@BASINAciklamasi
201 subscribers
419 photos
1 video
444 files
3.24K links
#AileyiKoru Teröre Cinayete Darbeye ÇARE: KISAS!
Siyonizm Masonluk KAOS/GLPT FUHŞ içki kumar riba YASAKLANSIN! #önceAHLAK #önceHAK #önceADALET #önceinsan @HakBirr @milliirade @KULHAKLARI @AileHaklari @insanhaklari @TurkiyeSTKBirligi @SectikleriniDenetle !
Download Telegram
TCE YASAKLANSIN Kİ ! BATAKLIK KURUTULSUN! SAPIK KURULUŞLAR KAPATILSIN
Türkiye Aile Birliği ve Dünya Çocuk Hakları Derneği TARLABAŞI Basın Bülteni 15/4/2022-53
Rocefeller Vakfının Amerikalı zoolog Alfred Kinsey’e maddi yardımıyla Indiana Üniversitesi bünyesinde 1948'de Cinsellik Araştırmaları Enstitüsünü kurması “Erkek Cinselliği” ve 1955 yılında “Kadın Cinselliği” üzerine manipülasyon ve sahtecilikle yayınladığı raporlar Amerikan Medyası tarafından haftalarca gündemde tutulur. Çıkan sansasyon sonucu Amerikan Barolar Birliği, Amerikan Hukuk sisteminde çok ciddi değişikliklere gitmek zorunda kalır. O güne kadar Amerikan ceza sisteminde "suç" olarak kabul edilen zina, çocuk erotizmi, kürtaj, evlilik öncesi cinsel ilişki, karı-kocaların birbirlerini aldatması ve eşcinsellik vs. suç olmaktan çıkarılıp, normalleştirilir.
Bakın biz buraya nasıl geldik?;
AIDS denen öldürücü hastalığın sebebi eşcinselliktir. AIDS hastalığın ilk ismi Gay-Related Immune Deficiency GRID iken şimdi ki ismi GENDER/ToplumsalCinsiyet TCE. Dünya Fuhuş Lobisi baskılarıyla WHO/DSÖ Dünya Sağlık Örgütü 17 Mayıs 1990'da Eşinselliği hastalık olmaktan çıkarır ve insan hakları, kadın hakları, çocuk hakları görünümlü casusluk ve insanlığa karşı suç işleyen feminist terör örgütlerine karşı ÖNCEAİLE şiarıyla VAROLUŞ SAVAŞI vermeliyiz ki Ailemizi Neslimizi Devletimizi koruyabilelim.
Kaos GL Derneği, Sovyetlerin dağılmasından hemen sonra, 1994’ün Eylül ayında, Türkiye’deki LGBTİQP+ BİREY’lerini, desteklemek ve özgürlük adına bir araya getirmek için Ankara’da kuruldu.. Aslında BÇG adıyla olmasa da ordu içinde BÇG’nin altyapısını oluşturan hareket 1991’de, Margaret Thatcher’in NATO toplantısında “Tehlikenin renginin artık kırmızı değil, yeşil olduğunu” açıklaması ile başladı ve bunun STK’lar arasındaki karşılığı da ADD ve ÇYDD oldu. Yabancı vakıflar, Bilgi Üni. gibi birtakım üniversiteler İHD, AMNESTY gibi yerli ve yabancı insan hakları örgütleri bu işe destek verdiler, sahip çıktılar. Madia, film sektörü, reklam ajansları da tabii.
Zaten Özal zamanında 14 Ekim 1984’de, CEDAW “BM, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi”nin onaylanması ile süreç başlatılmıştı. O günlerde bir de “Seküler kutsal” tartışması başlamıştı. Ve ilk “Kutsal Fahişe” tartışması da bizde o gün başladı. Öyle ya, “Vergilendirilmiş kazanç kutsal”dı! “Bir alışveriş, bir fiş” tartışmaları, KDV tartışmalarının gölgesinde bu konu kaynadı gitti. O yıl Karaköy Genelevlerinin Patroniçesi Matild Manukyan vergi rekortmeni olunca, Maliye ona vergi rekortmeni olarak madalya taktı. Kampanyanın adı “Vergilendirilmiş kazanç kutsal”dı ve Madam Matild de bu “Seküler kutsal”ın azizesi KUTSAL İNEK konumundaydı.
