@BASINAciklamasi
201 subscribers
419 photos
1 video
444 files
3.24K links
#AileyiKoru Teröre Cinayete Darbeye ÇARE: KISAS!
Siyonizm Masonluk KAOS/GLPT FUHŞ içki kumar riba YASAKLANSIN! #önceAHLAK #önceHAK #önceADALET #önceinsan @HakBirr @milliirade @KULHAKLARI @AileHaklari @insanhaklari @TurkiyeSTKBirligi @SectikleriniDenetle !
Download Telegram
TBMM,_SİYONİST_İSRAİL'E_ve_İŞBANK'DAKİ_CHP_HİSSESİNE_MÜDAHELE_HAKKINI.docx
12.3 KB
Paylaş TBMM, SİYONİST İSRAİL'E ve İŞBANK'DAKİ CHP HİSSESİNE MÜDAHELE HAKKINI KULLANMALI.docx
WPS Office: PDF düzenleyici bulunan eksiksiz office paketi


Dosyanın bağlantısı burada:
https://sg.docworkspace.com/d/sIPSOvLPXAZKUmKsG

PC için WPS Office al:
https://www.wps.com/d/?from=t
TBMM, SİYONİST İSRAİL'E ve SABATAİST CHP'nin İŞBANK'DAKİ HİSSESİNE MÜDAHELE HAKKINI KULLANMALI!

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ ve TÜRKİYE CUMHURİYETİ CUMHUR BAŞKANLIĞI'NA (ÂCİL)

TBMM, SİYONİST İSRAİL'E ve SABATAİST CHP'nin İŞBANK'DAKİ HİSSESİNE MÜDAHELE HAKKINI KULLANMALI!

Konu ve Talep:
29 Kasım 1947'de 5'li Çete emrindeki BM Birleşmiş Milletler Filistin'i resmen işgal etti. 84 milyon Türkiyeli’nin ve 2 milyar Müslümanın ilk Kıblesi Mescid-i Aksaya yönelik tehdit ve tecavüzlerin önlenmesi konusunda, Osmanlıdan devreden uluslararası hak, hukuk ve sorumlulukların gereğinin yerine getirilmesi ve anayasa 90.madde TCK 13. Ve 7. Maddeden kaynaklanan yetkilerin kullanılması hakkında
AÇIKLAMALAR
1-Aşağıdaki yasa metninden de anlaşılacağı gibi Hilafet yetkisi, Cumhuriyet ve TBMM nin şahsında mündemiçtir. HİLAFETİN İLGASINA VE HANEDANI OSMANİNİN TÜRKİYE CUMHURİYETİ MEMALİKİ HARİCİNE ÇIKARILMASINA DAİR KANUN.
Kanun Numarası:431, Kabul Tarihi: 3/3/1924, Yayımlandığı R. Gazete : Tarih: 6/3/1924 Sayı: 63, Yayımlandığı Düstur: Tertip:3 Cilt: 5, Sayfa:323

Madde 1 - Halife halledilmiştir. Hilafet Hükümet ve Cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiç olduğundan Hilafet makamı mülgadır. (…)

Madde 7- İkinci maddede mezkür kimseler Türkiye Cumhuriyeti arazisi dahilindeki bilcümle emvali gayrimenkullerini bir sene zarfında Hükümetin malümat ve muvafakatiyle tasfiyeye mecburdurlar. Mezkür emvali gayrimenkuleyi tasfiye etmedikleri halde bunlar Hükümet marifetiyle tasfiye olunarak bedelleri kendilerine verilecektir.

Madde 8- Osmanlı İmparatorluğunda Padişahlık etmiş kimselerin Türkiye Cumhuriyeti arazisi dahilindeki tapuya merbut emvali gayrimenkuleleri millete intikal etmiştir.

Madde 9- Mülga Padişahlık sarayları, kasırları ve emakini sairesi dahilindeki mefruşat, takımlar, tablolar, asarınefise ve sair bilumum emvali menkule millete intikal etmiştir.

Madde 10- Emlaki Hakaniye namı altında olup evvelce Millete devredilen emlak ile beraber mülga Padişahlığa ait bilcümle emlak ve sabık Hazinei Hümayun, muhteviyatlariyle birlikte saray ve kasırlar ve mebani ve arazi millete intikal etmiştir.
2- (B:110-7.8.1951-0:1) SAYLI MECLİS ZABTINDA BİR MÜZAKERE ZABTINDA İFADE EDİLDİĞİ GİBİ:3 Mart 1340 tarihli 431 sayılı Hilâfetin İlgasına ve Osmanlı Hanedanına ait emlâkin millete intikaline dair Kanunun 8 ve 9 ncu maddesi Osmanlı İmparatorluğunda Padişahlık etmiş kimselerin tapuya merbut emvali gayrimenkullerinin saray, kasır ve emakininin millete intikal eylediği yolunda taşıdığı hükümler bunun en bariz misalidir. Dikkat buyurulacak olursa bu hükümde ki gaye mündemiçtir. Bu
3- Mescidi Aksa’ya Filistin'e Gazze'ye yönelik, bugün ve başka zamanlarda Siyonist İsrail askerleri ve fanatic/siyonist militanlar, Mescidi Aksa’ya girmekte ve fiili durum meydana getirerek Müslümanların ibadetlerini engellemekte ve işgal etmekte, Mescidi Aksa’nın kendilerine ait olduğunu iddia etmektedirler. Filistin'de insanlık ve soykırım suçu işleniyor...

