Akademi Dergisi
Photo
Deccal İstanbul'da duramayacak
İstanbul'un ilk ve tek fethi yani gerçek fethi, manevi usullerle yani metafizik tekniklerle olacak.
İstanbul'da tarihi yarımadanın altını ve üstünü, ayrıca boğaz içi denilen bölgenin altını ve üstünü, dünyalı ve uzaylı ve hatta cinlerden ve hatta biyonik robot olan adamlarıyla beraber mesken tutmuş olan, merkez yapmış olan o gerçek/asıl Deccal, orada tutunamayacak.
Buhari ve Müslim'de geçen bir hadis-i şerifte, peygamberimiz hz. Muhammed Mustafa (sav) "Medine, körüğün, demirin pasını çıkardığı gibi, Deccalı çıkarır" buyurdu.
Buhari, Müslim ve Tirmizi gibi kaynaklarda geçen meşhur bir başka hadisinde ise "Deccal, Mekke ve Medine'ye giremez." buyurdu.
Bir kişi, giremediği, duramadığı, hükmetmediği bir yerden nasıl çıkartılabilir? Bu, olamayacak, yaşanamayacak bir şeydir.
Medine, şehir manasına gelir. Pek çok hadis-i şerifte "medine" denildiğinde İstanbul şehrinin kastedildiği hatta Kudüs denildiğinde de İstanbul şehrinin kastedildiği, tartışmasız kesinlikle anlaşılabildiği gibi... "Medine, körüğün, demirin pasını çıkardığı gibi, Deccalı çıkarır" hadis-i şerifinde de İstanbul şehrinin kastedildiği anlaşılabiliyor.
Geçmiş yayınlarımı düzenli olarak takip edenler zaten şuraya kadar her şeyi anlamış oldular. Mehdi, öylesine şiddetli, tazyikli/basınçlı ve kesintisiz şekilde metafizik saldırılar yapacak ki Deccal ve emrindeki uzaylı, dünyalı ya da cin kişiler, tarihi yarımada ve boğaz içi bölgesinde duramayacaklar hatta İstanbul şehrinde duramayacaklar.
Süreç ilerledikçe, sadece bedenleri hastalanmakla ya da ölmekle kalmayacak, yer altındaki gizli uzaylı şehirleri de cismani/maddi zararlar görecek hatta yer yer çökecek. Oralarda kullanılan yüksek teknolojili araçlar, cihazlar, robotlar da iş görmez olacaklar. Bu şekilde hz. Mehdi, İstanbul'u manen/metafizikle fethedecek.
| mfs - Ezber bozan - Akademi Dergisi
İstanbul'un ilk ve tek fethi yani gerçek fethi, manevi usullerle yani metafizik tekniklerle olacak.
İstanbul'da tarihi yarımadanın altını ve üstünü, ayrıca boğaz içi denilen bölgenin altını ve üstünü, dünyalı ve uzaylı ve hatta cinlerden ve hatta biyonik robot olan adamlarıyla beraber mesken tutmuş olan, merkez yapmış olan o gerçek/asıl Deccal, orada tutunamayacak.
Buhari ve Müslim'de geçen bir hadis-i şerifte, peygamberimiz hz. Muhammed Mustafa (sav) "Medine, körüğün, demirin pasını çıkardığı gibi, Deccalı çıkarır" buyurdu.
Buhari, Müslim ve Tirmizi gibi kaynaklarda geçen meşhur bir başka hadisinde ise "Deccal, Mekke ve Medine'ye giremez." buyurdu.
Bir kişi, giremediği, duramadığı, hükmetmediği bir yerden nasıl çıkartılabilir? Bu, olamayacak, yaşanamayacak bir şeydir.
Medine, şehir manasına gelir. Pek çok hadis-i şerifte "medine" denildiğinde İstanbul şehrinin kastedildiği hatta Kudüs denildiğinde de İstanbul şehrinin kastedildiği, tartışmasız kesinlikle anlaşılabildiği gibi... "Medine, körüğün, demirin pasını çıkardığı gibi, Deccalı çıkarır" hadis-i şerifinde de İstanbul şehrinin kastedildiği anlaşılabiliyor.
Geçmiş yayınlarımı düzenli olarak takip edenler zaten şuraya kadar her şeyi anlamış oldular. Mehdi, öylesine şiddetli, tazyikli/basınçlı ve kesintisiz şekilde metafizik saldırılar yapacak ki Deccal ve emrindeki uzaylı, dünyalı ya da cin kişiler, tarihi yarımada ve boğaz içi bölgesinde duramayacaklar hatta İstanbul şehrinde duramayacaklar.
Süreç ilerledikçe, sadece bedenleri hastalanmakla ya da ölmekle kalmayacak, yer altındaki gizli uzaylı şehirleri de cismani/maddi zararlar görecek hatta yer yer çökecek. Oralarda kullanılan yüksek teknolojili araçlar, cihazlar, robotlar da iş görmez olacaklar. Bu şekilde hz. Mehdi, İstanbul'u manen/metafizikle fethedecek.
| mfs - Ezber bozan - Akademi Dergisi
Akademi Dergisi
Photo
Kalkan gibi...