AK Parti dönemine gelirken durum buydu. 14 Ağustos 2001’de AK Parti kuruldu. 2011 yılının 11 Mayıs günü İstanbul’da gerçekleşen Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu toplantısında imzaya açılan ve Türkiye’de 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe giren sözleşme aslında tartışmaların başlangıcı oldu. Aslında 28 Şubat döneminde 2000 yılında “Avrupa’da Kadınlara Yönelik Şiddete İlişkin 1450 sayılı Tavsiye Kararı” alındı. Bu İstanbul sözleşmesine giden yoldaki ilk adımdır. AK Parti’nin kuruluşundan 1 yıl sonra 2002’de “Kadınlara Yönelik Aile İçi Şiddete İlişkin 1582 sayılı Tavsiye Kararı” alındı. AK Parti o dönemde AB’ye tam üye olma hayali ile batıdan gelen hemen hemen her talebe evet diyordu. İktidar olmak için her kesimin oyuna ihtiyacı vardı. Ve iktidara giden yol bu vadiden geçiyordu.
09.10.2002’de AK Parti “eşcinsellerin hak ihlali yaşadıkları ve kendi yönetimlerinde herhangi bir ayırıma maruz kalmayacakları taahhüdü”nde bulundu. AK Parti açısından bu tarih, bir kırılma noktası olarak talihsiz bir gündür.
2010’a kadar süreç şöyle gelişti: 2005’de “Zorla Evlendirme ve Çocuk Evliliklerine İlişkin 1723 sayılı Tavsiye Kararı” 2006’da, “Kadınlara Yönelik Şiddet İle Mücadele İçin Birlik Olan Parlamentolara İlişkin 1759 sayılı Tavsiye Kararı” alındı. Tam da o günlerde Lambdaistanbul “LGBTİ+ Dayanışma Derneği” resmen faaliyete başladı. “Soğuk savaş”tan hemen sonra, BÇG benzeri yapıların örgütlendiği 1993 yılında İstanbul’da kurulan ve 2006 Mayıs’ında resmileşen LGBTİ dayanışma derneği 1993 yılından beri, Uluslararası Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Trans ve İnterseks Birliği ILGA’nın üyesidir.
2006 da bu anlamda oldukça hareketlidir. Mesela 1996 yılında İstanbul Beyoğlu’nda bir grup seks işçisi tarafından kurulan, seks işçilerine cinsel sağlık sosyal, psikolojik destek için, danışmanlık yapan “Kadın Kapısı” isimli dernek de o yıl kuruldu. Yine aynı yıl, “Toplumsal cinsiyet eşitliği bilincini yaygınlaştırmak” için “Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği” kuruldu. Eşzamanlı olarak 30.6.2006’da bir dernek daha kuruldu: “Pembe Hayat LGBTİ+ Dayanışma Derneği”. Bu dernek transların ilk resmi derneğidir.
2007’de, “İlaçla Kolaylaştırılmış Cinsel Saldırıya İlişkin 1777 sayılı Tavsiye Kararı”, 2007’de, “Kadınlara Yönelik Şiddet İle Mücadele İçin Birlik Olan Parlamentolar tarafından yayınlanan 1817 sayılı Tavsiye Kararı”, 2008’de, “Kadınlara Yönelik Şiddet İle Mücadele: Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ne Doğru konu başlığını içeren 1847 sayılı Tavsiye Kararı”.. Bu tavsiye kararı esasen “İstanbul sözleşmesi”ne giden sürecin başlangıcıdır. Aynı yıl, 08 Nisan’da Türkiye’de ilk “LGBT Öğrenci Derneği” kuruldu. 31 Mayıs’ta da İstanbul’da ilk, turistik 170 yataklı LGBT oteli açıldı. Ocak 2008’de bir dernek daha kurulur: “LİSTAG Lezbiyen Gay Biseksüel Trans İnterseks Bireylerin Aileleri ve Yakınları Derneği” 2006 örgütlenmesi, aslında İstanbul sözleşmesine giden yolda sivil lobi gücünü oluşturur ve hemen hepsi AB ülkelerinin açık ve yakın, destek ve koruması altındadır. 2009’da “Silahlı Çatışma Durumunda Kadınlara Yönelik Cinsel Şiddete İlişkin 1879 sayılı Tavsiye Kararı” yayınlandı. Aynı yıl 5 tavsiye kararı daha yayınlandı: “Kadın ve Kızların Kaçırılmasını da İçeren Cinsiyete Dayalı İnsan Hakları İhlalleri ile Mücadeleye İlişkin 1868 sayılı Tavsiye Kararı” ve “Kadınların Öldürülmesine İlişkin 1861 sayılı Tavsiye Kararı” Ardından “‘Sözde namus cinayetleri’ İle Mücadeleye Duyulan Acil İhtiyaca İlişkin 1881 sayılı Tavsiye Kararı”. Bunu, “Kadınlara Evlilik İçi Tecavüzü de Kapsayan Tecavüze İlişkin 1887 sayılı Tavsiye Kararı” izledi. 2009 yılı 5. Tavsiye kararı ile noktalanırken, aslında İstanbul sözleşmesinin omurgası ve çerçevesi de bu tavsiye kararları sürecinde şekillenmişti. Yılın son tavsiye kararı: “Özellikle Aile İçi Şiddet Görme Riski Olan Göçmen Kadınlara İlişkin 1891 sayılı Tavsiye Kararı” oldu. Ankara’da siyaset ve bürokrasi kurbağa haşlaması yöntemi ile mafsalları gevşetilmiş haldeydi, Media, malum sermaye ve çevrelerin pohpohlaması ile olta yutturulmuştu.