Https://Basinaciklamasi.t.me

4- Esasen Mescidi Aksa’nın altı arkeolojik kazı bahanesi ile kazılmış, çevresindeki tarihi ve manevi doku tahrip edilmiş, İslam büyüklerine ait mezarlar yerinden sökülmüştür.. Haziran 2007 tarihli, Türkiye dış işleri bakanlığı heyeti raporu 78 Sayfa
5- Osmanlı sultanları, Türklerin hakanı, Arabın ve Acemin padişahı, diger halkların sultanı ve Doğu Roma Bizansın imparatoru olmasının yanında, Müslümanların Halifesi sıfatını taşımaktadır ve bu sıfat ve sorumluluk TBMM ve Cumhuriyet’e intikal etmiştir..
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı makamı, TBMM Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, TBMM İnsan Hakları Komisyonu ve Hükümetin bu konuda gereğini yapması yasa gereği bir zorunluluktur..
6- Kaldı ki, evrensel insan hakları ve inanç hürriyeti açısından da bu konu evrensel hukukun bir parçası olarak yine Türkiyeyi ilgilendiren bir husustur. Konunun dini, insani, hukuki yanında bizim için bu konu ile ilgilenmek tarihi bir görev, hak ve sorumluluk anlamı ifade etmektedir..
Bu konu bu yanı ile evrensel barış ve güvenlik açısından olduğu kadar, hukukun temel ilkeleri ve evrensel normlar açısından da büyük bir değer taşımaktadır. Konuyla ilgili hukuki girişimlerin başlatılmasını bekliyoruz.

7- Özellikle, Mavi Marmara konusunun istinafta olduğu bir zamanda, bu şekildeki bir yaklaşım asla kabul edilemez.. Bu tür saldırı ve tecavüzler devam ettiği sürece görüşmelerin askıya alınması ve konunun islam dünyası ve uluslararası divanlarda görüşülmesi için girişimlerde bulunulması gerekir..
8- Bu saldırılar 2 milyar Müslümana hakarettir ve Türkiyenin şahsında İslam dünyasına karşı bir meydan okuma girişimidir. Bu konu Müslüman halkımızın infialine sebeb olabilir.. Konunun acil bir şekilde ele alınması gerekir..
9- Mescid-i Aksa Müslümanların ilk kıblesidir ve çevresinde bir çok Osmanlı emlaki, vakfı, arazisi bulunmaktadır.
10- Anayasal sorumluluğun gereği olan yasal sorumlulukların yerine getirmeyenler ve getirilmesini engelleyenlerin cezalandırılarak vatandaşlarımızın hak ve hukukunun, aynı zamanda uhdemizde olan hak, hukuk ve sorumluluklarımızın gereğinin ifası ile mukaddes belde, tarihi vakfiyelerimiz ve diğer Müslüman toplulukların hak ve hukuklarının korunması açısından gereğinin yapılmasını.