İbn-i Mace'de geçen hadis-i şerifte şöyle buyruldu: “Deccal, doğuda Horasan denilen bir bölgeden çıkar. Yüzleri deri üzerine deri kaplanmış kalkanlar gibi olan bir kavim ona tabi olur.”
Ye'cüc ve Me'cüc kavimlerinden bahsedilen sahih hadislerde de onların bazılarının derilerinin kalkan gibi, zırh gibi olduğu açıkça ifade edilmiş. Bu gibi gerçekleri yıllardır izahlar yaparak da anlatıyorum. Çok sayıda dini mesned/dayanak, delil bir araya getirildiğinde... Öncü deccallerin değil, ahir zamanda hz. Mehdi ile hz. İsa'nın beraberce öldürecekleri asıl/gerçek Deccal'ın uzaylı insan türlerinden birinin mensubu olduğu ve çok çok yüksek bilim ve teknoloji kullandığı anlaşılıyor. Yine dini deliller, hz. İsa ile hz. Mehdi'nin, Deccalı ve adamlarını, nefesleriyle yani metafizik kabiliyetleriyle uzaktan öldüreceklerini anlatıyor.
Şunca şey vuzuha/açığa çıktıktan sonra, hala Deccal'ın uzaylı bir İslam hatta insanlık düşmanı kişi olduğuna kanaat etmeyenlere, ben daha başka bir şey anlatmam, susarım. Zira o şahsın dürüst olmadığına, samimiyetle davranmadığına, gerçekleri çok iyi kavradığı, anladığı halde, bile bile inkar ettiğine, dünyalık menfaatinin peşinden koştuğuna kanaat ederim.
Asıl Deccal'ın uzaylı olduğuna şüphe yok ama hangi uzaylı türden? Asıl Deccal, reptilian da denilen yeşiller arasından çıkmış olabilir mi?
Yeşillerin asıl hallerinin/görünüşlerinin çok itici olmadığını hatta sempatik/sevimli bir görünüşleri olduğunu ama kendilerini daha savaşçı, daha dayanıklı yapmak maksadıyla kendi genlerine/kodlarına müdahale ettiklerini ve şimdilerde reptilian denilen çok çirkin hala büründüklerini, yıllar önce de yazmıştım. Günümüzde de dünyamızda genetiği bozulmamış yeşillerden mevcut ama reptilian/sürüngen denilenlerde de çok yüksek sayıda var. Hatta genetikle oynaya oynaya türetilmiş daha acayip şekilli insan türleri de var. Bunlardan "üç yumruk" dediğimiz ve boyları çok çok kısa olan türü ise yıllardır konu ediyoruz.
Üç yumruklar da büyük çoğunlukla Deccal'ın sistemine tabi olan bir insan türü... Dünyadaki biyonik robotların içinde bu insan türü çok sık olarak kullanılmaya devam ediliyor.
Yakın zamanda söz konusu biyonik robotların büyük gruplar halinde, topluca bozulacakları... Dünyanın çok farklı noktalarında dünya insanı rolü oynuyorlarken bir anda devrelerinin kapanacağı ve diz kapakları üzerine çöküp yerlere serilecekleri de dini delillerden anlaşılabiliyor. Bu da yaşandığında Deccal çok daha büyük nispette güç ve hakimiyet kaybetmiş olacak. Buna da hz. İsa ile hz. Mehdi beraberce sebep olacaklar. Tabut-u Sekine de Musa'nın asası da Süleyman'ın mührü de diğer mukaddes emanetler de hatta Hüdhüd kuşu bile bu ikilinin yardımcısı olacaklar.
Hz. Süleyman zamanındaki meşhur Hüdhüd kuşu bile bir biyonik robottu. Tek değildi, kuşların suretlerinde yapılmış biyonik robotlar ordusu vardı. O kadar ileri seviyede yapılmış araçlardı ki bunlar, görünüş olarak normal kuşlardan ayırt edilemezlerdi. Lakin... Enerji silahlarıyla, ışın silahlarıyla, metafizik sinyal yayan kısımlarıyla ve daha başka başka silahlarla ağır saldırılar yapabilir, düşman unsurlara ağır kayıplar yaşatabilirlerdi.
Kablosuz iletişimi dinleme, aynı dinlenen çok yüksek sayıdaki görüşmeyi anında ayırt etme, anlama ve buna göre yapay zekasıyla karar verme hususiyetlerine/teknolojisine sahipti bu kuşlar.
Gerçek kuşların ve hayvanların hatta bitkilerin dilini, her devirdeki peygamberler ve evliya zaten bilir. Bu, çok çok nadir görülen bir şey değildir. Süleyman peygamber aslında "kuşların" yani yapay zekalı biyonik robot olan kuşların dilini bilirdi. Onları bizzat kendisi kodlar, yapay zekalarını yazar ve programlardı. Hazret-i Zülkarneyn'den kısa bir süre sonra yaşayan ve peygamberlik vazifesi yapan, dünyayı tek bir devlet halinde yöneten Hazret-i Süleyman zamanında, şu dünyamız mümkün olabilen en yüksek bilim ve teknoloji seviyesine yükselmişti. Bunu da on yıldan fazladır anlatıyorum.
