Çok eskiden beri MİT personeli olduğu ve iktidara gerçekten muhalif olmadığı herkesçe bilinen Fatih Altaylı, dikkat çekici bir yazı yazdı. Fatih'in yazısının dikkat çekici kısmı şu şekilde...
'Anayasal bir suçtur'
"Bombalı saldırıdan sonra önce yayın yasağı getirildi.
Ardından “bant daraltma” adı altında sosyal medya engellendi. Bir ülkede bundan daha yanlış, daha kötü, halkı daha tedirgin edici bir karar alınamazdı. Böyle yaptığınız anda kulaktan kulağa yayılacak yanlış bilginin hızını arttırıyor, doğru olmayan bilginin doğru olan bilginin önüne geçmesine neden oluyor, yanlış bilginin yanlış olduğunun söylenmesini bile engelliyorsunuz. Bu kararı kim aldı ise, kim aldırdı ise, kim bu karardan, bu bilgi karartmasından medet umdu ise bu ülkenin de, bu ülkeyi yöneten iktidarın da lehine bir iş yapmadığını, tam aksine ülke aleyhine, iktidar aleyhine çalıştığını bilin, bilsin. Elbette kan revan fotoğrafların yayınlanmasını ve yayılmasını engelleyeceksiniz. Elbette terör ve kan şehvetine kendini kaptıran hayasızlara imkan vermeyeceksiniz. Ama bunu yapmak için tüm bilgi akışını kesmeyeceksiniz. Asıl panik, asıl dezenformasyon bilgi akışı kesildiği anda ortaya çıkıyor. “Halkı panik ve karamsarlığa sevk etmek” dediğiniz şey halk körleştiğinde, bilgiye ulaşamaz ve bilgiyi paylaşamaz hale geldiğinde ortaya çıkıyor. Ve bu bilgi akışını engelleyenler, aslında çok ciddi bir Anayasal suç işliyorlar.
Halkın haber alma ve medyanın haber verme özgürlüğünü elinden alıyorlar. Haber alma ve verme özgürlüğünü kötüye kullanana elbette yasalar çerçevesinde hesap sorulur, yasada yeri olduğu ölçüde ceza verilir. Ama haber alma özgürlüğünü kötüye kullanmak ne kadar suç ise haber alma özgürlüğünü engellemek de o denli suçtur. Hatta daha büyük suçtur.
Çünkü o, Anayasa ile korunmaktadır.
Sizin kafanızdaki ölçü ile değil."
'Anayasal bir suçtur'
"Bombalı saldırıdan sonra önce yayın yasağı getirildi.
Ardından “bant daraltma” adı altında sosyal medya engellendi. Bir ülkede bundan daha yanlış, daha kötü, halkı daha tedirgin edici bir karar alınamazdı. Böyle yaptığınız anda kulaktan kulağa yayılacak yanlış bilginin hızını arttırıyor, doğru olmayan bilginin doğru olan bilginin önüne geçmesine neden oluyor, yanlış bilginin yanlış olduğunun söylenmesini bile engelliyorsunuz. Bu kararı kim aldı ise, kim aldırdı ise, kim bu karardan, bu bilgi karartmasından medet umdu ise bu ülkenin de, bu ülkeyi yöneten iktidarın da lehine bir iş yapmadığını, tam aksine ülke aleyhine, iktidar aleyhine çalıştığını bilin, bilsin. Elbette kan revan fotoğrafların yayınlanmasını ve yayılmasını engelleyeceksiniz. Elbette terör ve kan şehvetine kendini kaptıran hayasızlara imkan vermeyeceksiniz. Ama bunu yapmak için tüm bilgi akışını kesmeyeceksiniz. Asıl panik, asıl dezenformasyon bilgi akışı kesildiği anda ortaya çıkıyor. “Halkı panik ve karamsarlığa sevk etmek” dediğiniz şey halk körleştiğinde, bilgiye ulaşamaz ve bilgiyi paylaşamaz hale geldiğinde ortaya çıkıyor. Ve bu bilgi akışını engelleyenler, aslında çok ciddi bir Anayasal suç işliyorlar.
Halkın haber alma ve medyanın haber verme özgürlüğünü elinden alıyorlar. Haber alma ve verme özgürlüğünü kötüye kullanana elbette yasalar çerçevesinde hesap sorulur, yasada yeri olduğu ölçüde ceza verilir. Ama haber alma özgürlüğünü kötüye kullanmak ne kadar suç ise haber alma özgürlüğünü engellemek de o denli suçtur. Hatta daha büyük suçtur.
Çünkü o, Anayasa ile korunmaktadır.
Sizin kafanızdaki ölçü ile değil."
Audio
Muhtelif sorulara cevaplar, meselelere izahlar 1
Yine aynı oyun
Türk ordusunu Suriye bataklığında daha etkin şekilde kullanmak isteyen İngiltere, ABD ve İsrail üçlüsü, yine aynı oyunu deniyor.
ABD'nin Erbil Başkonsolosluğu, "Önümüzdeki günlerde Kuzey Suriye ve Kuzey Irak'ta potansiyel Türk askeri harekatına ilişkin güvenilir açık kaynaklı raporları izleniyor" ifadeleriyle ABD vatandaşlarına uyarıda bulundu.