11-Mescidi aksayı ziyarete giden ziyaretçilere karşı kaba davranışlar, dini inançlarının gereğini yerine getirmek isteyen insanlara karşı suçlu muameleri yapılması ve itiraz edenlere karşı kaba şiddet uygulanması, Kabul edilemez bir hukuk ihlalidir.
12 -İsrail askerleri, arkeolojik kazı bahanesi ile Mescidi aksanın altını boşaltarak yıkımı için ne gerekiyorsa yapmaktadır. Yeraltından çıkan taşlar götürülerek, üzerine eski döneme ait görüntüsü verilerek üzerine, ibranice yazılar yazılmakta ve sonra eski yerine konulmaktadır. Mescidi aksanın etrafına yüksek binalar ve tapınaklar inşa edilerek Mescidi Aksa ve Ömer Mescidinin görünmesi engellenmeye çalışılmakta, giriş kapılarında kazı çalışmaları başlatılarak girişler engellenmekte, zaman zaman İsrail askerleri ve beraberindeki fanatiklerle Mescide baskınlar yapılmaktadır. Ayakkabıları ile Mescidi Aksaya giren İsrail askerleri Mescide belli yaşın altındakileri ve hedef seçtikleri kişilerin girmesine izin vermemekte ve belli bölümleri sudan bahanelerle kapatmaktadırlar..
13- Kudüs ve Mescid-i Aksa konusunda gerçek ilgi ve alakanın gösterilmesini
14- Burada dikkat çekici bir diğer hususta, Hilafetin şekli, idari yapısı, görev ve yetkileri, Osmanlıdan aynen devralınmıştır.
Dolayısı ile Osmanlı mevzuatındaki Hilafetle ilgili düzenlemeler de aynen geçerlidir. Hilafetin merkezi İstanbul olmakla birlikte yetki alanı itibarı ile Türkiye ile sınırlı bir kurum değil, beynel müslimin bir kurumdur.
Dolayısı ile uluslararası hak ve yetkileri vardır ve bütün bu haklar, uluslararası sözleşme ve anlaşmalarla koruma altına alınmıştır. Tüm dünyadaki dini kurum ve dini vakıflar, münhasıran da Kabe, Medinei Münevveredeki Mescidi Nebevi ve Mescidi Aksa hilafetin koruması altındadır.. Bu konuda Osmanlıdan tevarüs eden düzenlemeler ve işin icab ve mahiyeti çok açıktır. Ve bu hak ve sorumluluklar Türkiye Cumhuriyetine aynen intikal etmiştir.. Dini vergilerin toplanması ve dağıtılması da bu kapsamda değerlendirilmesi gerekir..
Emaneti mukaddesenin halen İstanbulda bulunması da, bu konudaki hak ve sorumlulukların devam ettiğinin bir başka kanıtıdır.. TBMM'nin acilen Hilafet merkezinin işgal edilmemesi için Hindistan Hilafet Fonundan gönderilen paralarla kurulan İŞbankası'ndaki CHP hisselerinin bulunması hukuka anayasaya yasalara aykırıdır. CHP hisselerinin Diyanete,vakıflara devri gerekir.
Mescidi Aksaya yönelik tehdit ve tecavüzlerin def’inin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerekir..
-Konu ile ilgili olarak bölgeye bir TBMM heyeti gönderilmesini
Yukarıda sayılan ve re’sen tespit edilebilecek benzer fiiller insanlığa karşı suçlar kapsamında olduğundan, 5237 Sayılı Kanunun 13. maddesi uyarınca hangi ülkede kim tarafından işlenirse işlensin, Türkiye Cumhuriyeti Mahkemeleri’nin bu suçların faillerini yargılama yetkisi ve görevi bulunmaktadır.
Siyonizmin ve emrindeki ideolojilerin sabataizmin yehova masonluk evanjalizm satanizm ve KAOS/GLPT ve türevlerinin yasaklanması ve ceza kanunlarına ve uluslararası sözlesmelere göre cezalandırılmaları gerekmektedir. TCK 76. madde Soykırım, TCK 77 madde İnsanlığa karşı Suçlar, TCK78; organize suç örgütü kurmak ve yönetmek İŞKENCE TCK81; Kasten Öldürme, TCK94/95/96; İşkence, TCK109;Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma, TCK116;Konut Dokunulmazlığının İhlali, TCK141/142;Hırsızlık, TCK148/149; Gasp yağma TCK181; çevreye zarar verme TCK:223 uluşım araçlarının kaçırılması veya alıkonulması , TCK153 ZARAR, Terör Finansman Yasası: 6415 sayılı Kanun ve resen tespit edilecek suçlar ile cezalandırılsın.
-Bu konuda hukuki işlemlerin başlatılmasını, TBMM’nin suç duyurusunda bulunmasını, mecliste özel bir oturum yapılmasını ve Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını, İslam İşbirliği Teşkilatında değerlendirilmesini ayrıca uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımızın hem uluslatarasi ceza mahkemesine sevk edilmesini hem de Türkiye'de de dava açarak kullanılması talebimizi Bilgilerinize arzeder, saygılar sunarız.

29 Kasım 2023
Adem Çevik, HAKKBİRR, Adalet Platformu Dünya Çocuk Hakları Derneği ve İYİLİK Uluslararası İnsan Hakları Derneği Başkanı. Türkiye İnsan Hakları Kurumu istişare kurulu üyesi Https://Basinaciklamasi.t.me ezanplatformu.t.me t.me/KIBLEplatformu @AdaletPlatformu
akasyam.com/amp/dunya-cocuk-haklari-derneginden-acil-tutuklama-talebi-191006/# https://is.gd/xD2DnI
Aileyi Nesli Korumak için;Anayasa,yasalar, eğitim müfredatı #islamileşmeli!
İsviçre/#TürkMedeniKanunu aile medeniyetimizin genetiğiyle oynadı!
​Aile #FITRAT Allah ile savaşarak Ailemizi Neslimizi Devletimizi Koruyamayız! #SüresizNafakaKepazeliği
@RTErdogan

https://www.haberotuzdort.com.tr/basin-aciklamasi/
RT

https://twitter.com/AdaletPlatformu/status/1729930020229918954?t=gvXlGo3eNPMfRc5WX02Aog&s=19
Roger Garaudy'nin gözüyle siyonizm
ANALİZ
SDAM tarafından yayımlanan analizde "7 Ekim'de başlayan Gazze soykırımında vahşice katledilen bebek, çocuk ve kadınların görüntülerini savaş suçu say(a)mayan ikiyüzlülerin varlığı, siyonistler tarafından söylenebilecek her yalanın rahatlıkla gerçek kabul edileceğinin en büyük ispatıdır." denildi.

Strateji Düşünce ve Analiz Merkezi (SDAM), Fransız Müslüman düşünür ve yazar Roger Garaudy'nin siyonizm üzerine kaleme aldığı "İsrail, Mitler ve Terör" adlı eserinden önemli kesitlere yer verdiği bir analiz yayımladı.

Dr. İbrahim Dağılma tarafından kaleme alınan analizde, siyonizmin tarihçesi, algısı ve hareket çerçevesi üzerine önemli, detaylı ve şaşırtıcı bilgilere yer veriliyor.

Garaudy'nin "İsrail, Mitler ve Terör" adlı eserinden derlenen alıntılarda "siyonizm ve siyonizmin yalanlarla dolu efsanesi"nden önemli örnekler aktarılıyor.

SDAM tarafından yayımlanan analizde, özetle şu ifadeler yer alıyor:

"Seçilmiş millet" ve "Vaat edilmiş topraklar" yalanı

"Siyonizm, ideolojik bir harekettir. Vaat edilmiş topraklar olarak inandıkları topraklarda bir Yahudi devleti olması gerektiğini savunan ve destekleyen bu hareket Yahudi milliyetçiliğini esas alır. Siyonizm, siyasi ve dini olmak üzere ikiye ayrılır.