İstanbul Sözleşmesi öncesi son tavsiye kararı 2010 yılında alındı ve “Aile İçi Şiddete Şahit Olmuş Çocuklara İlişkin 1905 sayılı Tavsiye Kararı” yayınlandı. Bu tavsiyelerde kılavuz karga olunca, olan oldu. Tarih övgü ve sövgü kitabı değildi. Bir toplumun ortak hafızası ve tecrübeler birikimi idi.
7-8 Hasan Paşanın mantığından çıkarmamız gereken dersi çıkaramamıştık. 2011 Mayıs’ında ağuyu altın tas içre ve bala karıştırıp sunmuşlardı. Bugün bu işten nasıl kurtuluruz diye düşündüğümüz belayı o gün kendi ellerimizle ve İstanbul adını lekeleyecek bir şekilde başımıza bela ettik.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin daha önce 19 Eylül 2011'de RİXOS Hotel'de de “Ben muhafazakar demokrat bir partinin bakanıyım.Eşcinsellerin sorunları konusunda aile değerlerini sarsmadığı müddetçe her türlü desteği verebiliriz . İnşallah eşcinselleri ötekileştirmeyeceğiz” demişti. Ve bu GENDER Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı olur olmaz Toplumsal Cinsiyet Eşitliği komisyonu kurdu Sponsoru EBRD ,KOÇ holding
2011 yılının 11 Mayıs'ında İstanbul’da gerçekleşen Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu toplantısında imzaya açılan İstanbul Sözleşmesi, 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe girmeden dayattığı 6284 nolu yasa 8 Mart 2012'de yürürlüğe girdi ve halen yürürlüktedir yani istanbul sözleşmesi kanunu ve yönetmeliği kalkmadı. 2015 Yılında KADEM VAKFI kuruldu.
24 Kasım 2011’de 6251 sayılı kanunla kabul edilen istanbul sözleşme ile 8 Mart 2012'de (yayınlanan resmi gazete de 12 maddede 21 tahrifata AdaletPlatformu başkanı Adem Çevik Suç duyurusu yapmıştı) “Toplumsal Cinsiyet” kavramı meşrulaştırıldı ve bu çerçevede cinsel deneyim, tercih ve yönelim pozitif ayrımcılığa tabi bir tercih konusu haline geldi. Zaten 5 Nisan 2013’de de LGBT kurumsal olarak sosyal medyada yerini alırken, eş zamanlı olarak ETCEP (Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği) eylem planı kamuda, üniversite ve eğitim kurumlarında, yerel yönetimde yerini aldı. (Sonradan ETCEP’ten vazgeçildi ama..)