İbn-i Mace'de geçen hadis-i şerifte şöyle buyruldu: “Deccal, doğuda Horasan denilen bir bölgeden çıkar. Yüzleri deri üzerine deri kaplanmış kalkanlar gibi olan bir kavim ona tabi olur.”
Ye'cüc ve Me'cüc kavimlerinden bahsedilen sahih hadislerde de onların bazılarının derilerinin kalkan gibi, zırh gibi olduğu açıkça ifade edilmiş. Bu gibi gerçekleri yıllardır izahlar yaparak da anlatıyorum. Çok sayıda dini mesned/dayanak, delil bir araya getirildiğinde... Öncü deccallerin değil, ahir zamanda hz. Mehdi ile hz. İsa'nın beraberce öldürecekleri asıl/gerçek Deccal'ın uzaylı insan türlerinden birinin mensubu olduğu ve çok çok yüksek bilim ve teknoloji kullandığı anlaşılıyor. Yine dini deliller, hz. İsa ile hz. Mehdi'nin, Deccalı ve adamlarını, nefesleriyle yani metafizik kabiliyetleriyle uzaktan öldüreceklerini anlatıyor.
Şunca şey vuzuha/açığa çıktıktan sonra, hala Deccal'ın uzaylı bir İslam hatta insanlık düşmanı kişi olduğuna kanaat etmeyenlere, ben daha başka bir şey anlatmam, susarım. Zira o şahsın dürüst olmadığına, samimiyetle davranmadığına, gerçekleri çok iyi kavradığı, anladığı halde, bile bile inkar ettiğine, dünyalık menfaatinin peşinden koştuğuna kanaat ederim.
Asıl Deccal'ın uzaylı olduğuna şüphe yok ama hangi uzaylı türden? Asıl Deccal, reptilian da denilen yeşiller arasından çıkmış olabilir mi?
Yeşillerin asıl hallerinin/görünüşlerinin çok itici olmadığını hatta sempatik/sevimli bir görünüşleri olduğunu ama kendilerini daha savaşçı, daha dayanıklı yapmak maksadıyla kendi genlerine/kodlarına müdahale ettiklerini ve şimdilerde reptilian denilen çok çirkin hala büründüklerini, yıllar önce de yazmıştım. Günümüzde de dünyamızda genetiği bozulmamış yeşillerden mevcut ama reptilian/sürüngen denilenlerde de çok yüksek sayıda var. Hatta genetikle oynaya oynaya türetilmiş daha acayip şekilli insan türleri de var. Bunlardan "üç yumruk" dediğimiz ve boyları çok çok kısa olan türü ise yıllardır konu ediyoruz.
Üç yumruklar da büyük çoğunlukla Deccal'ın sistemine tabi olan bir insan türü... Dünyadaki biyonik robotların içinde bu insan türü çok sık olarak kullanılmaya devam ediliyor.
Yakın zamanda söz konusu biyonik robotların büyük gruplar halinde, topluca bozulacakları... Dünyanın çok farklı noktalarında dünya insanı rolü oynuyorlarken bir anda devrelerinin kapanacağı ve diz kapakları üzerine çöküp yerlere serilecekleri de dini delillerden anlaşılabiliyor. Bu da yaşandığında Deccal çok daha büyük nispette güç ve hakimiyet kaybetmiş olacak. Buna da hz. İsa ile hz. Mehdi beraberce sebep olacaklar. Tabut-u Sekine de Musa'nın asası da Süleyman'ın mührü de diğer mukaddes emanetler de hatta Hüdhüd kuşu bile bu ikilinin yardımcısı olacaklar.
Hz. Süleyman zamanındaki meşhur Hüdhüd kuşu bile bir biyonik robottu. Tek değildi, kuşların suretlerinde yapılmış biyonik robotlar ordusu vardı. O kadar ileri seviyede yapılmış araçlardı ki bunlar, görünüş olarak normal kuşlardan ayırt edilemezlerdi. Lakin... Enerji silahlarıyla, ışın silahlarıyla, metafizik sinyal yayan kısımlarıyla ve daha başka başka silahlarla ağır saldırılar yapabilir, düşman unsurlara ağır kayıplar yaşatabilirlerdi.
Kablosuz iletişimi dinleme, aynı dinlenen çok yüksek sayıdaki görüşmeyi anında ayırt etme, anlama ve buna göre yapay zekasıyla karar verme hususiyetlerine/teknolojisine sahipti bu kuşlar.