Siyasi Siyonizm; 19. yüzyılın sonlarında Orta ve Doğu Avrupa'da ulusal bir canlanma hareketi olarak antisemitizme karşı bir tepki olarak ortaya çıkar. Çok kısa sürede zengin Yahudilerin desteğini alan bu hareket, 1948'de işgal ettiği topraklarda yönetsel bir güç olur. O günden bugüne siyonizm, öncelikle israil adına savunuculuk yapmayı, onun varlığına ve güvenliğine yönelik tehditleri ele almayı ve diğer ülkelerdeki Yahudileri korumayı amaç edinerek hareket etmeyi kendine bir hedef olarak koyar. Bu hedefe ulaşmak için her yolu meşru sayar, 'seçilmiş millet' ve 'vaat edilmiş topraklar' yalanına sarılarak kendine meşruiyet zemini oluşturmaya çalışır.

Siyasi/Modern siyonizmin kurucusu olan Theodor Herzl'dan itibaren milliyetçi Yahudiler, Siyon Dağı'nın eteklerinde bir Musevi devleti kurmak isterler. O tarihten bu yana siyonizm ve Filistin Meselesi sadece Ortadoğu'nun değil, bütün dünyanın gündemine girer. 'Siyasi Siyonizm', günümüzün reel politikasını da ciddi manada etkilemektedir. Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın Balfour Deklarasyonu'nun 100. yılında Kudüs'ü israilin başkenti olarak tanıması, 7 Ekim'den bu yana süren siyonist vahşetin Batılı ülkelerce destek bulması bu etkinin birer yansımasıdır.

"Filistin Meselesi'ni doğru anlamanın yolu, siyonizmi anlamaktan geçer"

Filistin Meselesi'ni doğru anlamanın yolu, siyonizmi anlamaktan geçer. Kudüs'ü ve Mescid-i Aksâ'yı içine alan topraklarda asıl problem, bir işgal sorunu ve siyonist varlığıdır. Toprağına göz dikilmiş, yeri yurdu gasp edilmiş bir halk gerçekliğinden hareketle Ortadoğu'ya kazığını çakmaya çalışan siyonist realiteyi iyi tanımak lazımdır.

Siyonist kelimesi Kudüs'ün eski adı olan Sion'dan gelmektedir. Bu kelime, zamanla Yahudileri, Filistin'e yerleştirmeyi planlayan ve onları Arz-ı Mev'ud düşüncesini gerçekleştirmek için harekete geçiren her türlü siyasal ve politik örgütlenmenin ve fikrin adı olarak kavramlaşmıştır. Batı siyasal düşünce sistemleri içerisinde filizlenen siyonizm, Yahudilerin Filistin'de bağımsız bir devlet şeklinde yerleşmesi ve orada Yahudiliğin tüm kurumları ile dirilmesini amaçlayan evrensel bir hareket olarak şekillenmiştir. 1917 İngiliz işgalinden sonra 1948'de bir işgal çetesi olarak Filistin'e yerleşen israil, siyonist kelimesinden sosyal, siyasal, askeri, ekonomik ve uluslararası bağlamda çok destek almıştır. Dünya'da güçlü bir Yahudi lobisi oluştuktan sonra insanlar semitist (Yahudileri seven, destekleyen) ve antisemitist (Yahudi düşmanlığı, nefreti) olarak bilinçli bir şekilde kategorize edilmiştir. Yahudi aleyhtarlığı yapan her kişi, kurum ve devlet antisemitizm propagandasına maruz kalmış, çeşitli yaptırımlarla karşılaşmış, terörize edilmiş ve suikast/işgal girişimleri ile karşı karşıya gelmiştir.