28 Haziran 2015’de İstanbul’da ilk LGBT onur yürüyüşleri başladı. 01.06.2015’de Beyoğlu’nda dağıtılan AK Parti logolu bir broşürde “AK Partili olmayan, muhafazakâr olmayan insanlar yaşam tarzına müdahale edildiğini düşünüyor. Sizden farklı insanların yaşam tarzlarına müdahale ettiğinizi düşünüyor musunuz?” sorusu soruluyor ve karşı sayfada şu cevap veriliyordu: “Türkiye, Ramazan ayının ortasında İstiklal Caddesi’nde Gay Pride yapabilen bir ülke muhafazakâr insanların daha görünür olması, kimsenin hayat tarzına müdahale edildiği anlamı taşımıyor. (…) AK Partinin kimsenin yaşam tarzına müdahale etme gibi bir niyeti asla olmadı. 13 yıllık süreçte yalnızca mağdur kesimlerin eşitliği için mücadele edildi.” Broşürde, LGBT bayrağı ve “İbne, dönme el ele, ahlaksız devrime!” pankartının fotoğrafı kullanılıyordu. AK Parti bir komplo ile karşı karşıyaydı: “AK Parti LGBT Bireyleri” adıyla kurulan grup üyeleri Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan’ın İstanbul mitingine katılarak Twitter hesaplarından Erdoğan’ın önünde açtıkları ‘gökkuşağı’ bayrağının fotoğraflarını yayınlıyorlardı. O yıl Türkiye’de LGBT dernek sayısı 22 oldu. “Müslüman LGBT’liler” diye ortaya çıkarak kendileri için evlenme hakkı ve cami istiyenler oluyordu. 31 Ağustos 2016 tarihine gelindiğinde Soylu’nun bakanlık görevine geleceği günlerde, pasaportlarımıza ve nüfus cüzdanlarına “Gender” yazılması kararı çıkmıştı bile. İslami kesimden tepkiler gecikmese de, aslında çok geç kalmışlardı. Biz Lanzarote Sözleşmesi’nin de çok geç farkına vardık. Bu sözleşme 25.10.2007 yılında kabul edilmiş ve birçok ülkede 1 Temmuz 2010 yılında yürürlüğe girmişti. 25.11.2010 tarih ve 6084 sayılı kanunla onaylanan “Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi” 18.7.2011 tarihinde TBMM’de kabul edilerek yürürlüğe girmişti.
6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” 8.3.2012’de TBMM’de olağanüstü kısa bir sürede bütün Milletvekillerinin oy birliği ile kabul edildi.
İstanbul Sözleşmesi ile birlikte bir de GREVIO var. İzleme, değerlendirme, derecelendirme ve yaptırım yetkisine sahip GREVIO Türkiye’ye İlişkin İlk Değerlendirme çalışmalarına 2017’de başladı ve raporunu 15 Ekim 2018’de açıkladı. Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Eylem Uzman Grubu GREVIO Türkiye’ye ilişkin ilk değerlendirme raporunu açıkladı. Aile Bakanlığı ve içişleri Bakanlığı Kadın için Aile tehdittir Raporu yayınladı...
İstanbul Sözleşmesi’nde MEB üzerinden gerçekleştirilen bir de “ETCEP Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi Projesi” var. ETCEP, UNESCO’nun 2009 yılında cinsiyete duyarlı okulların sahip olması gereken özellikleri bir plana dönüştürüldü ve 2014-2016 yıllarını kapsayan süreçte MEB 10 il ve 40 pilot okulda bu çalışmaları başlattı. KADEM bu projede “Toplumsal cinsiyet”i kadın ve erkekle sınırlı olarak tanımlarken, “eşitlik” yerine “Adalet” kavramını esas alan bir maskeleme ile dolaylı bir şekilde destekledi. Esasen “Toplumsal cinsiyet” öncelikle insanı din, ahlak ve gelenekten bağımsız bir BİREY’e dönüştürmeyi hedeflerken, biyolojik cinsiyet yerine, GENDER diye tanımlanan LGBTIQ+ şeklinde “Vehbi” değil, “Kesbi”, cinsel deneyim, yönelim ve tercihe dayalı bir cinsiyeti esas alıyor. Ancak kılavuz içinde geçen “Veliler arasında dil, din, ırk, kültür, cinsiyet, cinsel yönelim vb. hiçbir ayrım yapılmaz” yargısındaki ‘cinsel yönelim’ ifadesi, cinsiyetin biyolojik olarak doğuştan getirilen bir özellik olduğu gerçeğini göz ardı etmekte ve gayri ahlaki olan bu tutumu meşru bir zemine taşıma hedefine kapı aralamaktadır. KADEM 15 Ocak 2019’da yayınladığı mütalaasında bu durumu not eder. Milli Eğitim de ETCEP’den geri dönmüştür.. Ancak çok geç kalınmıştır. 2009’da atı alanlar, 2014’de MEB üzerinden okula girenler, on yıl sonra oyunun farkına vardıklarında, Üsküdar’ı çoktan geçmişlerdir. Bize, “emri bil maruf, nehyi anil münker”i, nasihati, vasiyeti, ailelere toplumsal cinsiyet konusunda nötr kalmalarını tavsiye edecek kadar savurdular. Bilmediğimiz şeylerin peşine düştük. Ülkenin önündeki tek sorunlu yasal düzenleme bunlar değil. MeseLA “gıda güvenliği” ile ilgili düzenleme de yeni bir kriz odağı olabilir. Yasa gıdaya yönelik ifade özgürlüğünü kısıtlıyor.
