Akademi Dergisi
2.09K subscribers
53.1K photos
20.2K videos
367 files
7.39K links
Çok önemli: Telegram bu kanalı yıllardır sansürlenemektedir. Paylaşımlarımızın Telegram uygulaması içinde yayılmasına izin vermemektedir. Kanaldaki takipçi ve görüntüleme sayıları da gerçek değildir. www.mfs.tv
Download Telegram
Beyaz saray merkezli 50 km çapında bir çember/daire çizin. İşte o alana hiçbir mason, satanist, kara paracı, Türk ve İslam düşmanı girmesin. Girenler üzerlerinde yüzlerce kiloyu bulan metafizik korumalar taşıyarak girsinler. Çünkü anlamıyorlar ve o civarda hayatı karartacağız. Masum insanlar zarar görmeyecekler.

Haberlere konu olacak bu, yakında herkes haberlerde görecek gelişmeleri.

Çok sık araba kazaları, çok sık yangınlar ve patlamalar, yüksekten atlayarak intihar edenler, sebepsiz şekilde olduğu yere yığılarak ölenler, ofislerinde ölü bulunanlar, yolda yürürken aniden ölenler, neler neler haber olacak.
Dünya genelinde, TR dahil bütün ülkelere, deniz altı askeri gemileri kullanmayı geçici bir süreç için yasaklıyorum. Vaziyete göre sonra serbest bırakabilirim. Şimdi keyfim böyle istiyor. İsteyenler tedbirli olabilirler. İsteyenler de deniz altı gemilerini ve personellerini sahaya sürerek riske girebilirler.
Avrupa kıtasındaki, Amerika kıtasındaki bütün ziraat arazilerini ağır sinyale alıyoruz. Ekinlerin daha toprakta iken kurumalarını, değerlerini kaybetmelerini ve yenilmez hale gelmelerini sağlayacağız.

Meyve veren ağaçları bile kurutacağız. Ayrıca bu iki kıtada iklim şartlarını da ziraat yapmaya ters/uygunsuz yönde değiştireceğiz. Kıran girecek ziraat mahsullerine... Kıtlık olacak, kıtlık...

Ayrıca Ukrayna ile geniş çevresinde ve bir de Çin'de de aynı şeyleri yapacağız.

Yapabilir miyiz? Bu güne kadar yapabildiğimiz ve "imkansız" görülen onca şey, yapabileceklerimizin teminatı.
Dünya genelindeki bütün yer altı şehirlerindeki bütün ziraat/ekin ve ayrıca türlü gıda sistemlerini eş zamanlı olarak sinyale alıyoruz. Alabilenler tedbirler alsınlar. Milyarlarca uzaylı kişinin ölmesi umurumazda bile olmayacak. Yeter artık, hala mı merhamet edeceğiz, hala mı ikaz edeceğiz...

Benim rahat etmediğim bir dünyada, yerin altında da üstünde de cinler boyutunda da insanlar boyutunda da kimse rahat edemeyecek.

Haydi yaşayarak görelim.
MİT'te bir avuç vatansever kişi var, onlar hariç, geriye kalan o bütün hainleri, karaktersiz ve omurgasız tipleri, kara paracı ve hain tipleri sinyale alıyoruz.

Yakında kitabını yazacaklar ve belgesellerini çekecekler. O kadar büyük kıyım olacak MİT'te... X Files dizisine birkaç bölüm halinde konu olacak kadar olağan üstü şeyler yaşanacak MİT'te...

Alabilenleri tedbirler alsınlar. Ben onların alabilecekleri tedbirlere şimdiden gülüp geçiyorum.