Gerçek kuşların ve hayvanların hatta bitkilerin dilini, her devirdeki peygamberler ve evliya zaten bilir. Bu, çok çok nadir görülen bir şey değildir. Süleyman peygamber aslında "kuşların" yani yapay zekalı biyonik robot olan kuşların dilini bilirdi. Onları bizzat kendisi kodlar, yapay zekalarını yazar ve programlardı. Hazret-i Zülkarneyn'den kısa bir süre sonra yaşayan ve peygamberlik vazifesi yapan, dünyayı tek bir devlet halinde yöneten Hazret-i Süleyman zamanında, şu dünyamız mümkün olabilen en yüksek bilim ve teknoloji seviyesine yükselmişti. Bunu da on yıldan fazladır anlatıyorum.
Akademi Dergisi
Photo
O zamanda Hüdhüd, diğer biyonik robot kuşlardan çok daha özel/gelişmiş bir teknolojiye ve yapay zekaya sahipti. Onu bir Süleyman peygamber, bir de Tabut-u Sekine kontrol edebilirdi. Hazret-i Süleyman, Hüdhüd'ün başka birilerinin eline geçmesinden ve kodlarının çözülmesinden/kırılmasından, kendi aleyhine kullanılmasından çok endişe ederdi. Hüdhüd kuşu, havada uçarken sadece iletişimi dinlemekle ve ayırt ederek Süleyman peygambere raporlar vermekle kalmaz, o çevredeki yeraltı uzaylı şehirlerini de tespit eder, oraları da dinlerdi. İsterse yeraltındaki su kaynaklarını, maden kaynaklarını da kolayca tespit edebilir, bunlar hakkında detaylıca raporlar verebilirdi.
Üzerine geçen binlerce sene sonra... Ebrehe isimli azılı İslam düşmanı kişi, ordusuyla beraber Kabe'yi yıkmaya teşebbüs ettiğinde... Onu ve ordusunu, üstlerinden attıkları küçücük kızgın taşlarla delip geçen ve Ebabil kuşları olarak bildiğimiz kuşlar da Hüdhüd ve emrindeki biyonik robot kuş orduları olabilir mi?
Bu dünya sahipsiz değil. Bu dünya müslümanların, İslam ve insanlık düşmanlarının değil... Birkaç tane uzaylı insan türünün de değil. İmtihan dünyası olduğu için, Allah adil olduğu için, çalışıp gayret edenler gayr-i müslimler de olsalar onlara zaferi verdiği için, bu dünyanın genelinde birkaç bin senedir zulüm, küfür ve Deccal sistemi hakim... Birkaç asırdır ise dünyanın tamamında Deccal sistemi hakim...
Şimdi ise müslüman dünya insanları çok çalıştılar, çok mücadele ettiler, çok taktik oynadılar, ağır bedeller ödediler ve bu günlere geldiler. Allah adil ve bu defa zaferi müslümanlara yaşatacak.
Bundan sonra hiç kimse, Deccal'ın ve İblis'in uydurduğu saçma sapan insanlık tarihi anlatımını ayakta tutamayacak. Herkes, türlü türlü sırları, hakikatleri duya duya sarsılacak. Bu süreçte İstanbul merkezli yeni dünya düzeni iyice şekillenecek, köklenecek ve kuvvetlenecek.
| mfs - Ezber bozan - Akademi Dergisi
Üzerine geçen binlerce sene sonra... Ebrehe isimli azılı İslam düşmanı kişi, ordusuyla beraber Kabe'yi yıkmaya teşebbüs ettiğinde... Onu ve ordusunu, üstlerinden attıkları küçücük kızgın taşlarla delip geçen ve Ebabil kuşları olarak bildiğimiz kuşlar da Hüdhüd ve emrindeki biyonik robot kuş orduları olabilir mi?
Bu dünya sahipsiz değil. Bu dünya müslümanların, İslam ve insanlık düşmanlarının değil... Birkaç tane uzaylı insan türünün de değil. İmtihan dünyası olduğu için, Allah adil olduğu için, çalışıp gayret edenler gayr-i müslimler de olsalar onlara zaferi verdiği için, bu dünyanın genelinde birkaç bin senedir zulüm, küfür ve Deccal sistemi hakim... Birkaç asırdır ise dünyanın tamamında Deccal sistemi hakim...
Şimdi ise müslüman dünya insanları çok çalıştılar, çok mücadele ettiler, çok taktik oynadılar, ağır bedeller ödediler ve bu günlere geldiler. Allah adil ve bu defa zaferi müslümanlara yaşatacak.
Bundan sonra hiç kimse, Deccal'ın ve İblis'in uydurduğu saçma sapan insanlık tarihi anlatımını ayakta tutamayacak. Herkes, türlü türlü sırları, hakikatleri duya duya sarsılacak. Bu süreçte İstanbul merkezli yeni dünya düzeni iyice şekillenecek, köklenecek ve kuvvetlenecek.
| mfs - Ezber bozan - Akademi Dergisi
Akademi Dergisi
Audio
Süleymancılar cemaati, organize suç örgütüne dönüştürüldü
Sayısız mağdurdan biri yaşadıklarını anlattı...
Cemaat iyice yoldan çıktı. Dini duygularımızı su-i istimal ediyorlar, vatandaşlarımızı göz göre göre dolandırıyorlar...