Siyonizm ve siyonizmin yalanlarla dolu
Virüsün adı GRiD, kod adı AiDS HiV TC/GENDER sponsoru WHO/DSÖ Virüsün adı GRiD, kod adı #TCE AiDS HiV sponsoru: DSÖ/WHO Bugün 1 Aralık Dünya AİDS ile Mücadele Günü. İşgale önce beynimizde başladılar algı operasyonu yaptılar. Tıpkı onursuzluk yürüyüşlerine "onur" dedikleri gibi.
AIDS'in ilk isminin eşcinsel Hastalığı GRID (Gay Related Immun Disorder/Eşcinsellikle İlişkili Bağışıklık Sistemi Bozukluğu) olduğunu biliyordunuz değil mi? Bu sapkınlığı gizlemek teşvik etmek değil mi? İzzet, şeref, namus, haysiyet, onur, ahlak, âile, din, tarih, gelenek, örf gibi kelimelere savaş açarak içini boşalttılar. #önceAile şiariyla hareket eden bizler kelimelerimizi kavramlarımızı diriltmeliyiz. Ailesiz, ahlaksız, cinsiyetsiz toplum operasyonuna karşı elbirliği ile mücadele etmeliyiz bu insanlığımız için VAROLUŞ SAVAŞIMIZ. 17 Mayıs 1990'da Dünya Sağlık Örgütü Eşcinsel Sapkınlığı akıl hastalığı olarak tanımaktan vazgeçerek sapkınlığı teşvik etmeye başladı.
Sağlık Bakan Yardımcısı Emine Meşe, “2010 yılında HIV pozitif kişi sayısı 539 iken, 2018 yılında bu sayı yedi kat artış göstererek 3 bin 719 olmuştur" demiş. Aids'li oranı 8 senede 7 kat artmış. Eşcinsel sapkın olanların oranı 4 olduğu iddia ediliyor Artışın sebebi; 2011'de imzaladığımız İstanbul Sözleşmesi'nin dayattığı #ToplumsalCinsiyetAdaleti veya Eşitliği maskesiyle ve güya şiddeti önleme iddiasıyla halen yürürlükte olan 6284 fitnesi değil mi? İnternetten, TV'den, basından, okuldan, belediyelerden (fatma Şahin başkanlığındaki Türkiye Belediyeler Birliği ve KADEM dahi l) bulabildiğiniz her yerden Toplumsal Cinsiyet Eşitliği veya Toplumsal Cinsiyet Adaleti ve adı altında kadına şiddet numarası ile korumaya eşcinselliğin, gayliğin, lezbiyenliğin ibneliğin homoseksüelliğin pedefolini ensestin propagandasını yapıyor. GENDER maskesi de fuhşu teşvik ediyor...
CİNSEL ŞİDDETİN NE OLDUĞUNU ÖĞRENELİM. LGBT/İQPE+ çevrelerdeki bir tartışmanın haberi çıktı. Konu HIV (yani tedavi altındaki AİDS) Eşcinsel Hastası biri beraber olacağı, yatacağı, cinsel ilişkiye gireceği birine hastalığını haber vermeli mi, vermemeli mi? Eğer Kanser, şeker, veba ya da bir başka hastalığınız varsa ve doktor tedavisi aldığınızda; hâlâ kanser, şeker veya veba hastasısınızdır. Ama AİDS'li iseniz doktora gidince hastalığınız değişir ismi HIV olur...! "İyi de bu AIDS'i gizlemek" değil mi? Feministler HAYIR, vermek zorunda değil iddiasındalar.. Yattığı, cinsel ilişkiye girdiği kişinin HIV'li (AİDS'li) olup olmadığını sormak CİNSEL ŞİDDETtir diyorlar..
-İyi de GRİD/HIV'li/AİDS'li iken biri ile yatmak neredeyse onu bilerek öldürmek demektir. Bir nevi cinayettir. TCK da da suçtur. Hani virüs ile mücadele ediliyordu... Virüs ve şiddet ile mücadelenin yolu içki, kumar, faiz, fuhuş, şehvet terörü teşhircilik/tacizcilik zina, kumar, sapkınlık yasaklamaktan ve dindersi, ahlâk dersini mecburi yapmaktan geçer.
Siz pozitif ayrımcılık yaparak 3 Kasım 1839'dan beri gavura gavur, fahişeye fahişe demeyi yasaklar iseniz LGBT/İQPEZ sapkınlığa teşvik vermiş olursunuz, dolayısıyla pedefoli zeofoli, nekrofoli ve ensest sapkınlığa yol vermiş olursunuz. Türkiye'de ensest ilişkinin cezası yok. Yakın akraba ile evlenmek yasak ama yakın akraba ile zina ensest ilişki serbest...
Genç evlilik, çok eşlilik yasak ama çok metres/fahişe ile fuhuş serbest, kanunlar fuhuşu, zinayı teşvik ediyor. Zaten bu asgari ücret ile evlenmek mümkün değil. Evlilik yaş ortalaması 30 olmuş çare genç evliliği ve aile kurmayı teşvik etmek. Fuhuşu zinayı önlemenin yolu çok eşliligi yasaklamak değil fahişeligi yasaklamaktan ayrıca genç evliliği teşvikten ve kadınların hakkını korumak için çok eşliliği serbest etmekten geçer.
Sinek öldürmek yerine bataklığı kurutmak gerekir. Çare, Macaristan ve Rusya gibi her ne isim altında olursa olsun başta GENDER Toplumsal Cinsiyet maskesiyle Eşcinsel sapkınlığı savunmak yasaklanmalı, soykırım ve terör suçu kapsamına alınmalı. Sapkınlığı savunanlara cezai müeyyide uygulanmalı. Sapkın sivil toplum kuruluşları kapatılmalı, mal varlığına el konulmalı. İşe IMF'ye defol dediğimiz gibi DSÖ/WHO DEFOL diyerek başlamalıyız.