Tedbir alabileceklerine, aldıklarını zan ettikleri tedbirlerin işe yarayacağına ihtimal veriyor olsam, bunları, yapacağım şeyleri burada baştan yazmam, duyurmam.
Akademi Dergisi
Beyaz saray merkezli 50 km çapında bir çember/daire çizin. İşte o alana hiçbir mason, satanist, kara paracı, Türk ve İslam düşmanı girmesin. Girenler üzerlerinde yüzlerce kiloyu bulan metafizik korumalar taşıyarak girsinler. Çünkü anlamıyorlar ve o civarda…
Aynı şekilde TR Cumhurbaşkanlığını merkeze alarak 50 km çapında bir çember çizin ve oraya da hiçbir mason, kara paracı, hain, insan şeytanı, büyücü, medyum, kripto kimlikli omurgasız vs. girmesin.

O alana girecek olanlar, önce yanlarına onlarca gerçek ve çok iyi seviyede metafizikçi alsınlar.
Afrika'nın üzerinde kuşların uçmasını bile yasaklıyorum. Afrika kıtası kalacak ama orada yerin altında ve üstünde hayatı/canlılığı yok edeceğim.

Yaşanacak acayip şeyleri gizleyemeyecekler. Öyle Husi tiyatroları gibi tiyatrolar türetmek isteseler de işe yaramayacak. Dünya basınında konu olacak, izleyenler inanamayacak.
Şimdi karar verdim. Çok düşünmüştüm ama haksızlık olmayacağına kanaat ettim. İsran'da da bütün ziraat faaliyetleri ağır sinyale girecek.

Ayrıca İsran'a dışarıdan ziraat mahsülleri ile hazır gıda getiren her türlü hava, kara ve deniz araçları yoğun sinyale girecek.

İsran da hak ettiği belaları umumi seviyede bulmalı artık.

İsran'dan yola çıkan en temiz gemi, en temiz kargo uçağı bile sinyale girecek. İsran'ı sefil, aciz, çaresizlikten inleyen bir yer haline getireceğim

Gök girsin, kızıl çıksın. Türke oyun/pusu kuranın kanı bile donsun.
Sivil kargo uçakları ile nakliye/kargo işi yapan dünya genelindeki bütün şirketleri, bunların bütün uçaklarını, bütün pilotlarını, uçak içi çalışanlarını, karadaki lojistik merkezlerindeki çalışanlarını, bilgi işlem kısımlarında çalışanlarını, teknik servis kısımlarında çalışanlarını, bütün sistem içindeki bütün elektronik cihazları, bunların yazılımlarını, bunların sunucularını ve veri tabanlarını sinyale alıyoruz.

Bundan sonra hava yoluyla da yük taşımacılığının önünü kesiyorum. Keyfim öyle istiyor. İtirazı olanlar varsa, hala aynı mekandayım, gelsinler beklerim. Yakında mekan değiştireceğim, nasıl bir restleşme ve silahlı/silahsız çatışma yaşanacaksa burada iken yaşansın. Yeni mekanıma geçtiğimde gürültü çıkartanı gömmem, mezarları olmasına bile izin vermem.
Bipler geçerim sizin oynayacağınız oyunları... Kuracağınız pusuları... Kimsiniz, bir boy gösterin de alalım boyunuzun ölçüsünü.

Ne çok gürültü çıkarttınız ama hiç icraatınız yok.
Ayak takımını kullanarak oyun oynamayı maharet zan edecek kadar aciz, çaresiz, korkaksınız. Kafayı kıralı kırk yıl geçmiş olan Adnan Oktar'ın ve çetesinin bana karşı bir şeyler yapabilmesini bekleyecek kadar aciz ve çaresizsiniz.

O pislik yuvası ve Adnan'ın elinde piyon olmuş MİT'i de başınıza devireceğim. Enkazı altında inleyeceksiniz. Bakalım ben mi mahkemelerde sürünüyorum sizler mi... Ve yurt dışından sizlere talimat verenleri de oralardaki ceza evlerine tıktıracağım.