Hayvan hakları yasası ayrı bir bela. Terörün finansmanı ile ilgili yasa yakın gelecekte Türkiye’nin başına büyük bir bela açacak gibi duruyor. 5G de öyle bu HES Kodu da. Gıda Terörü de başımıza bela
LGBTİ konusunda, iş bugünkü noktaya gelince Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz yıl Onur Haftası’nda da Bakanlar Kurulu toplantısının ardından LGBTİ+’ları hedef alarak şunları söylemişti: “Büyük ve güçlü Türkiye hedefine ulaşana kadar mücadeleyi bırakmayacağız. Birileri yine sinsice milli ve manevi değerlerimize saldırıyor. İnsanlık tarihi boyunca hep lanetlenmiş sapkınlıkları normalleştirerek, genç dimağları zehirlemenin peşindeler. İnancımıza ve kültürümüze aykırı bu tür marjinal akımları destekleyenler bizim gözümüzde aynı sapkınlığın ortaklarıdır.” denildiğine göre; Sadece TARLABAŞI Toplum Merkezi TTM KCDP Kadın Cinayetlerini Durduracağız Derneği gibi şiddetten cinayetten bataklıktan beslenen sineklerle uğraşmak yerine onların beslendiği her tür bataklıkları kurutmalıyız. Helak olmamak için 4 maymunu oynayanlardan olmayalım diye mahkemelere müdahillik başvurusu yapacağız. Fuhşiyata dur demek Ailemizi neslimizi devletimizi korumak için; eşcinsel sapıklıkları savunmak ve sapkın kuruluşların terör casusluk faaliyetleri yasaklansın sponsorları dahil tüm varlıkları hazinenin olsun. 15Nisan 2022
@AdemCevik Dünya Çocuk Hakları Derneği GELECEK Başkanı @CocukHaklariDe @TurkAileBirligi
Türkiye AİLE Meclisi Basın Bürosu AileHaklari.org t.me/DunyaAileBirligi t.me/BasinAciklamasi
https://www.youtube.com/watch?v=76vx_d_QHKc https://www.yeniakit.com.tr/haber/sapkin-dernekler-kapatilsin-1647224.html
@BASINAciklamasi pinned «#AileMeclisi:#Fahişe DEme YASAK #CEDAW #İSTSÖZ/6284 dayattığı #ToplumsalCinsiyetAdaleti/Eşitliği;#TCE/#GENDER MASKELİ #EşcinselleştirmeOperasyonu #TerörSuçu #SapkınKuruluşlarKapatılsın @WHO DSÖ @KademVakif @TTBorgtr @TBB İHD TTM KCDP @TCbestepe @RTErdogan…»
#AİLEM:Sayın ReisiCumhurumuz @RTErdogan @TCbestepe KAN!dan beslenen SAPIK/feminist terör örgütü kuruluşlar @WHO @TBB @TTBorgTR AMNESTY İHD TTM KCDP vd KAPATILSIN
Şiddeti besleyen; içki kumar zina Riva/tefe şehvet terörü/teşhircilik YASAKLANSIN
Fıtrata aykırı yasalar 6284 vd ISLAH
Yetim Hakları Cemiyeti YETİMCE Başkanvekili Adem Çevik: Çocuklarımızın Yetim Kalmasına Sessizlik Zalimliktir
Bugün 15 Ramazan #DünyaYetimlerGünü. #Yetimce #yetimlerGünü #YetmlerHaftası
İslam İşbirliği Teşkilatı, her yıl Ramazan ayının 15. gününü İslam aleminde Dünya Yetimler Günü Haftası olarak ilan etmiştir.
Diktatörler Gitsin, Katliamlar ve Zulümler Bitsin, İşgaller Son Bulsun,, Savaşlar Olmasın “Bir Çocuk Bile Yetim Kalmasın!”
Diktatörlerin Katliamına ve Zulmüne SESsiz kalarak Yetimlerin Sayılarını Çoğaltanlara ve 4 maymunu oynayanlara "Yazıklar Olsun!"
“ B i r Ç o c u k B i l e Y e t i m K a l m a s ı n ! ”
İşgalcilerin, zalimlerin ve diktatörlerin saldırılarında milyonlarca çocuk ve genç yetim kaldı. Bütün yetimleri aynı merhametle kucaklamak yetmez. Katiller ve Zalimler için yetimler değersiz kurbanlar olabilirler ama bizim için onlar, uyanışımızın ve varoluşumuzun en değerli varlıklarıdır. Ve biz onlarla hesaba çekileceğiz !
