah görmüş, Galiçya, Azerbaycan ile Kurtuluş Savaşlarına katılmış bir eski Osmanlı Müderrisi bulunan, Babası Hatip Abdullah Efendi’den aldıktan sonra Konya’da bir müddet hafızlık ve medrese öğrenciliğini yaptı. Sırasıyla Konya İmam Hatip Okulu, Konya Erkek Lisesi ve Konya Kız Öğretmen Okulu’nu bitirerek, Ankara Gazi Eğitim Enstitülüsü Fransızca Bölümü ve Ankara Hukuk Fakültesinde eğitim gördü.
3 yıllık Y.S.E. İdaresi memuriyetini müteakip, ilk ve orta dereceli okullara toplam 8,5 yıllık öğretmenlik yaptıktan sonra, çok sevdiği öğretmenlik mesleğine son vererek, 38 yılı aşkın bir süre de hâkimlik ve noterlik mesleklerini kapsayan hukuk alanında hizmet vermeye başladı ve böylece, ülkemizin çeşitli yörelerinde, toplam 49.5 yıllık kamu hizmetinde bulunduktan sonra, yaş tahdidinden emekli oldu. Ardından Ankara Barosuna kayıtlı Avukatlık yaptı.
Sosyo-kültürel alanda pek çok etkinliklere katıldı. 1960’lı ve 1970’li yıllarda birçok dernek ve vakıfların kuruculuğu, başkan ve yönetim kurulu üyeliklerde bulundu.
Dünya Aile Birliği, Türkiye Aile Birliği, Türkiye Aile Meclisi, SEDE Seçtiklerini Denetle, Adalet Platformu ve Kurtuluş Kuran'da Cemiyeti Genel Başkan Yardımcılarından ve kurucularından Mehmet Yaman Türkistan Birliği Derneği Genel Başkan Yardımcısı idi.
Son yıllarda ise, Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Şube kuruculuğu, Trafik Fahri Müfettişleri Derneği kurucu ve onursal genel başkanlığı yanında, halen Ankara merkezli faaliyette bulunan İLESAM, İnternet-medya , Bilişimciler Federasyonu (İMEF), Uluslararası Eğitim ve Sanat Eserleri Derneği kurucu (USEDER), Memur Dernekleri Federasyonu, Eğitim Gönüllüleri Derneği, Anadolu Geleneksel El Sanatları Derneği Genel Sekreterliği, Uluslarası Anadolu Kültür ve San’at Derneği (ANKUSAT), Anadolu Eğitim ve Araştırma Derneği, Türk San’at Musikisi, Ehl-i San’at Dostları, Dost-Yar gibi kuruluşların kuruculukları ve üyelikleri ile, sosyo-kültürel bazlı ülke çapında hizmetler yapan bazı dernek ve vakıflarla, çeşitli düzeylerde ilişkiler içinde bulundu.
Çeşitli televizyon ve gazetelerde, toplumsal ve sosyal içerikli programlara katıldı ve çeşitli yazılarla, araştırma konuları yayınlandı.
Bingöl Gazetesi, Adana- Medya Yenigün - Aksaray-Ankara ideal Haber ve Haber 111 gibi internet gazetelerinde, inceleme ve makaleleri yayınlandı.
Ud, kanun, ney ve bendir gibi Türk San’at Musikisi enstrümanlarıyla amatör olarak uğraştı ve bazı T.S.M. korolarıyla özel meşk meclislilerinin organize ve müdavimliğini yaptı.
Türkân – Seher Yaman ile evli; Fatih, Önder, Seyit Gazi, A.Vehhab ve Ayşe adlarında beş çocuk babasıydı.
*ESERLERİ:*
1.İnsanlarımız Temel Hak ve Özgürlüklerimizin Ne Kadar Farkındalar? (1999),
2.Temel Hak ve Hürriyetlerimiz Açısından Türkiye Nereye Gidiyor? (2001),
3.Temel Hak ve Hürriyetlerimiz Açısından Türbana Bakış (2002),
4.Biraz da Düşünebilir miyiz? (2003),
5.Ülkemizi Çevreleyen Tehlikeler (2005),
6.Alternatif Bir Bakışla Atatürk (2006),
7.Alternatif Bakışla Atatürk İlke ve İnkılapları (2007).
8. İnanç Değerlerimiz Işığında Aile Hukuku
9. İnanç Değerlerimiz Işığında İstanbul Sözleşmesi
10. Mücadeleciler Mücadele Birliği