Varsa "Yapamazsınız" diyen, gelsinler, aynı mekandayım.
Aşağıda isimleri tek tek yazılmış olan ülkelerin hepsinde şu andan itibaren sivil hastahanelerdeki bütün elektronik cihazları, bütün sunucuları, bütün veri tabanlarını, ta ameliyat cihazlarına ve barkod sistemlerine hatta yedek jeneratörlerine kadar ağır sinyale alıyoruz. Bunların sağlık çalışanları arasında, dini ve milliyeti ne olursa olsun iyi niyetli insanlar olanlarına zarar vermeyeceğiz ama geriye kalanlarının tamamını da ağır sinyale alıyoruz. Söz konusu ülkelerde hayatı durduramayız ama büyük oranda kaosa sebep olacağız. Hükumetleri, akıl almaz krizlerle boğuşmak zorunda kalacaklar.

Almanya'da, Fransa'da, İtalya'da, Norveç'te, İsveç'te, Finlandiya'da, ABD'de, Kanada'da, İngiltere'de, Yunanistan'da, Hollanda'da, Danimarka'da, Kıbrıs'ın tamamında, İsran'da, İsrail'de, Çin'de, Japonya'da, Güney Kore'de, Rusya'da, Suudi Arabistan'da, Katar'da, BAE'de, Kuveyt'te, Mısır'da, Tunus'ta, Brezilya'da, Arjantin'de, Hindistan'da, Tayvan'da, Umman'da, Ürdün'de, Avustralya'da, Avusturya'da, Polonya'da, Malezya'da, Endonezya'da, Pakistan'da.
Akademi Dergisi
Aşağıda isimleri tek tek yazılmış olan ülkelerin hepsinde şu andan itibaren sivil hastahanelerdeki bütün elektronik cihazları, bütün sunucuları, bütün veri tabanlarını, ta ameliyat cihazlarına ve barkod sistemlerine hatta yedek jeneratörlerine kadar ağır sinyale…
Şu andan itibaren, isimleri tek tek yazılmış olan o ülkelerdeki bütün rüzgar enerjisi ve güneş enerjisi sistemlerini ağır sinyale alıyoruz.

En çok da rüzgar enerjisi sistemlerine karşıyım zaten, o saçma sistemleri bozmaya bahane arıyordum, onu da buldum.

Ayrıca söz konusu ülkelerde markası, modeli ne olursa olsun bütün bataryalı elektrikli arabaları da sinyale alıyoruz. Mümkün olduğu kadar can yakmadan bozacağız bu araçları ama zaten insan şeytanı olmuş kişiler içindeyken patlatmaktan, ağır kazalara sürüklemekten de çekinmeyeceğiz.
Hayatta hiç tahammül edemediğim, hoş göremediğim birinci şey samimiyetsizlik... İkincisi ise küstahlık...

Küstahlıkları asla karşılıksız bırakmam.
Dünyadaki bütün ülkelere NATO, AB, BRICS, Şangay Birliği, Türk Devletleri Teşkilatı ve Afrika'nın türlü birliklerinin üyesi olmayı yasaklıyorum.

Bunların tabelasını ve resmi evraklarını değiştirerek, yeni bir birlik oluşmuş gibi numaralar çevirmeyi de yasaklıyorum.

Meselem değil, isteyen üye kalabilir. Ben diyeceğimi dedim. Ona göre karşılıklar vermeye hemen başlayacağım.

Ben hayatım boyunca bir kere bile kameralara oynamadım. Hep icraat sergiledim.

Sıkıldım Adnan'dan, Soysuz'dan, Bohçalı'dan, Tayyip'ten, MİT'ten, satanistten, puştundan, piçinden, boş Bidon'dan, korkak Austin'den, kaypak Scholz'dan, maskeli Putin'lerden ve benzeri binlercesinden... Bu ne çirkin bir dünya ve artık biri bu dünyanın altını üstüne getirmeliydi.
Panik yapmayın. Metafizik korumalarınızı artırın. Belki korunabilirsiniz.
Çok üşütmüşüm. Ciğerim çok zorlandı ama sorun değil. İlgili kişileri, ciğerlerinden kan getire getire, kan kustura kustura öldüreceğimi ve üstelik hiç suç delili bırakmayacağımı da kesinlik seviyesinde biliyorum.
TR başta olmak üzere, tek tek isimlerini yazdığım o ülkelerin tamamında, ceza evlerindeki mahkumların ayarları kaçacak.