Türk ordusunu Suriye bataklığında daha etkin şekilde kullanmak isteyen İngiltere, ABD ve İsrail üçlüsü, yine aynı oyunu deniyor.
ABD'nin Erbil Başkonsolosluğu, "Önümüzdeki günlerde Kuzey Suriye ve Kuzey Irak'ta potansiyel Türk askeri harekatına ilişkin güvenilir açık kaynaklı raporları izleniyor" ifadeleriyle ABD vatandaşlarına uyarıda bulundu.
Audio
Muhtelif sorulara cevaplar, meselelere izahlar - 2
Muhtelif sorulara cevaplar, meselelere izahlar 2
https://soundcloud.com/akademidergisi/muhtelif-sorulara-cevaplar-meselelere-izahlar-2
https://soundcloud.com/akademidergisi/muhtelif-sorulara-cevaplar-meselelere-izahlar-2
SoundCloud
2
www.mfs.tv
Dabbetül arz ayetinin tefsiri
“Tehdit edildikleri şey başlarına geldiği zaman onlara yerden bir dâbbe çıkarırız da, insanların ayetlerimize kesin olarak inanmadıklarını kendilerine söyler.” (Neml, 27/ 82)
Elmalılı Hamdi YAZIR bu ayet-i kerimenin tefrisini şu şekilde yapmıştır:
“Debb ve Debib: Hafif yürüme, debelenme demektir. Hayvanlarda ve çoğunlukla haşerelerde, yani böceklerde kullanılır. İçkinin vücuda yayılması ve bir çürüklüğün etrafına bulaşması gibi, hareketi gözle tespit olunamayan şeylerde de kullanılır. “Dabbe” kelimesi de bundan fail olmak üzere asıl lügatte "mâyedübbü", yani debbeden, hafif yürüyen, debelenen demek olur. Ve şu halde tren, otomobil, bisiklet gibi otomatik şeylere de, lügatin aslına göre “dâbbe” demek uygun olabilecekse de dilde kullanılışı hayvanlara mahsustur. Hatta örfte dört ayaklı hayvanlarda ve onlar içinde özellikle atta daha çok kullanılmıştır. Bununla beraber,
“Allah, her hayvanı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üstünde sürünen, kimi iki ayağı üstünde yürür, kimi dört ayaküstünde yürür...”(Nur, 24/45)
âyetinden anlaşılacağı üzere her hayvan hakkında kullanılır. Hayvan kelimesi ile eşanlamlı gibidir."
"Yeryüzünde yürüyen her canlının rızkı, yalnızca Allah'a aittir.”(Hud, 11/6)
âyetinden anlaşılan da budur. Bundan dolayı dabbe kelimesi hayvanlar için olduğu gibi insanlar için de kullanılır. Bu ayette "dâbbe" kelimesi nekre (belirsiz isim) olarak geldiğinden bunun bildiğimiz dâbbelerden başka bir dâbbe olması akla gelir. "Onlarla konuşan dâbbe" terkibinde açıkça belirtilen bunun konuşan bir hayvan, yani insan olmasıdır. Tefsirler de bu iki nokta etrafında dolaşmaktadır."
“Tehdit edildikleri şey başlarına geldiği zaman onlara yerden bir dâbbe çıkarırız da, insanların ayetlerimize kesin olarak inanmadıklarını kendilerine söyler.” (Neml, 27/ 82)
Elmalılı Hamdi YAZIR bu ayet-i kerimenin tefrisini şu şekilde yapmıştır:
“Debb ve Debib: Hafif yürüme, debelenme demektir. Hayvanlarda ve çoğunlukla haşerelerde, yani böceklerde kullanılır. İçkinin vücuda yayılması ve bir çürüklüğün etrafına bulaşması gibi, hareketi gözle tespit olunamayan şeylerde de kullanılır. “Dabbe” kelimesi de bundan fail olmak üzere asıl lügatte "mâyedübbü", yani debbeden, hafif yürüyen, debelenen demek olur. Ve şu halde tren, otomobil, bisiklet gibi otomatik şeylere de, lügatin aslına göre “dâbbe” demek uygun olabilecekse de dilde kullanılışı hayvanlara mahsustur. Hatta örfte dört ayaklı hayvanlarda ve onlar içinde özellikle atta daha çok kullanılmıştır. Bununla beraber,
“Allah, her hayvanı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üstünde sürünen, kimi iki ayağı üstünde yürür, kimi dört ayaküstünde yürür...”(Nur, 24/45)
âyetinden anlaşılacağı üzere her hayvan hakkında kullanılır. Hayvan kelimesi ile eşanlamlı gibidir."
"Yeryüzünde yürüyen her canlının rızkı, yalnızca Allah'a aittir.”(Hud, 11/6)
âyetinden anlaşılan da budur. Bundan dolayı dabbe kelimesi hayvanlar için olduğu gibi insanlar için de kullanılır. Bu ayette "dâbbe" kelimesi nekre (belirsiz isim) olarak geldiğinden bunun bildiğimiz dâbbelerden başka bir dâbbe olması akla gelir. "Onlarla konuşan dâbbe" terkibinde açıkça belirtilen bunun konuşan bir hayvan, yani insan olmasıdır. Tefsirler de bu iki nokta etrafında dolaşmaktadır."