İşte bunun için “Bir Çocuk Bile Yetim Kalmasın !” diyerek hangi coğrafyadan olursa olsun her türlü zulme karşı çıkmak ve Yetimlerin çoğalmasını engellemek boynumuzun borcudur.
Bizler İYİLİK insan Hakları Derneği, Dünya Çocuk Hakları Derneği, Türkistan Birliği Derneği, Dünya Aile Birliği, Yetim Hakları Cemiyeti YETİMCE ve sağduyu sahiplerinin oluşturduğu Türkiye Sivil Toplum Kuruluşları olarak Çağrıda buluyoruz.
..... ÇAĞRIMIZ...
Yeryüzünün vicdan sahibi halklarını, Suriyedeki diktatörlüğün katliamları başta olmak üzere, Türkistan, Suriye Arakan, Keşmir, Filistin vb yeryüzündeki her türlü zulmün, katliamın, işgalin, sömürünün,işkencenin, soykırımın ve inanca baskının durdurulması için güçlü bir ses yükseltmeye, etkili bir irade ortaya koymaya davet ediyoruz !
İnsanlığa karşı savaş açan katil diktatörlere ve destekcilerine karşı SESsiz Kalarak Cinayetlere Ortak Olmayalım. Zulme Sessizlik Ateş ve Helaktır.
Savaşların Durdurulması, Diktatörlerin Gitmesi ve Zulmün Son Bulması için...
Savaşları çıkaran ve halklarını katleden Esed vb katillerin helali ve gitmesi için...
Savaşı ve katliamı destekleyen belhümadalları lanetlemek için;
Fıtrata, hukuka inancımıza aykırı yasalar sebebiyle ailesiz yetimlere sahip çıkmak için;
Savaşa ve katlima sessiz kalan BM, AB, UCM, İİT vd. harekete geçirmek için SESLENİYORUZ...
"Zulme, Diktatörlüğe, İşgallere ve Katliamlara sessiz kalmayın ki. Savaşlar Dursun ve Bir Çocuk Bile Yetim Kalmasın..." 15 Ramazan 1443 / 16Nisan2022
Âdem Çevik
Dünya Çocuk Hakları Derneği Başkanı ve Yetim Hakları YETİMCE Başkanvekili

“Bir Çocuk Bile Yetim Kalmasın!” BİLDİRİYİ DESTEKLEYENLER:
İYİ, İYİLİK insan Hakları Derneği, Dünya Çocuk Hakları Derneği, GELECEK Türkistan Birliği Derneği, Dünya Aile Birliği, Türkiye Aile Meclisi, Yetim Hakları Cemiyeti, YETİMCE, İHLASDER, Kafkas Halkları Derneği, GİMMED
https://t.me/yetimhaklari t.me/CocukHaklari 02124365966 05322033274 @iyilikorgtr @iyiorgtr
KuveytTürk Fatih Şb TL IBAN: TR670020500009483034600001 (iYiLiK) Hesap No:94830346
Yetim Hakları Günü Yetimce bildirgesi.pdf
196.6 KB
Paylaş 'Yetim Hakları Günü Yetimce bildirgesi.pdf'
Yetim Hakları Cemiyeti YETİMCE Başkanvekili Adem Çevik: Çocuklarımızın Yetim Kalmasına Sessizlik Zalimliktir
Bugün 15 Ramazan #DünyaYetimlerGünü. #Yetimce #yetimlerGünü #YetmlerHaftası
İslam İşbirliği Teşkilatı, her yıl Ramazan ayının 15. gününü İslam aleminde Dünya Yetimler Günü Haftası olarak ilan etmiştir.
Diktatörler Gitsin, Katliamlar ve Zulümler Bitsin, İşgaller Son Bulsun,, Savaşlar Olmasın “Bir Çocuk Bile Yetim Kalmasın!”
Diktatörlerin Katliamına ve Zulmüne SESsiz kalarak Yetimlerin Sayılarını Çoğaltanlara ve 4 maymunu oynayanlara "Yazıklar Olsun!"