Sık sık, cinnet geçiren mahkum hadiseleri yaşanacak. Kendilerini kesecekler, asacaklar. Öncesinde diğer mahkumları parçalayacaklar. "Akıl almaz bir şey. Ne oldu birden böyle" denilecek binlerce hadise peş peşe yaşanacak. Bazı mahkumlar şeytanlaşmış infaz memurlarını ve diğer ceza evi çalışanlarını, jandarmaları da parçalayacaklar. O sıralarda ne yaptıklarını bilemez hallerde olacaklar.

Dünya genelinde yüzlerce ceza evinde yangınlar çıkacak. Haberleri gizleyemeyecekler. Onlarca devlette ceza evlerinde isyanlar çıkacak. Mahkumların yakınları da yaşananlara isyan edecekler. Hükumetler krizleri kontrol edemeyecekler.

Lakin tedbirler almak isteyenler varsa, şimdiden almaya çabalasınlar. Ben o tedbirlere gülüp geçiyorum.
Ceza evi kantininde bir maden suyu satıyorlardı ki "TR'nin en dandik ve ucuz maden suyu hangisidir" diye diye aramış ve zor bulmuş olmalılar. Buna rağmen en kaliteli maden suları ile aynı fiyata satıyorlardı.

Ceza evlerindeki büyük soygun, vurgun hala devam ediyor. Sistem, mahkumları da dolandırıyor. Mahkumların yakınnlarını da dolandırıyor, soyuyor. Onlardan da acımasızca çalıyor.
Ümraniye E tipi toplama kampında hala mahkumlara günde sadece bir ekmek veriyorlardı. 60 kg ağırlığındaki mahkuma da günde bir ekmek, 130 kg ağırlığndaki mahkuma da günde bir ekmek...

Ne güzel adalet, ne güzel sistem, öyle değil mi?

Üstelik, parasını verip ikinci ekmeği satın almak isteseniz, böyle bir sistem/imkan da yok.

Güya o kadar mahkum oraya ıslah olsunlar, derslerini alsınlar diye konulmuşlar. Onları oraya koyan sistem, onları soyulacak, dolandırılacak kişiler olarak görüyor. Zaten çoğu suçlu, gözü açık, her şeyin farkında olan kişiler. Bu sistemi mi, bu davranışların arka planını mı anlamayacaklar. Kendilerine çöp kadar bile değer verilmediğinin hepsi farkında... Karşılarındaki sistemi nasıl ciddiye alsınlar, bu haldeki sisteme nasıl güvenip uysunlar. Güvenemedikleri bir sistemin elinde nasıl ıslah olsunlar.

Çıkarken benden 15 gün için 1.200 TL yemek parası kestiler. Parasında değilim, yüz katı istenseydi de verirdim. Lakin bu ülkede 15 milyon bedavacıya yüzlerce milyar dolar paramız gitti, gidiyor. Onlara aslanlar gibi bakan, her kamu imkanını ücretsiz veren, hatta milyonlarcasına hukuksuz şekilde maaş bağlayan devletimiz, bizim aleyhimize çoktan çevrilmiş vaziyette. Mahkumdan yemek parası alacak kadar düşmüşlerse, 15 milyon vatansız onursuza neden bakıyorlar? Bir de güya şu ülkeye, falan millete yardımlar gönderiyorlar. Bu ülkede mahkumlar da aç yatıyorlar, sadece milyonlarca çocuk aç yatmıyor.