Cemaatin idari kadrosu, cemaatin gerçek/samimi mensupları başta olmak üzere bütün milletimize her türlü kötülüğü, ihaneti yapıyor ve her türlü zararı veriyor. Cemaat örgütlü şekilde suçların işlendiği hatta ihanetlerin dahi sergilendiği bir suç örgütüne dönüştürüldü.
Yargılamalar neticesinde dolandıcılık başta olmak üzere türlü suçlardan cezalar alanlar, cemaatin Ümraniye merkez kursunda bile yıllardır hala baş tacı ediliyorlar. Yargılamalar neticesinde mahkum edilmiş dolandıcırılar, cemaatin inşaat işlerinde en önde gelen kişiler olabiliyorlar ve hala insanları dolandırmaya da devam ediyorlar. Haklarını arayan ve zararının telafi edilmesini isteyen kadın-erkek mağdurlar ise ne adalet sisteminden ne de cemaatin tepe isimlerinden karşılık bulabiliyorlar.
Hatta suçlular, haklarını ısrarla arayan kişilerin karşısına silahlı çeteleri çıkartıyorlar. Cemaatin lideri Alihan Kuriş'in dahi "zanlı" olduğu bir dolandırıclık davasının basına ve medyaya henüz yansımamış detayları bu ses kaydında...
Sayısız mağdurdan biri yaşadıklarını anlattı...
Cemaat iyice yoldan çıktı. Dini duygularımızı su-i istimal ediyorlar, vatandaşlarımızı göz göre göre dolandırıyorlar...
Cemaatin idari kadrosu, cemaatin gerçek/samimi mensupları başta olmak üzere bütün milletimize her türlü kötülüğü, ihaneti yapıyor ve her türlü zararı veriyor. Cemaat örgütlü şekilde suçların işlendiği hatta ihanetlerin dahi sergilendiği bir suç örgütüne dönüştürüldü.
Yargılamalar neticesinde dolandıcılık başta olmak üzere türlü suçlardan cezalar alanlar, cemaatin Ümraniye merkez kursunda bile yıllardır hala baş tacı ediliyorlar. Yargılamalar neticesinde mahkum edilmiş dolandıcırılar, cemaatin inşaat işlerinde en önde gelen kişiler olabiliyorlar ve hala insanları dolandırmaya da devam ediyorlar. Haklarını arayan ve zararının telafi edilmesini isteyen kadın-erkek mağdurlar ise ne adalet sisteminden ne de cemaatin tepe isimlerinden karşılık bulabiliyorlar.
Hatta suçlular, haklarını ısrarla arayan kişilerin karşısına silahlı çeteleri çıkartıyorlar. Cemaatin lideri Alihan Kuriş'in dahi "zanlı" olduğu bir dolandırıclık davasının basına ve medyaya henüz yansımamış detayları bu ses kaydında...
Süleymancılar cemaati, organize suç örgütüne dönüştürüldü
https://soundcloud.com/akademidergisi/yayin-taner-a-2022-11-28-08-46-05
https://soundcloud.com/akademidergisi/yayin-taner-a-2022-11-28-08-46-05
SoundCloud
Süleymancılar cemaati, organize suç örgütüne dönüştürüldü
Süleymancılar cemaati, organize suç örgütüne dönüştürüldü
Sayısız mağdurdan biri yaşadıklarını anlattı...
Cemaat iyice yoldan çıktı. Dini duygularımızı su-i istimal ediyorlar, vatandaşlarımızı göz g
Sayısız mağdurdan biri yaşadıklarını anlattı...
Cemaat iyice yoldan çıktı. Dini duygularımızı su-i istimal ediyorlar, vatandaşlarımızı göz g
Ankebut Ağının Rusya ayağı çok sıkıntıda...
Putin ve çetesinin işleri iyice bozuldu, bozuluyor ve gün geçtikçe daha da bozulacak. Danışıklı dövüşler de Rusya'nın içindeki ABD'yi ya da diğer deyişle Rusya'nın içindeki İsrail'i kurtaramıyor. Her zaman olduğu gibi bu sefer de biz kazandık ve bir kez daha bütün dünyaya gücümüzü gösterdik.
Bütün dünya bir kez daha gördü ki sadece Türkiye'de değil, mfs'nin "olur"u olmadan dünya genelinde kayda değer hiçbir şey yapılamaz. İsrailliler, İngilizler ve benzerleri "Erdoğan Suriye operasyonunu yapmakta kararlı ve karşısında onu durduracak kimse yok." mealinde ısmarlama haberler yaptırırken... ABD "Haydi girin artık" temalı ama operasyona sözde karşı duran resmi açıklamaları çok sık tekrarla yaparken, bir yandan da kalın kafalı hainleri Türkiye sahasında aktif kullanarak operasyonu mümkün kılmaya çabalarken... Aslında ne kadar çaresiz, güçsüz ve zavallı olduklarını gözler önüne serdiler, seriyorlar.