Virüsün adı GRiD, kod adı AiDS HiV TC/GENDER sponsoru WHO/DSÖ Virüsün adı GRiD, kod adı #TCE AiDS HiV sponsoru: DSÖ/WHO Bugün 1 Aralık Dünya AİDS ile Mücadele Günü. İşgale önce beynimizde başladılar algı operasyonu yaptılar. Tıpkı onursuzluk yürüyüşlerine "onur" dedikleri gibi.
AIDS'in ilk isminin eşcinsel Hastalığı GRID (Gay Related Immun Disorder/Eşcinsellikle İlişkili Bağışıklık Sistemi Bozukluğu) olduğunu biliyordunuz değil mi? Bu sapkınlığı gizlemek teşvik etmek değil mi? İzzet, şeref, namus, haysiyet, onur, ahlak, âile, din, tarih, gelenek, örf gibi kelimelere savaş açarak içini boşalttılar. #önceAile şiariyla hareket eden bizler kelimelerimizi kavramlarımızı diriltmeliyiz. Ailesiz, ahlaksız, cinsiyetsiz toplum operasyonuna karşı elbirliği ile mücadele etmeliyiz bu insanlığımız için VAROLUŞ SAVAŞIMIZ. 17 Mayıs 1990'da Dünya Sağlık Örgütü Eşcinsel Sapkınlığı akıl hastalığı olarak tanımaktan vazgeçerek sapkınlığı teşvik etmeye başladı.
Sağlık Bakan Yardımcısı Emine Meşe, “2010 yılında HIV pozitif kişi sayısı 539 iken, 2018 yılında bu sayı yedi kat artış göstererek 3 bin 719 olmuştur" demiş. Aids'li oranı 8 senede 7 kat artmış. Eşcinsel sapkın olanların oranı 4 olduğu iddia ediliyor Artışın sebebi; 2011'de imzaladığımız İstanbul Sözleşmesi'nin dayattığı #ToplumsalCinsiyetAdaleti veya Eşitliği maskesiyle ve güya şiddeti önleme iddiasıyla halen yürürlükte olan 6284 fitnesi değil mi? İnternetten, TV'den, basından, okuldan, belediyelerden (fatma Şahin başkanlığındaki Türkiye Belediyeler Birliği ve KADEM dahi l) bulabildiğiniz her yerden Toplumsal Cinsiyet Eşitliği veya Toplumsal Cinsiyet Adaleti ve adı altında kadına şiddet numarası ile korumaya eşcinselliğin, gayliğin, lezbiyenliğin ibneliğin homoseksüelliğin pedefolini ensestin propagandasını yapıyor. GENDER maskesi de fuhşu teşvik ediyor...
CİNSEL ŞİDDETİN NE OLDUĞUNU ÖĞRENELİM. LGBT/İQPE+ çevrelerdeki bir tartışmanın haberi çıktı. Konu HIV (yani tedavi altındaki AİDS) Eşcinsel Hastası biri beraber olacağı, yatacağı, cinsel ilişkiye gireceği birine hastalığını haber vermeli mi, vermemeli mi? Eğer Kanser, şeker, veba ya da bir başka hastalığınız varsa ve doktor tedavisi aldığınızda; hâlâ kanser, şeker veya veba hastasısınızdır. Ama AİDS'li iseniz doktora gidince hastalığınız değişir ismi HIV olur...! "İyi de bu AIDS'i gizlemek" değil mi? Feministler HAYIR, vermek zorunda değil iddiasındalar.. Yattığı, cinsel ilişkiye girdiği kişinin HIV'li (AİDS'li) olup olmadığını sormak CİNSEL ŞİDDETtir diyorlar..
-İyi de GRİD/HIV'li/AİDS'li iken biri ile yatmak neredeyse onu bilerek öldürmek demektir. Bir nevi cinayettir. TCK da da suçtur. Hani virüs ile mücadele ediliyordu... Virüs ve şiddet ile mücadelenin yolu içki, kumar, faiz, fuhuş, şehvet terörü teşhircilik/tacizcilik zina, kumar, sapkınlık yasaklamaktan ve dindersi, ahlâk dersini mecburi yapmaktan geçer.
Siz pozitif ayrımcılık yaparak 3 Kasım 1839'dan beri gavura gavur, fahişeye fahişe demeyi yasaklar iseniz LGBT/İQPEZ sapkınlığa teşvik vermiş olursunuz, dolayısıyla pedefoli zeofoli, nekrofoli ve ensest sapkınlığa yol vermiş olursunuz. Türkiye'de ensest ilişkinin cezası yok. Yakın akraba ile evlenmek yasak ama yakın akraba ile zina ensest ilişki serbest...
Genç evlilik, çok eşlilik yasak ama çok metres/fahişe ile fuhuş serbest, kanunlar fuhuşu, zinayı teşvik ediyor. Zaten bu asgari ücret ile evlenmek mümkün değil. Evlilik yaş ortalaması 30 olmuş çare genç evliliği ve aile kurmayı teşvik etmek. Fuhuşu zinayı önlemenin yolu çok eşliligi yasaklamak değil fahişeligi yasaklamaktan ayrıca genç evliliği teşvikten ve kadınların hakkını korumak için çok eşliliği serbest etmekten geçer.
Sinek öldürmek yerine bataklığı kurutmak gerekir. Çare, Macaristan ve Rusya gibi her ne isim altında olursa olsun başta GENDER Toplumsal Cinsiyet maskesiyle Eşcinsel sapkınlığı savunmak yasaklanmalı, soykırım ve terör suçu kapsamına alınmalı. Sapkınlığı savunanlara cezai müeyyide uygulanmalı. Sapkın sivil toplum kuruluşları kapatılmalı, mal varlığına el konulmalı. İşe IMF'ye defol dediğimiz gibi DSÖ/WHO DEFOL diyerek başlamalıyız.