O sözde sığınmacılara harcadıkları paranın binde biri ile, ceza evlerini gerçekten ıslah edici şartlara getirebilirlerdi. Hatta o parayla daha öncesinde, insanları daha ceza evine girmeden, daha dışarıda iken terbiye eden, ıslah eden yolları, sistemleri, uygulamaları destekleyebilirlerdi.
15 milyon vatansız onursuz sözde sığınmacıya vatanımızı peşkeş çeken insan şeytanları... O güya resmi yetkili zevat...

Hala ceza evlerindeki mahkumlardan her ay elektrik parası alıyor. Üstelik akşamdan sabaha kadar, hiç yoksa 12 saat boyunca avluları aydınlatan lambalar bile mahkumların faturasını ödedikleri elektrik hatlarına/sayaçlarına bağlı...

İnsanın kanını donduran haksızlıklar, küstahlıklar, ihanetler, suçlar bunlar...

Bir kapı kolu bozulsa, kapı contası değişse, en ufak bir teknik müdahale gerekse, koğuştaki mahkumlardan ücreti kesiliyor. Üstelik üst seviyeden ücretler kesiliyor ve buna rağmen en dandik, kullanışsız, sorun çıkartan, kısa sürede yeniden bozulacak malzemeler kullanılıyor.

Bu muameleyi gören mahkumlar mı ıslah olacaklar?

Ayrıca bu, mahkumlar haricinde yakınlarını da cezalandırmak değil midir? Zavallı aileler, en çok da anneler, ceza evlerindeki evlatlarına para yetiştirmenin derdindeler.

Kimi kimi nasıl cezalandırıyor ve kim kimlere vatanımızı peşkeş çekiyor, artık bunları gür sesle tartışmayacak mıyız?
Hırsızlık ya da dolandırıcılık suçu işlemiş olanlardan bazılarına 28 sene ya da 32 sene yatarı olan cezalar vermek de nedir?

Müebbet ceza almış olanların bile toplam yatarı bu kadar değil?

Bu millet, dolandırıcılara 28 ya da 32 sene bakmak, masraflarını vergileriyle karşılamak, başlarına devlet memurları atamak, sağlık masraflarını karşılamak, yanı sıra türlü türlü masraflarını karşılamak zorunda mı? Cezalandırılan asıl taraf bu millet değil mi? Vergilerini veren vatandaşlar değil mi?

Adını koyduğum masonları, kripto kimlikli omurgasızlar, onları maşa olarak kullanan ABD, İngiltere, İsrail, Rusya, Çin ve benzerleri, ceza evlerini bile sömürme, dolandırma, çalma yeri olarak kullanacaklar diye, bu millet bu acımasızca uygulamalara itaat etmek zorunda mı?

Tartışalım mı, 32 yıl ceza evinde yatırmak mı daha ağır ceza, idam cezası verip gerçekten idam etmek mi?

Hırsızlık ya da dolandırıcılık yaptıkları için 28 veya 32 yıl ceza almış olan mahkumların hiçbiri sağlıklı kalamamış. Ceza evi sürecinin daha ilk yıllarında bile hepsinin aklı zorlanmış. Davranışları çok bozuk. Kendilerine de zarar verir haldeler ya da hala vermemiş olanları her an verebilecek haldeler. Bunların hiçbir fayda vermeyen sözde psikiyatrik destekleri ve sözde psikiyatrik ilaçları için de uçuk paralar çıkıyor bu milletin cebinden ve o paralar da mason pisliklere akıyor. O sözde ilaç şirketleri de hep masonların.

Acımasızca kan emiyor sistem, kan... Sistem hiç kimseyi insan sınıfından saymıyor. Mahkumlardan çok ailelerini, yakınlarını ve milletimizi cezalandırıyor.

Bu kadar büyük mali krizlere rağmen her sene yeni yeni ceza evlerinin yapılmasının arkasında da bu masonların, satanistlerin, kara paracıların daha fazla para çalma hırsları var.