Ortada bir Tayyip, bir AKPKK bile kalmamış ama son çare olarak üç beş gazete haberi, üç beş köşe yazısı yayınlatarak, övgü ya da korku/endişe temalı üç beş diplomatik açıklama yaptırarak, TSK'nin Suriye'ye operasyon yapmasını mümkün kılacaklar güya...
Bunların hepsi oyun, daha önce defalarca oynadıkları tarzda bir oyun ve bir kez daha bu konuda büyük bir kumar oynayıp bu defa çok daha büyük kaybettiler. Dibi gördüler, eridiler. Buna rağmen, bu kadar çaresizken, bu kadar büyük kaybetmişlerken, bükemedikleri eli öpmeleri gerekiyorken, hala şeytanlık peşindeler. Bu hallerine rağmen bir yandan da Suriye'de Beşar Esed ile küslüğü ortadan kaldıracaklarmış rolü oynuyorlar. Bu da ayrı bir oyun... Hala İsrail'in, BOP'un, İngiltere'nin, ABD'nin, AB'nin, Rusya'nın son darbeleri almamaları için kıvranıp zaman kazandırmak peşindeler. Yani bu güne kadar çoğu kısımda birbirleriyle danışıklı dövüşerek Londra merkezli dünya düzenini ayakta tutmuş olan taraflar, şimdi birbirlerini ayakta tutabilmek için her yolu deniyorlar. İstanbul'u devirmek, mağlup etmek, yok etmek mi... Onun imkansız olduğunu kendi aralarında çoktan kabullendiler ama dışarıya başka yüz gösteriyorlar.
Şu anda hiç dünya lideri yok görünür dünya siyasetinde... Hepsi yalan oldu, hiç oldu İstanbul'un karşısında... Süper güç ülke de yok. Rishi Sunak bile tersten okunması gereken taktik bir açıklama ile "Mfs bu işi bitirdi, Çin'den de çıkın. Çin merkezli altın çağ projemiz çöp oldu. Direnirsek her yerde daha büyük kayıplar yaşayacağız. Çaresiziz, geri durmak zorundayız. Tedbirli olun, dikkat edin" manasına gelecek mesajlarını verdi.
Daha düne kadar güya rekor kâr açıklayan Koç grubu, ses kaydımda "Devletlerin de holdinglerin de açıklamaları yalan. Türkiye'de Koç bile battı" dememden hemen sonra çark etti. Türkiye içinde Ömer Koç bile uzun sürecek ve şiddetli olacak bir krizin içinde olduklarını ve çok tedbirli olup harcamaları çok kısmalarını söyledi herkese...
Ankebut Ağının sadece Rusya ayağı değil, bütün ayakları İstanbul karşısında diz çökmemek için direniyor. Bu güne kadar imkansız görüleni başardılar ama hep karşılıksız para basarak, yalan haberler yaptırarak, resmi yetkililere yalan açıklamalar yaptırarak, maliyeye kaynağı belirsiz yüzlerce milyar dolar kara para dahil ederek... Hepsinin boşuna olduğunu söylemiştim, anca zararları katlandı, emekleri zayi oldu, itibarları da iki paralık oldu. Direnişleri onlara kazandırmadı, zararlarını azaltmadı, aksine daha büyük kaybetmelerine sebep oldu.
Lakin Rusların hali içler acısı... Kullanılıp atılacaklar ve İstanbul'un siyaseti karşısında bütün planlarının bu kadar kısa sürede bozulacağına baştan ihtimal vermek istemiyorlardı. Büyük kumarda onlar en büyük kaybeden taraf... Sadece Yunanistan, Suriye, İran meselesinde değil, onlarca meselede büyük kaybettiler. Zaten hepsinde iki yüzlü ve ahlaksız, onursuz bir siyaset izlediler. Hep İstanbul'un kazandığı ve hatta kazanacağı açıkça gözler önünde...
Putin ve çetesinin işleri iyice bozuldu, bozuluyor ve gün geçtikçe daha da bozulacak. Danışıklı dövüşler de Rusya'nın içindeki ABD'yi ya da diğer deyişle Rusya'nın içindeki İsrail'i kurtaramıyor. Her zaman olduğu gibi bu sefer de biz kazandık ve bir kez daha bütün dünyaya gücümüzü gösterdik.
Bütün dünya bir kez daha gördü ki sadece Türkiye'de değil, mfs'nin "olur"u olmadan dünya genelinde kayda değer hiçbir şey yapılamaz. İsrailliler, İngilizler ve benzerleri "Erdoğan Suriye operasyonunu yapmakta kararlı ve karşısında onu durduracak kimse yok." mealinde ısmarlama haberler yaptırırken... ABD "Haydi girin artık" temalı ama operasyona sözde karşı duran resmi açıklamaları çok sık tekrarla yaparken, bir yandan da kalın kafalı hainleri Türkiye sahasında aktif kullanarak operasyonu mümkün kılmaya çabalarken... Aslında ne kadar çaresiz, güçsüz ve zavallı olduklarını gözler önüne serdiler, seriyorlar.