“ B i r Ç o c u k B i l e Y e t i m K a l m a s ı n ! ”
İşgalcilerin, zalimlerin ve diktatörlerin saldırılarında milyonlarca çocuk ve genç yetim kaldı. Bütün yetimleri aynı merhametle kucaklamak yetmez. Katiller ve Zalimler için yetimler değersiz kurbanlar olabilirler ama bizim için onlar, uyanışımızın ve varoluşumuzun en değerli varlıklarıdır. Ve biz onlarla hesaba çekileceğiz !
İşte bunun için “Bir Çocuk Bile Yetim Kalmasın !” diyerek hangi coğrafyadan olursa olsun her türlü zulme karşı çıkmak ve Yetimlerin çoğalmasını engellemek boynumuzun borcudur.
Bizler İYİLİK insan Hakları Derneği, Dünya Çocuk Hakları Derneği, Türkistan Birliği Derneği, Dünya Aile Birliği, Yetim Hakları Cemiyeti YETİMCE ve sağduyu sahiplerinin oluşturduğu Türkiye Sivil Toplum Kuruluşları olarak Çağrıda buluyoruz.
..... ÇAĞRIMIZ...
Yeryüzünün vicdan sahibi halklarını, Suriyedeki diktatörlüğün katliamları başta olmak üzere, Türkistan, Suriye Arakan, Keşmir, Filistin vb yeryüzündeki her türlü zulmün, katliamın, işgalin, sömürünün,işkencenin, soykırımın ve inanca baskının durdurulması için güçlü bir ses yükseltmeye, etkili bir irade ortaya koymaya davet ediyoruz !
İnsanlığa karşı savaş açan katil diktatörlere ve destekcilerine karşı SESsiz Kalarak Cinayetlere Ortak Olmayalım. Zulme Sessizlik Ateş ve Helaktır.
Savaşların Durdurulması, Diktatörlerin Gitmesi ve Zulmün Son Bulması için...
Savaşları çıkaran ve halklarını katleden Esed vb katillerin helali ve gitmesi için...
Savaşı ve katliamı destekleyen belhümadalları lanetlemek için;
Fıtrata, hukuka inancımıza aykırı yasalar sebebiyle ailesiz yetimlere sahip çıkmak için;
Savaşa ve katlima sessiz kalan BM, AB, UCM, İİT vd. harekete geçirmek için SESLENİYORUZ...
"Zulme, Diktatörlüğe, İşgallere ve Katliamlara sessiz kalmayın ki. Savaşlar Dursun ve Bir Çocuk Bile Yetim Kalmasın..." 15 Ramazan 1443 / 16Nisan2022
Âdem Çevik
Dünya Çocuk Hakları Derneği Başkanı ve Yetim Hakları YETİMCE Başkanvekili

“Bir Çocuk Bile Yetim Kalmasın!” BİLDİRİYİ DESTEKLEYENLER:
İYİ, İYİLİK insan Hakları Derneği, Dünya Çocuk Hakları Derneği, GELECEK Türkistan Birliği Derneği, Dünya Aile Birliği, Türkiye Aile Meclisi, Yetim Hakları Cemiyeti, YETİMCE, İHLASDER, Kafkas Halkları Derneği, GİMMED
https://t.me/yetimhaklari t.me/CocukHaklari 02124365966 05322033274 @iyilikorgtr @iyiorgtr
KuveytTürk Fatih Şb TL IBAN: TR670020500009483034600001 (iYiLiK) Hesap No:94830346
17 Ramazan 1443 / 18 Nisan 2022
Sayın KADEM Başkanı Saliha Okur GÜMRÜKÇÜOĞLU ve Tüm KADEM Üyelerine
Ramazan ayındayız ve bugün, içinde Kadir gecesi bulunmayan bin aydan daha hayırlı bir gecenin sabahında, size bu mektubu gönderiyoruz. Allah bizi “bir erkek ile bir dişiden yarattı” (Hucurat 13). Allah (cc) bizi tek bir nefisten yarattı (Nisa 1 / Araf 189). Şüphesiz ki “Üstünlük ancak takva iledir”
Aynı Allaha, kitaba, Resulüne iman edenler, tek birr Millet, tek bir Ümmet ve tek bir cemaattir. Aralarındaki işler istişare ve şûra iledir. “Mü’minler birbirlerinin velileridir.” (Tevbe 71-72). “Mü’minler ancak kardeştirler” (Hucurat 10)
Birkaç konuda düşüncelerimizi, ümit ve endişelerimizi sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Dünya farklı bir yere doğru sürüklenmeye çalışılıyor! “Tanrıyı tedavülden kaldırmak” ve “Biyolojik insanın sonunu getirmek”, İnsanı NESNE haline getirmek üzere, birileri Şeytanın vaadini gerçekleştirmek için iş başında. “Nesnelerararası iletişim” ile insan, hayvan ve makine, yapay zekâ ile aynı yekûn içinde toplanıp çıkartılabilecek. 5G, NeuraLink, Starlink bunun için gündemde ve bu yolla TRANSHUMANİZM hedefine ulaşmayı hayal ediyorlar. Hedef “Yeryüzünde bir cennet ve ebedî bir hayat!