Virüsün adı GRiD, kod adı AiDS HiV TC/GENDER sponsoru WHO/DSÖ Virüsün adı GRiD, kod adı #TCE AiDS HiV sponsoru: DSÖ/WHO Bugün 1 Aralık Dünya AİDS ile Mücadele Günü. İşgale önce beynimizde başladılar algı operasyonu yaptılar. Tıpkı onursuzluk yürüyüşlerine "onur" dedikleri gibi.
AIDS'in ilk isminin eşcinsel Hastalığı GRID (Gay Related Immun Disorder/Eşcinsellikle İlişkili Bağışıklık Sistemi Bozukluğu) olduğunu biliyordunuz değil mi? Bu sapkınlığı gizlemek teşvik etmek değil mi? İzzet, şeref, namus, haysiyet, onur, ahlak, âile, din, tarih, gelenek, örf gibi kelimelere savaş açarak içini boşalttılar. #önceAile şiariyla hareket eden bizler kelimelerimizi kavramlarımızı diriltmeliyiz. Ailesiz, ahlaksız, cinsiyetsiz toplum operasyonuna karşı elbirliği ile mücadele etmeliyiz bu insanlığımız için VAROLUŞ SAVAŞIMIZ. 17 Mayıs 1990'da Dünya Sağlık Örgütü Eşcinsel Sapkınlığı akıl hastalığı olarak tanımaktan vazgeçerek sapkınlığı teşvik etmeye başladı.
Sağlık Bakan Yardımcısı Emine Meşe, “2010 yılında HIV pozitif kişi sayısı 539 iken, 2018 yılında bu sayı yedi kat artış göstererek 3 bin 719 olmuştur" demiş. Aids'li oranı 8 senede 7 kat artmış. Eşcinsel sapkın olanların oranı 4 olduğu iddia ediliyor Artışın sebebi; 2011'de imzaladığımız İstanbul Sözleşmesi'nin dayattığı #ToplumsalCinsiyetAdaleti veya Eşitliği maskesiyle ve güya şiddeti önleme iddiasıyla halen yürürlükte olan 6284 fitnesi değil mi? İnternetten, TV'den, basından, okuldan, belediyelerden (fatma Şahin başkanlığındaki Türkiye Belediyeler Birliği ve KADEM dahi l) bulabildiğiniz her yerden Toplumsal Cinsiyet Eşitliği veya Toplumsal Cinsiyet Adaleti ve adı altında kadına şiddet numarası ile korumaya eşcinselliğin, gayliğin, lezbiyenliğin ibneliğin homoseksüelliğin pedefolini ensestin propagandasını yapıyor. GENDER maskesi de fuhşu teşvik ediyor...
CİNSEL ŞİDDETİN NE OLDUĞUNU ÖĞRENELİM. LGBT/İQPE+ çevrelerdeki bir tartışmanın haberi çıktı. Konu HIV (yani tedavi altındaki AİDS) Eşcinsel Hastası biri beraber olacağı, yatacağı, cinsel ilişkiye gireceği birine hastalığını haber vermeli mi, vermemeli mi? Eğer Kanser, şeker, veba ya da bir başka hastalığınız varsa ve doktor tedavisi aldığınızda; hâlâ kanser, şeker veya veba hastasısınızdır. Ama AİDS'li iseniz doktora gidince hastalığınız değişir ismi HIV olur...! "İyi de bu AIDS'i gizlemek" değil mi? Feministler HAYIR, vermek zorunda değil iddiasındalar.. Yattığı, cinsel ilişkiye girdiği kişinin HIV'li (AİDS'li) olup olmadığını sormak CİNSEL ŞİDDETtir diyorlar..
-İyi de GRİD/HIV'li/AİDS'li iken biri ile yatmak neredeyse onu bilerek öldürmek demektir. Bir nevi cinayettir. TCK da da suçtur. Hani virüs ile mücadele ediliyordu... Virüs ve şiddet ile mücadelenin yolu içki, kumar, faiz, fuhuş, şehvet terörü teşhircilik/tacizcilik zina, kumar, sapkınlık yasaklamaktan ve dindersi, ahlâk dersini mecburi yapmaktan geçer.
Siz pozitif ayrımcılık yaparak 3 Kasım 1839'dan beri gavura gavur, fahişeye fahişe demeyi yasaklar iseniz LGBT/İQPEZ sapkınlığa teşvik vermiş olursunuz, dolayısıyla pedefoli zeofoli, nekrofoli ve ensest sapkınlığa yol vermiş olursunuz. Türkiye'de ensest ilişkinin cezası yok. Yakın akraba ile evlenmek yasak ama yakın akraba ile zina ensest ilişki serbest...
Genç evlilik, çok eşlilik yasak ama çok metres/fahişe ile fuhuş serbest, kanunlar fuhuşu, zinayı teşvik ediyor. Zaten bu asgari ücret ile evlenmek mümkün değil. Evlilik yaş ortalaması 30 olmuş çare genç evliliği ve aile kurmayı teşvik etmek. Fuhuşu zinayı önlemenin yolu çok eşliligi yasaklamak değil fahişeligi yasaklamaktan ayrıca genç evliliği teşvikten ve kadınların hakkını korumak için çok eşliliği serbest etmekten geçer.
Sinek öldürmek yerine bataklığı kurutmak gerekir. Çare, Macaristan ve Rusya gibi her ne isim altında olursa olsun başta GENDER Toplumsal Cinsiyet maskesiyle Eşcinsel sapkınlığı savunmak yasaklanmalı, soykırım ve terör suçu kapsamına alınmalı. Sapkınlığı savunanlara cezai müeyyide uygulanmalı. Sapkın sivil toplum kuruluşları kapatılmalı, mal varlığına el konulmalı. İşe IMF'ye defol dediğimiz gibi DSÖ/WHO DEFOL diyerek başlamalıyız.
Virüsün
adı GRiD, kod adı AiDS HiVTC/GENDER sponsoru WHO/DSÖ