Ortada bir Tayyip, bir AKPKK bile kalmamış ama son çare olarak üç beş gazete haberi, üç beş köşe yazısı yayınlatarak, övgü ya da korku/endişe temalı üç beş diplomatik açıklama yaptırarak, TSK'nin Suriye'ye operasyon yapmasını mümkün kılacaklar güya...
Bunların hepsi oyun, daha önce defalarca oynadıkları tarzda bir oyun ve bir kez daha bu konuda büyük bir kumar oynayıp bu defa çok daha büyük kaybettiler. Dibi gördüler, eridiler. Buna rağmen, bu kadar çaresizken, bu kadar büyük kaybetmişlerken, bükemedikleri eli öpmeleri gerekiyorken, hala şeytanlık peşindeler. Bu hallerine rağmen bir yandan da Suriye'de Beşar Esed ile küslüğü ortadan kaldıracaklarmış rolü oynuyorlar. Bu da ayrı bir oyun... Hala İsrail'in, BOP'un, İngiltere'nin, ABD'nin, AB'nin, Rusya'nın son darbeleri almamaları için kıvranıp zaman kazandırmak peşindeler. Yani bu güne kadar çoğu kısımda birbirleriyle danışıklı dövüşerek Londra merkezli dünya düzenini ayakta tutmuş olan taraflar, şimdi birbirlerini ayakta tutabilmek için her yolu deniyorlar. İstanbul'u devirmek, mağlup etmek, yok etmek mi... Onun imkansız olduğunu kendi aralarında çoktan kabullendiler ama dışarıya başka yüz gösteriyorlar.
Şu anda hiç dünya lideri yok görünür dünya siyasetinde... Hepsi yalan oldu, hiç oldu İstanbul'un karşısında... Süper güç ülke de yok. Rishi Sunak bile tersten okunması gereken taktik bir açıklama ile "Mfs bu işi bitirdi, Çin'den de çıkın. Çin merkezli altın çağ projemiz çöp oldu. Direnirsek her yerde daha büyük kayıplar yaşayacağız. Çaresiziz, geri durmak zorundayız. Tedbirli olun, dikkat edin" manasına gelecek mesajlarını verdi.
Daha düne kadar güya rekor kâr açıklayan Koç grubu, ses kaydımda "Devletlerin de holdinglerin de açıklamaları yalan. Türkiye'de Koç bile battı" dememden hemen sonra çark etti. Türkiye içinde Ömer Koç bile uzun sürecek ve şiddetli olacak bir krizin içinde olduklarını ve çok tedbirli olup harcamaları çok kısmalarını söyledi herkese...
Ankebut Ağının sadece Rusya ayağı değil, bütün ayakları İstanbul karşısında diz çökmemek için direniyor. Bu güne kadar imkansız görüleni başardılar ama hep karşılıksız para basarak, yalan haberler yaptırarak, resmi yetkililere yalan açıklamalar yaptırarak, maliyeye kaynağı belirsiz yüzlerce milyar dolar kara para dahil ederek... Hepsinin boşuna olduğunu söylemiştim, anca zararları katlandı, emekleri zayi oldu, itibarları da iki paralık oldu. Direnişleri onlara kazandırmadı, zararlarını azaltmadı, aksine daha büyük kaybetmelerine sebep oldu.
Lakin Rusların hali içler acısı... Kullanılıp atılacaklar ve İstanbul'un siyaseti karşısında bütün planlarının bu kadar kısa sürede bozulacağına baştan ihtimal vermek istemiyorlardı. Büyük kumarda onlar en büyük kaybeden taraf... Sadece Yunanistan, Suriye, İran meselesinde değil, onlarca meselede büyük kaybettiler. Zaten hepsinde iki yüzlü ve ahlaksız, onursuz bir siyaset izlediler. Hep İstanbul'un kazandığı ve hatta kazanacağı açıkça gözler önünde...
Şimdi başta Ruslar olmak üzere, malum ağ Türkiye'de şiddetli terör saldırıları yaptırabilir. Deprem denediler olmadı, şimdi yine ya deprem yapacaklar ya da terör saldırıları yapacaklar. Sonuç vermeyeceğini, kendilerine kazandırmayacağını bile bile bunu yapacaklar. Yine bu terör saldırılarında da emirlerindeki terör örgütlerini kullanabilirler. Yine ABD, Çin, İran, İsrail, İngiltere, AB ülkeleri, bazı Arap ülkeleri ile paslaşarak yaptırabilirler. Bu defa YPG/PKK görüntüsü vererek değil de baştan beri kendilerinin kurup idare ettiği IŞİD ya da türevi örgütler üzerinden kan dökebilirler.
Kaç ülkenin ittifak ettiğinin, ne kadar şeytanlaşmış ve kuralsız olduklarının ehemmiyeti yok. Büyük bir kararlılıkla biz de gereken karşılıkları vereceğiz. Şu anda Türkiye'de söz konusu ülkelerin diplomatik temsilcileri sıfatıyla bulunan ve Türkiye'deki mekanlarını terör, ihanet, kara para merkezine çeviren kişileri en baştan hedef alacağız. Biz basit basit danışıklı dövüşler sergilemedik, sergilemeyeceğiz. Her zaman olduğu gibi kısa sürede sonuç verecek cesurca ve mertçe karşılıklar vereceğiz. Gerekli her an tetik çekmekten de çekinmeyeceğiz.