Bu hedefe doğru yürürken, İnsanı “biyolojik cinsiyetinden, din, ahlak ve gelenekten bağımsız” bir BİREY olarak tanımlıyorlar. İnsan artık sadece bir GENOM, yani “Canlı bir organizmadan ibarettir. Ve bu kapsamda insan; değişken, akışkan, cinsel yönelim, deneyim ve tercihlerine dayalı bir GENDER olarak tanımlanacaktır. Ve bugün bizim nüfus cüzdanı ve pasaportlarımızda GENDER kullanılmaya başlandı. BİREY ifadesi, KİŞİ, ŞAHIS, FERD’in yerini aldı. KİMLİKSİZ KİŞİLİKSİZ ŞAHSİYETSİZ bireylere dönüştürüldük. Bu sürecin daha başlarında SEKÜLER, DEİST bir toplumsal sınıfla tanıştık.
Burada bir diğer önemli kavram da; “TOPLUMSAL CİNSİYET”. Bu tanımlama yanlıştır. Bunun ADALET’i, ya da EŞİTLİK’i ayrı ve özel bir anlam ya da değer taşımaz. Tevrat, İncil ve son kitap olan Kur’an-ı Kerim’deki yaratılış ve 10 Emir çerçevesinde cinsiyet, kişilerin biyolojik cinsiyetlerinden, din, ahlak ve gelenekten bağımsız tutulan “yönelim, deneyim ve tercihlerine” göre belirlenemez. Tartışma konusu yapılamaz! Bu durum, “5 Temel emniyet” emrine göre, “nesil emniyeti, fıtratın korunması” açısından Allah’a ve ahiret gününe inananlar tarafından tartışmaya açılamaz.
Hz. Muhammed Veda Hutbesinde tüm insanlığa kul hakkını öğretmiştir. Kul hakkı kavramının modern insan hakları teorisinden çok önemli bir farkı vardır. Kul hakkının hesabı Allah’a verilir. İnsan hakkı, kadın hakkı ve çocuk hakkının hesabı, Allah’ı hiçbir şekilde dikkate almayan hukuk sistemine verilir. Mahlukata hâlikın nazarıyla bakmak, tüm semâvî dini geleneklerde büyük bir anlam taşır.
Yaratılmışlara yaratanın nazarıyla baktığınızda ve buna kendi konumunuz açısından kul hakkı dediğinizde hesabını Allah’a verme kaygısıyla yaşar, yanlış bir hareket yapamazsınız. Kutsallık Allah ile insanın muhteşem ve derinlikli ilişkisinden doğmaktadır. Bu ilişkinin çok saygıya layık bir yanı bulunmaktadır. İbn Tufeyl’in ünlü romanını hatırlayalım. Hani Hay bin Yakzan, ıssız adada tek başına tefekkürle Allah’ı bulduktan ve bunun huzurunu hazzını yaşadıktan sonra hiç ayrım yapmadan tüm canlılara hizmet etmeye başlamıştı. Ters dönen kaplumbağayı düzeltmişti, ayağı yaralanan tavşanı tedavi etmişti. Mahlûkata halikın nazarıyla baktığınızda nasıl zulmedebilirsiniz ki? Bunu asla yapamazsınız. Kul hakkından kadın hakkı ve çocuk hakkını çıkarıp, mağduriyet sloganlı algı mühendisliği üzerinden insanları birbiriyle vuruşturmak, kutuplaştırmak, Allah’ı sürgüne gönderip insanı tanrı koltuğuna oturtmaktır. Gelin insanoğlunun Allah’la olan muhteşem ve derinlikli ilişkisini bozmayalım. İnsanı Allah’tan kopartarak mutluluğunu elinden almayalım.
Toplumda artık bir LGBTIQP+ GERÇEĞİ var. Bunlar arasındaki ilişkinin adalet ya da eşitliği “yanlışa kural koymak” gibi ABESLE İŞTİGAL olur. Bunun dini, ahlaki, meşru bir dayanağı olamaz.
ADA