Virüsünadı GRiD, kod adı #TCE AiDS HiV sponsoru: DSÖ/WHO Bugün 1 Aralık
Dünya AİDS ile Mücadele Günü. İşgale önce beynimizdebaşladılar algı operasyonu yaptılar. Tıpkı onursuzluk
yürüyüşlerine "onur" dedikleri gibi.

AIDS'inilk isminin eşcinsel Hastalığı GRID (Gay Related Immun
Disorder/Eşcinsellikle İlişkili Bağışıklık Sistemi Bozukluğu)olduğunu biliyordunuz değil mi? Bu sapkınlığı gizlemek teşvik
etmek değil mi? İzzet, şeref, namus, haysiyet, onur, ahlak, âile,din, tarih, gelenek, örf gibi kelimelere savaş açarak içini
boşalttılar.

#önceAileşiariyla hareket eden bizler kelimelerimizi kavramlarımızı
diriltmeliyiz. Ailesiz, ahlaksız, cinsiyetsiz toplum operasyonunakarşı elbirliği ile mücadele etmeliyiz bu insanlığımız için
VAROLUŞ SAVAŞIMIZ. 17 Mayıs 1990'da Dünya Sağlık ÖrgütüEşcinsel Sapkınlığı akıl hastalığı olarak tanımaktan
vazgeçerek sapkınlığı teşvik etmeye başladı.
Sağlık
Bakan Yardımcısı Emine Meşe, “2010 yılında HIV pozitif kişisayısı 539 iken, 2018 yılında bu sayı yedi kat artış
göstererek 3 bin 719 olmuştur" demiş. Aids'li oranı 8 senede7 kat artmış. Eşcinsel sapkın olanların oranı 4 olduğu iddia
ediliyor Artışın sebebi; 2011'de imzaladığımız İstanbulSözleşmesi'nin dayattığı #ToplumsalCinsiyetAdaleti veya Eşitliği
maskesiyle ve güya şiddeti önleme iddiasıyla halen yürürlükteolan 6284 fitnesi değil mi?

İnternetten,
TV'den, basından, okuldan, belediyelerden (fatma Şahinbaşkanlığındaki Türkiye Belediyeler Birliği ve KADEM dahi l)
bulabildiğiniz her yerden Toplumsal Cinsiyet Eşitliği veyaToplumsal Cinsiyet Adaleti ve adı altında kadına şiddet numarası
ile korumaya eşcinselliğin, gayliğin, lezbiyenliğin ibneliğinhomoseksüelliğin pedefolini ensestin propagandasını yapıyor.
GENDER maskesi de fuhşu teşvik ediyor...
CİNSEL
ŞİDDETİN NE OLDUĞUNU ÖĞRENELİM. LGBT/İQPE+ çevrelerdeki birtartışmanın haberi çıktı. Konu HIV (yani tedavi altındaki
AİDS) Eşcinsel Hastası biri beraber olacağı, yatacağı, cinselilişkiye gireceği birine hastalığını haber vermeli mi,
vermemeli mi?

EğerKanser, şeker, veba ya da bir başka hastalığınız varsa ve
doktor tedavisi aldığınızda; hâlâ kanser, şeker veya vebahastasısınızdır. Ama AİDS'li iseniz doktora gidince hastalığınız
değişir ismi HIV olur...! "İyi de bu AIDS'i gizlemek"değil mi? Feministler HAYIR, vermek zorunda değil iddiasındalar..
Yattığı, cinsel ilişkiye girdiği kişinin HIV'li (AİDS'li) olupolmadığını sormak CİNSEL ŞİDDETtir diyorlar..

-İyi de
GRİD/HIV'li/AİDS'li iken biri ile yatmak neredeyse onu bilereköldürmek demektir. Bir nevi cinayettir. TCK da da suçtur. Hani
virüs ile mücadele ediliyordu...

Virüs veşiddet ile mücadelenin yolu içki, kumar, faiz, fuhuş, şehvet
terörü teşhircilik/tacizcilik zina, kumar, sapkınlıkyasaklamaktan ve dindersi, ahlâk dersini mecburi yapmaktan geçer.

Siz
pozitif ayrımcılık yaparak 3 Kasım 1839'dan beri gavura gavur,fahişeye fahişe demeyi yasaklar iseniz LGBT/İQPEZ sapkınlığa
teşvik vermiş olursunuz, dolayısıyla pedefoli zeofoli, nekrofolive ensest sapkınlığa yol vermiş olursunuz.

Türkiye'de
ensest ilişkinin cezası yok. Yakın akraba ile evlenmek yasak amayakın akraba ile zina ensest ilişki serbest...

Genç
evlilik, çok eşlilik yasak ama çok metres/fahişe ile fuhuşserbest, kanunlar fuhuşu, zinayı teşvik ediyor.

Zaten bu
asgari ücret ile evlenmek mümkün değil. Evlilik yaş ortalaması30 olmuş çare genç evliliği ve aile kurmayı teşvik etmek.
Fuhuşu zinayı önlemenin yolu çok eşliligi yasaklamak değilfahişeligi yasaklamaktan ayrıca genç evliliği teşvikten ve
kadınların hakkını korumak için çok eşliliği serbest etmektengeçer.

Sinek
öldürmek yerine bataklığı kurutmak gerekir. Çare, Macaristan veRusya gibi her ne isim altında olursa olsun başta GENDER Toplumsal
Cinsiyet maskesiyle Eşcinsel sapkınlığı savunmak yasaklanmalı,soykırım ve terör suçu kapsamına alınmalı. Sapkınlığı
savunanlara cezai müeyyide uygulanmalı. Sapkın sivil toplumkuruluşları kapatılmalı, mal varlığına el konulmalı. İşe
IMF'ye defol dediğimiz gibi DSÖ/WHO DEFOL diyerek başlamalıyız.Cinsi sapıklığı