Şu andan itibaren, Türkiye ve Suriye sınırları içinde Rus mafyası, Rus diplomat, Rus askeri, Rus subayı, Rus iş adamı, Rus şirketi hatta Rus turist dahi görmek istemiyorum. Ruslara selam veren birini dahi görmek istemiyorum. Madem ki batının maşası olmaya devam edecekler, önce maşayı şu batının ve İsrail'in elinden almanın ve imha etmenin vaktidir şimdi..
| mfs - Maşa kıran - Akademi Dergisi
Kaç ülkenin ittifak ettiğinin, ne kadar şeytanlaşmış ve kuralsız olduklarının ehemmiyeti yok. Büyük bir kararlılıkla biz de gereken karşılıkları vereceğiz. Şu anda Türkiye'de söz konusu ülkelerin diplomatik temsilcileri sıfatıyla bulunan ve Türkiye'deki mekanlarını terör, ihanet, kara para merkezine çeviren kişileri en baştan hedef alacağız. Biz basit basit danışıklı dövüşler sergilemedik, sergilemeyeceğiz. Her zaman olduğu gibi kısa sürede sonuç verecek cesurca ve mertçe karşılıklar vereceğiz. Gerekli her an tetik çekmekten de çekinmeyeceğiz.
Şu andan itibaren, Türkiye ve Suriye sınırları içinde Rus mafyası, Rus diplomat, Rus askeri, Rus subayı, Rus iş adamı, Rus şirketi hatta Rus turist dahi görmek istemiyorum. Ruslara selam veren birini dahi görmek istemiyorum. Madem ki batının maşası olmaya devam edecekler, önce maşayı şu batının ve İsrail'in elinden almanın ve imha etmenin vaktidir şimdi..
| mfs - Maşa kıran - Akademi Dergisi
Tarih tekerrür edecek ve çok yüksek sayıda insan ölecek
Ahir zamanda yaşanacak helak olma hadiseleri ve Semud kavmi ile benzerlikleri...
Salih aleyhisselamın peygamber olarak vazifelendirildiği Semud kavmi, dünyalı insanlarla uzaylı insanların açıkça bir arada yaşadığı bir kavimdi. O devirde de bilim ve teknoloji çok yüksek seviyedeydi ve uzaylı insan türleri, dünya insanlarından gizlenmezdi.
Ahir zamanda yaşanacak helak olma hadiseleri ve Semud kavmi ile benzerlikleri...
Salih aleyhisselamın peygamber olarak vazifelendirildiği Semud kavmi, dünyalı insanlarla uzaylı insanların açıkça bir arada yaşadığı bir kavimdi. O devirde de bilim ve teknoloji çok yüksek seviyedeydi ve uzaylı insan türleri, dünya insanlarından gizlenmezdi.
Ad kavminin lideri Şeddad bir Ad, "Sen ahiret hayatında cennet var diyorsun ve insanların aklını çeliyorsun. Ben bir cennet yaptırayım da gör" diye Hud peygamberle inatlaştı ve çok yüksek bilim ve teknoloji seviyesinde yaşadıkları için, bilinen dünya tarihinde daha önce benzeri görülmemiş olan suni cenneti yani İrem bağlarını yaptırdı. Kendilerine verilen mühlet bittikten sonra Ad kavmi de helak edildi. Aralarından bir avuç insan iman edip de kurtulmuştu ve soyları devam etti. Onların soylarının devamında Semud kavmi teşekkül etmişti.
Hud aleyhisselamın tebliğine ve nasihatlarına tabi olmayan Ad kavmi, sonunda çok feci şekilde helak edildi. O kadar dehşetli bir helak şekliydi ki devamındaki nesiller boyunca herkes bunu bilerek, bunu unutmayarak yaşıyordu. Semud kavmi de bir vakte kadar müslümanca yaşadı ama sonra aralarında putperestlik ve satanistlik yayıldı. Ad kavminin yaşadığı acı akıbeti bir helak ediliş olarak görmekten, yorumlamaktan uzaklaştılar. Kendilerince bilimsel yorumlar yaptılar, dini/manevi kısmını tamamen silip attılar.
Bununla da sınırlı kalmıyorlar, yüksek teknolojiyi hayatlarının her sahasında kullanıyorlardı. Şehirlerini her türlü düşman saldırılarına karşı koruyacak savunma sistemleri vardı. Düşmanları Semud kavmine ve yaşadıkları şehirlerine zarar veremiyorlardı. Bu nedenle Semud kavmine "ashab-ı hicr" yani korunan, korumalı topluluk denildi. Bundan istifade ile Semud kavmi başka kavimlere karşı açıkça eşkıyalık yapıyordu. Onları soyuyor, sömürüyor, öldürüyordu. Her manada iyice ayardan çıkmışlar, yollarını şaşırmışlardı.